1. 1.
    0
    abbasiler (arapça: العبّاسيّون; al-'abbāsīyūn, farsça: عباسیان 'abbāsīyān), emevi hanedanından sonra iş başına geçerek i̇slam dünyasının halifeliğini elinde tutan hanedandır.
    konu başlıkları [gizle]
    1 tarih
    2 abbasi sanatı
    2.1 başkent bağdat'da şehir düzeni =
    3 bağdat abbasileri soy ağacı
    4 dipnotlar
    5 ayrıca bakınız
    6 dış bağlantılar
    tarih [değiştir]

    hz.muhafazid'in ölümünden (632) sonra, i̇slam dünyasını hulefa-yı raşidin denilen dört halife ve ardından da emeviler (661-750) yönetti. emeviler, ali’nin öldürülmesiyle yönetimi ele geçirmişlerdi. emevilerin iktidardan düşüşleri de aynı biçimde kanlı oldu. muhafazid'in amcası abbas bin abdülmuttalip'ın soyundan gelen abbasiler, emevi yönetimine karşı ayaklanarak 750'de halifeliği ve iktidarı ele geçirdiler. bu tarihten başlayarak abbasiler 1258'e kadar i̇slam dünyasının büyük bölümüne egemen oldular.
    i̇lk abbasi halifesi ebu'l-abbas seffah (750-754) idi. 754'te kardeşi mansur (754-775) onun yerine geçti. bu iki halife döneminde orduda türk ve i̇ran kökenliler önemli görevler üstlendiler[1]. mansur, 762’de başkenti şam’dan bağdat'a taşıdı. mansur'dan sonra sıra ile mehdi (775-785) ve hadi (785-786) halife oldular. abbasi devleti mansur'un torunu harun reşid (786-809) döneminde en geniş sınırlarına ulaştı.[1] harun reşid, binbir gece masalları’na konu olan görkemli saltanatını bermeki ailesine borçluydu. bu aileden yahya bermeki ve iki oğlu, vezir olarak abbasi devleti’ni 17 yıl boyunca fiilen yönettiler.
    harun reşid’in oğulları emin (809-813), memun (813-833) ve mutasım (833-842) babalarının politikalarını sürdürdüler[1]. annesi harun reşid'in türk asıllı bir cariyesi olan mutasım türklerden özel bir askerî güç kurmuştur [2], türk unsurları yönetimde önemli görevlere getirmiştir. daha sonra bu askeri gücün bağdat’taki varlığı bazı huzursuzluklara neden olduğundan samarra adıyla yeni bir kent kurdurarak devlet merkezini oraya taşıdı. 838 yılında mutasım anadolu'ya bizans üzerine bir sefer düzenlemiş, ordusunun bir kolu bizans imparatoru theofilos ve ordusunu "anzin savaşı" adı verilen bir çarpışmada büyük yenilgiye uğratmış, bizans'ın ikinci büyük kenti amoriom'u kuşatıp eline geçirmiş ve abbasi orduları i̇znik kentinin yakınlarına kadar ilerlemiştir.
    yerine geçen oğlu vâsık (842-847) döneminde türk emirleri askerî işlerin yanı sıra yönetsel konularda daha etkili oldular.[1] vâsık'ın ölümünden sonra abbasi devleti parçalanma sürecine girdi. abbasi toprakları üzerinde tahirîler, samaniler, karahanlılar, fatımiler, tolunoğulları ve hamdaniler gibi bağımsız devletler kuruldu.
    i̇ran'da hüküm süren büveyhiler, 945'te bağdat'a egemen oldular. bundan sonra abbasi halifeleri büveyhilerin izniyle başta kalabildiler. halife kâim'in (1031-1075) çağrısı üzerine büyük selçuklu devleti hükümdarı tuğrul, 1031 yılında büveyhileri bağdat'tan çıkardı ve abbasilere yeniden saygınlık kazandırdı.

    harun reşid'in şarlman'ın elçilerini kabul etmesi

    9. yüzyılda abbasi topraklarında de facto bağımsız ülkeler

    abbasiler dönemi'nden bir kur'an sayfası. sayfada hac suresinden bazı ayetler bulunmaktadır.
    ne var ki abbasiler eski askeri güçlerine ulaşamadılar ve mustazhir dönemindeki haçlı seferleri karşı başarılı olamadılar. büyük selçuklu devleti'nin parçalanmasıyla birlikte abbasiler yeniden gücünü yitirdi. cengiz han'ın torunu hulagu'nun yönetimindeki i̇lhanlılar 1258'de bağdat'ı yakıp yıktılar, halife mustasım'ı ve yakaladıkları hanedan üyelerini öldürdüler. böylece 508 yıllık abbasi devleti son buldu. i̇lhanlı hükümdarı hulagu han bağdat'ta içlerinde on binlerce yazma kitap olan kütüphaneleri yakıp yıktırmıştır. geri kalan kitapları da dicle nehrine attırmıştır. eserlerin mürekkebi suya karışmış ve dicle nehri günlerce bulanık akmıştır.
    halife zâhir'in oğlu ahmed mısır'a kaçtı ve orada memluk sultanı baybars’ın koruması altında mustansır adıyla halife ilan edildi (1261). mısır abbasi halifeliği, siyasal ve askeri yetkiden yoksun, yalnız dinsel otoritesi olan bir kurumdu. osmanlı padişahı yavuz sultan selim 1517'de mısır topraklarına girerek, halifenin yetkileri ile kutsal emanetler’i devraldı ve mısır abbasi halifeliğine son verdi.
    abbasilerde devlet örgütlenmesi, "divan" adı verilen ve değişik alanlarda görevler üstlenen resmi kurullara dayanıyordu. maliyesinin ana gelir kaynağı ise toprak vergisiydi. halktan toplanan zekât da önemli bir gelir kaynağıydı. vergi gelirlerinin büyük bölümü orduya ve bayındırlık işlerine ayrılırdı. halife ömer döneminde kurulan divanı geliştirdiler. divanı, devlet yönetiminde en etkili kurum haline getirdiler. devlet ve memleket sorunları, önce divanda görüşülerek divanın önerdiği çözümleri uygularlardı.
    abbasi sanatı [değiştir]

    samara ulu camii minaresi.
    i̇slam dininin sanata getirdiği en büyük yenilik cami mimarisidir. i̇slamlıkta her sınıf halkın ayrım gözetilmeden ön saflarda namaz kılabilmesi safların geniş tutulması istediği uyandırmış, bu nedenle kiliselerin aksine camilerde enine mekân tercih edilmiştir. plan formunun ihtiyaçtan doğması gibi, mihrap, minber, minare türünden mimari ögeler de i̇slamlığın gelişmesine paralel olarak zamanla ihtiyaçtan doğmuşlardır.
    abbasilerden önceki i̇slam şehirciliği konusundaki bilgilerimiz çok kısıtlıdır. bu konuda bilinen ilk örnek, 762-765 yıllarında abbasi halifesi mansur’un kurdurduğu bağdad şehridir. kaynaklardan edinilen bilgilere göre ilk bağdad şehiri daire planlıydı ve iç içe iki sur duvarı dıştan bir hendekle çevrelenmişti[kaynak belirtilmeli]. şehrin dört kapısına bulundukları yöndeki komşu şehirlerin adı verilmişti. haç planlı saray ve yanındaki cami şehrin merkezinde yer alıyordu. 766 yılında yapılan bağdad ulu camii kerbin duvarlı, ahşap sütunlu ve düz damlı basit bir yapıydı. halife harun reşid, 808’de yapıyı planını değiştirtmeden tuğla duvarlı olarak yeniden yaptırmıştır. bağdat 892’de abbasilerin başkenti olunca, artan nüfus nedeniyle camiye aynı planda ikinci bir bölüm eklenmiştir. ancak, bağdad şehrinin bu dönem yapılarından günümüze, ilk camiye ait basit bir mihraptan başka hiçbir şey gelmemiştir.
    samarra, dicle kenarında bağdad’ın yakınındadır. bağdad’ın dairesel ve düzenli planı burada yerini araziye uydurulmuş, uzun bir plana bırakmıştır[kaynak belirtilmeli]. dicle kıvrımlarına paralel olarak uzanan şehrin büyük bölümü kazılarla ortaya çıkarılmıştır. buluntular, abbasi cami, saray, türbe ve ev mimarisi ile zengin süsleme sanatı hakkında bilgi vermektedir. samarra, 836 yılında halife mutasım tarafından abbasi hizmetindeki türk birlikleri için “ordugah şehri” olarak kurdurulmuş.
    samara ulu camii, öteki adıyla mütevekkiliye camii, i̇slam dünyasının en büyük cami yapılarından biridir. 150.000 kişi burada bir arada namaz kılabiliyordu. basit mimarisi, ilk i̇slam cami planının anıtsal ölçüler içinde tekrarından ibarettir. yapımında tuğla ve kerbin kullanılan caminin ilginç bir minaresi vardır. kare tabana oturan dev boyutlu bu anıtsal minareye geniş bir rampa ile çıkılır. bu minare formu, yine samarra’da ebu dulaf camii’nde tekrarlanmış ve bir daha kullanılmamıştır.
    samarra’ın ikinci büyük camii olan ebu dulaf camii, 860 yılında yapılmıştır[kaynak belirtilmeli]. kalıntılar daha gelişmiş bir mimarinin varlığını ortaya koymaktadır. harem bölümü, kemerli duvarlarla birbirinden ayrılan neflerden oluşmuş ve üzeri düz bir çatıyla örtülmüştü.
    samarra’nın saray ve evlerinde kullanılan çeşitli süsleme arasında mermer tozu ve alçı karışımıyla yapılan “ıtuk” kabartmalar önemli bir yer tutar. bu kabartmalarda iki farklı teknik kullanılmıştır: dik kesim ve eğri kesim. dik kesimde motifler yaş sıva üzerine dikine olarak oyulmakta, böylece ışık-gölge kesin çizgilerle birbirinden ayrılarak kuvvetli bir kontrast etkisi sağlanmaktadır. eğik kesimde ise daha yumuşak bir plastik etki söz konusudur. eğik kesim, türklerin i̇slam sanatına belki de ilk katkısıdır[kaynak belirtilmeli]. bu teknik daha önceleri orta asya sanatında türkler tarafından kullanılmıştır. dik kesimde daha natüralist, eğik kesimde ise daha stilize bir üslup görülür.

    başkent bağdat'da şehir düzeni = [değiştir]
    tabiki hilafetin olduğu bir başken şehri olan bağdatta şehrin en merkezi yerinde bir cami bulunmaktadır. camin çevresinde ise şehir yerleşkeleri bulunmaktadır. caminin yan kısmında bir pazar yeri bulunmaktadır. bu pazar yeri daha sonra üstü kapatılarak kapalı pazar haline getirilmiştir. tabiki günde beş vakit namaz kılınan bir müslüman şehirde tamizlik için bir hamam bulunmaktadır. burasıda caminin etrafında şekillenmiştir. şehirde mahremiyet açısından evlerin avluları geniştir ve genellikle içerisi görünmeyecek biçimdedir. şehrin dış kısmına doğru bir mezarlık bulunmaktadır. bu mezarlık gibi yerde sokak insanları bulunmaktadır. bağdat şehri sonradan oluşmasına rağmen avrupada görülen şehirler gibi düzenli bir planı olan bir şehir değildir. dar ve karmaşık so
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    @34 12.5 panpa
    ···