1. 26.
    0
    rezervation
    ···
  2. 27.
    0
    -şey i̇pek senden bir ricam olacaktı.
    -evet?
    -az önce yukarıda gördüklerin vardı ya,onlardan kimseye bahsetme olur mu?
    gözlerini kısarak bana baktı. yüzüne tuhaf bir gülümseme yayılmıştı ama gözlerinde hala manalı bir bakış vardı.
    -merak etme kimseye söylemem.ama orda ne yaptığınızı da anlayamadım doğrusu. çok ilginç bir manzaraydı.
    -ne yalan diyeyim bende anlayamadım. odada bağlama çalışıyordum, birden efsane yanıma çıktı geldi. muhabbet ediyorduk,bir ara salak bir espri yaptım.o da bana çok kızdı ve ne olduğunu anlayamadan kendimi ayaklarının altında buldum.
    -hmm demek öyle.ama bundan hiç rahatsız olmuşa benzemiyordun. kızın ayaklarında uysal bir kedi gibi yatıyordun.
    -eh canım bu hoşuma gitmedi desem yalan olur * ama her şey onun isteğiyle oldu. sonuçta adaletin kestiği parmak acımaz, cezamızı çekeceğiz değil mi?
    o anda i̇pek’in yüzüne, daha önce hiç görmediğim, çok tatlı bir gülümseme yayıldı. deniz mavisi gözleri ışıl ışıl parlamıştı.
    -hmm bunu öğrendiğim iyi oldu. eğer bir gün beni de kızdırırsan bende seni ayaklarımın altına alırım *
    -eh suçumuz olursa cezamız bu olsun, seve seve çekeriz. senin canın sağolsun *
    -bu senin açından iyi olmaz yalnız. benim ayaklarım çok kuvvetlidir,ona göre *
    muhabbetimiz bu şekilde şakalaşmalar ve gülüşmelerle devam etti.bu kız gitgide hoşuma gitmeye başlamıştı.ne tatlı bir kızdı yaa.bir süre daha muhabbet ettik. daha sonra ikimizde derslerimize çıktık
    öff kaç saat oldu yaa.şu ders bitse de çıksak artık. hoca blok ders yapalım sizi erken salayım demişti ama nerde... 2 ders saati oldu, karı hala konuşuyor.(bir ders saati 45 dakikadır.)ee nede olsa idealist ya haspam. açlıktan da midem sırtıma yapıştı. evet bu ders pgibolojisi her yerde geçerliydi herhalde. gerek ilkokulda olsun, gerek üniversitede olsun, hatta özel kurslarda bile vardır. ders yarım saati geçmeye görsün insan sıkılmaya ve esnemeye başlıyor. halbuki şu bölümde en sevdiğim işi, yani müziği yapıyoruz ama işin içine ders pgibolojisi girdimi en sevilen şey bile işkence gibi gelebiliyor. neden sonra hocamız nihayet dersi bitirmişti. derslikten çıktım ve kantine indim. yiyecek bir şeyler alarak karnımı doyurdum. okul açılalı nerdeyse bir ay olmuştu.bu zaman zarfında i̇pek’le dostluğumuzu bayağı ilerletmiştik.ha efsane’yi soracak olursanız onunla zaten samimiydik. kızın okulda samimi olmadığı erkek yoktu zaten. onunla beraber olduğum anların dışında yanında mutlaka bir yada birkaç erkek görürdüm. etrafıma bakındım ama ortalarda görünmüyordu. fazla üstünde de durmuyordum.bir ara aklıma i̇pek geldi. nedendir bilmiyorum, onun insanı büyüleyen mavi gözleri, bukle bukle kıvırcık saçları,o mütevazı ve hanım hanımcık edaları aklıma geldikçe bir tuhaf oluyordum. galiba ondan hoşlanmaya başlamıştım,i̇pek samimi olduğu birkaç kız arkadaşı dışında pek fazla kimseyle görüşmüyordu. görüştüğü erkeklerle ise aralarında daima bir mesafe vardı. gerçi bu mesafeler benimle de vardı ama bence olması gereken de buydu.şu işe bakın kalbim temiz herhalde. aklıma i̇pek gelmişti şimdi kendisi geldi * üzerinde her zamanki sade kıyafetleri ve yüzünde sade makyajı vardı.kot pantolon, gömlek ve spor ayakkabıları. zaten okul açıldığından beridir bu kızın ayaklarını bir türlü görememiştim.hep kapalı ayakkabılar giyiyordu. yanıma geldiğinde yine tatlı bir şekilde gülümsedi.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    hay amk ne salak insanlar var lan
    ···
  4. 29.
    0
    -merhaba mahmut, nasılsın?
    -teşekkür ederim i̇pek. seni gördüm daha iyi oldum.sen nasılsın?
    -ay teşekkür ederim, bende seni görünce daha iyi oldum. oturabilirmiyim?
    -tabi buyur otur.
    zarif hareketlerle karşıma oturdu.her zamanki sevimliliği bugün de üzerindeydi.
    -ee i̇pek nasıl gidiyor?
    -fena değil ya,okula alışmaya çalışıyoruz, senin nasıl gidiyor?
    -eh işte gitmese de itekliyoruz,bir şekilde gidiyor yani.
    -çok hoşsun * baksana mahmut, bağlama hocam şu parçaları verdi. bunları biliyor musun?
    -hmm evet. bunları geçen sene bizde çalmıştık. fazla zor değil ama yavaş çalışman lazım.
    -bana gösterir misin bir ara?
    -tamam bağlamam yanımda olduğu zaman göstereyim.
    -ama göstereceksin bak. eğer beni ekersen veya parçayı öğretemezsen kendini ayaklarımın altında bil *
    -eh kalem sende, kır hakim hanım *
    ···
  5. 30.
    0
    reserved
    ···
  6. 31.
    0
    bu şekilde şakalaşmalar ve gülüşmelerle muhabbetimiz devam etti. yarım saat sonra i̇pek’in ders saati gelmişti.i̇pek müsaade alarak dersine çıktı. bende bir süre daha oturduktan sonra yukarı çıktım, lavaboya gitmek istedim. lavabo etüt odalarının bulunduğu koridorun sonundaydı. bizim etüt odasının(efsane ile müthiş dakikalar yaşadığım oda) önünden geçerken içeriden bazı sesler duydum. dikkatle kulak kabarttım,bu efsane’nin sesiydi. kapıyı açıp içeri baktım,bir an şok olmuştum.i̇çeride efsane, ayaklarının altında ise kendi sınıfından koray adlı bir çocuk vardı. ufak tefek görünüşlü, tıfıl bir çocuktu koray.i̇kisi de bir an için telaşlandılar.ben gülümseyerek içeri girdim ve kapıyı kapattım. efsane de gülümsüyordu ama koray hala telaşlıydı.
    -ya şey sandığınız gibi değil, izah edebilirim...
    efsane:
    -korkma koray, mahmut’ta bizden. senden önce ayaklarımın altından o geçmişti.
    bende gülümseyerek:
    -evet bu konuda yalnız olmadığıma sevindim.i̇yi de çocukcağız ne yaptı sana, yoksa fasulye sırığı mı dedi?
    -hayır daha kötü bir şey söyledi.o yüzden cezalı.
    -eh o zaman çeksin cezasını, hadi ben gittim.
    tam kapıyı açıp çıkıyordum. efsane:
    -gelsene mahmut, sende katıl bize.
    -yok canım olur mu öyle şey?i̇ki kişiyle birden...
    koray:
    -gel hocam gel. zaten kızın kocaman ayakları var. biri bile bana fazla geliyor.
    efsane:
    -nee!... bana koca ayak mı diyorsun? çabuk ayağımı temizle. parmak araları dahil her yerini temizleyeceksin. mahmut sende öbür ayağımı temizle, aval aval bakma öyle gel hadi.
    eh madem çağrılıyoruz neden olmasın? bende öbür ayağının altına girerek yalamaya başladım.i̇lk kez efsane’nin pantolon giydiğini görüyordum.o da bacak ölçülerini tamamen belli eden bir tayttı. üzerinde ise güzel bir tişört vardı. göğüsleri tişörtün altında füze gibi duruyordu. hemen parmaklarına yumuldum. parmak uçlarından ayak bileklerine kadar ayağının her santimetrekaresini yaladım.bu gün tırnakları pembe ojeliydi. ayak başparmağını ağzıma alarak emmeye başladım.bu arada diğer ayağının altında koray can çekişiyordu * başparmağından sonra dilim bütün parmaklarının arasında dolaştı. daha sonra efsane ayağını yüzüme kapattı.bir süre öyle kaldıktan sonra ayak çukurunu yüzüme sürmeye başladı. daha sonra ayağını göğsüme koydu ve çenemi ileriye ittirdi. daha sonra ayaklarıyla bize yüz masajı yaptı.bir süre daha seviştik ayaklarıyla. benim aklıma okulda olduğumuz geldi.
    -arkadaşlar bence bugünlük yeter bu kadar. unutmayın ki okuldayız,her an basılabiliriz
    efsane de,koray da bana hak verdiler. üstümüzü başımızı düzelterek odadan çıktık ve kantine indik. koray bir süre sonra yanımızdan ayrıldı. efsane ile baş başa kalmıştık. efsane:
    -bu akşam işin var mı mahmut?
    -ee yok,ne oldu?
    -akşam çıkalım, takılalım bir yerlere.
    -hmm olabilir nereye gidelim?
    -bilmem,sen belirle.ben konya’da fazla bir yer bilmem.
    -benim her zaman takıldığım bir bar var, oraya gidelim istersen. ortamı hoştur ayrıca canlı müzikte var,d.j. de var.
    -o.k. anlaştık. beni akşam 8.30 gibi evden alırsın. bana cep numaranı ver. sende benimkini al.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    0
    kantinde biraz daha vakit geçirdikten sonra evlere gittik. akşam üzerime şık bir takım elbise giyerek çıktım. saat tam 8.30 da efsane’yi evinden aldım. efsane güzelliği ile gözleri kamaştırıyordu yine. üzerinde göğüs dekolteli, mini etekli harika bir elbise, ayağında ise ince bantlı sandaletler vardı.evi bara biraz uzaktı.ben taksi tutmak istedim, efsane gerek olmadığını yürümek istediğini söyledi. bara doğru yürümeye başladık. efsane koluma girmişti. biraz sonra bara geldik. çılgınlar gibi dansetmeye, eğlenmeye başladık.ben bir iki bardak bira içmiştim, efsane birkaç kadeh votka-vişne,bir kadeh de viski içmişti.bir ara slow bir müzik çalmaya başladı. efsane ile birbirimize yılların sevgilisi gibi sarılıp dansetmeye başladık.i̇şte o an kendimi rezil olmuş gibi hissettim. çünkü benden uzun boylu bir kızla dansediyordum. gece boyunca çılgınlar gibi eğlendik. efsane içkiyi biraz fazla kaçırmış, kafayı bulmuştu. benimde biraz başım dönüyordu ama sarhoş değildim. efsane gece boyunca kahkahalar atıyor, anlamsız espriler yapıyordu. saatler 02.00 yi gösteriyordu.ben artık gitmemizin iyi olacağını düşündüm. çünkü efsane sapıtmaya başlamıştı. hesabı ödedim ve efsane’yi kolundan tutup zorla bardan çıkardım. öyle sarhoştu ki yolda zorlukla yürüyordu.bir taksi çevirdim ve efsane’nin evine yollandık.eve geldiğimizde taksicinin parasını vererek gönderdim. efsane hala kahkahalar atıyor ve detone bir sesle şarkı söylüyordu. evine zorlukla girdik.bir öğrenci evi için oldukça güzeldi evi. bütün eşyalar yeni ve pahalı türdendi. salona geçtik. efsane koltuğa yığıldı kaldı. bende mutfağa giderek efsane’ye bir kahve yaptım. kahveyi içince midesi alt üst olmuştu. lavaboya giderek biraz rahatladı. hemen bir bardak soda limon hazırladım. neden sonra biraz ayılmış ve kendine gelmişti. koltukta yığılmış bir vaziyette oturuyordu. gidip yanına oturdum.
    -hay kızım sana kim dedi o kadar iç diye? neyse biraz kendine geldin değil mi?benim gitmem gerekiyor. seni yatağına yatırıyım, güzel bir uyku çek, sabaha bir şeyin kalmaz.
    efsane birden ellerime yapıştı.
    -nereye gidiyorsun bu saatte ayol? gitme kalalım burada.hem daha masaj yapacaksın bana.
    -masaj mı,ne masajı?
    efsane yine bir kahkaha attı.
    -ayak masajı tabiki,ne masajı olacak ayol.
    koltuğa uzandı ve ayaklarını bana uzattı.
    -hadi rahatlat beni fetişistim benim.
    ona güzel bir masaj yapmaya başladım.bu arada o harika ayaklarına öpücükler kondurmayı ihmal etmiyordum.bu masaj ona çok iyi gelmişti. yavaş yavaş ayaklarını öpmeye ve yalamaya başladım. dakikalarca ayaklarını öptüm, yaladım, emdim, yüzüme gözüme sürdüm.o eşsiz güzellikteki ayaklara doyum olmuyordu. efsane bir ara ayağıyla aletimi yokladı. aletim taş gibi olmuştu ve pantolonuma sığmıyordu. pantolonumu indirerek bana güzel bir mastürbasyon yaptı. doğrusu bu işi iyi biliyordu. biraz sonra o müthiş zevk noktasına gelmiş ve sarsılarak ayaklarına boşalmıştım. koltuğa yığıldım kaldım.500 metre koşmuş bir atlet gibi soluyordum. efsane’de başımı omuzlarıma dayamış yatıyordu.az sonra kalkıp peçete getirdim ve kızın ayaklarını temizledim. efsane:
    -bacaklarımı ovar mısın? çok kötü ağrıyor.
    bileklerinden başlayarak bacaklarını ovmaya başladım. bacakları oldukça dolgun ve pürüzsüzdü. bacaklarını ovdukça efsane derin derin nefes alıyordu. yavaş yavaş yukarılara çıktım. efsane’nin nefesleri daha da hızlanmıştı ve hafifçe inlemeye başladı. bütün bunlar beni daha da azdırıyordu.bir anda göz göze geldik. zümrüt yeşili gözlerinde ateşler yanıyordu. etkileyici bir sesle.
    -seni istiyorum anlıyor musun? bütün benliğimle istiyorum. erkeğim benim...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    çorbını çıkardı ve o sıcak ayağı içimde hissettim
    ···
  9. 34.
    0
    bir anda dudaklarıma yumuldu. ateşli bir şekilde öpüşüyorduk. o dolgun dudaklarının arasında, dilim ve dudaklarım kayboluyordu adeta. daha sonra kravatımdan tutarak beni odasına zütürdü. öpüşmeye devam ettik ve yavaş yavaş gömleğimin düğmelerini çözmeye başladı. evet sonrası tahmin ettiğiniz gibi. kendimizi yatağa attık ve çılgınlar gibi sevişmeye başladık.a dan z ye bütün oyunları oynadıktan sonra ikimizde yorgun düşerek uyuyakaldık. sabah uyandığımda efsane’nin ayakları ağzımdaydı. efsane hala uyuyordu. kalkarak lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. başımda berbat bir ağrı vardı. lavabodan yüzümü kaldırıp aynaya baktığımda arkamda duran efsane’yi fark ettim. efsane birden kollarını belime dolayarak sarıldı.
    -harikaydın aşkım. bana unutamayacağım bir gece yaşattın.
    ona manalı bir şekilde baktım.
    -sende harikaydın güzelim.ama dün gece çok sarhoştun, neler yaptığını hatırlayabiliyor musun?
    -hatırlıyorum tabiki ayol.o kadar da sarhoş değildim. yalnız bana dost gibi davranıyordun ya,işte o bitirdi beni.bir başkası olsa beni hemen yatağa atmaya çalışırdı. kısacası bana şimdiye kadar hiçbir erkek böyle beyefendi gibi davranmamıştı, çok iyi bir insansın sen.
    -o kadar da abartma canım, yoksa kafamda halkalar görmeye başlayacağım. yalnız dün gece bende sarhoştum. o kafayla belki hatalar yaptık, yani bilmiyorum belki de yasak şeyler yaptık.
    -aman boş ver canım. yasak şeyler nedir ki?hepsi çiğnenmek vardır. hayatının kurallarını sadece sen koyarsın. buna kimse karışamaz. sayemde sende çok güzel bir gece geçirdin. söylesene sende eğlenmedin mi?
    birden yüzü mahzunlaştı ve dudakları büzüldü.
    -yoksa beni çekici bulmuyor musun?
    anlamlı bir şekilde gülümsedim.bir insanın bu kadar serbest olmasına inanamıyordum.
    -eğer bunlar yasaksa sen çiğnediğim en güzel yasaklardan birisin güzelim *
    yüzüne o tatlı gülümsemesi geri gelmişti. dudaklarımdan bir öpücük aldı. beraber kahvaltı yaptık.o gün günlerden cumartesiydi. efsane bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları hafta sonu tatilini değerlendirerek memleketlerine gitmişlerdi. böylelikle bir hafta sonunu efsane ile beraber geçirdik.
    ···
  10. 35.
    0
    -kemal bir bira versene.
    -oo mahmut nerelerdesin ya? hiç görünmüyorsun.
    -daha geçen hafta buradaydım ya oğlum.her gün de takılamıyoruz, malum dersler.
    -hadi hadi dersler falan bahane.sen yine bir hatun bulmuşsundur, onun yanındasındır
    -yok be oğlum keşke bulsak ta yanında olsak. nerde bizde o şans? gökten hülya avşar yağsa benim tepeme ancak kazım kartal düşer *
    -oha! şansı olmayan adama bak. ulan her gün fıstık gibi hatunlarla geziyorsun bir de şansım yok diyorsun, insafın kurusun be.daha geçen hafta yanında afet bir sarışın vardı.ne enfes bir şeydi yaa. ne oldu o?
    -haa efsane'yi mi diyorsun. bizim bölümün çömezlerinden. piyanoyla titanic’in müziğini çaldık, kız tav oldu. geçen hafta sonu onunla beraberdim ama bakma, olmaz ondan.
    -ohoo sanada kız beğendiremiyoruz be oğlum. nesi varmış kızın? manken gibi kız. gerçi senden biraz uzun boylu ama olsun.
    -ya ben kızı beğenmesine beğeniyorum ama kız elde avuçta durmuyor ki.bu gün benimleyse, yarın başkasıyla.2-3 gün onunla beraber oldum, daha sonra bakıyorum benimle sevişen o değil sanki. okulda hemen başkalarıyla takılmaya başladı. daha geçen gün çarşıda gördüm onu. yanında hiç tanımadığım bir herif vardı. bayağı da samimi görünüyorlardı. gerçi tam bilmiyorum, günahını da almayalım. belki sandığım gibi değildir ama görünen o yani.
    -haa sen evlenecek kız mı arıyorsun? oğlum dur bakalım, zamanı gelince evlenirsin. hele okulunu bitir, askerliğini yap... daha gençsin güzelsin, şimdi yaşamana bak.
    -biz yaşayacağımızı yaşıyoruz zaten ama nereye kadar? evleneceğimiz kızı asıl şimdi bulmak lazım. öyle kız kolay bulunmuyor, bilirsin.
    -oğlum onu aramakla bulamazsın ki.zamanı gelince o seni bulur zaten.bir anlık bir elektriklenme, sonra puff!... bir bakarsın ki o karşında.
    -bu elektriklenme içinde keban barajına gitmek lazım herhalde * neyse, bakalım. ee sende bir icraat yok mu oğlum? geçenlerde yanındaki fıstığı görmedim sanma. hiçte fena değildi hani *
    -haa şu manyak kızı mı diyorsun?bak anlatayım da dinle...
    ···
  11. 36.
    0
    evet;bu muhabbetler böyle uzar gider. bazen kıyısından köşesinden geçeriz aşkın, bazen de gerçek aşkı bulduğumuzu sanırız;sonra dehşetle yanıldığımızı anlarız. çoğu zamanda kendi kendimize gelin güvey oluruz.yok piyanoyla bilmem neyi çalmışımda kız bana tav olmuşmuş. ulan kimi kandırıyorsun salak? kız bir bahane ile yanına yaklaşacak ya,o da onun bahanesi oldu. yoksa piyano virtüözü hatta chopin ol kimin umurunda? sonuçta her gencin başına geliyordu böyle güzel şeyler. çoğu zaman şakayla karışık başlıyor sonra da bütün benliğini sarıveriyor bir anda kendini bir girdabın içinde buluyorsun. sonunda da ya büyük bir hüsrana uğruyorsun yada gerçek mutluluğu yakalıyorsun.o kişi, yani doğru insan belki çok yakınımızda, belki de bir hayli uzağımızda.onu bulmak için durmadan arayıp didiniyorsun.bu arada yaşadığın çılgınca saatler ve işlediğin günahlar yanına kar kalıyor. sonra da bu şekilde bar muhabbetlerine dönüşüyor ve hikayeler oluyor. evet o gece de bardaydım. sürekli takıldığım yerdi burası. geçen sene de bu barda çalışmış, canlı müzik yapmıştım. patronundan garsonlarına, barmenlerinden bodyguardlarına kadar herkesi tanıyordum. biraz sonra arkadaşlar geldi. gece boyunca hır gür muhabbetle vakit geçirdik. saat 01.00 e doğru arkadaşlardan izin alarak kalktım. kapıya doğru giderken masaları birinde tanıdık bir sima gözüme çarptı.bu efsane idi. yanında tanımadığım iki herif,bir tane de kız vardı.bu kız ev arkadaşı olmalıydı.ona görünmeden gizlice dışarıya kaçtım. dışarı çıktığımda saat 01.00 di.i̇çtiğim iki biranın etkisiyle biraz başım dönüyordu. birden kaldırımda yürüyen birkaç kişi dikkatimi çekti. önden bir kız koşar adımlarla gidiyor, arkasından sarhoş olduğu belli iki serseri onu takip ediyordu. durmadan kıza laf atıyor ve onu taciz ediyorlardı. kıza dikkatlice baktım, aman tanrım! bu i̇pek değil miydi? evet ta kendisi. neyse ki barın önündeydim ve bodyguardlar tanıdıktı. yanıma iki bodyguard arkadaşı alarak serserilere şöyle bir göründüm. adamlar bir anda ortadan toz oldular. arkadaşlara teşekkür ederek kızın yanına gittim. zavallı i̇pek çok korkmuş, sinirinden ağlıyordu.
    ···
  12. 37.
    0
    -i̇pek iyi misin?
    -çok teşekkür ederim mahmut. hızır gibi yetiştin valla. beni caddenin başından beridir takip ediyorlardı hayvanlar. yemediğim laf kalmadı.
    -korkma gittiler,bir daha da dönmezler.i̇yi de bu saatte dışarıda tek başına ne işin var? hele böyle bir yerde...
    -ya sorma başıma neler geldi neler.
    -hay aksi.gel seni evine bırakayım.
    -çok sağol ama yolundan alıkoymayayım seni,ben gidebilirim.
    -ya saçmalama bu saatte tek başına olur mu?ben erkek halimle çekiniyorum buralarda yalnız dolaşmaya. hadi gidelim, evin nerede?
    evini tarif etti.bir taksi tutmak istedim,i̇pek mani oldu. evinin yakın olduğunu yürüyebileceğimizi söyledi. beraber evine doğru yürümeye başladık. hiç konuşmuyordu. belli ki hala sinirleri bozuktu.
    -ee anlat bakalım ne oldu da bu saatte dışarılarda kaldın?
    -hiç sorma;zilli bir arkadaşımın azizliğine uğradım. beni evine davet etmişti ders çalışırız, muhabbet ederiz diye. hatta gece kalmamı da istiyordu. neyse gittik, hoş beş muhabbet ediyorduk, saat 21.00 e doğru kızın sevgilisi çıktı geldi. adam da kulakları küpeli, serseri kılıklı son derece lakayt bir tip. aman tanrım gece boyunca karşımda fingirdemeler, öpüşmeler, adamın abuk sabuk esprileri... üstelik adam bana, yiyecekmiş gibi, öyle bir bakıyordu ki.neyse burada kalacak değil ya,birazdan gidecektir diye sabrettim ne gezer. saat 23.00 oldu herif gitmiyor. kıza çaktırmadan sordum adam burada kalacakmış. üstüne üstlük adam bir de geldi bana asıldı. herifi güzelce kalayladım ama oralı olan kim?bir insan bu kadar pişkin olabilir ya.daha sonra gittiler kızın odasına çekildiler.i̇çeride kızın kahkahaları, adamın ayı gibi sesi... artık kim bilir ne yapıyorlardı. bende artık dayanamadım çıktım gittim.en sevmediğim şeyler ya. gelirken de o serseriler peşime takıldı.
    -cık cık cık!... ne insanlar var ya.o geri zekalı kız, madem sevgilisi gelecekmiş, seni niye çağırmış?
    -ne bileyim, kıza güvenende kabahat. aklı sıra bana sevgilisi ile hava atacaktı herhalde. çok eşi bulunmaz(!) bir sevgilisi var ya.zaten kızda sağlıklı bir tip değil. çorap değiştirir gibi sevgili değiştiriyor. okul açıldığından beridir bu beşinci sevgilisi. öyleymiş daha doğrusu, onun yalancısıyım. tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş anlayacağın. birde bana benim beşinci sevgilim oldu, senin hala yok gibisinden bir şeyler ima ediyordu. marifet yapıyor sanki salak.
    muhabbetimiz kızın evine kadar böyle devam etti. gerçekten de okul açıldığından beridir i̇pek’in hiç sevgilisi olmamıştı.o da kendisi için doğru kişiyi arıyordu besbelli.ama sevdiğim tarafı, evde kalmış kızlar gibi, illa bir sevgilim olsun demiyordu.bu işlerin nasip kısmet olduğuna inanıyordu. aslında doğrusu da buydu. yalnız, onunla yaptığımız sohbetler de bana gizliden bir şeyler ima ediyor gibi geliyordu. konuşa konuşa kızın evine geldik.i̇pek:
    -çok teşekkür ederim mahmut. seni de yordum buraya kadar.
    -bir daha bunları duymamış olayım.ne demekmiş yordum falan, arkadaşlık ne güne duruyor?bu günkü olanları da kafana takma. herkesin başına gelebilir böyle şeyler.
    -çok sağol ama insan ister istemez etkileniyor.ha mahmut unutmadan, senden bir şey rica edecektim, yapar mısın bilmiyorum.
    -söyle i̇pek elinden gelen bir şeyse yaparım tabiki.
    -yarın bana kargodan bir iki paket gelecek. ailem birkaç parça eşya gönderecekti.o paketleri taşımama yardım edermisin?i̇şin yoksa tabi.
    -aa düşündüğün bu muydu i̇pekçiğim? tabi ki yardım ederim. yarın saat kaçta gelecek paketler?
    -saat 14.00 gibi gelir tahminimce. zaten kargo şirketi bana haber verecektir. yarın ben seni ararım o.k?
    o.k yarın görüşürüz o zaman. hemen yat güzel bir uyku çek. güzelliğini korumak için iyi dinlenmelisin, unutma.
    o çok sevdiğim sıcak gülümsemesi ile bana gülümsedi. apartmandan içeri girene kadar ona baktım. bana el sallayarak içeri girdi. bende evime doğru yola koyuldum.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    0
    ertesi gün günlerden cumartesiydi.o gün herhangi bir işim de yoktu. öğleden sonra saat 2.00 ye doğru i̇pek beni aradı. beklediği paketler gelmiş, kargo şirketinin şubesine gidiyormuş. hemen hazırlandım ve o şubeye gittim. oraya vardığımda i̇pek paketleri teslim almış beni bekliyordu.bir büyük sayılabilecek kutu, birkaç tane de çanta vardı. aramızda yardımlaşarak eşyaları yüklendik.ben bir taksi çevirmek istedim,i̇pek yine mani oldu. taksi parasını verebileceğimi söyledim ama bütün ısrarlarıma rağmen kabul etmedi.eh,bizde bir dolmuşa bindik. paketler küçük gibi görünmesine rağmen bayağı ağırdı.eve vardığımızda ikimizde bayağı yorulmuştuk. kızın evine çıktık.i̇pek:
    -çok sağol mahmutçuğum. sanada çok zahmet oldu ama sen olmasaydın hayatta taşıyamazdım herhalde. hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum.
    -lafını bile etmeye değmez i̇pekçiğim.ben ne yaptım ki?neyse ben gideyim artık.
    -nereye yaa?i̇şin yoksa gel içeri oturalım biraz. sende yoruldun.bir çay demleyeyim içeriz beraber.
    -şey… bilmem ki.
    -gel hadi gel, çekinmene gerek yok.ben adam yemem korkma *
    eh,davet edildiğin yere erinme, edilmediğin yere görünme demişler.i̇çeri girdim. güzel bir evi vardı.bir öğrenci evi için oldukça tertipli ve düzenliydi.i̇pek bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları da kendisi gibi çok iyi kızlardı.o gün evde kimse yoktu. salona geçtim, oturdum.i̇çeride bir koltuk takımı,bir-iki kanepe,bir masa,bir-iki halı,bir t.v. birde ayakla çalıştırılan bir dikiş makinesi vardı. etrafta kesilmiş kumaş parçaları, daha tamamlanmamış bir elbise vardı.az sonra i̇pek içeri girdi.o gün pandoranın kutusu açılmış ve ilk defa i̇pek’in ayaklarını görmüştüm.36-37 numara büyüklüğünde efsaneninki kadar düzgün şekilli, güzel ve bakımlı ayakları vardı. parmakları aynı onunki gibi birbirine orantılıydı. tırnakları ojesizdi ama doğal bir güzelliği vardı ayaklarının. üzerinde yine bir kot pantolon ve sade bir tişört vardı. zaten bu kızın doğal güzelliği bana çok çekici geliyordu.i̇pek yanıma oturdu.
    ···
  14. 39.
    0
    -nasıl evimizi beğendin mi?
    -hı hı oldukça güzel ve geniş.bir bekar evi için oldukça tertipli, düzenli.i̇htiyacınızı karşılayacak her türlü eşya da var. üstelik kaloriferli de.daha ne istenir ki?
    -evet, kışın sobayla falan uğraşamam.o yüzden kaloriferli istedik.
    -şu makine kimin?
    -benim, bende bir elbise dikiyordum.i̇zin verirsen biraz çalışayım,hem de konuşuruz. elbiseyi yarına yetiştirmem lazımda.
    -tabi tabi işine bak sen.hmm böyle marifetlerinin olduğunu bilmiyordum *
    -liseyi kız meslek lisesinde, terzilik bölümünde okumuştum. şimdi iyi işime yarıyor. arkadaşlardan, komşulardan isteyenlere bir şeyler dikiyorum.bu sayede 3-5 kuruş kazanıyorum. ayrıca diktiğim elbiselerde bayağı beğeniliyor.
    -ne güzel yaa. böylece harçlığın çıkıyor.
    makinenin başına geçip çalışmaya başladı. benimde beklediğimde buydu. gözlerim aynen ayaklarına kilitlenmişti.o güzel ayaklar makinenin pedalını salladıkça benim gözlerim bayram ediyordu. makinenin pedalı dikdörtgen biçiminde olup, kısa kenarlarından makineye bağlanmıştı.bir tahterevalliyi andırıyordu.bir tarafı biraz uzun bir tahterevalli.i̇pek iki ayağını da bu tahterevallinin ortasına koymuştu. parmaklar yukarıda-topuklar aşağıda, parmaklar aşağıda-topuklar yukarıda.bu bir periyot saniyede en az beş kere tekrarlanıyordu. pedal hemen yan tarafındaki büyük bir kasnağa bir mille bağlıydı. pedalın bu hareketi büyük kasnağı döndürüyordu. büyük kasnakta bir kayışla biraz yukarısındaki küçük kasnağı çeviriyordu. böylece küçük kasnak asıl dikiş işlemini yapan mekanizmayı harekete geçiriyordu.i̇pek ilk önce yavaştan çalıştırmaya başlıyordu, daha sonra yapacağı dikişin uzunluğuna göre hızlanıyordu. bacakları makine çalıştıkça aşağı yukarı doğru hareket ediyordu. ayaklarına çaktırmadan bakmaya çalışıyordum ama her defasında gözlerim yakalanıyordu.i̇pek bir ara yan gözlerle bana bakarak gülümsedi.
    -hayırdır,hep ayaklarıma bakıyorsun.
    -şey ayaklarınla makineyi çalıştırışın dikkatimi çekti de,biraz yorucu olmalı.
    -yok pek yorucu değil,ben alıştım artık. baksana istersen ayaklarımın üzerine yatabilirsin.
    birden afalladım kaldım. kulaklarıma inanamıyordum. önce şaka yaptığını sandım, biraz güldüm.i̇pek:
    -çok ciddiyim ben. hadi gel, ayaklarıma yat da sallayayım seni.
    -i̇yi de beni orada taşıyabilecek misin?
    -makinenin önüne uzan, altına şu yastığı koy, göğsünün hizasında olsun. başını da ayaklarımın üzerine koy. böylelikle sadece başının ağırlığını taşımış olurum. benim ayaklarım kuvvetlidir, taşırım.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    0
    birden çok heyecanlanmıştım. çekinerek yaklaştım, gösterdiği yastığı aldım. dediği gibi uzandım ve yastığı altıma koydum. başımı da ayaklarının üzerine koydum. hemen makineyi çalıştırdı. olamaz!.. böyle harika bir şey olamazdı.o eşsiz ayaklar üzerinde yukarı-aşağı doğru sallanıyordum. gerçekten de hiç zorlanmadan sallıyordu. ayak tepeciklerine yanağımı koymuştum. gördüğüm tek şey o harika ayakları, makinenin ızgara demirini andıran pedalı ve dönen kasnağıydı. genellikle orta hızda çalıştırıyordu. bazen de öyle bir hızlanıyordu ki gözlerim cisimleri takip edemiyordu.i̇pek:
    -nasıl, hoşuna gidiyor mu?
    -harikasın i̇pek.ne kuvvetli ayakların varmış, hiç zorlanmıyorsun.şu andaki mutluluğumu anlatamam.
    -zaten mutlu olacağını bildiğim için yaptım bunu. gerçi sen efsane ile daha fazlasını yaşamışsındır ama ben bu kadar yapabilirim, daha fazlasını bekleme.
    -daha fazla ne bekleyebilirim ki? şu yaptığın bana yeterde artar bile.hem efsane ile ne yaşadığımı nerden biliyorsun ki?o da senin gibi benim arkadaşım.
    -bilemem tabi.ama gördüğüm kadarı ile onunla bayağı bir samimisin. hatta geçen hafta sizi barda görmüşler, sarmaş dolaş dans ediyormuşsunuz.
    -bak sen,kim söyledi bunları?
    -sınıfımızda bir-iki ayaklı gazete var, onlar söylediler.bir görmelisin bizim bölümde biriyle ilgili bir şey öğrensinler, hemen dakikasında herkese yetiştiriyorlar. sanki onlara soran varmış gibi,bir görsen öyle heyecanla anlatıyorlar ki,sanki marifet yapıyorlar.
    -eyvah, desene efsane ile adım çıkacak. tamam yandık artık.
    -korkma bir şey olmaz. efsane ile görünen bir sen değilsin ki.senden önce başkalarıyla da görmüşler onu. çoğu da bizim bölümdenmiş. kızın samimi olmadığı erkek yok anlayacağın.
    -hıh, hiç şaşırmadım.
    i̇pek hem konuşuyor hem de beni sallıyordu. ayakları üzerinde sallandıkça zevkin doruklarına çıkıyordum.bir ara durakladı.
    -mahmut beni yanlış anlama sakın, özel hayatına karışmak gibi bir amacım olamaz. bence efsane ile ilişkilerine dikkat et.gerçi bu kızla samimi değilim.onu yakından tanımıyorum ama gördüğüm kadarı ile bu kız pek tekin değil. evet dikkat çekecek kadar güzel bir kız ama güzelliğini kötü yönde kullanıyor. erkekleri parmağına takıp kukla gibi oynatmayı seviyor. sende tanıdığım kadarıyla çok iyi bir insansın. senin üzülmeni istemiyorum, onun için söylüyorum bunları. onunla hiç konuşma demiyorum, demeye de hakkım yok zaten. onunla arkadaşlık et ama dikkatli ol,kendini kaptırma.
    hayda!… şimdi bu kızın söylediklerini ne yöne çekmeli? i̇ki ihtimal vardır.ya beni ondan kıskanıyor yada gerçekten benim iyiliğimi düşünüyor. çünkü benim efsane’de gördüklerimin aynısını söylüyordu.bu kıza hayranlığım gün geçtikçe artmaya başlıyordu.ne olursa olsun kibarlığından ve mütevazılığından hiç taviz vermiyordu. nedendir bilmiyorum, gönlüm birinci ihtimalin ağır basmasını istiyordu.onu denemek için mevzuyu biraz uzatmak istedim.
    -hmm peki nerden biliyorsun, hadi sandığın gibi biri değilse?
    -bilmiyorum dedim ya.sen eminim onu benden iyi tanıyorsundur.ben gördüklerime dayanarak söylüyorum bunları.i̇nşallah ben yanılıyorumdur ama sen dikkatli ol yinede, senin üzülmeni, harap olmanı istemem.
    anlamlı bir şekilde gülümsedim. bayılıyordum bu kızın hanımefendiliğine yaa. şimdi onun yerinde başkası olsaydı ana avrat düz gitmişti herhalde. belli ki arkadan konuşmayı sevmiyordu ama aklı sıra beni korumak için konuşma ihtiyacı hissetmişti besbelli. ayaklarından başımı kaldırarak biraz doğruldum.
    -i̇pekçiğim sen beni bu hayata yeni başlamış toy biri sandın galiba.o senin gördüklerini ben zaten görüyorum. bende biliyorum o kıza güvenilmeyeceğini. daha dün barda gördüm onu. yanında tanımadığım bir iki herif vardı. daha birkaç gün önce de çarşıda başkasıyla gördüm. kızın ne yaptığı belli değil anlayacağın. aslında kötü birisi değil,onu da anlayabiliyorum.o da kendisi için doğru kişiyi arıyor ama bunu yanlış bir şekilde arıyor.ha bana gelince;evet yalan değil, onunla beraber oldum ama ben hiçbir şeye ön ayak olmadım. beni kendisi çağırdı.
    -evet bunu görüyorum.sen diğerleri gibi yalakalık yapmıyorsun. baktı ki,seni biraz zorlu gördü,bu yüzden takmış sana.
    -valla taksın veya takmasın hiç umurumda değil. dediğim gibi benim hiçbir talebim olmadı.o istedi bende beraber oldum. niye gitmeyeyim ki?sonuçta bende yalnız ve bekar bir erkeğim. merak etme ona aşık falan değilim, olmaya da hiç niyetim yok.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    0
    be dıbına koduum
    ···
  17. 42.
    0
    yalan amk hiç bi insan evladı hey! sen ne yaptığını sanıyorsun? yada -olamaz! çılgınsın sen demez amk gibtir git inanmadım
    ···
  18. 43.
    0
    -hmm yalnız ve bekar ha * peki bir sevgilin olsaydı onun yanına yine gider miydin? açık yüreklilikle söyle ama.
    -yoo o zaman işler değişir.bir sevgilim olursa ki,o kişi ciddi düşünebileceğim birisi olmalı, sonuna kadar ona sadık kalırım. efsane yada bir başkası, hatta dünyalar güzeli bir kız dahi olsun ve beni ısrarla çağırsın, hatta üste para versin yine gitmem. çünkü aldatılmanın acısını iyi bilirim.bu yüzden en nefret ettiğim şeydir aldatmak.
    -peki o ciddi düşünebileceğin insanda ne gibi özellikler ararsın? gerçi bunu sormak benim haddime düşmez ya.
    kıza sıcak bir şekilde gülümsedim. kız yine kibarlığını konuşturmuştu. başımı ayaklarının üzerine koydum.
    -sana şu kadarını söyleyeyim, senin kadar iyi birisi olsun bana yeter.
    i̇pek birden makineyi çalıştırdı.bir müddet hızlıca salladı beni. sözlerim çok hoşuna gitmişti sanırım. beş dakika kadar salladıktan sonra çayları getirmek için kalktı. bende kalkarak biraz boynumu dinlendirmek istedim. kanepeye oturdum.i̇pek çayları hazırlayarak geldi ve yanıma oturdu.o an onunla göz göze geldik. deniz mavisi gözleri ışıl ışıl parlıyor ve bana sevgiyle gülümsüyordu.i̇pek:
    -seni tanıdığım için çok şanslıyım biliyor musun?ne kadar iyi bir insansın sen.
    -i̇pekçiğim * teşekkür ederim o senin iyiliğin. sende şimdiye kadar tanıdığım en iyi insanlardan birisin. ayrıca kendini efsane ile kıyaslama. çünkü bence efsane’den daha güzelsin. doğal bir güzelliğin var senin. efsane’nin sürdüğü o kadar makyajı bana sür bende güzel olurum herhalde *
    -ha ha ha * harikasın yaa. nerden buluyorsun bu esprileri?sen zaten güzel bir insansın, boya sürünmene ne gerek var?
    doğrusu anlayamıyordum,ben ne demiştim de kız bu kadar neşelenmişti acaba? eh,bir süre onun neşesine ortak oldum.bir süre böyle neşeli bir sohbet yaptık. çaylarımızı içtikten sonra i̇pek tekrar makinenin başına oturdu.
    -hadi gel, işim bitinceye kadar seni sallayacağım.bu sefer oturduğum sandalyenin altından geç. yastığı altına koymayı unutma. sırtüstü uzan ve başını pedala koy.
    dediği gibi sandalyenin altından geçerek sırtüstü uzandım. ayaklarını biraz araladı. ayaklarının arasından geçerek başımı pedala koydum. başımı ayaklarının üzerine aldı ve dikişine devam etti.bu da çok hoş bir pozisyondu. ayakları üzerinde sallandıkça aşağı-yukarı doğru hareket eden bacaklarını görüyordum ve beni çok etkiliyordu.bir ara öyle hızlandı ki gözlerim hiçbir şeyi takip edemiyordu.
    -dur yavaş biraz i̇pek. sende coştun yani *
    i̇pek daha da hızlandı.
    -sana ayaklarımın kuvvetli olduğunu söylemiştim. senin gibi harika bir insanı ayaklarımda sallıyorum, nasıl coşmam be mahmut? bizi dışarıdan görseler deli derler herhalde. çok ilginç bir şey bu yaptığımız.
    -ha ha ha * kimin umurunda be i̇pek.i̇ki deli birbirini bulmuş,ben çok mutluyum burada, yapıştır *
    i̇şini bitirinceye kadar beni salladı.bir saat sonra işini bitirmişti. makinenin başından kalktı ve kanepeye oturdu. bende kalktım ve yanına oturdum.
    -ne oldu i̇pek? biraz yorulmuş gibisin.
    -bu işi kolay mı sandın mahmut?i̇ki saattir ayak sallıyoruz burada. birde ayaklarımın üzerinde sen vardın.ama olsun her şeye değer bu mutluluk.
    -demek seni de mutlu etti bu.sana ayak masajı yapayım mı, ister misin?
    i̇pek kanepeye uzandı ve ayaklarını bana uzattı. tertemiz, pembe tabanları vardı. ayaklarına güzel bir masaj yaptım.bu onu oldukça rahatlatmıştı.i̇pek:
    -çok sağol mahmutçuğum, bütün yorgunluğum gitti.i̇stersen ayaklarımı öpebilirsin.
    ayaklarına öpücükler kondurmaya başladım.i̇ki ayağını da tabanlarından bileklerine kadar öptüm ve yaladım.i̇pek beni yere yatırarak ayaklarını yüzüme kapattı.bir süre öyle kaldı, daha sonra ayak başparmağını ağzıma soktu. harika tatları vardı ayaklarının.bir süre başparmağını emdim. daha sonra i̇pek bu kadar yeter diyerek beni kaldırdı. vakit akşama yaklaşmıştı.bir süre daha sohbet ettik. daha sonra müsaade alarak kalktım.i̇pek:
    -yine beklerim mahmut, eğer dikiş işlerim olursa seni ararım, gelirsin tamam mı?
    -tamam * ben her zaman hazırım.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    0
    deniz mavisi gözleri sevinçten parlıyordu. beni kapıya kadar uğurladı. asansöre binene dek arkamdan baktı. dışarı çıktığımda pencerelerine baktım.i̇pek pencereye çıkmış bana bakıyordu. bana el salladı, bende ona el salladım ve evime doğru yola koyuldum.
    ulan bu deminden beridir içtiğim üçüncü sigara,ne oldu bana anlayamıyorum. kantinde oturmuş düşünüyordum. aklımda hep i̇pek vardı.o ışıl ışıl parlayan deniz mavisi gözleri, bukle bukle omuzlarına dökülmüş kıvırcık saçları,o samimi ve içten gülümseyişi, hanımefendiliği, mütevazı tavırları, eşsiz güzellikteki ayaklarıyla beni sallaması bir türlü aklımdan çıkmıyordu. herhalde aşk dedikleri bu olsa gerekti. bugün okulda onunla görüşmüş bir süre muhabbet etmiştik. onun yanındayken vaktin nasıl geçtiğini anlayamıyordum. onunla evindeki muhabbetimizden bu yana 3 gün geçmişti.ona duygularımı bir türlü açamamıştım.i̇çimdeki reddedilme korkusu beni yiyip bitiriyordu.ama onunla yaptığımız sohbetlerde bana gizliden benden hoşlandığını ima ediyordu sanki.kim bilir belki de ben kendi kendime gelin güvey oluyordum.bu düşüncelere dalmışken birden gelen bir sesle irkildim.
    -hişt alooo…
    -hı! ne nasıl…ha sen miydin efsane?
    -hayırdır mahmut, arpacı kumrusu gibi ne düşünüyorsun?
    -biraz dalmışım kusura bakma,gel otur.
    -biraz mı?en az 50 ft derinlere inmişsin oğlum. çık biraz, yoksa vurgun yiyeceksin.bu ne hal, aşık mısın oğlum?
    -ya az önce dersten çıktıkta, kafam şişti, belki ondandır.
    -hmm dersler ha?
    -dersler ya.bu sene öyle ağırlaştı ki altından kalkabilir miyim bilmiyorum.
    -merak etme kalkarsın, ders dediğin nedir ki?ee seni barda pek göremiyorum.
    -ben zaten çok sık gitmem ki bara. arada bir kafama eserse.sen her gün oradasın galiba.
    -yok be,bende arada bir gidiyorum.
    -hmm arada bir mi?geçtiğimiz cuma oradaydım. senide gördüm, yanında iki erkek bir de kız vardı.
    -hadi yaa, gelseydin yanımıza.
    -düşünmedim değil ama çok koyu muhabbetiniz vardı, sizi rahatsız etmek istemedim. zaten çıkıyordum,o esnada gördüm sizi.
    -ya o kız benim ev arkadaşım, erkeklerde onun arkadaşları. beraber takılalım dediler, bizde çıktık bara gittik, öyle işte.
    -hmm hadi bakalım öyle olsun.
    -hayırdır, seni son günlerde hep i̇pek’le görüyorum. nedir, anlayalım?
    -yok be,sandığın gibi değil. arkadaşız onunla.
    -hmm emin misin?
    -yok tarık’ım! sana yalan borcum mu var ya?
    -tamam canım kızma, öyle diyorsan öyledir. yalnız onun sana pek arkadaş gözüyle baktığını sanmıyorum.
    -ne demek istiyorsun sen?
    -mahmut,i̇pek çok hoş bir kız. çok ta iyi bir insan. sınıfımızdaki en sessiz sakin insanlardan biri.bir şey söyleyeyim mi?ona asılanlar, teklif edenler oldu ama hiç birisine yüz vermedi. çevresine karşı biraz soğuk nedense. okul açıldığından beri hiç sevgilisi olmadı.ama sana olan bakışlarına dikkat ettim, çok farklı bakıyor sana. senin yanındayken çok neşeli, gözleri ışıl ışıl parlıyor. bence bu kız sana kegib oğlum.
    -hmm bak sen * pek yakışıklı biride değilim ya…
    -aa kendine haksızlık etme. yakışıklı olmasan ben beğenmezdim seni.ama bana bakma, benim yarınım, dünüm belli değil. çok saçma sapan bir hayatım var. yalnız bak, yakışıklılık yada güzellik tek kriter değildir.bu kız sende güzel olan bir çok şeyi keşfetmiş olmalı. üstelik yanına da çok yakışıyor. bence bu kızı kaçırma.
    bir an gözlerim dalmıştı yine.i̇pek’in hayali gelmişti gözümün önüne.o deniz mavisi gözleriyle bana bakıyor ve ışıl ışıl gülümsüyordu sanki. efsane’nin sözleri çok hoşuma gitmişti.bu kız hakkında biraz yanılıyordum galiba. kız moralimi yükseltmiş, kendime güven duymamı sağlamıştı.
    -bakalım artık.bu işler siparişle olmaz bilirsin. neyse benim dersim başlıyor, çıkmam gerek. sonra görüşürüz.ha bu arada saçma sapan bir hayatın olabilir ama hayatına düzen vermek senin elinde, unutma.
    -boş ver ben böyle mutluyum. hadi iyi dersler, kendine iyi bak, dediklerimi de unutma.
    derse girdim ama i̇pek’i düşünmekten derse bir türlü konsantre olamıyordum. efsane’nin söyledikleri aklıma geliyordu. acaba öylemiydi?ne olursa olsun i̇pek’e duygularımı açmalıydım. dersten çıktığımda gözlerim i̇pek’i aradı. kantine ve çalışma odaların baktım ama yoktu. herhalde eve gitmişti. telefon açmayı düşündüm, sonra vazgeçtim. çünkü oldum olası bu mevzuları telefonla konuşmayı sevmezdim. ertesi gün okula geldiğimde i̇pek’i aradım. kantinde oturuyordu. yanına gittim. beni yine en sıcak gülümsemesi ile karşıladı.her zaman olduğu gibi bugün de harika görünüyordu. biraz havadan sudan konuştuk, daha sonra bütün cesaretimi toplayıp ona akşam yemeğe çıkmayı teklif ettim. gözlerini kısarak bana baktı.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    0
    lan bi sus dıbını yurdunu gibtiğim
    ···