/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1101.
    +4
    selamlar, geldim, hemen atıyorum partımız hazır x)
    ..şimdi ne olacak..

    Alperin tesadüfi muhabbeti sayesinde öğrendiklerimle, artık yapmam gerekeni, izleyeceğim yolu biliyorum..ve o yolun beni zütüreceği yeri de..

    Soru şu,

    “gerçekten o yolu yürümeli miyim?”

    Elbette yürümeliyim.. başlangıçta insan bu şekilde düşünüyor, haklı da..ona kötülük yapanı önce tespit edip sonra da cezalandırmak, bunu arzulamak en doğal hakkı.

    Ama bu şeyin, beni ciddi ciddi “katil” etme olasılığı da var.. düşünsenize..o kişiyi bulacağım, onun o kişi olduğundan emin olacağım…sonra ne olacak peki? Gözüm dönüp, etrafımdaki her şey flulaştığında, şeytan içime girip, kollarıma, bacaklarıma, yumruklarıma, tırnaklarıma hakim olduğunda ne olacak?

    Eğer, bu kişi, zaten sevmediğim ve husumetim olan birisi çıkarsa, ben de o karşılaşmadan, o sahneden hayatı kaymış,eli kanlı bir genç adam olarak çıkabilirim…
    Odama geçip kendi kendime düşünmeye başladım, seçeneklerimi, olasılıkları ve muhtemel sonları tarttım..

    Busenin içini, gizli gizli çürüten, bizi ve ilişkimizi, akrep gibi sinsi sinsi zehirleyerek, geri dönüşümsüz hasarlar vermeye başlayan bu kişi durdurulmaydı.

    Bu nasıl olurdu peki?

    Öncelikle busenin telefonuna, oradan mesajlara –şayet silinmediler ise- ve mesajların geldiği telefon numarasına ve son olarak, telefon numarası üzerinden de, bir şekilde bu gizemli kişiye ulaşabilirdim.

    Bunu yaparken, ilk adımda, yani busenin telefonundan numarayı alma aşamasında, daha fazla zorlanacağıma inanıyordum çünkü kızı buna zorlayamazdım; hem daha fazla incinmesini istemediğimden, hem de şu “defter arasındaki mektuplar” yalanını yüzüne vurmamak için..

    Çünkü o yalanın da masum bir amaçla söylendiğini biliyorum.. kız, korkuyor.. beni ve bizi, bu işe daha fazla bulaştırmamak adına, çarpışmanın tüm şiddetini kendisi göğüslemeye kalkıyor.. bununsa, onu getirdiği hal ortada..

    Bu iki nedenden ötürü, benim busenin telefonuna ve içindekilere, gizlice ulaşmam lazım. iyi bir zamanlama, planlama ve çeviklik gerektiriyor bu..

    Sonrasında ise ne yapacağımı daha şu an da bile kafamda kurdum sayılır.. hattın karşısındaki “yabancı”yı bir şekilde katakülliye getirecek ve onunla, kendi seçtiğim bir mekanda, kendi istediğim zamanda ve kendi istediğim şekilde bir buluşma ayarlayacak, sonrasında da icabına bakacaktım.. karşıma çıkan kişi, kim olursa olsun ve beni ne denli sinirlendirmiş olursa olsun, öldürmemeye çalışacağım.. büyük ihtimalle kollarım yorulana kadar döverim, eğer yeterince dayanıklıysa hayatta kalacaktır, böylece hem o yaşamış hem de ben mahpusu boylamamış olurum..

    Lütfen dayanıklı ol…hayatta kalma konusundaki kararlılığın, içindeki kötülük kadar kuvvetli olsun.. bana bu kıyağı borçlusun..
    Saat pek geç sayılmazdı, buseyi aradım,

    “bitanem.. nasılsın, keyfin yerinde mi? (:”

    Her iki cümlede bir bunu sorunca, iyi olduğunu pek çok kez tekrarlamak zorunda kaldı telefonun öbür ucundan sevimli sevimli gelen mayışık sesiyle..

    Canım sevgilim benim.. hassas, ince düşünceli, naif sevgilim.. fedakar sevgilim.. bunlardan bizi kurtaracağım ve sen fark etmeyeceksin bile olanları.. sonrası, huzur..

    “yarın gece bende kalır mısın?”

    “olabilir, böyle yeni bir keşifmiş gibi niye heyecanlı heyecanlı söyledin (:”

    “(: senin içinde olduğun her an benim için heyecanlı? Hep keşfedilmeye değer güzel şeyler var :p ”

    “şımarık (: “

    “(: ..sen, gerçekten iyisin demi bebeğim.. bütün bunlar bizi yoruyor evet ama bir çaresini bulacağım, söz veriyorum sana..”

    “iyiyim..iyi olacağım.. hattımı değiştirmeyi düşünüyorum, tek korkum, bunu yapanların bize fiziksel olarak da saldırma ihtimali.. aslında zaten sadece ondan korkuyorum.. yoksa gerisi laf zaten, umurumda değil..ben seni tanır, sana güvenirim..”

    Hattını değiştirmek?

    Ağzından kaçırdı..

    “hattını değiştirmekle bu durumların ne alakası var ki?” diye sordum hemen, oha, şansa bak ulan, ben de gizli gizli öğrenmek zorunda kalacağım diye hayıflanıyordum.. artık ağzından kaçırdığına göre, bana mesajları da, numarayı da gösterecek..

    Hattın karşısından bir soluk kesilme efekti geldi.. sonrasında da uzun bir sessizlik..

    “buse?!..hattını değiştirmekle ne alakası var?..mesaj geliyor sana değil mi? mesaj atıyor o şerefsiz huur çocuğu sana değil mi?”

    “tsigalko nolur sakin ol”

    “olamam.. olamam sakin makin.. neden söylemiyorsun daha önce?!”

    “ben.. kendim hallederim diye düşündüm.. seni dışarıda tutmak istedim.. başını belaya sokarsın tsigalko.. korktum..”

    “iyi.. artık dışarıda değilim, o mesajların geldiği numaraya, birazdan mesaj olarak istiyorum.. hemen!”

    “aşkım yalvarırım.. daha kötü yapar bu her şeyi..”

    “buse!..yollayacaksın o numarayı bana birazdan, duydun mu? hayır.. yollayacaksın.. evet.. şimdi..yo yo..belaya filan bulaşmayacağız sen merak etme, bu şekilde zaten gidemez.. duydun demi bak, hemen istiyorum, yurdunun önüne dikme beni gecenin göründe, senin yüzüden nezarette uyumayayım ona göre..”

    Ağlaya ağlaya ikna oldu..

    Çok özür dilerim sevgilim.. çok, çok özür dilerim.. hepsi geçtiğinde, bütün bunlar geride kalınca, dizlerine kapanıp af dilemek için ömür boyu zamanım olacak zaten..ve sana en büyük armağanım da bize bunu yapanların kellesini sunmak olacak önüne.. çok özür dilerim.. ağlama.. yine, yeniden, milyonuncu kez, milyon parçaya bölündü yüreğim..ne olur ağlama..

    Birkaç dakika sonra 536 lı bir Türksel numarası mesaj kutumda yerini almış vaziyette duruyordu..

    Hiç umut görmediğim halde, numarayı tüm rehberimle karşılaştırdım, elbette ki eşleşen kişi olmadı..

    Bu, özel bir amaç uğruna alınan, son derece özel bir hat olmalıydı.. tanıdığım birine ait, tanımadığım bir numaraydı..

    “seni seviyorum bebeğim, seni üzecek, bize zarar verecek bir şeyi asla yapmam, her şeyi en az iki kere düşüneceğim yapmadan önce ve nihayetinde bizi bu kötülükten kurtaracağım. Yalvarırım bana güven, teşekkür ederim yardım ettiğin için.” Yazıp yolladım buseye..

    Malum numarayı, rehberime “huur evladı” şeklinde kaydettikten sonra ilk hamlemi düşünmeye başladım..
    Demin de söylediğim gibi, planın ana hatları kafamda belli, ama ilk giriş önemli..onu biraz düşünmeliyim..

    Aslında, yine iki seçeceğim var, fazlası değil..

    Ya, malum numaranın sahibiyle, uzuuun uzun yazışıp, sonunda bir şekilde güvenini sağlayarak önüme getireceğim,

    Ya da direkt olarak, sert bir şekilde saldıracağım, tehditlerle, şantajla..

    “ne yaptığını biliyorum ve bana tsigalkoya her şeyi anlatmaktan alıkoyan hiçbir şey yok şu anda!”

    Gibi cümleler, gayet iyi seçimler olabilir, hızlı sonuçlar aldırır..
    Tabi karşımdaki, blöfümü yerse..

    Yine de, ne olursa olsun, çok şaşıracağı kesin.. aklına hemen, busenin numarayı bir başkasına, hatta tsigalkonun kendisine vermiş olabileceği gelecektir, ama ya öyle değilse? Bu riski de göze alamayabilir..

    Sonuç olarak, her türlü büyük sıkıntıya düşeceği kesin..eh, birkaç gece de o uykusuz kalsın bakalım, nasıl oluyormuş..
    içimi oyan sabırsızlığa rağmen, ertesi geceye kadar sabretmeye karar verdim, hem yarın da buse ile durumu yüz yüze konuşup beyin fırtınası yapma şansımız olurdu..

    Sabır.. yarın gece, büyük gece..

    Sabah buseyle bir araya geldik.. sandığım gibi bir “stratejik savaş toplantısı”ndan ziyade, bir teselli seansı şeklinde geçti gün.. sarılıp ağlaştık…ah ulan ah..ödeticem bütün bunları..her yumruğumda bu anların ve anıların izleri olacak..o izleri suratına-suratlarına kazıyacağım hepsinin…bitiricem ulan sizi…mahvedicem….dağ gibi yürekli hatunu kedi yavrusu gibi ağlattınız kucağımda be…hepsini ödeticem…

    Buse, beni defalarca uyarma gereği hissetti,

    “buluşursanız yalnız gitme”

    “mesajlarda çok tehdit etme”

    “gidince kendine hakim ol, kendine dikkat et, dikkatli ol”

    Zar zor ayrıldık birbirimizden.. normalde, bu gece sözde bana gelecek, ben de gizlice telefonuna ve oradan da numaraya ulaşacaktım filan..ama gerek kalmadı.. gelmesini istemedim (lan böyle bir şeyi istemeyeceğim de aklımın ucundan bile geçmezdi be) çünkü bu müzakereyi yürütürken, tek başıma, tamamen konsantre ve sadece kendi kendim ile olmalıydım..

    Mesajlaşmanın iyi yanı, aralarda düşünmeye ve eğer konuşmanın yolu-şekli-üslubu-yönü değişirse, duruma göre ayar bulmaya vaktiniz oluyor olmasıydı..ben, normalde gerizekalı ergenler gibi günde 300-500 mesaj çekmekten nefret etsem de, mesajın bu yönünü ve bunun sağladığı büyüyü göz ardı edemeyiz..

    Ev ahalisiyle selamlaştım..

    Yemeğimi yedim..

    Duşumu aldım..

    internette kısa bir surf yaptım..

    Dışarıdan, gayet sıradan bir gece gibi görünüyor olmalıydı..

    Ama asıl gece, elimde telefon ile, gece yarısından sonra yatağıma girip, siperime yattıktan sonra başladı..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster