Bende ona haber vermek için aradım hemen,

- Ahmet napıyon?
+ Yurttayım, eşyaları felan hallediyorum.
- Benim valizlere dokunma, istemediğin şeylerle karşılaşabilirsin (:
+ Ahaha, ne var prezervatif felan mı koydun yoksa?
- içinde hatun var, çuvalla zor sığdırdım sesi çıkmasın diye :D
+ Ahaha güldürme beni, noldu kalıyo musun?
- aynen kordonda oturuyorum kaç saattir amk. Sende gelsene kafe felan gezeriz.
+ tamam geliyorum bekle.

Zaten her gelen kordonu adı gibi biliyor aq.

Neyse geldi Ahmet'te. Bir kafeye gidelim dedik.

Duvarlarında sadece ressamların anlayabileceği ya da benim anlayamadığım koca koca tablolar vardı, kafenin tüm duvarları bunlarla doluydu.

Tablolardan kalan duvar ise mor renkti, şaşırdım biraz "vay amk'' dedim. Geçtik oturduk bir masaya, garson geldi iki kahve istedik. Oradan buradan, havadan sudan konuşarak bayağı tanıdık birbirimizi, kardeşim gibi olacaktı belli ki.