-
1.
+3ve görüyorsun ki;
aşkı beceremiyorum...
beni kendi halime bırak, yavrucuğum,
ben yolumu nasıl olsa bulurum... upuzun çayırlarda,
yalınayak koşmak istiyorum.
saçlarım rüzgâra konuk,
yüzüm dağlara dönük...
göğsümün çeperini,
ölümle sınayan esaret,
ve yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret;
kıyasıya vuruşsun istiyorum!
koşmak... koşmak istiyorum, sevgilim
dönemezsem, affet...
saati ayrılığa kurmuşum,
olmaz teslimiyet!
ziyan aklımı senle bozmuşum,
içerim felâket!.
kurşunlara geleyim istiyorum,
ölmek... ölmek istiyorum, sevgilim
sağ kalırsam, affet! -
2.
+3"sonunda kaptırdım gönlümü
ölüm denen o kaypak türküye
ve işte kurtuldun benden
şen olasın
ey sevgilim türkiye" -
3.
+2sen beni gögsünde
hep acilarla mi sogurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir tas mi dogurdun anne?
eziyet degilim, zahmet degilim,
musibet hiç degilim;
bir senin mi balina sinek kondu, söylesene!
dogurdun da beni,
ne ile yogurdun anne?
say ki yollardan akan,
su faydasiz çamurdum anne...
say ki islanmaktim, üsümektim,
say ki yagmurdum anne!
bunca yildir gözyaslarini,
hangi denizlere sakladin?
oy ben öleyim,
sen beni niye doğurdun anne? -
4.
+1neden halâ gelmedi, yoksaTümünü Göster
saati mi şaşırdı bu hıyar?
gerçi hiç saati olmadı ama
en azından birine sorar.
cebimde bir lira desen yok,
madara olduk meyhaneye!
ah eşşek kafam benim,
nasıl da güvendim bu hergeleye!
gelse, balığa çıkacaktık,
ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
enteresan hayâllere dalacaktık.
bu sandalı geçen hafta denk getirip
çalıntıdan düşürdük.
arkadaşlar ısrar etti,
biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.
saat sekizde gelecekti,
bana birkaç milyon borç verecekti.
yoksa o nemrut karısı kaçtı da
onun peşinden mi gitti?
eğer öyleyse yandık,
gudubet gene yaptı yapacağını!
geçen sene de merdivenden itip
kırmıştı rıza'nın bacağını.
abi, kadında boy şu kadar;
kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
ya horlarken rıza'yı boğacak!
bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
ben olsam, vallahi baş edemem! ..
hele beş tane velet var ki boy-boy,
allah'tan düşmanıma dilemem!
aslında iyi çocuktur rıza, efendi huyludur,
herkesin suyuna gider.
yoksa, kalıba vursan hani,
tek başına on tane adam eder!
bir keresinde, hiç unutmam
üç-beş zibidi haraca dadandı;
rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
herifleri hastaneye kadar kovaladı!
aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
aynı kafadaydık.
orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
biz, başka havadaydık.
aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
aynı takımı tutardık.
fener'in her maçına iddialaşıp
millete az mı yemek ısmarladık! ..
bir tek askerde ayrıldık,
bana bornova düştü, ona gelibolu.
döner dönmez evlendirdiler,
en büyük salaklığı da bu oldu! ..
bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
hep tek tabanca gezdim.
benim beğendiğimi anam istemedi,
onun gösterdiğini ben sevmedim.
neyse, bunlar derin mevzu...
anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
ufaktan yol alayım
anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..
gittim, vurup kafayı yattım;
rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..
vay be rıza! ..
sonunda sen de düşüp gittin azrail'in peşine!
dün, boşuna günahını almışım,
ne olur, kızma bu kardeşine!
öğlen kahvede söylediler, rıza öldü, dediler
ne kolay söylediler!
sanki dev bir taş ocağını
kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!
ah dostum... o kocaman gövdene
o beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
o zalim tabutun tahtalarını
senin üstüne nasıl böyle çivilediler?
yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
yani bir daha olmayacak mısın?
yani bir daha borç vermeyecek,
bir daha bira ısmarlamayacak mısın?
peki, beni kim kızdıracak,
kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
peki, beni bu köhne dünyada
senin anladığın kadar kim anlayacak?
ulan rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
ne acayip şeyler yapacaktık...
totoyu bulunca dükkân açacak,
adını dostlar meyhanesi koyacaktık.
talih yüzümüze gülecekti be! ..
karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
hafta sonu iki yavru kapıp
boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!
ah ulan rıza... bu mahallenin,
nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
benim en kıral arkadaşımdın! ..
ah ulan rıza... ben şimdi,
bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
senden ayrılacağımı sanma,
bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! .. -
5.
