1. 1.
    0
    Benim köyüm atalarım vezirden sonra en üst gelenlerdenmiş...

    http://www.cimikoy.com

    Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte; 13. asrın başlarında Moğol istilâsından kaçan Türklerin aynı yüzyılın sonlarına doğru köyümüze yerleştiği tahmin edilmektedir.
    Türkistan'ın Kazakistan bölgesinde (Bazı kaynaklarda Türkistan bölgesinden geldiği söylenilmektedir. Hatta Çimkent’ten) yaşayan ÇiMiLi (Çimeli) Türkleri Moğol istilâsıyla batıya göçe başlamışlardır. Önce Erzincan'a yerleşerek bir süre konaklamışlardır. Erzincan ve Aksaray'da kalanlar olmuştur. Yakın zamana gelinceye kadar Erzincan’da üzümü ile meşhur Cimili köyü vardı. Şimdi Köy belde olmuş, adını da Üzümlü olarak değiştirmişlerdir. Bir süre sonra Çimililerin bir kısmı Erzincan'dan Aksaray'a göç etmişlerdir. Aksaray’da da Çimeli köyü vardır. 13. Asrın sonlarına doğru köyümüze gelen atalarımız Katraniçi "bugün Yukarı Mahalle, o zaman burasının katran ağaçları ile kaplı olduğu anlaşılmaktadır." denilen yere yerleşmişlerdir. Beylerine Katrancı Ali deniliyormuş. Bu sebeple Katrancı Ali köyümüzün kurucusu sayılabilir.

    Ayrıca Yusuf Halaçoğlu Anadoluda Aşiretler ve Cemaatler adlı çalışmasının bazı yerlerine “Çimeli Cemaati” nden(1) bahsetmektedir. Yazara göre bu cemaat daha çok Maraş (Dulkadırlı toprakları) yöresinde ikamet etmektedir. Osmalı Devleti’nin kurumlaştığı dönem 15/17.asırlardır. Bu tarihlerde aşiretlerin örgütlenip isyan etmelerini önlemek için cemaatlere ayırmış, bazan parçalamış, bazende farklı cemaatleri birleştirerek yerleşik hayata geçirmiştir. Bizim köy ile bu cemaatin birlikteliği sadece isim benzerliği gibi geldi bana.

    Köyümüze biz gelmeden önce bizimkilerle birlikte Köyümüzde Rumların yaşadığı zannedilmektedir. Bu konuda bilgimiz yetersizdir. Buraya ilk gelenlerin Kovancık tepesini mesken tuttuğu düşünülmektedir. Örnek: Kovanlık mevkiindeki gayri müslim (gavur) mezarları, Hisariçi ve Maman’daki ören yerleri, Asar’daki ev enkazları.

    Fakat bunların nüfusları ve durumları hakkında bir bilgi yoktur. Ayrıca Toptaş’tan Uzundede’ye horasan (kireç kum karışımı) yapımı su kanalı bulunduğu söylenilmektedir. Bu kanalları yapan ustalar Girit’ten, Mora’dan ve Eski Antalya’dan geldiği söylenilmektedir. Eski insanlarımız Bu kanalların yapımında Mandili isimli bir Rum ustadan bahsetmektedirler. Yakın zamanda Asar’da yaptığım bir incelemede 50-60 civarında ev yerini bizzat saydım. Gezi ve gözlem çalışmalarımdan edindiğim intibaya göre burada insanlar senenin belirli günlerinde belirli bir süre konaklıyorlar. Burada kışın kalınması söz konusu değil. Yazın da hazirandan sonra bir cazibesi kalmaz. Yaylaya çıkarken (yaylanın karla kaplı olduğu dönemlerde ki mayıs haziran ayları?) burada konaklıyorlar.

    “Bazı kaynaklara göre (Bakınız: Mustafa ENHOŞ, Akseki ve Aksekililer) ilk gelenler Kovancık Tepesi civarını yurt edinmişler ki buralarda eski ev kalıntıları rastlanır. Yine eski kayıtlarda burası için Musalla adı geçiyor.” (2)

    Yukarı Mahalle Camii ve yanındaki çeşme (Miyar)oldukça eskidir. Bu camiin çevresi ilk yerleşim yeridir. Bu cami Kurucusundan ve ya çalışanıondan dolayı Katrancı Hacı Ali Camii diye de geçer. Bir Ara Bu Camii ile birlikte medrese de yapılmış, bu medreseye de yine medreseyi yaptıranın ismi verilmiştir. “Mehmet Sadıkî Paşa Medresesi” (Müslüman Türkler bir yere yerleştiklerinde ilk işleri camii inşa etmektir.) Camii 1780 (H.1194) birkaç sefer yıkılmış ya da yanmış, yeniden yapılmıştır. 1854 (H.1270) yılında meydana gelen büyük yangından sonra Mehmet Reşit Paşa tarafından medreseli olarak yeniden yaptırılmıştır. ilk beratlı (diplomalı) hocası Süleyman Efendidir. Son yapımında enkaz yerinde yedi sekiz asırlık olduğu tahmin edilen mezar taşları ve kitabe bulunmuştur. Ahşap kitabe şimdi ne olduğu bilinmiyor.

    Köyümüzde ikinci tarihi camii ise Çukur camiidir (halk arasındaki adı Cuma camiidir). Bu camide 1945 (*) yılında büyük yangıda yanmış yeniden yapılmıştır. Geçmişte köyümüzde iki medrese ile bir Nakşibendî tekkesi bulunuyordu.



    Kanuni Sultan Süleyman zamanında Çimi padişahın hasları (şahsi toprakları) arasında idi. Sonradan parçalanarak daha önce kurulmuş olan Beşirağa vakfına katıldı. Alanya sancağına bağlandı.

    Köyümüzde Osmanlı dönemine ait birçok belge kılıçlar, silahlar, fermanlar, el yapımı bakır kaplar bulunmaktaydı. Yangınlarda çoğu kül olmuştur.

    Atalarımız buraya gelmeden önce köyümüz çevresinde yerleşim olduğu açıktır. Asar denilen dağın zirvesinde hâlâ ev enkazları, duvarlar, küp kırıkları bulunmaktadır. Kovanlık denilen mevkide mezarlar bulunmaktadır. (Halk tabiriyle "gâvur" mezarları) Değirmen deresi denilen yerde eskiden su değirmeni olduğundan bahsedilmektedir. Ayrıca yaylaların bazı yerlerinde taşlar üzerinde resimler -işaretler- görülmüştür. Türkler Anadolu'ya gelmeden önce Köyümüz ve çevresinin ilk Çağda Hititlerin, Pamfilya'nın, (Merkezi Alanya olan bir uygarlık )iskender imparatorluğunun, Romalıların ve Bizans imparatorluğunun egemenliğinde kaldığı bilinmektedir.(Açıklama altta)

    Malazgirt Savaşı ile Türkler Anadolu'ya gelmiştir. Köyümüz ve çevresi önce Anadolu Selçuklu sultanı Alâeddin Keykûbat tarafından ele geçirilmiştir. (XIII. asrın ilk yarısı) Böylelikle Anadolu Selçuklu topraklarına katılmıştır. 2. Beylikler döneminde Karaman beyliğine bağlı kaldığı bilinmektedir. Osmanlı padişahı 1. Beyazıt tarafından Osmanlılara katılmıştır. Ankara savaşı ile Osmanlı'dan bir ara ayrılmışsa da sultan 2. Murat tarafından yeniden Osmanlılara bağlanmıştır.
    Buraya yerleşen ÇiMiLi Türkleri zamanla çoğalmışlar. Bir ara köyümüzdeki hane sayısı iki-üç yüze çıkmıştır. Osmanlı kaynaklarından (bazı irade ve yazışmalardan) Çimi’nin kasaba diye isimlendirildiği anlaşılmaktadır.

    1530 yılında (Kanuni Sultan Süleyman zamanı) köyümüz tahrir defterlerine kayıtlı 76 hane imiş. Yedi tene de bekâr kayıtlı varmış. Devlete 5013 gümüş akçe vergi veriyormuş.(3)

    1295 yılında yayımlanan Salnamede (Salname: yıllık, Osmanlı döneminde resmi nitelikli devlet, vilayet salnamelerine rastlandığı gibi, özel nitelikli salnameler de bulunmaktaydı.) “Akseki ve Çimi’de 20 adet cami, 5 medrese, 5 mektep, 60 kadar dükkân bulunmaktadır” denilmektedir.
    ···
  1. 2.
    0
    Yine Osmanlı kaynaklarına göre XVIII ve XIX (1700/1850) asırlarda Çimili bazı paşaların nüfuzundan dolayı Alanya sancağının bile Çimi’den yönetildiği mahkemelerin kurulduğu, suçluların Çimi’de, idam edildikleri belgelerle ve sözlü anlatımlarla zamanımıza kadar geldi. Yine bu paşaların zamanında ( ibrahim Paşa, Mehmet Sadıkî Paşa, ibrahim Paşa, Abdi Paşa.) görev nüfuzlarının da katkısıyla Beyşehir, Manavgat ve bazı beldelerde malikâneler kurdukları bilinmektedir.(4) Bu dönemde( Adı geçen paşaların yaşadığı zamanda köyümüz en görkemli zamanını yaşamış desek yanlış olmaz.

    Alanya Osmanlılar tarafından fethinden Tanzimat dönemine kadar bazen Köyümüzden yetişen devlet adamları tarafından yönetilmiştir. Hatta bu paşalar köyümüze olan bağlılıkları sebebiyle yazları köyümüzde oturarak Alanya sancağının işlerini yürütürlerdi. Daha da ilerisi yazları Sancağın askerini burada topluyor, mahkemeyi burada köyümüzde kuruyordu.

    Ortalama yedi ile çarptığımızda iki bine yakın nüfus eder. Cumhuriyet devrine gelinceye kadar dört medrese ve o kadar da mahalle mektebi olduğu iddia edilmektedir. Bir kısmı köyden ayrılarak Bucak (Hüsamettin) ve Alavada (Çanakpınar)'ya yerleşmişlerdir. Köyümüz Osmanlı zamanında Alanya sancağına bağlı idi. Köyümüz bir zaman sürgün yeri olarak görülmüştür. Bu sebeple sürgün edilen paşaların mezarları bulunmaktadır. Köyümüzde çok değerli bilgin ve devlet adamı yetişmiştir. (Bakınız: köyümüzden yetişenler.) Bu paşalar köyün sınırlarını batıda Manavgat yakınlarına doğuda Gündoğmuş'un Güneycik Kasabasına, Kuzeyde Bozkır ilçesi ve Yarpuz beldesine dayandırmışlardır. Bu bakımından köyümüzün sınırları oldukça geniştir.

    Yetmişli yıllarda bazı şahsi çıkar düşünceleri bazı tatsız olaylar olmuşsa da bunlar büyük kin yaratmamıştır. Fakat yaklaşık 300 senedir ihtilaf (anlaşmazlık) konusu olan “Yayla davası” nedeniyle Manavgat ilçesinin Ahmetler köylüleri ile tarihte zaman zaman tatsız olaylar olmuştur. Osmanlı dönemindeki mahkemeleri saymasak bile Cumhuriyet tarihi boyunca mahkemeler süregelmiştir. Alanya ve Seydişehir Ağır ceza mahkemeleri birkaç kez karar vermişlerse de yeniden mahkeme açılmıştır. Senelerdir yaylamızda otlak bedellerini vererek kalan Ahmetler köyü sakinleri ile bireysel olarak hiçbir husûmetimiz (düşmanlık) yoktur. Dileğimiz davanın her iki tarafı memnun edecek şekilde sonuçlanması.



    (*)1945 Yangını: Büyük yangın köylülerin Gökçukur “Gökçukur köyümüze yaya altı saat mesafede köylülerimizin tapulu arazilerinin olduğu yayla” Yaylasına ot kesmeye gittikleri vakit (Ağustos ayında olması gerekir) Sayyaka Semtinde Abdullafendin evinin önündeki Kerimin Dudu’nun evinde yangın çıkar. Köylülerin anlattığına göre iki çocuğun ateşle oynamasından yangın vukua gelir. Yangın Gökmenine sirayet eder. Gökmenin evinde çok miktarda fişek olması yangının yayılmasında etkili olur. Köylülerin ekseriyetinin yaylada olması ve evlerin damlarının yonga dediğimiz ince tahta ile örtülü olması yangının rahatça yayılmasında etkili olur. Yangında Sayyaka ve Koyak semtleri başta olmak üzere diğer mahallelerde 45–50 ev yandı. Hatta köyün önündeki bütün harmanlarda yandı. Yangın öğleden önce çıktığı halde Akseki’den ve çevre köylerden ikindi vakti yardıma gelebildiler. Ancak bundan sonra yangın kontrol altına alınabildi. Köylü, savaşın etkisiyle zaten fakirdi. Evleri yananlar yanmayanların evlerine konuk oldular. Bu yıllarda büyük kıtlıklar görüldü. insanlar dağlardan topladıkları otları ya da ağaç kabuklarını yediler.

    Akseki Orman idaresi, Koru bölgesinden Orman kesmeyi serbest bıraktı. Köylüler yeni evlerini yapabilmek için kereste ihtiyacını böylece giderebildiler.

    Bu arada bilhassa Koyak semtindeki güzelim konaklar ve saraylar yok oldu. Yenisi yapılamadı.





    KISACA YÖREMiZiN (iLÇEMiZiN) COĞRAFi DURUMU



    ilçemiz Antalya iline bağlı bir ilçedir. Nispeten Göller mıntıkasına düşer. Doğusunda Gündoğmuş ve Bozkır, Batısında Manavgat, kuzeyinde Seydişehir, Beyşehir ilçeleri vardır.

    Antalya’ya 166 km. Uzaklıktadır. Akseki’nin Manavgat ilçesi ile uzaklığı 65 kilometredir. Seydişehir’e de yaklaşık 65 kilometre, Konya’ya 170 Kilometredir.

    Arazi ormanlık ve dağlıktır. Geçmişte nüfusu daha kalabalıktı. Mesela 1940 ta ilçemizin toplam nüfusu 25 151, 1950 de 28 000 idi. Şimdi toplam 10 000’ i bulmaz.

    ilçemizin yüzölçümü 2950 kilometrekaredir.

    ilçe merkezine halk arasında öteden beri Marla, Marulye denilmektedir.

    ilçemiz Batı Torosların içindedir. Bölgemizde bulunana dağlara Geyik dağları da denir.

    ilk defa Akseki’ye araba yolu 1930’da yapılmıştır.(5) 1930 ‘a kadar çok sarp bir yerde idi Osmanlı topraklarının her tarafını gezen Evliya Çelebi sarp olduğundan Akseki’ye uğramamıştır.



    KISACA YÖREMiZiN TARiHi



    MARULYE



    Akseki kazasının merkezidir. Bir nevi ilçe merkezidir. Bu ismin nereden geldiği bilinmemekle beraber Romalılar devrinden geldiği hatta Kemal özkaynak Akseki kazası adlı eserinde Roma devrinda Akseki’e Marala(4) denildiğini yazmaktadır. Marla’nın bu kelimeden geldiği(Harf düşmesi) zannedilmektedir. Bilimsel bir açıklaması yoktur. Ya da biz bilmiyoruz. Romalılar devrinde bir unvana delâlet ettiği düşünülüyor. Marulya Osmanlı idaresine geçtiği zaman küçük bir köydü. Bu köyün içinde Akseki isminde bir pazar kuruluyormuş. Zamanla buraya Akseki ismi verilmiş.

    Ahmet Refik Altınay Anadolu’da Türk Aşiretleri adlı(6) çalışmasında Marulye’de birkaş kişinin içel Sancağına sürülmelerine dair H.1119 (M.1707)tarihli bir salnamede “Alanya sancağına bağlı Akseki kazasına tabi Marulye nam kariyyeden sabıkalı Seyit Ahmet ve Abdülnebi,... ” şeklinde bassetmektedir.

    Marla kelimesi Akseki’nin halk arasındaki adıdır. Hâlâ kullanılır.

