1. 876.
    +41 -1
    iki tane küçük çocuk geldi sonra. Kendi aralarında konuşuyorlardı. işte keşke bu süs havuzunda balıklar olsa yine diye. Geçen sene yönetim almıştı bir ara ama neden bilmiyorum, öldü hepsi. O akşam fazla takılmayıp eve çıktım ve ertesi gün akvaryumcuya gidip 15 tane balık aldım. Japon balığına benziyordu balıklar ama süs havuzu ortamı için dayanıklı olabileceklerini söyledi akvaryumcu. Fatura da kestirdim amk. Minik Dostlar akvaryum, 15 balık, 60 TL, KDV dahil. Önce balıkları havuza indirdim poşetteki tüm suyla birlikte. Sonra faturayı yönetime zütürdüm. Orada sekreterya işlerine bakan bir dangalak var. Bu nedir diye sordu? Bi kilo istavrit ve iki parça lüfer aldım dedim. Pardon dedi? Akvaryumcuya gittim ve süs havuzuna balık aldım, onun faturası dedim. Bunu iletin yönetime, sonra aidatımdan düşersiniz. Sormam lazım dedi. iyi dedim, sor. Nasıl olsa ekgib vericem aidatı, keyfiniz bilir.

    Dönüşte o çocuklardan birini gördüm. Bak dedim, süs havuzunda ne var. Geldi baktı. Vaaayy dedi, abi cennet gibi olmuş burası yaa, şu balıklara bak. koştu hemen arkadaşına haber vermek için. Herkesin cennet kavramı farklıydı tabi. Hatırlıyorum da, yıllar önce bir akşam oturmuşuz arkadaşlarla, kafayı sağlam çekmişiz. Gözlerimi açtığımda sırtüstü yatıyordum ve başımda beyaz elbiseli biri kuran okuyordu. Ulan dedim öldüm amk galiba. Oysa cennete falan benzemiyordu ortalık. Meğersem başımda hemşire oturuyormuş; arkadaşlar bir şey olur diye korkup beni hastaneye kaldırmışlar ve müşahade altına alındığım için hemşire de uyumamak adına başucumda kitap okuyormuş amk. Uyudum tekrar; uyandığımda evdeydim bu sefer. Belki cennet diye bir yer vardı ama herkes cenneti kendine göre tasvir ediyordu. Benimkiyse biraz farklıydı galiba
    ···
   tümünü göster