+1azen acı dinmez, bazen de yağmur
sevgilim gülümse, her şey unutulur
suskunuz bu akşam üstü
hasrete yanmışız, neylersin
bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
kalırsa, sadece o hüzün kalır..
sen de anladın ki yapa-yalnızız...
buluşmamız yasak,
görüşmemiz uzak...
devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
neylersin...
ah güzelim,
incinmiş bir sesi vardır yağmurun;
yanaklarına vurduğunda hissedersin.
ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
bir film sahnesi gibi
akar gider ayrılık,
neylersin...
biz zaten hiçbir romanda
kendi hayatımıza rastlamadık.
bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
ve bitin bulmacalar yarım bırakılmıştı.
tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
oysa, tuttuğumuz balıkları bile
yeniden denize bağışlamıştık.
biz, hayata dair
hiçbir yanlış yapmamıştık...
neylersin...
biz bu sonucu hak etmedik,
hayır etmedik...
ömrümüz bu talana lâyık değildi.
bazen acı vurdu, bazen de yağmur
hiç gülmedi yüzümüz,
hiç büyümedi gülümüz...
bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
biliyorsun,
sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...
bir gün, bu öykünün sonuna gelince
ansızın desem ki: hoşça kal canım!
unutursun,
mecburen unutursun...
yıldızlar söner, bu aşk da biter!
bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
neylersin...
ah bebeğim, ah.. .
kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
dudaklarına sızınca fark edersin.
içindeki vurgun aşklar mezarlığında,
ayrılık, ölümden üste yazılınca,
gideni durdurmaya yetişmez sesin...
bir inme gibi
dolanır bedeninde pişmanlıklar,
neylersin...
biz zaten hiçbir sinemaya
tam vaktinde yetişemedik.
bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
oysa nuh'un gemisinde bile
bize yer kalmamıştı.
ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
neylersin...
biz bu aşkı sürdüremezdik,
inan, sürdüremezdik...
kalbimiz bu heyecana müsait değildi.
bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
unutmasan bile artık
unutur gibi yapacaksın.
ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
hiç bitiremediğim
bir şiir olarak kalacaksın... -
6.
+1merhaba nalân bu sen misin yoksa sen mi sandım; biri çimdiklesin beni şöyle ışığa gel de göreyim beni dümdüz eden o yalandan da yalan gözlerini merhaba nalân amortiden mi çıktın güzelim bak yine şapşal ettin bizi oysa ne güzel unutmuştuk ve ne güzel sona ermişti o ger... zek pembe dizi hani, son bölümde sen yamuk yapıp fabrikatör nubar bey'in tarabya köşküne gitmiştin hani, arkadaşım halit akçatepe'nin yanında beni acayip refüze etmiştin ve işte o an gözümde eskicinin bile almadığı bir eski eşya gibi, bitmiştin merhaba nâlan pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu merhaba, artist olma hayallerinin ikinci sınıf karakter oyuncusu vay anasını sayın seyirciler vay anasını be... vay anasını bak, şimdi ağlarım ha tez kapatsın biri gözlerimin bozuk vanasını oysa, o zehir kusan fabrika yolunda beraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda ve o gün, nubar bey'in çarpıp kaçtığı bir hayvancağızdı inleyen yol kenarı çamurunda ve hep kendine ayırdığın o bencil yüreğin bir de o gariban köpeğe sızlamıştı ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı merhaba nâlan... merhaba yoksul mahallemizin en havalı kızı merhaba, yanlış ağlara takılmış o muhteşem deniz yıldızı ben sana bakınca, dolardım bulut gibi dolardım da bir türlü yağamazdım sen bana bakınca bir ağlamak düğümlenir boğazımda gurur yapar, ağlamazdım ne düşkündüm sana be hani hayvanlar yavrusunu nasıl yalarmış aynen öyle ne tutkuydu bizimkisi be hani ferhat dağları nasıl delermiş aynen öyle ve o nasıl gidişti be hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş aynen öyle of nâlan of sen benim neler çektiğimi bilsen bunu bilmekten ölürdün şu kadarını söyleyeyim: hani taş olsan yani taş olsan; ortadan ikiye bölünürdün gitme nâlan, dur tekrar gitme ne olur aldırış etme saçma sapan sözlerime yoo... hayır, ağlamıyorum galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime belki de sen haklıydın bu mahallede ne bahtın açılır ne de boyun uzardı üstelik annen ölmüştü ve sokağınız acını kaldıramayacak kadar dardı terso gidiyordu herşey milllet işi-gücü bırakmış aklını bize takıyordu altımızda çul yoktu üstümüzde dam akıyordu arap kızı camdan bakıyordu sen gittikten sonra ben hiç sorma el attığım her işi, çok geçmedi batırdım çünkü seni unutmanın tek yoluydu; bütün kazancımı şaraba yatırdım ama gelinliğin duruyor baba yadigarı cumbalı evi de satmadım yalanım varsa kalkmayayım şuradan: ben seni bir tek gün bile unutmadım merhaba nâlan merhaba üzgün melek merhaba kadersizim, talihsizim merhaba titreyen elim, sancıyan belim ağrıyan dizim, vazgeçilmezim ama necdet tosun öldü nâlan artık yemekleri sen salatayı da ben yapacağım sami hazin ses kadar olmasa da bahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım kemal sunal da öldü nâlan iyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık ve dünya kirlendi filmler bozuldu o masum sevdalar yaşanmıyor artık sen varsın, ben varım bir de, acımasız bir dünya var dışarıda esas film şimdi başlıyor ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada merhaba nâlan, merhaba sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe ulan seviyorum seni be ulan, nereden inceldiyse oradan kopsun be !Tümünü Göster
-
7.
0gazetelerin kurumamış
akşam baskısında en çok
arıyorum seni ah... yoksun
ne bir yazı ne bir resim yok
kavga sperlerinde yoksun
jandarma sirenlerinde yok
düzmece bir i̇ntiharmısın
arama bültenlerinde yok
yanımda yoksun canımda yok
ne çok özledim bilsen ne çok
sen yoksun faydası yok
ben yokum ah ben yokum
vurulan kuşun kan damlayan
körpe kanatlarında en çok
soruyorum seni ah…yoksun
son bir ümit son bir çare yo -
8.
0artık seninle duramam
bu akşam çıkar giderim
hesabım kalsın mahşere
elimi yıkar giderim
sen zahmet etme yerinden
gürültü yapmam derinden
parmaklarım üzerinden
su gibi akar giderim
artık sürersin bir sefa
ne cismin kaldı ne cefa
şikayet etmem bu defa
dişimi sıkar giderim
bozar mi sandın acılar
belaya atlar giderim
kurşun gibi mavzer gibi
dağ gibi patlar giderim
kaybetsem bile herşeyi
bu aşkı yırtar giderim
sinsice olmaz gidişim
kapıyı çarpar giderim
sana yazdığım şarkıyı
sazımdan söker giderim
ben ağlayamam bilirsin
yüzümü döker giderim
köpeklerimden kuşumdan
yavrumdan cayar giderim
senden aldığım ne varsa
yerine koyar giderim
ezdirmem sana kendimi
gövdemi yakar giderim
beddua etmem üzülme
kafama sıkar giderim -
9.
0hani benim gençliğim nerde
bilyelerim topacım
kiraz agacı altında yırtılan gömleğim
çaldılar çocukluğumu habersiz.
penceresiz kaldım anne
uçurtmam tellere takıldı
hani benim geçnçliğim nerde.
ne varsa bu gençliği yakan
ekmek gibi aşk gibi
ne varsa güzellikten yana
bölüştüm büyümüştüm.
bu ne yaman çelişki anne
kurtlar sofrasına düştüm
hani benim gençliğim nerde.
hani benim sevincim nerde
akvaryumum kanaryam -
10.
0benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin cdıbını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! ..
suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiç bir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...
benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü...
sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet degilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne?
benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
bi̇r mutluluk fotoğrafi bi̇le çekti̇rmedi̇ bu hayat!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omuzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat...
say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
sen beni̇ ne di̇ye doğurdun ann -
11.
0i̇şte gidiyorum...
karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü!
i̇şte gidiyorum,
toprak alsın benim de bu hazin öykümü...
i̇şte gidiyorum... gurbet yorgunu gövdemi,
çukura kim indirecek?
i̇şte gidiyorum,
bu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek?
çürüdü gözlerim,
çürüdü yüreğim, bu yağmurlu şehirde.
i̇şte gidiyorum,
beni kaldırın, hicranım kalsın teneşirde.
size, yüzyallardır sesini kaybetmiş
bir türküyü söyleyecektim;
ve bir yayla rüzgarı şefkatiyle
kirpiğinizin ucundan öpecektim...
bir masum türküydü sadece
yüz binlerce mağdurun gönlünde;
belki söyleriz hep birlikte
belki... mahşerin birinci gününde.
nasıl sevmiştim hepinizi,
nasıl böyle oldu akıbetim?
ve nasıl çöle döndü,
o benim gül-gülistan memleketim?
i̇şte gidiyorum,
hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız.
ben başımı verdim, sizinse
i̇nsafsız bir linç oldu karşılığınız.
i̇şte gidiyorum,
penceresiz bir dünyanın bilinmez labirentine...
i̇şte gidiyorum,
saçlarındaki yıldızları artık koparabilirsin anne!
sonunda kaptırdım gönlümü
ölüm denen o kaypak türküye.
ve işte kurtuldun benden
şen olasın ey sevgilim; türkiye!
elbet benim de vardı,
kendime ve yurduma dair umutlarım.
belki bıraktığım yerden sürdürür;
dostlarım, karım ve çocuklarım...
çatladı yüreğim, çatladı sazım.
demek ki böyleymiş yazım.
sizlere armağan olsun
sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım.
bu nasıl hapis tanrım
sabah-sabah bu ne hikmet, bu ne sis?
kalbime son mermiyi sıkmak
sana mı düştü, ey güzel paris?
i̇şte gidiyorum,
kalmadı söyleyecek son bir sözüm.
dediğiniz gibi olsun be!
dediğiniz gibi olsun gözüm!
i̇şte gidiyorum,
tükenmişti inancım, bu nankör hayata dair.
belki benim için birkaç mısra döktürür
hayaloğlu diye b -
12.
0seni düşünüyorum seni
sen ey kavgamın çiçeği
toprağa su yürürken
dağlar yeşerirken
şafağın kızıl okları
gecenin kalbine dalarken
seni düşünüyorum seni
sen ey kavgamın çiçeği
bana sen öğrettin kavgayı
seni özlüyorum seni
sen ey kavgamın çiçeği
sulara ay düşerken
dalgalar öpüşürken
sokağın titrek lambası
islanan yüzüme düşerken
seni özlüyorum seni
sen ey kavgamın çiçeği
bana sen öğrettin gülmeyi
seni seviyorum seni
sen ey kavgamın çiçeği
seni düşünüyorum seni
sen ey kavgamın çiçeği
bana sen öğrettin gerçeği -
13.
0üstüm başım toz içinde
önüm arkam pus içinde
sakallarım pas içinde
siz benim nasıl yandığımı
nerden bileceksiniz.
bir fidandım deriildim
fırtınaydım duruldum
yoruldum çok yoruldum
siz benim neler cektiğimi
nerden bileceksiniz.
taş duvarlar yıkıp geldim
demirleri söküp geldim
hayatımı yıkıp geldim
siz benim neden kaçtığımı
nerden bileceksiniz.
gökte yıldız kayar şimdi
annem beni anar simdi
sevdiğim var kanar şimdi
siz benim niye içtiğimi
nerden bileceksiniz.
bir pınardım kan oldum
yol kenarı han oldum
yanıldım ah ziyan oldum
siz benim neden sustuğumu
nerden bileceksiniz.
ben ardımda yas bıraktım
ağlayan bir eş bıraktım
sol yanımı boş bıraktım
siz benim kime küstüğümü
nerden bileceksiniz. -
14.
0söz demissin siir paylasiyosun
-
15.
0bazen acı dinmez, bazen de yağmur
sevgilim gülümse, her şey unutulur
suskunuz bu akşam üstü
hasrete yanmışız, neylersin
bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
kalırsa, sadece o hüzün kalır..
sen de anladın ki yapa-yalnızız...
buluşmamız yasak,
görüşmemiz uzak...
devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
neylersin...
ah güzelim,
i̇ncinmiş bir sesi vardır yağmurun;
yanaklarına vurduğunda hissedersin.
ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
bir film sahnesi gibi
akar gider ayrılık,
neylersin...
biz zaten hiçbir romanda
kendi hayatımıza rastlamadık.
bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı.
tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
oysa tuttuğumuz balıkları bile
yeniden denize bağışlamıştık.
biz, hayata dair
hiçbir yanlış yapmamıştık...
neylersin...
biz bu sonucu haketmedik,
hayır, etmedik...
ömrümüz bu talana lâyık değildi.
bazen acı vurdu, bazen de yağmur
hiç gülmedi yüzümüz,
hiç büyümedi gülümüz...
bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
biliyorsun,
sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...
bir gün, bu öykünün sonuna gelince
ansızın desem ki: hoşça kal canım!
unutursun,
mecburen unutursun...
yıldızlar söner, bu aşk da biter!
bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
neylersin...
ah bebeğim, ah..
kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
dudaklarına sızınca farkedersin.
i̇çindeki vurgun aşklar mezarlığında,
ayrılık, ölümden üste yazılınca,
gideni durdurmaya yetişmez sesin...
bir inme gibi dolaşır bedeninde pişmanlıklar,
neylersin...
biz zaten hiçbir sinemaya
tam vaktinde yetişemedik.
bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
oysa nuh'un gemisi'nde bile
bize yer kalmamıştı.
ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
neylersin...
biz bu aşkı sürdüremezdik,
i̇nan, sürdüremezdik...
kalbimiz bu heyecana müsait değildi.
bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
unutmasan bile artık
unutur gibi yapacaksın.
ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
hiç bitiremediğim
bir şiir olarak kalacaksın -
16.
0hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?Tümünü Göster
ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?
hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?
hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
seni benden zütüren, beni bir kuş gibi öttüren.
hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
hangi cama kafa atsam?
hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?
bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
hiç sanmam! ...
hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
hangi mübarek dua,
hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
olur mu be! . olur mu?
bu da benim gibi adama yapılır mı?
aşk dediğin mendil mi?
buruşturup bir kenara atılır mı?
vefa bu kadar basit mi? alınır mı? satılır mı?
hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?
dağ gibi adamı eze eze! ...
hangi anası tipli parlak çömeze,
hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
ve! .. hangi su bağışlatır?
hangi musalla temizler seni?
bu nasıl ayrılık? ... -
17.
0esirgemem sözümü ben..
çıkıp gelsede ölüm.. -
18.
0verdim eksilerini
-
19.
0helal panpa.bu merhaba nalan şiirine oturup sabahlara kadar ağlamışlığım vardır benim la
-
20.
0@6 kim ağlamadı ki panpa.
"ben sana bakınca, dolardım bulut gibi dolardım da bir türlü yağamazdım sen bana bakınca bir ağlamak düğümlenir boğazımda gurur yapar, ağlamazdım"
şu sözlere baak amk.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 03 06 2024
-
inci sözlüğün bitme sebebi tutma nedeniyle aynı
-
beyler bayanlar artıkk
-
ne türk ne kürt ermeni oğlu ermeniyim
-
bi insan nası 1453 ü bilmez
-
beyler p0rn0 film bağımlısıyım
-
kalbime sancı girdi
-
mevzu bahis sözlükse gerisi teferruattır
-
beyler ermenilik yapmak istiyorum
-
benim hiç yaşıtım sexsi akrabam yok
-
söylenecek herşey söylenmiş
-
şıpır şıpır terlemeye başladım yaz gelmiş
-
lgsye girmedim
-
kürt şansı
-
bu hafta 5 defa mangal yaptım
-
türk gençlerinin hepsi animelere kpoplara özense
-
zuhahahkaeoprgpkaoergkpoaer
-
hadis işi çok sakat
-
beyler moralim çok bozuk lgs kötü geçti
-
ermeniyim ve ataturk u sevmiyorum
-
atatürk de 174tü
- / 1