1. 1376.
    +10 -2
    mekandan çıktığım gibi arabayı park ettiğim tarafa hızlı adımlarla yürüdüm, ama öyle bir yürüme ki hani sanırsın dabakhaneye tak yetiştiyorum...

    biliyorum yine kızacaksınız ama ileride lazım olacağı için anlatmam gerekiyor...
    (istemeyen aşağıdaki paragrafı okumasın... )

    mekanın önünde park olmadığı için arabayı mekanın arka sokağına park etmiştim... arabanın olduğu tarafa gitmek için önce makanın bulunduğu sokaktan çıkıp sol taraftaki caddeye çıkmanız gerekiyor ki, zaten mekanla soldaki cadde arasında 20 metre var ya da yok, sağdaki ana cadde arasında da 100 metre falan var...

    soldaki caddeye çıktım, arkama baktım, elif artık kaybolmuştu, gebersin... bir de utanmadan "yaz bana" diyo, kaltak... kocamı aldatmaya gelmedim, ne gib yemeye geldin elin herifiyle görüşmeye, oğlum var diyo bir de... hastaymış, o iyileşince sen geberirsen inşallah... yaz banaymış... yaz bana... yaz bana diyo ya, neyine yazayım lan, neyine, o cüce boyuna bakmadan bir de çocuk yapmış, senin anneliğine sıçayım, elif'miş elif'lere kurban ol sen...

    arabayı park ettiğim sokağa girdim, cebimden bir sigara çıkarıp yaktım, sigarayı ciğerlerime istifleyerek yürüyorum...

    şansıma tüküreyim, ayda yılda internetten karı düşüreyim dedim bahtıma düşene bak, evli ve çocuklu bir kadın, kocası kim acaba? polis falan olmasın , o işte dedi gerçi, ne işi ki, sormadım da... ne diye sorayım ki kocasını, salaksın oğlum sen, internete giren kadından ne hayır beklenir ki, hayır mı bekledim sanki, çakarım yollarım dedim, al çaktın işte. ya o iri adamla sıska olandan biri kocası çıksaydı ne tak yiyecektin, geberip gidecekdin namus belasına, huur...

    arabanın yanına geldiğimde sigaramı attım ki zaten dumanı sağ gözümü kör etmiş gibiydi, tek gözle görüyordum... kumandayla arabanın kapısını açtım, şoför mahaline oturdum, kontağı takıp çalıştırayım dedim ama o da kelek yapmaya başlamıştı bile, kontağı çeviriyordum fakat araba tam çalışacakken motor boğuluyor gibi oluyordu... direksiyona birkaç kez vurdum, benim arabam olsaydı belki tekme tokat girişirdim ama emanet olduğu için bir sigara daha yaktım, sigaradan birkaç fırt aldıktan sonra yavaşça kontağı çevirip gaza hafifçe yüklendim bu yavaşlığıma o da çalışarak cevap verdi...

    elif'in yürüdüğü caddeye doğru yavaş yavaş gidiyorum, yaz bana diyo, yaz... ben eve gideyim görürüm sana ne yazacağımı... gitti kira parası, yunus amcaya bu ay para vermeyeyim, en iyisi de o galiba, bu ay da çok içtim ya neyse o da az içtiklerime saysın, iso'dan da kirayı erken isteyeyim, nasıl verecek ki, belki biriktirdiği vardır, biraz da içmeyi azaltırsam, nasıl azaltayım ki nerede bir tak var beni buluyor, görüşürmüşüz...

    ana caddeye çıktım, sağa döndüm, ağzımda sigara aklımda elif gidiyorum... biraz gittikten sonra bir de ne göreyim...

    iri yapılı adamla, sıska hızlı adımlarla yürüyor...

    zütü kurtardın cass, zütü kurtardın... şunlara bak, dua et de başın belaya girmedi, adamlar kevgire çevirirdi seni lan... bas gaza cass, bas, bir daha da avcılara gelme, hele de internette tanıştığın bir kadın için hiç gelme... gaza yüklendim...

    iri yapılı ve sıskayı geçtikten sonra normal hıza döndüm, biraz ilerledim...

    elif değil mi o?

    siyah şapkası, işte o...

    gazdan ayağımı çektim, yavaş yavaş gidiyorum, elif önde sallana sallana yürüyor...

    takip mi etsem, evi nerede acaba... burada mı oturyor, öğrensen ne olacak, kadın evli cass çocuğu var lan sana ne... ya burada oturduğu da yalansa, yalansa yalan ne değişecek... akıllanmayacağım ben, ne tak yerse yesin...

    sol şerite geçtim, bir gözüm de elif'te... geçersem beni görür mü acaba, arabayı görmedi ki nasıl tanısın... fiziği güzel ama, kalçalara bak... gamzeleri de vardı... saçları da uzun olaydı... koyduğumun huursu niye evli olduğunu söyledin ki... korna mı çalsam? ya tanıdığı falan varsa buralarda... bas git cass, sana hayır yok bu kadından... bas git...

    sol şeritte gaza yüklenerek sağ şeride geçtim, elif sağda yürüyor... elif'i geçtim, sağ aynadan elif'e bakıyorum...
    elif durdu, arkasına baktı, tekrar yürümeye devam etti...

    kime baktı ki bu, beni mi konrtol ediyor acaba... niye takip edeyim ki, güvenmiyor mu bana?

    sigaramdan bir fırt alarak bastım gaza... başlarım böyle işe , git evine cass... muhsin'e de ayıp oldu, ne ayıbı be 30 liralık gaz koydum...

    bu arada avcılara ilk gidişimdi, yanlış hatırlamıyorsam ana caddenin üzerinde "kiler mağazası" vardı, onu görünce nereden geldiğimi hatırlayarak gaza bastım, yüklendim gaza saat on yediyi çeyrek geçe muhsin'in dükkanın önündeydim...

    Muhsin beni görünce ağzı kulaklarında gülümseyerek bana doğru geldi, sağ eliyle sağ kulak mememi, baş ve işaret parmağının arasına alarak oynamaya başladı...

    -bu ne oğlum
    +ne

    kahkahalarını sıralayarak

    -taş, taş...
    +sorma ya

    asık suratımı görünce o da gülmeyi keserek kulak mememden elini çekti, omzuma koydu

    -ne oldu lan
    +anlatırım sonra
    -gel çayım da var, laflarız...

    arabanın kapısını kumandasıyla kapatarak anahtaları muhsin'e verdim,

    +çok sağol valla iyi oldu
    -ne demek araba senin oğlum, istediğin zaman

    muhsin, o zaman 30 yaşındaydı... 99 depreminde annesini, babasını, babannesini, dedesini ve iki kardeşini kaybetti, depremden bir tek sağ kalan oydu ki, o da deprem sırasına askerde olduğu için... şu an işlettiği dükkan da babasından kalan mirası, bir de evi var... gecekondu... 2010'da yani o zamanlar, Merve'nin arkadaşı seval'e yanıktı ki aslında şu an bile içten içe yanık da neyse, aslında sadece yanık da değildi seval'in de gönlü vardı, ara sıra görüşüyorlardı ama seval'in babası, muhsin'in yaşından dolayı kızını vermiyordu, o da vereceği günü bekliyordu...

    muhsin'in yazıhanesine geçtim, muhsin dükkanın mutfağında çay dolduruyordu... bu arada ben yazıhane diyorum kibarlar yani okuyanlar ofis der ama benim nazarımda orası yazıhanedir...

    muhsin, çay doldururken soruyordu...

    -beğenmedin mi
    +yok beğendim, güzeldi kadın
    -eee
    +evli çıktı
    -nasıl, bilmiyor muydun?
    +bana boşandığını söylemişti
    -yine mi evlenmiş

    muhsin çayları getirdi,

    çayı bana uzatırken, bileğindeki "seval" yazısını gördüm...

    +vayyyyy, aşk'a bak, yeni mi yazdırdın.

    evet diyerek omuzlarını kabarta kabarta patron koltuğuna geçti, bıyık altından da gülüyordu...

    -tabi oğlum, senin gibi internette aramıyoruz biz aşkı,
    +ne alaka ya, merve'yi bilmiyorsun sanki
    -ne işin var lan o zaman elin kadınıyla
    +ne bileyim ya,
    -ne zaman evlenmiş kadın
    +hiç boşanmamış ki
    -nasıl yani
    +benimle tanışmak için yalan söylemiş,
    -seninle tanışmak için yalan söylemiş, nesin ki oğlum sen?
    +cass'ım lan ben
    -cassını gibeyim, bir çapanoğlu çıkmasın oğlum
    +ya yok ne çıkacak, kocası dayak mı atıyormuş ne, o da herhalde mutluluğu dışarıda arıyor, geldi beni buldu işte bahtımı gibeyim
    -sen yine de dikkatli ol
    +görüşmem bir daha zaten
    -görüşme de, merve duyarsa olacağı varsa da olmaz zaten, akıllı ol
    +şans yok ya bende o da duyarsa şaşırmam
    -yeri kadın mı söyledi sana
    +evet
    - dolu mu gittin boş mu
    elimi belime attım, başımla onaylayarak
    + dolu
    sağ eliyle ne işareti yaptı.
    +delgeç
    -iyi

    sağ bacağının yanindaki çekmecesini açtı, çekmeceden sigara paketini çıkartarak önce bana uzattı, kısa lark içiyordu (mavi kutulu). sigarasından aldım, o da aldı... çakmağımla sigarasını yaktım, avuc içiyle parmaklarıma dokunarak teşekkür etti, ben de sigaramı yaktım...

    -arif'ten bir haber var mı?

    +hatırlatmasan olmaz yani dimi

    +yok!

    vardı da ben bilmiyordum...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster