/i/Felsefe

filozofiya'ya inananların kafalarını açtıkları uhrevi altincidir.
  1. 7.
    0
    evet...
    ···
  2. 6.
    0
    Arada canım sıkıldığında rastgele şeyleri takıntı yapıp saatlerce araştırma yapıyorum, kafam yanıyor mk
    ···
  3. 5.
    0
    SONUÇ OLARAK; insan doğasından bahsederken genelleyici ve dayanaksız bir takım sözlerle tek yönlü olarak insanın şiddet yanlısı veyahut barış aşığı bir tür olduğu kanısına varmak yanlıştır. Evrim bizi şiddet dolu hale getirmedi ya da barışsever yapmadı; farklı koşullar altında bu koşullara uyum sağlayarak esnek tepki vermemizi sağlayacak şekilde bizi biçimlendirdi. Aynı zamanda uyuma dönük sezgimiz doğrultusunda şiddet uygulamaya yöneltti. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsak bu koşulların ne olduğunu anlamalıyız. Özetle şarkı güzel ama tam polyannacı aq
    Kaynakça: zütüm
    ···
  4. 4.
    0
    Toplumsal çatışmalardaki grup şiddetinde karşıdakinin olumsuz özelliklerini görme, olumluyu yok sayma, siyah-beyaz düşünme, etiketleme, aşırı genelleme gibi düşünce hataları yatar. Biz hep iyiyken öteki hep kötüdür. Karşıdakinin özü itibariyle kötü olduğu ve sahip olduklarımıza tecavüz etmek için fırsat kolladığı bir dünyada dikkatli, güçlü ve misillemeci olmak önemlidir. Diğerinin niyetine ilişkin kötü yorumlar, çatışılan grubu olumsuz etiketleme (kötü, hain, cani, insanlık dışı, barbar vb.), dinî veya ulusal önyargılar, ideolojik saldırganlığın ve tahammülsüzlüğün özünü oluşturur. Kişinin diğer bireye sahici bir empati duyarak aynı zamanda ona karşı şiddete başvurması çok zordur. Bu nedenle saldırı ve savaşlarda “karşı taraf” hep kötü, hiç bize benzemeyen, hatta insanlıktan çıkmış biçimde tanımlanır. Çatışma içindeki grupları oluşturan insanlar tehdidin varlığı ve kaynağıyla ilgili de gerçekdışı değerlendirmeler yaparlar. Bu sabit olumsuz tasarım şu andaki ve geçmişteki yapılan yanlışların ve kötü tutum ve davranışların seçici bir şekilde algılanması ve hatırlanması ile güçlenir. Eklenen her bir olumsuzlukla beraber güçlenir ve saldırı haklılaşır. Etnik ulusal ve uluslar arası çatışmalarda düşmanla ilgili efsaneler yayılır ve düşmanın imajına yeni kötü boyutlar eklenir. Burda toplumsal çatışmaların yönteminden bahsedildi.
    Kainatta bir düzen var, insani duygularla yorumlanırsa tüm dünyayı saran, besin zinciri adını verdiğimiz devasa bir cinayet düzeni, hayvansal bir düzen. Böcekleri ezen gagalar, balıkları yutan mideler, ceylanları parçalayan çeneler. Kainat düzeni dediğimiz şeyse huzursuzluk üstüne kurulu sürekli bir mücadele ve acımasızlıktır. Huzur ise insanın sürekli aradığı ve bulmaya çalıştığı umut. Devlet düzeni o umut olarak vücut bulur. Medeniyeti, insan haklarını temsil eder. Peki bu düzeni sağlamak ve korumakla görevli devlet bunun için ne yapar ? Kendi çatısı altında toplanan insanların huzuru için diğer insanları yok sayar, çıkarları için savaşır. ideolojik sebepleri esas alırsak savaşlar bu sebeplerdenmi doğar yoksa bu ideolojileri gerçeğe dönüştürmenin en etkili yöntemi olarak savaşı düşünmemizi sağlayan içgüdülerimiz, yani doğamız mı ? insandaki saldırganlık, diğer hayvanlardakine benzer şekilde doğal olarak evrimleşmiş bir fenomen. insandaki saldırganlığı hayvanlardakinden ayıran şey ise, buna yol açan duygunun karmaşıklığı.
    Şimdiye kadar savaş ve şiddetin insan doğasında inkar edilemez, önemli bir yeri olduğunu öğrendik; Tanatos. Peki bizi buralara kadar sürükleyen şarkının konusu olan savaşın ve şiddetin insan doğasına uygun olmadığı konusunun bu şarkıda ve bir çok insan hakları yönergesinde yer bulmasının sebebi nedir ? Aynı şiddet gibi huzur ve barış arayışı da insanın doğasında vardır. iki iddiayı da destekleyecek birçok kanıt var; şiddet de, barış da, dayanışma da insan doğasında var. Tüm bu geniş çaptaki duyguların evrimleşme nedeni, hepsinin geçmişte bir şekilde insanın işine yaramış olması.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 3.