    Bazı kaynaklara göre kelime Türkçedir. Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat’inde “Ulemalar diyarı” diye açıklanır.(7)



    Türklerden Önceki Durumu(8)



    ilk çağlarda bölgemize ionların egemen olduğu tahmin edilmektedir. bu zamanlarda Psidya, Pamfilya egemenlikleri de görülmüştür. Çok harap olmakla birlikte Kovanlık ve Asar bölgesindeki kalıntılar bunların göstergesidir. Bölgemizin Roma imparatorluğunun, iskender imparatorluğunun egemenliğine girmiştir.(MÖ:330/323) Büyük iskender’den sonra bir ara Pers imparatorluğunun egemenliğine girdiği zannedilmektedir.(MÖ:323/312) Daha sonra iskender’in yerine kurulan küçük krallıkların buralara egemen olduğu bilinmektedir.

    Bu zamanlarda ilçemiz Akseki’nin(eski adı: Marla) büyük bir yerleşim merkezi olduğu bilinmektedir. Ayrıca az da olsa bölgemizde gayri müslimlerim cumhuriyet devri Nüfus Mübadelesine kadar varlıklarını sürdürdükleri zannedilmektedir.

    Roma imparatorluğu ikiye ayrıldıktan sonra bölgemiz Bizans imparatorluğunun egemenliğine girmesine rağmen bölgenin zengin bir orman mıntıkası olması ve sarp olması sebebiyle sık sık el değiştirdiği, Kıbrıslıların, hatta Mısırlıların saldırılarına maruz kaldığı bilinmektedir.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    0
    A)Selçuklular Dönemi:

    1218 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat sarayda yaptığı bir toplantıda denizden gelebilecek tehlikeleri önlemek için Alanya’nın (sahillerin) fethedilmesi talimarını verir. Bölgemiz 1228 yılında fethedilir. Selçuklular geriden gelen göçerleri buralara yerleştirirler.

    Selçuklular Alâeddin Keykubat’tan sonra zayıflamaya başlaması yüzünden bölgede istikrar olmaz. Bölgedeki beylikler arasında sık sık el değiştirir. Fakat bu konuda fazla bilgi yoktur. Köyümüzün bu sıralarda kurulduğu tahmin edilmektedir.



    B)Karamanlılar ve Diğer Beylikler Dönemi:

    Bölgemiz 1276 yılında Karaman beyi Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından kendi sınırları içine alınır.

    1316 yılında ilhanlı (Moğol hükümdarı Olcaytu zamanında) hâkimiyetine geçtiği görülür.

    Bir ara Beyşehir Seydişehir’de kurulan Eşrefoğulları egemenliğine girer. Ama genellikle bölgemiz Karamanoğullarına bağlı kalır.

    Hamitoğulları’nın Teke (Beyliği) kolu buraya kadar uzanır. Bir müddet çevreyi kendi idareleri altına alırlar.

    Bu dönemler(1250/1396) Anadolu’nun en karışık zamanıdır. Yukarıda bahsedildiği gibi bölgemiz sık sık el değiştirir. istikrarsızlık vardır. Bu yüzden sıkça halk hareketleri (isyanlar) görülür.

    Bölgemizin bir ara (yaklaşık on yıl,1327/1337?) Kıbrıslı korsanların eline geçtiği görülmektedir.



    C)Osmanlılar Dönemi:

    Hamitoğlu Dündar Bey bölgeyi 1380 yılında (Seydişehir-Beyşehir) para karşılığında (80 000 altın) Osmanlı Sultanı Murat Hüdâvendigar Bey’e (I.Murat) satar. Böylece Osmanlı hâkimiyeti bölgemize kadar uzanmış olur (Komşu).

    Bu sırada bölgemiz Karamanoğulları hâkimiyetindedir. Yıldırım Beyazıt (I.Bayazıt) Batı ve Güney Anadolu’daki bütün beylikleri Osmanlı topraklarına katar. Böylece Akseki tabi köyümüz Osmanlı egemenliğine girmiş olur.

    1402 Yılında Osmanlıların Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesi üzerine bütün beylikler yeniden kurulur. Köyümüz(Akseki ve çevresi) yine Karaman Beyliği dâhilinde kalır. II. Murat tahta geçtiğinde Karaman beyliği epi küçülmüşse de Karaman topraklarını ele geçirmek Fatih Sultan (II. Mehmet) Mehmet’e nasip olur.(1472)

    Bu tarihten sonra Akseki ve çevresi Tabii olarak köyümüz Alanya sancağına bağlı kalır. Ancak Osmanlı’nın son dönemlerinde Alanya hükümet konağı yandığı için bütün kayıtlarda yanmış, bu sebeple sağlıklı kaynak bulamıyoruz.

    Evliya Çelebi kanuni Sultan Süleyman devrinde Akseki ve ibradı’da kadıların (Yönetim olarak kaza olduğunu gösterir) görev yaptığını söylemektedir.

    Yine Evliya Çelebi Seyahatnamesinde yöremizi şöyle anlatmaktadır:

    “Alanya Sancağının kuzeyinde muhkem bir kale yoktur… Ab-ı hayat ( sağlık, hayat veren su) suları vardır. Susamı meşhurdur... Yufkalı aş ekmekleri ve dürme ekmeği çok lezizdir. Cümle halkı beyaz külah üzerine sarık sararlar. Ayaklarına izlerine dikişli postal giyip, beli kılıçlı, eli tüfekli dalyan, eşkıya şahbaz leventleri vardır. Ve gayet seci ve bahadır kavimdir. Cümlesi Akdağ yaylasına çıkıp bağ ve bahçelerinde kesbi hava edip(temiz hava almak) renk(ırk) ve ruyleri (karekterleri) hürmet üzere olup, taze can bulurlarve lisanları Türk lisanıdır… Kazai Alâiye ve onun garp tarafında kazai Düşenbe, kazai Manavgat, şimalinde kazai ibradı,Hâlâ şeyhülislâm olan zülfikârzadenin kasabasıdır.ve kazai Akseki. Cümle beş kazadır. Amma gayet çengelistan (engebeli) ve segistan(dağlık) ve sarp,(ulaşılması zor)ve Arabistan(çöllük)ve haramili kaplanlı ve adem aslanlı kazalardır.”(9)

    Hicri 1290 (Miladi:1873) yılında ilçemize bağlı köy sayısı 154 idi.(10)

    Tanzimat döneminde Devlet yeniden yapılandı. idari işler Akseki’den görülmeye başlandı.1858 yılında Akseki yapılan idari taksimatta Akseki Müstakil kaza oldu. Müdür tayin edildi. ibradı ile kaza olma konusunda rekabet başladı. Konya valisi bizzat Akseki’ye gelerek problemi çözdü.

    1295 (M:1878) senesinde neşrolunan devlet salnamesinde (11) Salname: Devlet tarafından yayınlanan, (tarihli) bölgenin idari, sosyal, kültürel bilgiler içeren kitabı. Yıllık, Akseki’de bir hükümet binası, 418 dükkân, 82 cami, 44 mescit, 3 binalarla ilgili kurum, 4 hamam, 51 medrese, 86 sıbyan mektebi (ilkokul) 90 çeşme bulunduğu anlaşılmaktadır.

    1909 yılında idari örgütlenmedi değişiklik yapıldı Antalya müstakil sancak oldu. Bu arada bazı köylerin hangi kazaya bağlanacağı konusunda Seydişehir ile idari çekişme oldu.

    Not: Çimili bazı Paşaların Alanya mutasarrıfı “vali” olduğu (bkz: Köyümüzden Yetişenler) bilinmektedir. Bu paşalar yazları köyümüzde oturarak görevlerini ifa ederlerdi. Yani bir çeşit sezonlukta olsa köyümüz sancak merkezi olmuştur
    Tümünü Göster
    ···
  3. 4.
    0
    anlıcanız antalya yokken burası vardıı:)) sürgün yeri çoğunuz burdan olabilirsinizzz
    ···
  4. 5.
    0
    anlatılanlara göre mö. 200 yıllarında yaşam vardı ,, ve her yer hala altın dolu *
    ···
  5. 6.
    0
    Benimde Soyum bu köye dayanıyor
    ···
  6. 7.
    0
    Bu arada OSMANLI da sarayda hovardalık yapan yani, mesela presnses felan giben paşaları buraya sürerlermiş..
    ···