/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +1
    SON. Okuyanlara teşekkür ederim.

    Barış II geçmişe duyulan özleme inanmazdı. Ona göre boş ve müsrif bir şeydi. Aklı çocukluğundaki anılarına sürüklenince hemen kendini yener ve her türlü gereksiz duyguyu hissetmekten kendini savunurdu. Babası duygu tembelliğin temelidir derdi ona. Babasına karşı olan çok yoğun hayranlığının maalesef ki kaçınılmaz olmasına rağmen, Barış ll hiçbir şey hissetmemek için elinden gelenin en iyisini yapardı.

    Oturma odasındaki sandalyesine oturuyor, gazete bakıyordu. Şöminede ateş yanıyordu. Okuma işine geri dönmeden önce kısa bir süreliğine sıcak havayı ellerinde ve ayaklarında hissetmesine izin verdi. Ölüm ilanlarını okuyordu, her zaman yaptığı gibi. Ölüm ilanları Barış ll 'ın eğlencesinin bir nevi parçasıydı. Köşe yazısında o tanıdık yüzü gördüğünde yapabilecek durumda olmasına rağmen gülümsemedi. Kadın da bu resimde gülüyordu. Barış onun gülümsemesine hiç şahit olmamıştı. Olgu merdivenlerden iniyordu. Barış ona bakmak için yüzünü dahi dönmedi. Onun nasıl göründüğünü biliyordu; genelde topuz yapılan bir saç, önceleri güzel yüzlü olan fakat şimdilerde kaşları çatık ve somurtkan bir yüz. Barış bir süreliğine buluştukları günü hatırladı; evlendikleri günü. Babası ona evlenilecek Alman bir eş bulması için teşvik etmiş, yüreklendirmişti.

    Evlendiklerinde Olgu on beş yaşındaydı. Barış ll'da otuz. Tıp okulunu çoktan bitirmiş ve pratiklerine başlamıştı bile. Hastaları onun tavır ve tutumlarını, özü sözü bir ekgibsiz düşünce tarzını beğenirlerdi. Ama o tabii ki de tüm normal hastalarını umursamaz, küçümserdi. Onun ilgisi sadece %1'lereydi. Barış kendini eski hatıraları anarken bulduğunda şiddetle kafasını salladı. Olgu ona tereddütle yaklaştı. "Kann ich dich fragen-" ("Sana bir şey sorabilir-")

    "Türkçe konuş!" Barış sesini yükseltmemişti ama Olgu'yı neredeyse ağlatacak şekilde konuşmuştu.

    "Evet. Türkçe. Özür dilerim." Olgu 12 yıldır Türkiye'deydi. Barış ll onun Türkçeyi artık iyice öğrendiğini sanmıştı. Ama Barış'ın gaddarlığıyla, Olgu bazen kendini kaybederdi.

    " Barış için bir hediye almak istiyorum. Çek defterini kullanabilir miyim?"
    Barış ll dalga geçer gibiydi. Kağıttan başını kaldırıp bakmıyordu . "Koca bebek. Eğer aile şirketinde faaliyet gösterip işi yürütecekse önce adam olmalı. Hediyeye ihtiyacı yok onun"

    "Ama o sadece dokuz yaşında!" Olgu çoğu kez oğluyla beraber kaçtığını, Almanya'da küçük bir arsa bulup birlikte yaşadıklarını hayal ederdi. Belki bir kız bebek evlat edinebilirler ve böylece onunla beraber büyüyebilirlerdi.

    "Ben dokuz yaşındayken ameliyathanede babama asistanlık yapıyordum. Senin oğlun yemeğini keserken bıçağı tutamıyor daha."
    Barış ll sonunda gözlerini kaldırdı ve karısınınkilerle buluşturdu. O güzeldi. Diğer erkekler onunla bir çocuğa sahip olduğu için huzurlu hissedebilirlerdi. Ama onun dünyaya getirdikleri sadece bir ana kuzusu ve nankördü. "Bunların yanı sıra," Soğuk bir şekilde konuşuyordu. "Tüm son birikimlerimizi yeni ofise harcadım. Tam aradığım türden bir depo var."

    "Ama Noeldeyiz!" Olgu iyi bir anne olmayı çok ama çok istemişti. "Noel şişman adamlar ve tembel çocuklar için beyhude bir tatildir." Gazetesini yere fırlattı ve ayağa kalktı.
    Barış ll evdeki dekorasyonlara izin vermemişti. Onların gereksiz ve saçma olduğunu düşünüyordu. Barış ll ona gereksiz gözüken tatlı, müzik, kız çocukları ve geyik muhabbetleri dahil her şeyi sevmezdi. Allship'lerin evinde Noel her zaman iç karartıcı geçerdi. Bu yıl da ondan farksızdı.

    Barış ll 'ın karısına vurmak gibi bir huyu hiç olmamıştır fakat karısı ondan yinede çekinir ve uzak dururdu. Çok güçsüzdü. Olgu gözyaşını sildi. "Peki en azından şimdi onu kafesinfen çıkarabilir miyim?" iki yetişkin de Barış lll'ın sessizce oturduğu küçük köpek kafesine, mutfağa doğru baktı. Barış ll onu sabahın erken saatlerinde tezgaha süt döktüğü için oraya koymuştu. Dürüst olmak gerekirse çocuğu tamamen unutmuştu. "Pekala çıkar. Anahtarların nerde olduğunu biliyorsun." Yavaşça yerine oturdu, ateşe bakıyordu.

    "Anneciğim, sen de beni çıkaracaksın değil mi?" Küçük bir ses mutfakta yayıldı.Bu Cem'ti, nankör olan. Kafesinde yaklaşık bir buçuk gündür ordaydı. Orası iğrenç kokuyordu. ilk birkaç saat feryat etmiş ve kendini ordan oraya atmıştı ama sonunda sakinleşmişti ve olabildiğince sakin bir şekilde oturuyordu. "Lütfen, anneciğim?"

    "Bana öyle deme." Olgu Barış lll 'a doğru yürüdü, kapıyı açtı ve onu kollarına aldı. Kulağına bir şeyler fısıldadı. Cem yüzünü kapıya karşı döndü. "Ama anneciğim ben-"

    "istersen orada çürü git bana ne?" Olgu, Barış lll 'ın elini tuttu ve mutfaktan çıkmasına izin verdi. Gece banyosu için onu merdivenlerden yukarı çıkaracaktı. Cem onlara ümitsizce baktı. Babası mutfağa gelip onun yarında durunca neredeyse ağlamak üzereydi. Onun gözüne bakamamıştı. Babasından korkuyordu. Babası da neredeyse gülümsüyor ve en genç oğlunun ondan korkmasından keyif alıyordu.

    "Dışarı çıkmak istiyor musun?" diye sordu Barış sakin bir şekilde.

    "Evet, lütfen." Cem sesinin titremesini durdurmaya çalıştı. "Biliyorsun, ben senin yaşındayken üç adamı öldürmüştüm. Babam nasıl yapacağımı göstermişti. ilkini bıçakla öldürdüm. ikincisini baltayla. Üçüncüsünü de çekiçle. Babam beni izledi ve doğruladı." Barış ll sonunda ona baktı. "Adam öldürmek istiyor musun? Ofisimde şu anda bağlı bir tane var." Cem cevap verecek kelime bulamamıştı. Onun yerine altına işemeye başlamıştı. Ayaklarının dibine idrar birikmişti.

    "Bende öyle düşünmüştüm." Barış ll arkasını döndü ve diğer odaya geçti. Koltuğuna geri oturdu ve gazetesini açtı, üç yıl önce kaçırılan kadının haberini okudu. Ailesi sonunda onun öldüğünü kabullenmiş, onun gülümseyen bir resmiyle birlikte bir ölüm ilanı yayınlamışlardı. Barış ll neredeyse gülecekti. Ailesi onun hayatta olduğunu, Barış'ın kendi ofisinin altında oluşturduğu rutubetli bodrumda iyileşiyor olduğunu bilselerdi ne yaparlardı? Barış'ın ofisine olan yatırım gerekliydi; Normal iş yerinin altında yer alan bir nezarethane gerekliydi. Yani böylece keşfedilme korkusu olmadan babasının işine devam edebilirdi. O gülümseyen kadın Barış'ın yeni bodrumunun ilk hastasıydı. Şimdi onu hayal edebilirdi; metal karyolanın üstünde yatarken, nakledilen yüzünün yavaşça iyileşiyor olması. Yeni yüzü daha pürüsüz ve beyazdı. Pek yakında mükemmel görünecekti. Derin bir iç çekti Barış, diğer odadan gelen oğlunun ağlayışı ve feryatlarını duymazdan gelerek. Yeni bodrumu Barış ll 'ın bir nevi Noel hediyesiydi. Ve istemeyerek kendisine bundan keyif almasına izin verdi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster