/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 376.
    +22
    3 part birden atayım o zaman.

    Yerde kanlar içinde yatan Hafsa'nın cansız bedenini çiğneyip geçen Kâbir yavaşça bana doğru geliyordu. Kendinden o kadar emindi ki hiç acele etmiyordu. Zaferini ilan ediyor gibiydi.

    Hâlâ Hafsa'nın cansız bedeninden gözlerimi ayıramazken kaçmak için çaba sarfetmiyordum bile. Ölenin o olması mı gerekiyordu, hiç bir zorunluluğu ve suçu yokken benim için kavga etti ve bir an bile tereddüt etmeden canını verdi! Hayır bu böyle olmamalıydı!

    Cin dibime kadar gelmişken son bir gayret ile kapı eşiğinden içeri süründüm. Mustafa hocanın evine onun gibiler izin verilmedikçe giremezdi. içeriye tamamen girmeyi başardığımda yalnız olmadığımızı hissediyordum ikimizden başka biri bu olayı izliyordu.

    Ancak bu beni rahtlatmamış aksine daha da germişti. Kâbir eşiğe geldiğinde durup hareketsizce beni izlemeye başladı. Arkamdan duyduğum belli belirsiz adım sesleri ile ikimiz de o yöne baktık.

    Gelen Mustafa hocaydı arkasından vuran gaz lambasının loş sarı ışığı sayesinde sadece karanlık bir silüet görünüyordu. O sakin adımlarla aşağı kata inerken ben kendimi tutamayarak ağlamaya başladım.

    " Y-yardım et! ( Hıçkırıklarımın arasında çıkan güçsüz ve boğuk sesim ile) Hafsa öldü, beni korumaya çalışırken öldürdü onu! "

    Hoca aşağı kata indiğinde ay ışığının yardımı ile yüzünü gördüm elinde tuttuğu kahve rengi bez çuvaldan yere kan damlıyordu. Gözleri yuvalarından çıkacakmışcasına açıktı. " Biliyorum! Ama bir yanlışın var onu sen öldürdün sen olmasan hepsi yaşıyor olurdu! "

    " Hepsi mi! "

    Elinde duran çuvalı sert bir hareket ile savurduğunda çuval ahşap duvara çarpıp yere düştü. Ardından Tahsin'in kegib başı önüme yuvarlandı. Son nefesindeki dehşetin izleri sıcaklığını kaybetmiş solgun teninde duruyordu. Gözlerindeki insanın içini ısıtan umut dolu bakışlar şimdi ölümün soğukluğunu taşıyor ve beni iliklerime kadar titretiyordu.

    Mustafa hoca ağır hareketlerle gelip çuvalı kaldırıp ters çevirerek içindeki bütün bedensiz başları önüme serdiğinde hiç bir tepki veremiyordum. Sadece arkadaşlarımın ve hocamın başlarına bakıyordum.

    Beraber geçirdiğimiz bütün günler gözümün önüne geliyordu. Yurtta yaşadığımız berbat günlerde birbirimize verdiğimiz yalandan teselliler. Mesut hocanın bizim için çırpınışları, Tahsin'in kendi korkularını unutup bizim neşelenmemiz için yaptığı espirileri.

    Bunlar bana ağır geliyordu, kaldırabileceğiminden çok daha fazla. Ruhumun parçalara ayrıldığını hissediyordum içimde bana dair kalan her şey yok oluyordu sevgi, merhamet, neşe hepsi gitmişti. Artık yaşamanın bir önemi yoktu bedenim tek bir şey için yanıp tutuşuyordu. Tek istediğim intikam dı bunu yapan kişiyi parçalara ayırmak istiyordum. içimde yanan ateş dışarı çıkmak için bedenimi zorluyordu.

    " Çok mu üzüldün! (Histerik bir kahkahanın ardından) merak etme seni yalnız bırakmak niyetinde değilim! " Kuşağından çıkardığı büyük bir hançer ile üzerime yürümeye başladı. Kapıda duran cin büyük bir zevk ile bizi izliyor ve iğrenç tiz kahkahalar atıyordu. Hüddam hançerini havaya kaldırmıştı ki bütün gücüm ve hırsım ile üzerine atladım adam benim iki katım kadardı ama öfke ve intikam gözümü döndürmüştü. Ölümden korkmuyordum.

    Hançeri tutan elini yakaladığımda büyük bir kuvvet uygulayarak elimi büktü. Ardından duyulan çatırdama sesi kırılan bileğimden gelmişti ama umursamadım acıyı hissetmiyordum bile. Hâlâ onu tutmaya çalışıyordum.

    Sert bir hareket ile beni geriye itip hançer ile kolumda derin bir kegib açtı. Bu zaten sınırlarımı çoktan aşmış olan öfkemi daha da katladı. Kendi kanının kokusunu alan yaralı bir hayvan gibiydim.

    Bütün gücümle diz kapağına bir tekme atıp yere düşmesini sağladım aşırı bir hız ve güç ile hançeri elinden aldığım gibi bir an bile duraksamadan kalbine sapladım. Ete giren hançerin çıkardığı ses kulaklarıma müzik gibi gelmişti. Dudaklarının arasından çıkan boğuk inilti ile gözleri iyice açıldı.

    Ağzından fışkıran kanlar eşliğinde son nefesini verirken durmaya niyetim yoktu. Hançeri çevirerek göğsünden çıkardım ve tekrar sapladım tekrar, tekrar ve tekrar. Artık kahkahalar atıyordum gerçekten hoşuma gidiyordu. Canını aldığı her bir arkadaşım için daha sert saplıyordum.

    En sonunda hırsımı alıp yorulduğumda üzerinden çekildim ve hemen yan tarafına devrildim. Gülmeye devam ederken benim sesime karışan diğer kahkahalar ile kendime geldim daha işim bitmemeşiti.

    Yerden hızlıca kalkıp o şeyin üzerine doğru koşmaya başladım. Kaçmıyor veya herhangi bir girişimde bulunmuyordu. Onun yanına vardığım sırada ayaklarım ilerlemeyi kesti ve ona doğrulttuğum hançeri kendime çevirdim.

    Bunların hiç birini isteyerek yapmıyordum o beni kontrol ediyordu. Birden dizlerimin bağı çözüldü ve yere çöktüm sanırım bu yolun sonunuydu ölümden zerre korkum yoktu ama o yaratığa zarar verememiş olmak beni kahrediyordu. Her ne kadar dirensemde ellerimin boğazıma ilerleyişini durduramıyordum.

    Soğuk çelik boğazım ile buluştuğunda nefesim kesildi ve vücudum titremeye başladı gözlerim kapanmadan önce gördüğüm son şey Kâbir'in gülümsemesiydi. " En başında direnmesen ölen sadece sen olurdun. "
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Bitti mi lan
      ···
   tümünü göster