çizgifilm ilişkileri

coyote erkeği ve road runner kadını ilişkisi:

Azmin ve takıntının neferidir coyote. Her seferinde başarısız olacağını bilerek hiç yılmadan dener.
Her seferinde farklı yollar denese de sonuç değişmez. Bir dağın kenarını boyayarak tünel havası verir , yola da ray çizer. Kusursuz planının işleyeceğine emindir.
Halbuki road runner o tünelden her seferinde geçer. Coyote her seferinde şaşırır ve kendi de geçmeye çalışır. Heyhat karşıdan gelen tren her zaman coyoteyi ezer. Coyote bunu bile bile denemekten asla vazgeçmez. Bu onun saflığı değil yaradılışındadır.

Coyote çok zeki olmasına karşın gezegenin en şanssız kişisidir. Kurduğu planların tamamı mükemmele yakın ve başarısız olması neredeyse imkansızdır. Ancak bir işte şans faktörü varsa coyote her zaman yenilecektir. Bu onun kaderidir.

Azimli , takıntılı , zeki ama şanssız.

road runner kadını:

Enerjik , deli dolu ama hep eylence peşindedir. Enerjisini sadece koşmaya yoğunlaştırmış , yaralı parmağa işemeyen bir karakteri vardır. Coyote’nin road runner’ı arzulamasının altında aslında onu yemek değil , elde edememiş olma dürtüsü bulunmaktadır.

Road runner bunu çok iyi bilir , coyotenin her başarısızlığında muhakkak dalgasını geçer. Üzülmüş gibi bile yapmaz. Hata senin değil, benimdi demez. Kendisine çok güvenir , duygularını saklar. Hayattan aldığı tek zevk arzulandığını bilmesi ve nasıl kaçacağını refleks haline getirmiş olmasıdır.

Özgüveni yüksek , dalgacı , enerjik ama ukala ve kendini beğenmiş.

coyote erkeği ve road runner kadınını incelemek için bazı kuralları gözden geçirmemiz gerekiyor.

bilirsiniz çizgi filmlerde karakterler boşluğa geldikleri zaman aşağıya bakmazlarsa düşmezler.
genellikle road runner bir uçurumun vs yanına geldiği zaman aşağıya bakmadan geçer. ama coyote bir merakla aşağı doğru bakar ve düşmeden hemen önce ya ellerini iki yana açıp başını hafifçe sağa yatırır ya da el sallayarak aşağı doğru düşer.

yani bir çigifilmde gerçeği bilmiyorsanız , o gerçekten mesul değilsiniz demektir.

aynı örneği , coyotenin road runnerı avlamak için çizdiği tünel görüntüsüyle de açıklayabiliriz.
road runner tünelin gerçek mi sahte mi olduğunu bilmediği için sanki tünel gerçekmiş gibi içinden geçebilir.
ancak coyote kendi çizdiği tünelin gerçekliğinin farkındadır ve içinden geçemez.

aslında coyotenin başarısız olmasının altında şanssızlık yada başarısızlık değil , gerçeği bilmek hırsı yatmaktadır.

road runner kadını ise gerçeği ortaya koymadan , flört etmek ve bu durumdan zevk almak taraftarıdır.
gerçeği bildiği zaman düşeceğinin farkındadır. bu yüzden asla aşağıya bakmaz çünkü bütün eylencesi kaçar.
aşağı bakıp gerçeği öğrenirse düşmeye başlar. yani artık daha fazla flört edemez..ya birşeyler yapmak zorundadır , yada flörtünü kaybedecektir

bu bilgiler ışığında coyotenin aslında yapması gereken şey çok basittir.

her seferinde yeni bir strateji geliştirmek ve bunu kusursuzlaştırmaya çalışmak yerine , road runner'ın aşağıya bakmasını sağlamak , ve ısrarla her pratiğini bunun üzerine dayandırmak coyoteye başarı getirecektir.

boşluktayken aşağıya bakması sağlanan road runner artık gerçeğin farkına varacak ve düşmeye başlayacaktır.
işte o zaman bir seçim yapması gerekecektir.

ya road runner aşağıya düşecek , ya da coyoteye sarılarak son bir umut coyotenin onu kurtarmasını bekleyecektir.
her iki durumda da kazanan artık coyote'dir.

coyote bu başarıyı sağlayamadığı sürece bu anlamsız flörtü sürdürmek zorunda kalacaktır.

aslında coyotenin bu başarısı çizgifilmin sonu olacaktır.
çünkü konu , road runner'ın yakalanamıyor olması üzerine kurulu. yakalandığında hikaye bitecek ve yayından kalkacak.

yani aslında kurgulanan duygunun tam adı "platonizm".

rezerved

edit: çoğu filmde böyle anlamlar var, görmesini bilene. şuku

bu durumda platonik aşk yaşamayı sevenleri anlamak gerekir.
sevdikleri bir dizinin bitmesini istemeyen bu romantikler sayesinde uzun vadeli güzel yapımlar seyrediliyor.
hele ki bu yapımın içinde kendilerine uygun bir rol alabiliyorlarsa değmeyin keyiflerine.

şu çıkarımı yapmak çok yanlış olmaz o halde;
platonizm , yaşanan kurgunun devdıbını sağlayacaktır.
yani dizi hiç bitmeyecek , road runner yakalanamayacak ancak coyote de onu yakalama çabasından vazgeçmeyecek.

aksi durum olsaydı 2 seçenek vardı.

-road runner ve coyote çok mutlu olacaktı
-road runner ve coyote bir süre sonra sıkılacak ve birlikte olmaktan vazgeçip feda ettikleri şeylerin derdine düşecekti.

ilk seçenekte bir sıkıntı yok. ancak gerçekleşme ihtimali %100 değil

ikinci seçenek gerçekleşirse , coyote road runner'ı yakalamak için a.c.m.e ile olan alışverişine ne kadar çok para harcadığını,
kendisinin çok çabaladığını , road runner'ın ise ne kadar isteksizce ondan kaçtığını vs düşünecekti.

road runner , aslında yakalanarak ne büyük fedakarlık yaptığını söyleyecek , coyote'yi o'nu hiç anlamamkla suçlayacaktı.

ilk seçeneğin gerçekleşme ihtimaline ağırlık veren kişi her zaman coyote olacaktı.

road runner ise daha realist bakıp ikinci seçeneğin de ihtimal dahilinde olduğunu bilecek ve bunun gerçekleşmesindense "platonik" bir aşk yaşamayı tercih edecekti. bu yüzden aşağı hiç bakmayacaktı.

platonizmi biraz açtığımıza göre bir başka ilişki çeşidine geçelim.

(adam - titrek) , (he man - atılgan)

adam ve titrek tek başlarına incelendiği zaman çok işe yarayan karakterler değildi.
adamın güçlü bir yardımcıya , titreğin ise onu koruyacak ve kollayacak birine ihtiyacı vardı.
burada yeşil ürkek kaplan kadını temsil ederken , adam asosyal erkeği betimliyordu.

gölgelerin gücü adına çekilen kılıcı nişan veya evlilik yüzüğü olarak görmeye başlarsanız aslında kurgunun çokta saçma olmadığını göreceksiniz.

bu kılıç göklerden aldığı yetkiyle adam'ı he man'e , titreği'de atılgan'a dönüştürüyordu.
tıfıl genç gidip yerine dünyanın en güçlü adamı , ürkek kaplan gidip yerine dünyanın en güçlü ve korkusuz kaplanı geliyordu.

bu ikili birbirini tam anlamıyla tamamlıyordu. ancak bunun için birbirlerine ihtiyaçları vardı.
bir gücün onları mühürlemesi , ve daha yetkili bir yerden alınan izinle gerçekleşebiliyordu bu.

kılıç adam'da olmadığı sürece titrek , atılgan'a dönüşemiyor ve tekrar ürkek kadını oynuyordu.

doğru söyle küçükken deden şeker verecem diyip gibti mi lan seni. muallakliğini böyle mi açıklıyorsun

anan-ben xd

burada dikkat çeken bir nokta da şuydu.

adam he man'e dönüşmeden önce de zeki ve işe yarar bir resim çizerken, titrek tam anlamıyla işe yaramaz ve sakar görünüyordu. titreğin korkusuz bir kaplana dönüşebilmesi adam'a bağlıydı.
adam veya he man olmadan titrek bir hiçti.

buda kadının , bir erkeğin güvencesinde olmadığı zaman kuvvetli olamayacağının bir işaretiydi.
bu konu sosyoekonomik olarak değil , duygusal anlamda incelenmeli belkide.
burada kadının temel ihtiyacı belkide aşk ve güven..ve bunun yetkili bir abi tarafından teyit edilmesi.

belediyenin verdiği yetki olur , gölgelerin gücü adına olur.
farketmez.