1. 1.
    0
    “Önemli değil, yarın görüşmek üzere,” diyerek telefonu kapattım.
    29 yıllık ömrümün en ilginç 4 dakikalık konuşmasıydı. Ve itiraf ediyorum hayatımın en uzun telefon görüşmesiydi. Değişmeyen bir şeyim varsa o da teknolojiye karşı olan tutumumdur. Geriye kalan her şey, seçimlere bir kala yapılan yollar gibi değişti.

    Eve vardım. Sağ salim dönebildiğim için mutluydum. Dışarı da lapa lapa kar yağıyordu. Evin sıcaklığını biraz daha yükselttim. Mutfağa geçip sert bir kahve yaptım. Yanıma da bitter çikolata aldım. Bir yandan keyifle tıkınırken bir yandan da karanlığa koşanlar derneğini düşünüyordum. Acaba yarın neler olacaktı. Freud denen adam beni iyileştirecek miydi. Yarına daha umutlu bakabilecek miydim...

    Bir bakalım. Şimdiye dek hayatımda olağan dışı bir şey olmadı. Karanlıkta ters giydiğim pantolonlar oldu sadece. Teki bulunamayan çoraplarım oldu. Gidemediğim şehirler oldu. Açılamadığım kadınlar ve kapatamadığım yaralar oldu. Yasa dışı işler yapmadım. Sadece kendi yalnızlığımla kavgalı oldum. Ben iyi şeyler hak ediyorum Freud'cum; beni iyileştirmek zorundasın.

    Bütün bunları düşünürken -daha doğrusu kendimle konuşurken- uyuya kalmışım. Uyandığımda saat 05:30'du. Tekrar yatmak gelmedi içimden. Zaten böyle şeyleri kaçırmayacaksın. Uyanmışsın, gün daha yeni ağarmış, bulunduğun sokak derin bir uykuda, belki bir kaç kumru sesi var sessizliği bölen; bakıyorsun sokağa öylece. Her şey geliyor aklına, daha önce düşünmediğin şeyler. Daha sonra yapacağın şeyler. Hüzünle karışık bir huzur geliyor belki. Belki ben abartıyorum. Belki yakında şair olurum. Kim bilir ?
    ···
   tümünü göster