1. 76.
    0
    -gelin bakalım çifte kumrular. doğrusu tebrik ederim sizi, yakında düğününüzü yaparız herhalde *
    -aman sende mustafa *
    catiana lafa karıştı:
    -mahmut sen olmak çok romantik.bir an kendimi titanik gemisinde sanmak var ben.
    -teşekkür ederim catiana. umarım bir buz dağına çarpmayız *
    mustafa:
    -sıcacık memlekette buzdağı mı olurmuş dostum. catiana aşk olsun,biz ormantik miyiz yani?
    -ormantik ne demek ben anlamadi.
    -boş ver güzelim ben sonra sana anlatırım.
    işıl:
    -bize de böyle çılgınlıklar yapacak bir sevgilimiz olsa keşke ahh ah. bizde de şans yok ki ayol.
    ömer:
    -sen bence deneme işıl yoksa herkes seni gemi direği sanabilir.
    -ömer, ayaklarımın tadını çok beğendin galiba.
    mustafa:
    -aman oğlum sus. denizin ortasındayız zaten, şimdi senin yüzünden bizimde içimiz kalkacak.ee mahmut biraz eğlenmek bizimde hakkımız. arkadaşlar şu gitarı getirin bakayım.
    hemen gitarı elime tutuşturdular. neşeli şarkılarla türkülerle tekne gezimiz devam etti.bir süre sonra alanya kalesi yakınlarındaki iskelede demirlemiştik. kaleye çıkarak gezmeye başladık. restorasyonu yeni yapılmış kalede buram buram tarih kokuyordu. alev,ben, mustafa ve catiana beraber yürüyorduk. surların yanında, denize karşı pozlar veriyor fotoğraflar çekiyorduk.bir iki poz toplu olarak, birkaç pozda ikişerli, birer tane de tekli pozlar verdik.bir ara catiana ile poz verdim. catiana birden ellerini omuzlarıma dolayarak sarıldı.o vaziyette resmimiz çekildi.o anda alev’in yüzünü kızgın bir ifade almıştı. öfkeyle catiana’ya bakıyordu. gezmeye devam ettik. alev birden koluma girmişti.az sonra gruptaki diğer arkadaşlarla birleşmiştik. surların yanında bir yere oturduk. gitarı yine elime tutuşturdular. çalıp, söylemeye başladık.bir yanımda alev, diğer yanımda catiana oturuyordu. güzel bir şarkıdan sonra yine alkış tufanı kopmuştu. özellikle catiana alkışlıyordu.
    -harikasın mahmut,ben bu şarkıyı çok seviyor,sen çok güzel çalıyor.
    mustafa:
    -öyledir tabi. çok yeteneklidir benim kankim.
    -teşekkür ederim catiana. bilseydim rusça bir şeyler çalardım ama bilmiyorum maalesef.
    alev birden kalktı ve catiana ile aramıza oturdu. davranışlarındaki asabiyet, yüzündeki öfke gözümden kaçmıyordu. catiana da alev’in bu tavırlarından biraz tedirgin olmuş gibiydi. alev:
    -bırak şimdi rusçayı musçayı.sen benim şarkımı çal bakayım.
    doğrusu bu davranışlarına anlam veremiyordum. hemen “akdeniz akşamları” şarkısını girdim. birkaç şarkı daha çaldıktan sonra kalktık ve tekrar tekneye bindik. neşeli muhabbetlerle, gırgır ve şamatalarla gezimiz devam ediyordu. alev pek konuşmuyordu ve sinirli bir hali vardı.bir ara onunla, gruptan ayrı bir yere oturduk.
    -alev ne oldu, neyin var?
    -yok bir şey.
    -var bir şey. alev anlat lütfen. kaleden beridir somurtuyorsun.
    -dışarıdan öyle mi gözüküyor?kim bilir belki de yüzüme mutluluk yakışmıyordur.
    -alev saçmalama lütfen.ne oldu,ben mi bir şey yaptım? i̇stemeden incittim mi seni?
    -ya şu rus şırfıntıya ifrit oluyorum.
    -i̇yi ama neden? kız ne yaptı ki sana?
    -öff hala anlamadın mı mahmut? kızın sana nasıl baktığını görmedin mi? nerdeyse içine düşecek ya,sarılmalar falan. üstelikte mustafa’nın gözü önünde yapıyor, ayıp denen bir şey var ya.
    -saçmalama güzelim ya. kız bana arkadaşça yakınlık göstermeye çalışıyor ne var bunda?
    -tabi canım,bu nasıl yakınlıksa.bir öpüşmediğiniz kaldı. çok da güzel ya haspam.
    -hımm baya bir kıskanmışız bakıyorum. *
    -hıh ne kıskanacağım ayol?o benim tırnağım bile olamaz. alt tarafı yeşil gözleri bir de fasulye sırığı gibi boyu var.
    -i̇yi de erkek olsan sende bakmaz mısın? şu kıza baksana bir *
    -erkek olsam sizin kadar iğrenç olamam herhalde. madem çok beğeniyorsun git onunla arkadaşlık et.
    yanımdan kalkıp gitmek istedi ama ben birden kolundan tutup yanıma oturttum.
    -hişt saçmalama gel buraya.
    -ya bırak kolumu.
    -alev bırak şu inadı da beni dinle.o öncelikle mustafa’nın sevgilisi.ona hiçbir şartlarda yan gözle bakmam ben. ayrıca onunla samimi olmak istesem şimdiye çoktan olurdum. kız mustafa’nın arkadaşları olduğumuz için hepimize yakınlık göstermeye çalışıyor. bunda bu kadar kızacak bir şey yok.e bizde ona defol git diyemeyiz ya. en başta mustafa’ya ayıp olur, değil mi?
    alev hala somurtuyordu. çenesinden hafifçe tutarak gözlerinin içine baktım.
    -hem istediği kadar güzel olsun. benim gözüm senden başkasını görmüyor ki.benim için buradaki en güzel kız sensin.
    yüzüne hafif gülümseme gelmişti.
    -i̇yi samimi olmasın demiyorum ama bazı şeylerinde sınırı var değil mi?
    -e canım sen kendine sınır koyabiliyor musun sanki? o da kendince çılgındır belki.
    -ya ne bileyim.
    kızı omuzlarından kendime çekerek sarıldım.
    -ah güzel gözlüm benim. nasılda kıskanırmış beni *
    -evet ne var yani? seni seviyorum ki,kıskanıyorum. çok sevdiğim bir arkadaşımı elin rusuna mı kaptıracağım? ayrıca burada partnerin benim.
    -ya tabi ki öylesin. ayrıca bende seni seviyorum. şimdi bunları kafana takma olur mu?
    nihayet morali düzelmişti.o çok sevdiğim gülümsemeleri, neşeli halleri tekrar yüzüne gelmişti. arkadaşların yanına döndük. güzel bir tekne gezisinden sonra bizim iskeleye gelmiştik. vakit ikindiyi geçmiş akşama yaklaşıyordu. arkadaşlar evlere dağılmaya karar verdiler. mustafa :
    -arkadaşlar akşam saat 10.00 da diskoda buluşuyoruz. yorgunum, canım istemiyor, adet günüm gibi mazeretler geçersizdir.
    herkes kendince bir karşılık vermişti,ama sonuçta herkes gelmek istiyordu.i̇ş karara bağlandıktan sonra mustafa’nın yanına gittim.
    -ben alev’i evine bırakacağım oradan da eve giderim. sen ne yapacaksın?
    -ben akşam yemeğinde cati ile beraberim. oradan da bara gideceğim.bu gün erken çıkarım bardan.sen alev’le beraber gelirsin diskoya.ok?bu arada alev’le biraz daha yakından ilgilen. onun bugünkü halleri gözümden kaçmadı. niye sinirlendiğini de tahmin edebiliyorum.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster