/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    0
    devamı...

    “vatana ihanet” sizin kullanmayı sevdiğiniz bir itham. peki, kendi atadığınız kadrolardan bu kadar vatan haininin nasıl çıkabildiği sorusuna da verecek bir yanıtınız var mı? hem bu kadar isabetsiz atamalar yapıp hem de her şeyi en iyi bildiğinizi, ülkeyi en iyi şekilde yönetebildiğinizi nasıl savunabiliyorsunuz? eğer işbirliği içinde olduklarınızın gerçek yüzlerini anlamanız en az on yıl sürüyorsa, siz de güvende değilsiniz, ülke de sizden emin değil demektir. bu sorgulamaları yapanları “ankara’dan kuru sıkı atmakla” eleştiriyorsunuz, her önünüze çıkana “delikanlılık” dersi veriyorsunuz ya, hadi siz -kabe’yi bile bir orduyla tavaf edişinizde gördüğümüz- o dillere destan cesaretinizle cevap verin. sayın başkan; sahip olmadığınız şeyin kıymetini bilemezsiniz. siz hiçbir zaman ‘tarih’ veya ‘devlet’ bilincine sahip olmadınız. edindiğiniz ideolojik formasyon buna uygun değildi ve bu formasyonu koruduğunuz sürece de olamayacaksınız. sizin gözünüzde ‘ülke’, islam tarihi boyunca bile sınırları belirlenememiş olan muhayyel “darü’l islam” olduğu için, kendinizce müslüman gördüklerinizin ideolojik çıkarı uğruna onu kesip biçmekten çekinmeyeceksiniz. bu işe “çözüm süreci” demeye sadece diliniz varmayacak, gönlünüz de ona eşlik edecektir. siz, başkanlığınızı ‘millet’ kavramından türetemeyeceğiniz için, ‘başkanlık’ kavramından millet türetebileceğinizi sanıyorsunuz. böyle yaparsanız, “milletiniz” sadece “evde zor tuttuklarınız” olacaktır. sayın başkan; ‘tarih’ bilincine sahip olmayışınızla özlemini duyduğunuz “dindar ve kindar nesil” arasındaki ilişkiye dair de bir şey söylemek isterim: ‘tarih’ bilinci olmayanda –‘din’i tarihselliği içinde kavrayamayacaklarından- gerçek anlamda bir ‘din bilinci’ de olamaz. insanları tarihlerine yabancılaştırıp hatta “düşman” kılarak “dindar nesil” yetiştiremezsiniz. hz. peygamber örneğinde gördüğümüz islam, cahiliyye’ye bile böyle yaklaşmamıştır. çevrenizde bunları sorup öğrenebileceğiniz çok insan vardır. eğer günün birinde bu ülkede –kefen giymiş partizanlar değil de- gerçekten dindar bir nesil yetişirse; onların dilinde arzuladığınız şekilde anılmayacaksınız. zira onlar cihadın en üst derecesinin zalim sultan karşısında hakkı söylemek olduğunu bileceklerdir; onlar, tanrı’nın, kullarının ellerinin dolumu boşmu olduğuna değil, kirlimi temizmi olduğuna baktığını bileceklerdir; onlar, haram yemenin fetvadan kılıfı olamayacağını bileceklerdir; onlar, bir devletin küfr ile değil zulm ile çökeceğini bileceklerdir; onlar, ‘adalet’in en üst değer olduğunu ve sadece müslümanlar için değil bütün insanlar için olduğunu bileceklerdir. gerçekten “dindar” olan insanda “kin” bulunmaz; biz, sizin sözünüzü sadece maksadımızı anlatmak açısından kullanalım: eğer, o görmeyi çok arzuladığınız “dindar ve kindar nesil” gerçekten dindar olursa, minnetinin değil kininin konusu olmayı da göze almış olmalısınız. sayın başkan; günü geldiğinde hangi tarihte, nasıl anılırsınız bilemem ama türk tarihinde utanılmayacak bir yer edinmek isterseniz, nedamet getiriniz. “türk tipi başkanlık”ı savunmaya hakkınız olsun istiyorsanız, öncelikle siz “türk tipi” olmayı denemelisiniz. o müthiş egonuz milletin her ferdini kefen giymiş partizanlara dönüştürebileceğinizi düşündürtmesin size. bakın, anlayasınız diye osmanlıca söylüyorum:
    “ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
    çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten”.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster