/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +39
    Bir ormandaydım sanırım gecenin geç saatleri etraf zifiri karanlıktı. Orman olmasına rağmen tek bir hayvan sesi bile yoktu, belki insanları delirtebilecek kadar koyu bir sessizlik. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdiğimde renginin tuhaf bir kırmızı olduğunu gördüm sonük ve ürkütücüydü ay bile yoktu. Burası bizim dünyamız değildi sanki.

    Etrafta mide bulandıran pis metalik bir koku hakimdi bu sanki çürümüş et ve kanın kokusuydu. Aklımda beliren bu ihtimal ile mantığıma veda ettim ve deli gibi çığlıklar atarak sağa sola koşturmaya başladım neden kaçtığımı ve nereye gittiğimi bilmiyordum ancak beni izleyen bir şeyler olduğunu tüm benliğim ile hissediyordum. O şeyin bana olan yoğun öfkesini iliklerime kadar hissediyordum tek istediğim koşmaktı ayaklarım artık beni taşıyamaz hale gelene kadar kaçmalıydım.
    • **

    Ne zamandır koştuğumu bilmiyordum ancak fena halde yorulmuş ve susamıştım devam etmek istiyordum ama vücudum çoktan sınırına ulaşmıştı. Boğazım öylesine kurumuştu ki nefes almak bile canımı yakıyordu bağırmaktan helak olan ses tellerim artık işlevlerini yitirmişti ve bacaklarım artık üzerlerindeki yükü taşıyamaz olmuştu.

    Yerde sürünerek devam etmeye çalışıyordum ellerime ve karnıma batan taşlar canımı çok yakıyordu ve derimi parçalıyordu. Devam etmemi sağlayan tek şey eğer durursam başıma geleceklerin daha kötü olacağını söyleyen o sesti.

    Arkamdan gelen ayak sesleri duyuyordum birden fazla gibiydi can korkusu bütün ruhumu ele geçirirken var gücümle tekrar kalkmaya çalışıyordum ama olmuyordu vücudum beni yarı yolda bırakmıştı olduğum yere yığıldım. Ayak bileğimde hissettiğim bir el ile irkildim, bu hissi biliyordum tenime temas eden elin soğukluğu ve çaresizliğin acısı çok tanıdıktı. Ben bir avdım ve avcım tam arkamdaydı.

    Ayak bileğimdeki el giderek sıkılaşırken ben cesaret edip arkama bile bakamıyordum resmen buz kesmiştim ruhumun her zerresi özgürlük için savaşmamı haykırırken bedenim iş birliğine yanaşmıyordu parmak uçlarımı zar zor oynatabiliyordum. Beni tutan soğuk eller tarafından sürüklenmeye başlamıştım içimde bulunan zayıf yaşam isteğinin son damlasına kadar kullanıyor ve tırnaklarımla toprağa tutunmaya çalışıyordum.

    Direndikçe daha hızlı çekmeye başlamıştı parmak uçlarım paramparça olmuştu çabalarımın boşa olduğunu bilsem de vazgeçmiyordum vazgeçemiyordum.

    Çığlık bile atamayacak hale geldiğimde durdum beni sürükleyen şey tarafından sırt üstü çevirildim, üstüm başım kan içinde kalmıştı, kendi kanım.

    Sadece gözlerimi oynatabiliyordum, bulunduğum açıdan görebildiğim kadarıyla büyükçe bir ateşin yanına getirilmiştim. Düzinelerce bedensiz gölge ateşin etrafında dönüyordu, bedenlerinin görebildiğim tek kısmı kan arzusu ile yanıp tutuşan kırmızı gözleriydi, eğleniyormuş gibilerdi. Ateşin tam yanına yatırılmıştım ve yanımda beni buraya getiren cinni olduğunu tahmin ettiğim şey duruyordu ama bu diğerlerinden farklıydı bedenini görebiliyordum simsiyah derisi alev alev gözleri vardı, burnunun olması gereken yerde sadece iki tane delik vardı kolları cılızdı fakat elleri vücuduna oranla çok büyüktü, uzun sarımsı tırnakları vardı ve boyu tahmini altmış-yetmiş santim civarıydı.

    Direkt olarak gözlerimin içine bakıyor ve bir şeyler söylüyordu ama ne dediğini anlayamıyordum bana göre sadece tuhaf homurtulardı. Elini kaldırdı ve işaret parnağının tırnağını alnıma bastırdı tırnak çok derine gitmemişti ancak bana hissettirdiği acı tarif edilemez boyuttaydı.

    Çarpık ve çürümüş dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi ve tırnağındaki kanı ağzına zütürüp siyah çatal dili ile yaladı yüzündeki vahşi ifadeden ve çıkardığı homurtulardan bu durumdan hoşlandığı belli olıyordu.

    Elini bir kez daha kaldırdı ve bu sefer dör tırnağını da kullanarak karnımda boydan boya bir yarık açtı gülmeye başlamıştı tekrar ve tekrar vurdu.

    Acıyı hissediyordum hemde iliklerime kadar ancak tepki veremiyordum sadece gözlerim hareket edebiliyordu onlarda bu durum karşısında yuvalarından fırlayacak kadar açılmışlardı. Yaratık bana vurmayı bıraktığında gözle farkedilemeyecek bir hızla ayak bileklerimden tekrar yakaladı ve ateşe yürümeye başladı beni ateşe atacaktı!

    Elimden geldiğince çırpınıyor ve kurtulmaya çalışıyordum ama o benim bu halimden daha çok keyif alıyordu ve iğrenç sırıtışı yüzünü kaplıyordu. Ateşin içine girmek üzereyken cin konuştu " Kaçış yok!"

    Bu sefer onu anlamıştım ama hiç anlamamayı diledim. Bana sonumum ateşler içinde olacağını kurtulmanın mümkün olmadığı söylemek istiyordu. Beni sert bir hareketle ateşin içine savurduğunda hayatım hiç hissetmediğim kadar keskin bir acı hissettim yanıyordum. Ateş sadece beni değil ruhumu da yakıyordu çünkü direnme isteğimi kaybetmiştim. Acı dolu çığlıklarıma son verip gözlerimi kapattım ve ateşin bütün varlığımı silmesini istedim. Tek çıkış yolum buydu ölümüm kollarını açmış beni bekliyordu.

    • **
    "Ahmet, Ahmet kendine gel oğlum AHMET !" Mesut hocanım beni sarsması ile gözlerimi yavşca aralayıp gün ışığının ve oksijenin içime dolmasına izin verdim nefessiz kalmış gibiydim aldığım nefesler yetmiyordu, sanki ciğerlerimde hiç hava kalmamıştı. Gözlerimi açtığımda Mesut hoca başımı doğrulttu ve sırtımdan destek vererek doğrulama yardımcı oldu sırtımı duvara yaslayıp biraz rahatladığım anda karnımda hissettiğim keskin acı ile tekrar iki büklüm oldum ve kollarımı karnıma bastırdım.

    "Ne oldu bana böyle." "Rüya görüyodun oğlum seni zaptedene kadar canımız çıktı tekmelemediğin adam kalmadı" içerideki arkadaşlarıma göz gezdirince hepsinin bana ters ters baktığını görmüştüm sanırım bu Hocanın söylediklerinin kanıtıydı.

    " Ne rüyası gördün de böyle korktun?" "Ben rüya gördüğümü hatırlamoyorum hocam!" Rüya falan hatırlamıyordum ama bahsettikleri bu durum korkmama yol açmıştı ayağa kalkmaya çalışırken karnımdaki ağrı ben burdayım dercesine tekrar geldi. Üzerimdeki lacivert uzun kollu geceliği biraz yukarı kaldırınca gördüğüm manzaranın şokuyla rüya gözlerimin önünde canlandı Karnımda boydan boya morluklar vardı benim dehşet içindeki ifademi fark eden hoca karnıma bakınca bir adım geriledi ve besmele çekti. Ben kafayı yemek üzereydim gördüklerim sıradan bir kâbus değildi bana gerçekten de zarar vermişlerdi eğer ben uyurken bana böylesine zarar verebilmişlerse öldürebilirlerdi de. Bu ihtimalin düşüncesi bile beynimde birazcık kalmış olan sağ duyuyu bıçakla kazır gibi çekip almıştı. Sinir krizi geçiriyordum bangır bangır titremeye ve bağırmaya başladım " Onlar yaptı, kaçış yok hepimiz öleceğiz."
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rezzervasyonnn
      ···
    2. 2.
      0
      rezzervasyonnn
      ···
    3. 3.
      0
      Seri at reis
      ···
    4. diğerleri 1
   tümünü göster