/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    +76 -17
    (Alıntıdır)
    “BiR CUMHURBAŞKANI REJiMi DEĞiŞTiREBiLiR”
    “Cumhuriyet müesseslerinin bir müstebit (baskıcı/diktatör) eline geçeceğini mezarımda bile duysam millete karşı haykırmak isterim… Cumhuriyetin milletin kalbinde kök saldığını görmek en büyük emelimdir.” (Atatürk, 1930)
    Atatürk'ün geleceği doğru tahmin etmesinin nedeni geçmişi çok iyi bilmesidir.
    24 Haziran seçimlerine bir hafta kaldı. Ancak bu seçim diğer seçimlere benzemiyor. Çünkü 16 Nisan 2017 referandumuyla, Türkiye'de rejim değişikliği yolunda sessiz sedasız bir adım atıldı. Belki hatırlayacaksınız! Geçen yıl referandum öncesinde, 20 Şubat 2017'de SÖZCÜ'de yayımlanan “Cumhuriyetten Meşrutiyete Dönüş” başlıklı yazımda, referandumda “Evet” çıkması halinde Türkiye'nin 1876 rejimine; meşrutiyete, yani anayasalı parlamentolu padişahlığa döneceğini; yeni anayasayla başkanna verilen bazı yetkilerin padişahta bile olmadığını yazmıştım. işte gelecek hafta yapılacak 24 Haziran seçimleri sonunda seçilecek başkan, bir anlamda I. Meşrutiyet döneminin padişahı II. Abdülhamit'i kıskandıracak yetkilere sahip olacak.

    işin ilginç ve düşündürücü yanı ise Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün, bundan tam 88 yıl önce, adeta bugünleri görmüşçesine bizleri uyarmış olması…

    SERBEST CUMHURiYET FIRKASI

    1930'larda Paris Büyükelçisi olan Fethi (Okyar), Atatürk'ün eski arkadaşlarından biriydi. Fethi (Okyar), o günlerde her fırsatta CHP'yi, inönü'yü ve hükümeti eleştiriyordu. Bu nedenle olsa gerek, Atatürk bir gün Fethi (Okyar)'a şöyle dedi: “Fethi Bey, siz bu dediklerinizi yapabilmek için bir siyasi parti kurunuz. Ben size yardım edeceğim.” (Afet inan, “Atatürk ve Cumhuriyet idaresi”, Atatürkçülük Nedir, s. 67).

    1929 ekonomik buhranı tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de derinden etkilemişti. Ülkede genel bir memnuniyetsizlik vardı. CHP artan sorunları çözmekte zorlanıyordu. Bu arada Avrupa'da faşizm yükselmeye başlamıştı. Türkiye'deki tek parti idaresine de kuşkuyla bakılıyordu. işte o günlerde Atatürk, Türkiye'de çok partili rejim denemesi yapmaya karar verdi.

    Atatürk'ten ilk işareti alan Fethi (Okyar), 9 Ağustos 1930'da Atatürk'e bir mektup yazarak “laik Cumhuriyete bağlı” bir siyasi parti kurmak istediğini belirtti. Atatürk, Fethi Bey'in bu isteğine 11 Ağustos 1930'da şöyle cevap verdi: “Memnuniyetle tekrar görüyorum ki, laik Cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur. Bu nedenle Büyük Meclis'te aynı temele dayanan yeni bir partinin faaliyete geçerek millet işlerini serbest münakaşa etmesini Cumhuriyetin esaslarından sayarım.” (Atatürk'ün Bütün Eserleri, (ABE), C.23, s. 339).

    Bunun üzerine 12 Ağustos 1930'da Fethi (Okyar)'ın genel başkanlığında Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kuruldu. Avrupa'da faşizm rüzgârlarının esmeye başladığı günlerde, Türkiye'de demokrasi rüzgârları esmeye başladı. Avrupa'daki faşizm rüzgârları uzun, Türkiye'deki demokrasi rüzgârı ise kısa sürecekti. SCF, 16 Kasım 1930'da kapanacaktı.

    AĞUSTOS 1930, YALOVA

    Atatürk, 1 Ağustos 1930'da istanbul'dan Yalova'ya geçti. Yalova'da bir taraftan Afet inan ile tarih çalışmaları yapacak, diğer taraftan Fethi (Okyar) ile çok partili demokrasi denemesine hazırlanacaktı.

    7 Ağustos 1930'da Denizyolları işletmesi'nce Yalova'da düzenlenen baloda ismet (inönü) ve Fethi (Okyar) beylere aynen şunları söyledi: “Ben şimdi babayım. Siz ikiniz de benim evladımsınız; ikiniz arasında benim gözümde hiçbir fark yoktur. Benim istediğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisi'nde açıkça tartışılmasıdır. Büyük Millet Meclisi'nde Türk Milleti'nin gözü önünde açıkça konuşulmayacak hiçbir iş yoktur.”

    Yani, Atatürk “tarafsız başkan” olma sözü veriyordu.

    Atatürk, 600 yıldan fazla bir zamandır devam eden saltanatın; dine dayalı tek adam idaresinin yerine bin bir güçlükle “milli iradeye” dayanan laik bir cumhuriyet kurmuştu. Gelecekte o laik cumhuriyetin yeniden bir tek adam eline geçmesinden, meclisin, milli iradenin ortadan kaldırılıp cumhuriyetin yok edilmesinden endişeleniyordu. işte bu endişelerini ilk kez açıkça Yalova'da dile getirdi.

    Fethi Okyar'ın aktardığına göre Atatürk, Yalova'da, 23 Ağustos 1930'da da aynen şöyle dedi: “Cumhuriyet müesseslerinin bir müstebit eline geçeceğini mezarımda bile duysam millete karşı haykırmak isterim… Cumhuriyetin milletin kalbinde kök saldığını görmek en büyük emelimdir.” (Ali Fethi Okyar, Serbest Cumhuriyet Fırkası Nasıl Doğdu, Nasıl Feshedildi, s. 67-90). (Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, s. 430).

    Atatürk, cumhuriyetin “ilelebet payidar kalması” için çok partili gerçek bir demokrasiye ihtiyaç olduğunu düşünüyordu. Bu düşüncesini de ilk kez Ağustos 1930'da yine Yalova'da açıkladı.

    CUMHURiYETiN TEMiNATI GAZi

    Atatürk, Ağustos 1930'da Yalova'da bulunduğu günlerde SCF'ye katılanların da olduğu bir gece toplantısında Afet inan'a bazı sorular yazdırıyor. (Toplam 5 soru). Oradaki herkesin sorulara cevap vermesini istiyor. Atatürk söylüyor, Afet inan not alıyor. Sonradan bu notları yayımlayan Afet inan, “Bu notlar benim el yazımla olmakla beraber Atatürk'ün söylediklerinin aynıdır” demişti. (ABE, C.24, s.15, inan, s. 70).

    Atatürk, “insanların tarihten alabilecekleri önemli dersler neler olmalıdır? Bugünün olaylarından birini açıklayacak tarihi bir çıkarım yapabilir misiniz?” biçimindeki birinci soruya kendisi şöyle cevap veriyor:

    Özetle; bilinen nedenler ve etkilerle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğunu, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne dayanan siyasi bir partinin (CHP'nin) doğduğunu, bu partinin karşısında oluşturulmak istenen bazı siyasi zümrelerin ise “cumhuriyetçilik ruhuna sahip olmadıkları için” yaşayamadıklarını, bu nedenle CHP'nin ülkede tek kaldığını, dolayısıyla TBMM üyelerinin, başkannın ve başbakanın da bu partiden olduğunu belirtiyor. “Reisicumhur Gazi'nin partisi olan CHP'nin ilkelerini uygulayan bugünkü hükümet, Cumhuriyetin temellerini sağlamlaştıracak niteliktedir” diyor. Kendisinin, yani “Gazi'nin billurlaşan ideali ve değişmez karakterinin Cumhuriyetin teminatı” olduğunu söylüyor. (ABE, C.24, s. 16. inan, s. 67, 68).

    Görüldüğü gibi Atatürk aslında tek partili düzenden rahatsız olduğunu belirtiyor. Kendisi sağ oldukça Cumhuriyete bir şey olmayacağını söylüyor.

    Fakat kendisi öldükten sonra? işte o noktada kuşkuları var. Mevcut tek partili düzenden çok partili gerçek bir demokrasiye geçilmezse bir gün Cumhuriyetin büyük bir tehditle karşılaşabileceğini öngörüyor.

    Nasıl mı? Şöyle:

    REJiMi TEHDiT EDEN BiR CUMHURBAŞKANI
    ···
   tümünü göster