    +1
    okumadım ama şukuladım
    ···
  6. 2.
    0
    Ona göre saldırganlık da libidanal(libido, insanın davranışlarının temelini oluşturan cinsel içgüdü, örnekle; muhtemelen aynı cinsteki insanların dostluk ve arkadaşlıklarında bile cinsel veya libidinal enerji var. Yani her an cinselleşebilecek, öte yandan sonsuz süre denetim altında olabilecek bir cinsel potansiyel. Biraz daha oturması için güzel bir alıntıyla; "bugün, bireyin bedence ve ruhça sağlıklı olduğunu kanıtlamak için göstermek zorunda kaldığı libidinal performans, ancak en derin düzeyde sakatlanma pahasına, dışadönüklerde de içselleşmiş hadımlaşma pahasına elde edilebiliyor." theodor w. adorno- minima moralia. cahil pijler) dürtülerin doyurulmasının engellenmesinden dolayı ikincil bir tepkiydi(açıklamayı okuyunca cümlenin başını unuttun dimi mk malı dön bida bak). Kısaca kişinin bastırılmış duygu artıklarının serildiği dağın tepesinden yuvarlanan küçük bir kartopunun duruma göre çığa dönüşmesi. Bu açıklamaya göre; sadece belli durumlarda ve uygun koşullarda ortaya çıkabildiğinden saldırganlık yaşamın kaçınılmaz bir parçası değildi. Ancak 1. Dünya Savaşının trajik günlerinden sonra Freud bu görüşü terk ederek insan saldırganlığının tanatos adını verdiği libidodan farklı ve ona ters bir işlevi olan bir içgüdüden kaynaklandığını ileri sürdü. Tanatos -ölüm içgüdüsü- adını verdiği bu içgüdü, yaşamın tahrip edilmesine ve sona erdirilmesine yönelik enerjidir. Freud’a göre saldırganlık da dahil olmak üzere tüm insan davranışları libido ve tanatos(ölüm içgüsü) arasındaki karmaşık ilişkiden ve gerilimden doğmaktadır. Şiddet, sadece birey ölçeğinde ele alındığında, bireyin artmış saldırganlık dürtüleri ile içsel kontrol düzenekleri arasındaki denge bozulduğunda gündeme gelir. Bireyin saldırgan eğilimleri ve şiddet fantezileri olabilir, fakat bunlar kişi kontrolünü yitirmedikçe eyleme dönüşmezler ve bir şiddet ortaya çıkmaz. Birey-şiddet pgibolojisi bu şekilde. Peki toplumları oluşturan bireylerin şiddeti devletleri nasıl savaşa ve şiddete sürükler ?
    ···
  7. 1.
    +3
    Zorbalık sessizliğe yol açtığında "Bir yerlerde hata yaptık demek ki"
    The Cranberries - Zombie
    Savaşın ve şiddetin insan doğasına uygun olmadığı kanısını tema edinmiş, bombalı saldırı sonucunda iki çocuğun hayatını kaybetmesi sonucunda grubun vokalisti tarafından yazılmıştır. Parçada Paskalya Ayaklanması esnasında irlanda Cumhuriyeti‘ni kurduklarını ilân etmeleriyle başladığı kabul edilen Bağımsızlık mücadelesinden ve savaş durumunun özellikle anneler ve çocuklar üzerindeki ağır pgibolojik etkilerinden bahsedilmektedir. Parçada insanların zorbalığa, yapılan haksızlara ve dünyadaki kötülüğe dur diyememesinin insanları giderek hür iradesi olmayan zombilere dönüştürmesi anlatılmak isteniyor. Peki tüm bu samimiyet dolu dokunuşlar ne kadar gerçekçi ?
    ŞiDDET VE DÜŞÜNCE
    Saldırganlık insanın doğasında, yapısında olan bir şey midir, yoksa yaradılışında olmayıp öğrenilmiş ya da sonradan içinde bulunulan çevrenin etkisiyle ortaya çıkan bir şey midir ? Şu anki bilgilerimize göre en uygun cevap, ‘her ikisi de’ olacaktır. Birinci sorunun cevabı, saldırganlığın biyolojik yönüne işaret ederken ikinci sorunun cevabı sosyal etkenleri öne çıkarmaktadır. Tarih boyunca çıkan savaşların sebebi olan düşünceler bu iki cevaptan birinden doğmuştur. Pgibanalitik kuramın Frued’un ortaya koyduğu ilk şekli insan pgibolojisini biyolojik temelli iki dürtüyle yani saldırganlık ve cinsellikle açıklama çabasıdır. Freud, teorisinin erken dönemlerinde tüm insan davranışlarının kökeninde libidonun yani yaşam enerjisinin olduğunu öne sürmüştü.
    ···