/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1801.
    +25
    o günkü konuşmamızdan sonra, birçok kez daha konuşmayı, ikna etmeyi denedim. hep cevapsızlıkla, benim yalvarmamla, ikimizin ağlamasıyla bitti. ilk konuşmamızdan sonraki günlerde her gördüğümde gidip konuşmayı denedim. derslerde yanına oturdum. tüm herkes görüyordu peşinden ayrılmadığımı. her tartışmadan sonra yeni bir sonuç çıkarıyordu. onu hiç sevmediğim, yüzüne baka baka aldattığım, kandırdığım, kullandığım... evet aldattığım doğruydu ama sevmediğim, kullandığım, kandırdığım doğru değildi. ben hayatımda hiç kimseyi senin kadar sevmedim. senden başka birini bu kadar önemsediğimi gördün mü? dedim. beni de önemsemediğinden eminim dedi. her dediğime aynı şeyi öne sürüp mü cevap vereceksin? dediğimde. yalan mı? niye bu haldeyiz fakında mısın? dedi. konuşmalarımız arttıkça o daha sakin oluyordu. bense konuşmalarımızdan sonra ağlayan oluyordum.

    lütfen uzatma artık. eskiye dönemesek bile en azından sana kendimi affettirmem için izin ver. her şeyi yaparım yeter ki biraz fırsat ver dedim. ben tüm hayatımı sana verdim zaten onun bile değerini bilemedin dedi. sende hala beni seviyorsun. lütfen gururu bir köşeye bırak. her şeyi değiştirebiliriz yeter ki izin ver dedim. git artık yeter gerçekten yeter bitti bu iş. geri dönüşü yok dedi. hiç kimseyi beni sevdiğin kadar sevmeyeceksin. ne sen ne ben mutlu olacağız dedim. artık seni sevmiyorum yeter ki rahat bırak beni. ben senin için bütün kurallarımdan vazgeçtim yaptıklarından sonra bir daha asla böyle bir şey yapmam. sana eskisi gibi bakabileceğime gerçekten inanıyor musun? dedi. cevap veremedim ama içimden, inanmıyorum dedim. bak işte sende biliyorsun cevabı dedi gitti. yine ağlayan ben oldum.

    son konuşmamızdan sonra her gördüğümde konuşmak için yanına gitme huyumdan vazgeçmiştim. ama sevgilimi görmek için hep onun derslerine girdim. bahçede onu görebileceğim yerlere oturdum. bazı günler yurdunun önünde bekledim. beni görünce artık şaşırmıyordu bile. çok sert ve kararlıydı. aslında onu ilk tanıdığım günden beri böyleydi sadece ilişkimizde benim için vazgeçmişti tüm o kurallarından. aslında beni affetmemekte haklıydı. benim kendi arkadaşlarım bile benim bu hallerimden sıkılmıştı artık teselli etme faslını geçip laf sokma, alttan alttan dalga geçmeler başlamıştı. umurumda bile değillerdi tek isteğim sevgilimin elini tekrar tutmaktı.

    böyle aylar geçti. hiçbir sonuç almadım. hatta artık ağlamıyordum. hala onu çok seviyordum ama ağlamıyordum. zaman gerçekten her şeyin ilacıymış. derslerine hala gidiyordum ama haftada 1-2 kere. ikinci dönem bile gelmişti onsuz geçirdiğim yedi ay olmuştu. ikinci dönemde kendi dersime gittiğim bir gün onu gördüm bizim sınıfta. kalbim sanki ağzımın içinde attı. benim için geldiğini sandım. yanına gittim. yine her zamanki gibi baktı suratıma. ne oldu? dedi. hiç seni görünce heyecanlandım dedim. yanındaki arkadaşları güldü. onun yüzünde tebessüm bile olmadı. üstten bu dersi aldık ondan buradayım dedi. tamam deyip oturdum bir yere. ders boyunca onu izledim. derste arkadaşının kulağına eğilip bir şeyler demesi, gülmesi, hocanın sorduğu bir soruya yorum yapması her şey o kadar acımasızdı ki. derste birisi komik bir şey dediğinde benim içimden gülmek gelmiyordu ama sevgilimin güldüğünü görünce bende tebessüm ediyordum. bende o kadar çok iz bırakmış ki unutamıyordum. bende onda bırakmıştım kesin. mümkün değildi beni unutması.

    her hafta o derse hiç aksatmadan gittim onu görmek umuduyla. yine o günlerden birinde sınıfta onu rahatça izleyebileceğim bir yere oturdum. o ve arkadaşları geldi. normalde yanına oturduğu arkadaşı değil başka bir çocuk oturdu. konuştuklarını görünce bile saç diplerim bile uyuştu. ders başlayana kadar gülüp konuştular. derste bakıştılar. çocuk elini tuttu. nefesim kesildi. sanki biri sırtıma bir şey sapladı. bu çocuk kimdi biliyor musunuz? önceki kısımlarda bahsetmiştim. ilişkimizin başında onun arkadaşlarıyla pikniğe gittiğimde trip atan bin. sevgilime trip atıyor diye kavga ettiğim. derste olduğum yerde duramadım. çenem kasıldı sanki.

    hoca bugünlük bu kadar dediği an yanına gittim. dışarı gelsene konuşalım dedim. gerek yok dedi. kolunu tuttum. gerek yok. istemiyorum dedi. o sırada yanındaki tripçi bin elimi etti, el kol yapıp ne oluyor lan? dedi. sen karışma giberim belanı dedim. ağzını topla deyip atar yaptı. galiba o anlarda tüm sınıf hoca da dahil herkes bize bakıyordu. bir kaç kişi araya girdi. hoca gençler ne yapıyorsunuz dedi. sevgilime dışarı gel düzgünce konuşalım bak rezalet çıkmasın dedim. hiç bir şey demeden yürüdü dışarı. tripçi binte peşimizden geliyor. bahçeye çıkalım şu tripçiye söyle gelmesin yemin ederim elimden bir kaza çıkacak dedim. tripçi binin yanına gitti bir şeyler dedi. yalnız kaldığımızda ne var allahın belası ne var? dedi. ne mi var? bilerek mi yapıyorsun? dedim. sana ne? seni ne ilgilendiriyor? dedi. hemde o çocukla. seni o gün üzdü diye kavga ettiğim çocukla dedim. senin kadar üzmedi merak etme dedi. tam kendime geliyorum . yine ayarımı bozuyorsun dedim. gerçekten sana anlatmaktan çok sıkıldım bitti. sen artık beni ilgilendirmiyorsun. bende seni dedi. o çocukla olmaz. onun elini nasıl tutacaksın aklına ben gelmeyecek miyim? onu benim kadar sevebilecek misin? o seni benim kadar sevebilecek mi? bak yanımıza gelmeye bile cesareti yok. kavga ettiğimiz günü hatırlamıyor musun? seni ne kadar germişti. sende demiştin sen haklıydın ama saldırınca haksız oldun diye, dedim. o günde o haklıymış. senin, ne benim yanıma ne o gruba ait olmadığını düşünüyordu haklıymış. sen onu haklı çıkardın dedi. aylardır ağlamıyordum ama yine gözlerim doldu bu kez sinirdendi ama. o bizi hep kıskandı. sana aşıktı sende biliyorsun. şimdi fırsatını bulunca benden öç alıyor dedim. sen kendini ne sanıyorsun be ne? olmaz artık. bitti. tırmalayıp durma dedi ve tripçi binin yanına gitti.

    o günden sonra o derste artık onları görmeyeceğim yerlere oturdum ama fırsatını buldukça gıcıklık yaptım. amacım tripçi bini huzursuz edip belki ayrılmalarını sağlamaktı. belki bana yumruk falan atardı bende kulağını koparırdım. instagram açtım kendime, ilk takip isteğini sevgilime gönderdim engelledi. yeni hesap açıp yine gönderdim. yine engelledi. konuşmak için aradım engelledi. vatsaptan yazdım. engelledi. artık okulda görünce biraz konuşalım mı diye yanlarına gidiyordum. her seferinde tripçi binle kavga çıkıyordu. araya arkadaşlar giriyordu. millet sira sayi sifati yine kudurdu deyip olayı benimsemişlerdi. sevgilimle konuşma fırsatı yakaladığımda aynı konuşmalar oluyordu. onu sevdiğimi söylüyordum. cevap bile vermiyordu. yine o günlerden birinde, o çocukla seviştiniz mi? dedim. haddini bil sen kimsin bana bunu soruyorsun? dedi. kim olduğumu biliyorsun dedim. allah belanı versin dedi gidecekken tuttum. beni özlemedin mi? dedim. off deyip ağlamaya başladı. elleriyle her zamanki gibi yüzünü kapattı. ben seni çok özledim. lütfen beni bırakma. yeter dedim. benimde gözlerimden tutmaya çalışsam da yaşlar akıyordu. bak sen kabul et. yeter ki bana dön. hiçbir şeyi düşünme. tripçi binten özür dilerim. bizi affetmesini söylerim. istersen herkesin önünde özür dileyeyim dedim. ağlamaktan hırıltılı çıkan sesiyle şu düştüğün hale bak. bırak beni dedi. bıraktım gitti.

    o günden sonra görmezden geldim onları. sadece arkaları dönükken izledim. göz göze gelmemeye çalışıyordum. sanki beni yavaş yavaş mahvetmek için varlardı. ikisi yan yanayken, tripçi binin söylediği bir şeye sevgilimin onun yüzüne bakıp gülmesi, en çok acıtan oydu sanırım. okul bitene kadar hayatıma başkası girmedi. sevgilim beni başka kadınlarla görmesin onu ne kadar sevdiğimi anlasın diye. aslında resmen ilkokula dönmüştüm. yine sessiz hallerime. ezik değildim ama mutsuzdum. yine sevdiğim bir kadın vardı ama başkasıyla beraberdi. daha fenası ellerimden kayıp gitmişti. bence ilkokulda elife yaptığım iyiliğin ödülü sevgilimdi. ben o ödülü yine elif yüzünden kaybetmiştim.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster