1. 76.
    0
    -sende çok safsın be güzelim. öylelerini iyi bilirim ben. bunlarda ahlak denen bir şey yoktur. sevgilisinin yanında bile 100 kişi ile fingirderler. kızın kaybedeceği ne var ki.bir hafta bilemedin bir ay sonra memleketine sktir olup gidecek. kırdığı cevizler de burada kalacak. mustafa’ya da bakma,o günü birlik aşkların adamıdır, sevgilisi gözü önünde birileriyle fingirdemiş, umurunda bile olmaz ki.
    -yok artık. tamam mustafa çapkındır ama o kadar onursuz da değildir.hem baksana kıza zil zurna sarhoş, yarın bu yaptıklarını hatırlamaz ki.neyse sus, geliyorlar.
    mustafa ile cati yanımıza geldiler. öyle böyle derken vakit bir hayli geçmişti ve saatler 1.30 gösteriyordu. mustafa, alev ve ben iyice yorulmuştuk ve artık gitmemizin iyi olacağını düşünüyorduk. catiana ise sarhoşluğun etkisiyle iyice zıvanadan çıkmış, karşımızda hala tepinip duruyordu.bir ara yanıma geldi ve ne olduğunu anlamadan kendini kucağıma atıverdi.onu güçlükle zaptetmeye çalışırken kollarını boynuma doladı ve birden dudağıma bir öpücük kondurdu.ben şaşkınlık içerisindeydim, alev önündeki birayı alarak öfkeyle yerinden kalktı ve “durun ben şimdi onu ayıltırım”diyerek birayı kızın başından aşağı boşalttı. catiana neye uğradığını şaşırmıştı ve hayretle alev’in yüzüne bakıyordu. hemen mustafa ile alev’in kollarına girdik ve kızdan biraz uzaklaştırdık. alev birden silkelendi ve kollarımızdan kurtuldu. gözlerinden ateş püskürüyordu:
    -mustafa,şu sevgiline sahip ol lütfen. yeter artık ya,bazı şeylerin de bir sınırı vardır değil mi?
    mustafa:
    -alev neden böyle yapıyorsun? tamam sende haklısın ama biraz ayıp olmuyor mu?
    -i̇yi be,o bütün bunları yaparken ayıp olmuyor değil mi?bu ortam beni boğmaya başladı artık,ben gidiyorum.
    çantasını aldı ve öfkeyle kapıya doğru gitti. hemen bende eşyalarımı aldım.
    -ya dostum kusura bakma.ben şununla konuşayım. onun adına özür dilerim.
    -biz onun bu hallerine alışkınız dostum, dert etme. koş,onu yalnız bırakma, burayı ben hallederim. yalnız kıza kırıcı davranma sakın.
    hemen dışarıya çıktım ve kıza yetiştim. alev koşar adımlarla gidiyordu.
    -alev beklermisin lütfen.
    -git başımdan mahmut. senin de keyfini kaçırmak istemem,git eğlenmene bak.
    -ya saçmalama, eğlencesi kaldı sanki? her şeyin bku çıktı.
    -i̇şin bkunu çıkaran ben değilim. kız neresiyle içiyor bilmiyorum,ama yaptıklarına artık dayanamıyorum.
    -farkındayım bir tanem,sen yerden göğe kadar haklısın. tamam, sakin ol.
    kız bir süre homurdandı durdu.onu zorlukla sakinleştirdim. biraz sonra yol kenarında ki banklardan birinde oturuyorduk. gökyüzü ay ışığı ile parlament mavisi bir renge bürünmüştü. ay ışığının yansıması denizde ışıl ışıl parlıyordu. gökyüzünde binlerce yıldız bize göz kırpıyordu. alev’in yüzüne baktım, sakinleşmiş gibi görünüyordu. neden sonra sessizliği ben bozdum.
    -ne güzel bir gece değil mi?
    -tabi canım ne demezsin.bir karakola düşmediğimiz kaldı.
    -kızın neresiyle içtiğini bende bilmiyorum ama en son birayı kafasıyla içmek zorunda kaldığı kesin. *
    birbirimizin yüzüne baktık ve birden kahkahalara boğulduk.i̇kimizin de sinirleri boşalmıştı. alev:
    -seninde geceni mahvettim ya,kusura bakma.
    -ya unut artık olanları. zaten disko ortdıbını fazla sevmem.ne o öyle tepinip duranlar? zaten gürültüden de başıma ağrılar girmişti.
    -valla ne yalan diyeyim bende sevmiyorum. bazen arkadaşların hatırına gidiyoruz işte.
    -yalnız mustafa’ya ayıp oldu ya.gerçi arkadaşlardan bazıları hala orada ama. ne bileyim çocuğu satmış gibi olduk.
    -aman, yanında catiana’sı var ya. bizi falan düşünmez şimdi. zaten hep o şırfıntının yüzünden oldu bunlar.
    -ya o kızcağızda iyi niyetliydi bence.i̇çkiyi fazla kaçırınca işin dozu kaçtı tabi.
    -ya hala o kızı savunuyorsun ya,inanamıyorum.
    -ya ben kimseyi savunmuyorum.hem neden bizde dozu kaçırmıyoruz biraz?
    -nasıl yani?
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster