/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +4
    Hoca tanıdıklarını da araya sokarak epey yüklü ödenekte almıştı. Toplam da 16 kişilik bir ekip olmuştuk. Ekipte Doçent Doktor Firdevs Yılmaz, Asistanlardan Zeynep Sevinç ve Eda öğrencilerden lisans ve yüksek lisanstan on bir öğrenci vardı. Kazı için her şey hazırdı. Timur hoca iki ay sonra bütün dünya bizi konuşacak 7'den 70'e herkesi şoka uğratacağız diyordu beni her gördüğünde. Ben artık bu bilinmezlik içerisinde hocanın ayakçılığını yaparak günlerimi geçiriyordum. Açıkçası içine girdiğim durumda pgibolojim o kadar pamuk ipliğine bağlıydı ki anlatamam. Kafayı tırlatmama ramak kalmıştı. Bölüm içindeki entrikalar arkadan konuşmalar kuyu kazmalara şahit oldukça insanlığımdan utanıyordum. Birlikte can ciğer insanların koca koca profesörlerin birbirlerinin arkalarından yaptıklarını gördükçe midem bulanıyordu. iyice kendimi bölümdeki iç savaşın içerisinde bulmuştum. Asistanların hal ve hareketleri gerçekten mide bulandırıyordu. Ayaklarında yaz kış botlarla gezip lisans öğrencisi kızlara yürümeleri gayet olağandı bu mide bulandırıcı yalaka tipler için. Ben Kadro bulamadığım için bir tık bu megaloman asistanların kıdemsizi olduğum için gözlerinin uçlarıyla yererlerdi beni. Akademide iyi insanlar yok muydu? elbette vardı ama genelde yüzde doksanı bu lağım çukurunun demirbaş taklarıydı. Bu hayata hazır mıydım bilmiyordum. Bu düşüncelerle okul kapanmış yaz mevsimi başlamış ama ben hala fakültede Timur hocanın işlerini yapmakla meşgul bir ayakçı görünümünde hayatıma devam ediyordum. Bir gün gelip Kazı dört Temmuz’da başlıyor diyerek topuklarını zütüne vurmaya başladı. Ama bir sorunumuz vardı biz gelecek insanlara kalacak yer ayarlamak için ortamın koşullarını iyileştirmek için 25 haziranda oraya gidecekmişiz. Normalde benim planım, kazıdan önce istanbul’a giderim ailemi görürüm arkadaşlarımı görürüm oradan temmuz başı Eda'yı alır Mardin’e giderimdi ama bütün plan Timur hocanın emri ile yok olup gitti… O gün sigara içe içe Yavuz Bülent Bakiler’in Cebeci istasyonu ve Sen adlı şiirini mırıldana mırıldana Cebeci’den Kızılay’a kadar yürümüştüm. Kısa mesafeydi aslında ama sanki zaman bükülmüş ve aylarca yürümüş gibi yorgun hissediyordum kendimi.
    ···
   tümünü göster