1. 2601.
    +13 -2
    yazılanların çoğunu okudum, ben de diş hekimiyim, adamın söylediklerini anlayabilecek dersleri aldım, gayet rasyonel ve mantıklı. sadece kendisinin yazdığı entryleri zaman kısıtlığından okuduğum için cevap verirken ne tür sorular sorulduğunun farkına vardım.

    biri yazmış ya en tehlikelisi de bu: ekşide dopamin çok üretildiğinde beyin onu taşıyacak mekanizmayı geliştiriyomuş vs.. diye.

    up-regulasyon ve down-regulasyondan bahsetmiş bu başlığın yazarı. kısaca açıklamak gerekirse;

    up regulasyon: bir şeyin yokluğunda, o şeyi alacak "almaç"ların (yani reseptörlerin) artması olayıdır.

    down regulasyon da bunun tersidir, yani iki sistemli bir mekanizmada, eğer substrat (ana madde ki burada dopamin) fazlaysa, çoğu iş görmeyecek reseptör silinir.

    dopamin harici bir örnekle açıklamak gerekirse;

    çoğunuzun bir yakını belli bir yaştan sonra tip 2 diabet yani şeker hastası olur. bunların ekserisi de obez insanlardır.

    tip 1 diabeti söylemiyorum. tip 2 diabettir tartıştığım.

    burada olan biteni anlamak, ekşi sözlükteki tehlikeli uydurmanın maskesini düşürmeye ve vücudun nasıl çalıştığuını anlamaya yeter:

    obez insan kendini yemekten kısmaz, ve hayatı boyunca ne isterse yer. karbonhidratlar burada en fazla olanıdır. özellikle de ekmek, makarna, pilav, patates, nişastalı şeyler, çay şekeri, hamur işi vs.

    bunların hepsi kan şekerini yükseltir. ve her yükseltmede bir şey salgılar pankreas: insülin.

    obez insanalr kendilerini kısmayıp sabah öğlen akşam karbonhidrata dayandığında, her seferinde aniden kan şekerleri yükselir, ve zavallı pankreas insülin salgılar. insülin ne yapar? kan şekerini belli bir seviyede tutmak için fazladan şekeri doku hücrelerine göndertir (ki orada da yağlanma olur).

    tip 2 diabette ise, bu obezler o kadar yer ki artık yine insülin salgılanır evet, fakat doku hücreleri üzerindeki reseptörler artık kaşarlaşmış olduğundan "durumu normal" görme eğilimine girerler ve artık yüksek kan şekeri ve dokulara girmediği için aşırı zayıflayan bünyelerle karşılaşılır.

    tip 2 diabette bunun bir tersi olarak, pankreas da yorgun düşebilir ve artık yüksek kan şekerine yanıt veremez. bu durumda da pankreas hücreleri yorulmuş, kaşarlaşmış, koy zütüne rahvan gitsin moduna girmiş bulunmaktadır.

    canan karatay ve bir sürü diyetisyen diyor ya "insülin direncini arttırmayın, adam gibi yiyin" diye. işte nedeni bu. bu durum insanı ille de şeker hastası yapmasa bile sürekli yüksek şeker dahi dokuları harap etmeye yetiyor.

    bunları neden anlattım? kan şekeri yükseldiğinde pankreas hücrelerinin insülin arttırması veya dokulardaki reseptörleri arttırması gibi bir durumun "olmadığını", aksine çok çok fazla uyaranın, sistemi tamamen bozduğunu göstermek için. ekşi sözlükteki hurafe doğru olsaydı, obezlerin hiçbiri şeker hastası olmazdı. burada gördük ki doku reseptörleri veya pankreas insülin üretici hücreler "down regule" oluyor. artmıyor. dolayısıyla dopamin fazla olduğunda da reseptör sayısı up regule olmayacak, down regule olacaktır. allah'ın veya tabiatın, ne derseniz deyin: kanun budur.

    • *

    yazarın cevabında ekgib bulduğum bir diğer soru da şu:

    "çevremizde hem sigara içen, hem her türlü zevki yaşayan hem de başarılı insanlar var, bunları nasıl açıklamak gerekir?"

    aslında cevap verilmiş kime göre neye göre diye. ama açmak lazım: bu insanların tüm bunlara rağmen başarılı olmaları, potansiyellerinden yine de ekgib yararlandıkları gerçeğini değiştirmez. herkes hayatta kendisiyle yarışır. ve ilerlemedir amaç. o adam biraz bağımlılıklarını kıssa, potansiyelini ikiye üçe katlayabilir.

    • *

    bana gelince bu başlıkla yeni karşılaştım. aslında tam şu sıralar memnun olmadığım hayatımı iyileştirmek için yayın-kitap aramış ve kitapyurdundan edinip, okumaya başlamıştım ki bu başlığa gözüm çarptı. ben bu mantığı hayatıma uygulayıp buraya sonuçları yazıcam. şöyle bir kendimi tanıtayım; çocukluğumda sık sık yüz üstü yatıp gibimi tutardım ki o zamanlar bunun masturbasyon olduğunu anlamazdım. halamlar annemler görüp gülerlerdi amk hiçbiri de çıkıp oğlum napıuon ayıp demedi ki suçumu anlayayım. neyse adam gibi gibi kavrayıp çektiğim yaş ise 16-17dir. * size şu kadarını söylyeyim, 28 yaşındayım. bu zamana kadar rüyada rüyalanma diye bir şeyi yaşamadım dıbınakoyim. böyle bir anım yok. o derece osbir bağımlısıyım, üstelik 2007 de kız arkadaşımdan posta yiyince, bu işlere daha bi daldım ve unutmama yardımcı da oldu amk, yer yer karılardan bile tiksinmişliğim vardır, ciksin hiç de o kadar heyecan verici bir olay olmadığını düşünmüşlüğüm vardır. bakalım ben bu uygulamalardan en çok zorlananlardan biri olacağım ama ödül büyükse denerim ağa. şimdi değilse ne zaman? gülmeyi unuttum dıbınakoyim milletin suratına maske gibi suratla bakıyorum. güldüğümde az kullanılmaktan demirleşmiş mimik kaslarım adeta yoruluyor anasınıskim. buraya hafta hafta yazıcam. zaten 7 ay önce sigarayı bırakmıştım şu sıralar tekrar içmeye başladım ama onu da hazır bırakmışken bi daha içmicem. neler yaşicam görücez bakalım.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster