/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 101.
    +31
    Bir panik atak geçiriyordum sanırım çünkü vücudumun kontrolü bende değil di deli gibi tepiniyor ve bağırıyordum. Eminim sesim sekiz katlı yurt binasınım tümüne yayılıyordur.

    Durmak ve sakinleşmek istiyordum ama başaramıyordum karnımdaki o izler aklıma geldilçe daha çok çırpınıyordum. Uykumda öldürüldüğüm bir çok senaryo kafamın içinde dolaşırken sakinleşmem mümkün değildi.

    O yaratığın çarpık dişleri uzun nemli tırnakları ve alev alev yanan gözleri mantığımı son zerresine kadar sömürmüştü. Arkadaşlarım yanıma yaklaşmaya korkuyorlardı beni tutmaya çalışan tek kişi Mesut hocaydı ancak çabaları boşunaydı hoca hem dua okuyor hemde duasını bitirdiği zamanlarda dingin bir ses ile sakinleşmem için telkinlerde bulunuyordu. Bir süre sonra az da olsa sakinleşmeyi başarıp tepinmeyi kestiğinde Mesut hoca durduğumdan emin olmak için beni bir süre daha tuttu.

    Sakinleştiğime karar verince geçip yanıma oturdu "Korkma oğlum Allaha sığın. Ona sığınana ne yerde ne gökte zarar vermeye hiç bir şeyin gücü yetmez." Bu konuşmanın üzerine Yücel araya girdi "Hocam öyle diyorsunda astığın dualar niye işe yaramadı niye bizi korumaya yetme... " Hocanın keskin bakışları üzerine Yücel sözünü yarıda kesti. "Ağzından çıkan kelimeyi tartda konuş Yücel! Önüne çıkan her sıkıntıda seni yaratanı inkar mı edeceksin!"

    Hoca öyle bir sinirle söylemişti ki Yücel olduğu yere sindi. Bu sırada Barış elinde kapının üstünden aldığı yarısı yanmış olan vefki getirdi gözlerindeki korku tarifi imkansızdı göz bebekleri öylesine büyümüştü ki açık kahve rengi gözleri neredeyse simsiyah olmuştu. Hoca bir süre şakınlık içerisinde Barışın elinde duran kağıda baktıktan sonra yerinden kalkıp kağıdı eline aldı. "Bu iş böyle olmayacak anlaşılan ( Gözlerini üzerimizde gezdirdikten sonra. ) Derse falan girmeyin burada beni bekleyin birazdan dönerim." Beyaz tahta kapıyı sertçe çarparak acele ile odadan çıktı.

    • **
    Ne kadar zaman geçtiğinden emin değilim ancak dakikalar bile bana günler gibi geliyordu. Ruhumun gördüğü işkence fiziksel acılarımın çok daha ötesindeydi. Düşündüğüm tek şey kurtuluş umudunun gerçekten var olup olmadığıydı özgürlüğün tadını tekrar almam için ne kadar zaman geçmesi gerekiyordu!

    Bu işin ironik olan kısmı ise gereken zamana ömrümün yeteceğinin garantisinin olmamasıydı. Bulunduğum odanın kapısı hışımla açıldığında derin düşüncelerim bir bıçakla kesilmişcesine son bulmuştu.

    Gelen Mesut hocaydı ve yüzünde anlam vermekte zorlandığım bir gülümseme vardı. "Hazırlanın gidiyoruz. Ailelerinizi arayıp iki haftalık bir geziye çıkacağımızı söyleyin. Şüphelenen olursa da bana yönlendirin. Allahın izni ile sizi bu beladan kurtaracağız." Her ne kadar beynim sorgulamak için fazla yorgun olsa da merakım ağır bastı.

    " Nasıl yani, nereye gidiyoruz?"."Adıyamanda esaslı bir hüddam buldum, size hiçbir ücret istemeden yardım etmeyi kabul etti."

    Duyduklarım gerçek olamayacak kadar iyi geliyordu. işinin ehli bir hüddamsa belki de gerçekten kurtulabilirdik.

    Hüddamlar kendilerini a
    Allah yoluna adamış manevi kuvveti yüksek insanlardı o kadar ki bazı yerlerde bizim boyutumuz ile Berzah alemi (Azrail yokuşu) yani cinlerin alemi arasında dolaşabildiklerini okumuştum. Ayrıca kalp gözleri açık olduğu için cinleri görüp onlarla konuşabiliyorlarmış.

    Gerçek hüddamlar kendilerinden öncekilerden el alıp bu ilmin her zerresini öğreniyorlar ve kendilerine cin bağlayabiliyorlar.

    " Hadi artık ayran budalası gibi bakmayın da hazırlanın yolumuz uzun."

    • **
    Herkes eşyalarını toplayıp valizlere doldurmuştu ve aileleri ile telefonlaşıp hocanın dediği gibi bir geziye çıkacağımızı anlatmışlardı. Recep hariç her birimizin ailesi Mesut hocayı arayıp durumu teyit etmişlerdi. Hoca da onlara sadece altı kişinin katıldığı özel bir gezi olduğunu ve bizi seçtiğini söyleyip geçiştirmişti.

    Receb'in ailesi yoktu ona bakan bir halası vardı ve zaten onunlada iyi anlaşamadıklarından arama gereği bile duymamıştı. Şimdi ise hepimiz hazır bir halde yurdun kapısında Mesut hocayı bekliyorduk. Arkadaşlarımın heyecanı gözümden kaçmıyordu hepsi sevinçle doluydu.Bir süre sonra hocanın beyaz doblosu kapıya yanaştı sabırsızlıkla bavullarımızı yüklendik ve arabaya doluştuk.Ben ve Tahsin bagaja atılmıştık çünkü bazı arkadaşlarımız nedense bavullarını yanlarından ayırmamakta diretiyordu ve böyle mutlu bir anı mahvetmemek adına tartışmadan arkaya geçmeyi tercih ettik.

    " Haydi bismillah. Kurtuluş yakındır çocuklar az daha sıkın dişinizi." Hocamızın bu sözleri ile yolculuğumuz başlamıştı. Yeni umutlarla yarına doğru...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      amk doblo dedi, bastım kahkahayı
      ···
   tümünü göster