çok sıkıldım başlık açtım

iyi tak yedim.

yarın sınav var, çok canım sıkılıyor, dersten geçmek için nottan ziyade dersin hocasına öpücük vermek veya odasına çay kahve servisi yapmak gerekiyor, ikisini de yapmadığım için 3 yıldır kalıyorum bu dersten, caiz midir?

ders çalışayım diyorum, konsantre oluyorum, kedim geliyor. masanın üstüne çıkıp deftere oturuyor. gözlerini pörtletip bakıyor boş boş.

çan eğrisinin de amk. millet ortalama yapma peşinde, geçen sene şırfıntının teki hayvan gibi not tutuyordu, hocalardan not isteyip kapılarını aşındırıyordu. tuttuğu notlardan bir sayfa bile göstermedi zibidi. okul bitince evlendi lan hemen. ev hanımı olmuş, hamileymiş şimdi de dangoloz. madem doğuracaksın, ne tak yemeye ortalama yapıyorsun? saçını başını yolacaksın böylelerinin.

bana bakıyor. oturuyor defterin üstüne, gözünü dikip bana bakıyor. sol arka bacağını omzunun üstünden aşırtıp sağını solunu yalıyor.

hani şu yıl başında ağza sokulup üflenen meret var ya, uzayıp kısalıyor "füüüüp" diye ses çıkarıyor. hah işte ondan alıp soyunup caddede koşasım var "füüp füüüüüp" diye. olmazsa giyinip elime de direksiyon alıp mahallenin muhtarları dizisindeki deli gibi koşarım. peşime de mahallenin sümüklü çocuklarını taktım mı tamam.

okul uzadı bile bey amca. bu 5. yılım. 6'yı da göreceğim galiba. hatta kesin göreceğim.

kedi bana sulanıyor. hayvan nerdeyse 6 ay boyunca mart ayı yaşadı. önce bir tane kediyle takılıyordu, sonra cozuttu hayvan, mahallede gondiklemediği kedi kalmadı. hamile kediler evin önünde bekliyor "çağır o kediyi çağır, hepimizi düdükledi, bize yemek bulsun, yatacak yer bulsun." diye. benim kedi de anca akrobatik yalama şovları sergilesin, gelsin deftere otursun.

evde yalnızken de korkuyorum. üst katta sebahat teyzeyle kocası var. 80li yaşlarında dini bütün bir kadın. yatırlı hikayeler anlatır, hıdırellezde falan atlet don tişört ne bulursa sitenin altındaki bahçenin güllerine bağlar. bunlar her gece yeni evli gibi garç gurç garç gurç ses çıkarıyorlar, yatak odaları da benim odanın üstünde morukların. gecenin 3ünde dertleri neymiş diye yukarı çıktım. kapıyı açtı soluk soluğa, hayat bilgisi dizisindeki kikirik gibi "hızır geldi, hızır geldi ihihihi." dedi. "hayırdır teyze ne hızırı." dedim. "geldi gız geldi, böcek kılığına girmiş, sakıp amcan kovalıyor onu." dedi. tırstım amk, ne hızırı, hızır nasıl bir şey bilmem etmem, kadın da gülüyor deli gibi. şaşkınlıktan "sizin eve niye geldi?" diye sordum, "bize şeker getirmiiiiş, pattis getirmiiiiş, un getirmiiiiş." diyor. baktım tavanda eşşek kadar ne idüğü belirsiz bir böcek. adam böceği öldürmeye çalışıyormuş, kadın da "hızır o hızır." diye kocasını engellemeye çalışıyormuş. bunlar tepindi mepindi bi 5 dakika, sonra kocası çot diye yastığı patlattı böceğe. kadın deliye döndü amk. "hızırım öldü, gitti hızırım, evimin bereketi gitti." diye. gözlerini koca koca açtı "senin eve gelir belki, gelirse beni haber et aman gızııım." dedi. ben de he yav he he diyip indim. uyuyamadım onun yüzünden.

sen de mi işsizdin karisma kenç. ben de işsizim memnun oldum : )

yalamıyorum. edebimle mezun olacağım, olamazsam da olmayan gibime kadar yolu var.
anlatırlar tabii, alan memnun satan memnun, yırtılan deli kızın donu.
yavşayanların bol olsun ama yavşama panpa. ha ama varsa bi jelibon alırım.

jelibon verenlerin çok olsun panpa.

bugün bir tak olmadı sayın seyirciler. sınavda cortladıktan sonra eve geldim. cortik hayatımın geri kalanını DaĞıNık ruh halimin bire bir yansıması olan odamda geçirmeye karar verdim. hiç dışarı çıkasım gelmiyor lan! açlık oyunlarındaki gibi paraşütlü şeylerden olsun, içine sigara, jelibon, kahve falan tıkıştırıp odamın cdıbına göndersinler istiyorum. o filmin de sadece orasını izledim. bir de avrat kılıklı iki tane adam vardı yarışmayı sunan. ne anlatıyordum lan ben? heh odadan çıkasım yok ama ne istersem tersi oluyor. zırt bırt kapı çalıyor, yaz gelince apartmanın moruk sakinlerinin de kanı ısındı anacım. hızırcı teyze yine gelip beynimi hızarla biçer gibi biçti. kapıya çürük yumurta asarsam marketçi hızırımızın gelip tazesiyle değiştireceğini iddia ediyor. ne yaptıysam bu teyzenin kafasına ulaşamadım.

bu arada kedinin boynuna para kesesi bağlayıp marketten alışveriş yapması için uyguladığım eğitimler tam gaz devam ediyor. tavuk ciğeri için 3 kegib miyav, süt için 2 uzun miyav öğrettim. ama her seferinde eli boş dönüyor gerizekalı. sanırım market kapısının sensörü görmüyor bunu. olmadı bir dahakine topuklu giydirip yollarım.

kendimi es kaza dışarı kaçmış, rüzgarla birlikte asfaltta yuvarlanan, durmak istermişçesine arabaların kaportasına yapışan, kurtulduktan sonra insanların ayağına dolaşan market poşeti gibi hissediyorum. ayak bağı gibi.

doğaya küsmüş çöp torbası veya kırmızı biberine küsmüş yeşil zeytin. işte bütün mesele bu.

niye? iç karartıcı, can sıkıcı, fenalık geçirtici miyim? ayıbittin.

bugün yarın sıçarım yavrım.

yazıyorum ya lan. boru mu bu?
görünmez miyim olm. şiiişştt gören var mı?

gitmişken bana hiçbir şey alma panpa.

eniştem tam bir pislik. ben onunkine girip bütün araziyi suluyorum, o bana gelince tık yok. iki üç görevim var level atlayacağım, neymiş efendim birlikte level atlayacakmışız, koyunları birlikte alacakmışız. adam zaten benden 20 seviye önde. ben bir hayvan alınca sinirden deliye dönüyor "yiğenim bunu niye aldın hani beraber alacaktık ama geçmişsin beni." diyor. bu sabah yine aradı "balcanlarımı sula." diye. lanet olsun farmville.

yan sokaktaki bet sesli düğün çalgıcısının zütüne bağlamasını sokmam an meselesi.