/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1101.
    +3
    önceleri, acaba yine benim hüsnü kuruntum mu? diye düşündüm,

    yine pireyi deve yaptığımı, bazı şeyleri büyütüp, fazla kafaya taktığımı söyledim kendi kendime.. kendimi azarladım böyle bir kaç kere..

    ama bir şeyler.. ters gidiyordu..

    çevremde..o, nasıl desem, oluşan pozitif enerji, sevgi çemberi, sanki dış güçler tarafından zorlanmaya, sıkıştırılmaya başlanmıştı..

    insanlar mutsuzdu..

    etrafımdaki insanlar mutsuzlaşmaya başlamıştı..

    gün be gün, enerjilerinin azaldığını, renklerinin matlaştığını, solduğunu görüyor, gözümün önünde erimelerine şahit oluyordum..

    bunun, sadece kendi paranoyamdan ibaret olduğuna kendimi inandırmaya çalışsam da, artık bir noktadan sonra işler tahammül edilemez hale gelmişti benim açımdan..

    çünkü, etrafımdaki mutsuz insanları, sadece mutsuzluk katsayıları değil, sayıları da artıyor gibiydi?

    bu nasıl mümkün olabilir?

    acaba, yine fazla mı üzerime alınıyordum?

    nilay,

    mutsuzdu..

    necati,

    mutsuz..

    nuriş?

    o da bir tuhaf bu aralar? hayırdır aq?

    ve en önemlisi..

    buse..

    buse mutsuz beyler..

    hissedebiliyorum..

    benimle konuşurken sesi titreşiyor arada.. çatallaşıyor..
    eskisi gibi tereddütsüz öpüşemiyor mesela.. arada duraksıyor..
    gözlerindeki ışık, dahası, bütün varlığından etrafa yaydığı ışık, enerji de, azalır gibiydi..

    ne oluyor?..

    tüm bunlara, tolganın da dalgın yüz ifadesi ve suskunluğu eklenince..

    artık canıma tak etmiş oldu.

    ne lan bu?

    ha?

    ne var?

    kıyamet mi kopacakmış ay sonunda? cehennemde yanacaz diye mi bu gerginlik?

    yoksa yaklaşan vizelerin sivri uçlarından mu korkuyorsunuz?

    benim bilmediğim, ne biliyorsunuz?..farkında olmadığım neyin farkındasınız?

    uzun uzadıya düşünüp hesapladıktan sonra, tüm bu tiplerin hepsiyle konuşma ve gerekirse sıkıntılarını kerpetenle diş söker misali, ağızlarından zorla almaya karar verdim..

    yeter be..

    herkesin yüzü sirke satıyor mübarek..

    ananız babanız mı öldü aq..

    ne bu suratlar?...

    ilk olarak, 2 gündür epey suskun gözüken tolgadan başlamaya karar verdim.. neticede, şu anda en yakınımda olan kişi oydu, bir şeyler yapmaksızın daha fazla beklemeye tahammülüm kalmadığı için, hemen ondan başlayıp, ardından da buse ile devam edecektim..

    o cuma gecesi, konsantrasyonumu toplayıp, kararlı bir şekilde operasyona başladım, ilk işim, tolganın kapısını tıklatıp odasına girmek, ardından da yanına çökmek oldu..

    eee tolga bey... konuşun bakalım bi yahu?..ne var ne yok?...
    evet.. şimdi, eminim ki pek çoğunuz bana kıl olmakta, şu an, şu saniye itibari ile,

    "ulan pekekent, başka işin mi yok senin aq? uğraşıp durmasana milletle? sen mutlusun işine bak?" diyorsunuz..

    ama olmaz beyler.. olmuyor..

    ulan öyle bir kişi, iki kişi değil ki, zaten epi topu iki elin parmakları kadar olan yakın çevremin, yarısı rahatsız durumda..

    ki bunlardan biri de buse yani.. özellikle belirteyim..

    olmaz..

    ben gamsız değilim.. sorunlara, henüz küçükken çare bulmak gerek.. yılanın başını küçükken ezeceksin derler.. aynen öyle.. fazla bile bekledim..

    sınır ötesi müdahale şart..

    ..tolganın odasına girdim, yanına, yatağa oturdum..

    "naber hacı?"

    "iyi aga.." dedi ruhsuz ruhsuz..

    "hee... iyisin?"

    cevap vermeden iç çekti.. dizlerinin üzerindeki laptop ile ilgilenmeye devam etti..vay bin, sallamıyor beni (:

    "kanka?"

    "hea?"

    "bir sıkıntın mı var bu aralar, bir iki gündür biraz durgun gördüm seni.."

    tıpkı nilaya ilk sorduğumda olduğu gibi, o da bir kaç saniye duraksadı, gözleri başka yerlere kaydı..

    "yok bea nolcak.."

    "cık..var bir problem.. gözünden anlarım ben.."

    yine cevap vermedi..

    "aga?..konuşsana benimle.. nedir sıkıntı dıbına koyim? böyle olmuyor kötü hissediyorum ben de bak.. nedir mesele, özel bir durum mu? ailevi bir durum mu?..paylaşılabilecek bir şeyse paylaş dıbına koyim ya?.."

    yerinde doğruldu biraz, laptobu dizlerinden indirip yana, sandalyeye aldı,

    "yok ailevi değil de.."

    "anlat abi anlat... her ne taksa anlat.. dıbınıza koyucam haa.. kutu gibi oturuyorsunuz bütün gün.. konuşsun olm?..ne işe yararım ben burda? neciyim?"

    duraksadı yine biraz.. yanlamasına oturdu o da yatağa, konuşacak..oh be..nilaylık etmedi allahtan..

    "yea.. şimdi senin de canını sıkmak istemiyorum be aga.."

    "ya gibtir git abuk subuk konuşma.."

    durup cümleleri aklında oturtmaya çalıştı bir süre.. nihayet mevzuya girdi,

    "benim yurttaki eski oda arkadaşımı hatırlıyor musun?..benim sınıfımdaydı.."

    "he..evet? benim yanıma gelmeden önceki odan demi?"

    "evet.."

    "ee..ne olmuş?"
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster