1. 26.
    0
    80'li yıllardan kalma bir kapı zili vardı. Bunu zile bastıktan sonra anladım. Kapı açıldı. Genç bir bayan çıktı. “Siz Fahrettin Bey olmalısınız,” dedi. “Evet, öyle olmalıyım,” dedim. Kadının yüzünde zorlama bir gülümseme belirdi. Çünkü son derece berbat bir espri yapmıştım. Ayıp olmasın diye güldüğü apaçık ortadaydı. Beni içeriye buyur etti. Bir odaya girdim. “Siz dinlenin, Freud Bey birazdan burada olur,” dedi. Freud Bey... Kulağa biraz garip geliyor.

    Odayı incelemeye başladım. Sırtımı yasladığım duvarda sarışın felaket Marilyn Monroe'nun tam boy resmi vardı. Fotoğrafı değil; resmi. Bir kara kalem çalışmasına benziyordu. Çok başarılıydı. Küçük bir kütüphane vardı odanın içinde. Etrafa yayılmış angiblopediler haricinde düzenli görünüyordu her şey. Sonra kapı açıldı. Orta boylu yaşlı bir adam. Top sakalı vardı. 50 yaşında gösteriyordu ve bir bebek kadar zararsız gözüküyordu. Ayağa kalkmamla beraber elini uzattı.

    “Merhaba, ben Sigmund Freud,” dedi. Gözlük taksaymış birebir benzeyecekmiş.

    “Memnun oldum efendim, bende Fahrettin Meriç.”

    Konuşmamız boyunca dernek hakkında en ufak bir kelime etmedik. Havalar nasıldı? Dolar niye düşüyordu? Hayat ateş pahasıydı. Avrupa birliğine girebilecek miydik? Kaç kere aşık olmuştum... Her şeyi anlatmak istemiyorum. Sıradan bir sohbet gibiydi. Oysa çok şaşırmayı bekliyordum. Sanki bir iş görüşmesine gitmişim ve birazdan bana doldurmam için bir form verecekti. Öyle de oldu. Bir dosya uzattı. Bunu eve gidince okuyun dedi. Sakın yolda okumayın diye de tembihledi. Eve gittim. Her zamanki ritüelimi gerçekleştirip kendime bir kahve yaptım. Koltuğa uzandım ve dosyayı kontrol ettim. ilk sayfada kocaman harflerle MANiFESTOMUZ yazıyordu. ikinci sayfaya geçtim ve okumaya başladım:
    ···
  2. 27.
    0
    “Bizim amacımız, hayatınızı resetlemek değil; yenilemek. Sil baştan bir hayat sürmenizin imkanı yok. Başınıza bir sürü şey geldi; hiç olmamış gibi davranamazsınız. Geçmişinizi her an yanınızda taşıyın; ama ona bir çöp gibi davranın. Hayatı ciddiye almayın. Küçük şeyleri dert etmeyin. Sefalet içinde yaşayan insanları düşünün. Budala olmayın. Sevgilinizden mi ayrıldınız, birileri sizi görmezden mi geliyor, hayranı olduğunuz sanatçının imza gününü mü kaçırdınız?
    Karanlığa Koşanlar Derneği olarak eminiz ki; günlüğü 1 dolara çalışıp tak temizleyen insanlardan daha sefil değilsiniz. intihar mı etmek istiyorsunuz? Durmayın, edin! Dünyanın sizin gibi duyarsız insanlara ihtiyacı yok... ”

    Durdum. Yanlış okumadığıma emin oldum. Tekrar tekrar okudum. Kendimi dışlanmış hissettim. Ama kesinlikle sinirli değildim. Doğruları söylüyor gibiydi. Dosyayı masaya bıraktım. Sonra düşündüm. Galiba çok fazla dert edindim kendime. Çok bencil olduğum kanısına vardım. Freud'u aradım. Her zaman ki gibi yine hemen açtı. Direk konuya girdim.

    “Freud Bey, verdiğiniz yazıyı okudum. Şahaneydi. Olayları daha net görmemi sağladı. Çok teşekkürler.”

    “Rica ederim,” dedi. “Tedavinin ilk aşamasını geçtiniz; tebrikler.”

    “Ama kafama takılan bir konu var,'' dedim. “Yazının sonunda kişiyi intihara teşvik ediyorsunuz. Ya intihar etseydim? N'olurdu?”

    Cevap gelmedi. “Alo,” dedim. “Orada mısınız?”

    “Buradayım,” dedi son nefesini verir gibi. Ve sonra devam etti.

    “Dinleyin beni Fahrettin Bey; büyük bir yanlışlık olmuş. Size yanlışlıkla eski yöneticimiz Don Kişot'un makalesini vermişiz. Yarın tekrar gelin, halledelim şu işi.”

    Kağıda tekrar baktım. Sağ alt köşede Don Kişot yazıyordu.

    “iyi ama,” dedim. “Ben bundan memnunum. Yani böylesi daha doğru. Don Kişot'a nasıl ulaşırım acaba?”

    “Ona ulaşamazsınız,” deyip telefonu suratıma kapattı. Öfkeden çılgına döndüm. Tekrar aradım, meşgule verdi. Daha sonra ki denemelerim de başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi ben ne yapacağım? Kafamda cevaplanması gereken sorular var. Bana yardım edebilecek tek kişi ortalıkta yok. Onu, yani Don Kişot'u bulmam lazım. Komutansız savaşa gidilmez.
    ···
  3. 28.
    0
    Koltuğuma uzanıp makaleye göz atmaya başladım. El yazısıyla yazılmıştı. Sayfaları çevirdikçe daha güzel şeyler gördüm. Çeşitli yazarlardan alıntılar vardı. Bir alıntı okudum, altında Dostoyevski yazıyordu. Kendisi 150 yılı aşkın bir süre önce ölmesine rağmen, şu an ki dünyanın durumunu özetliyordu. Hayranlıkla okudum. Şöyle diyordu Dostoyevski:

    “Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. insanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.”

    Okuduktan sonra Don Kişot denen adamın dünyaya iyilik yaymak için ne kadar çaba sarf ettiğini düşündüm. Acaba niye ayrılmıştı dernekten. Acaba şimdi ne yapıyordu. Bir karara vardım. Bundan sonra bende onun yolundan gidecektim. Ama önce üst komşumun yanına gitmeliyim. Bu sabah beni evine davet etti biliyorsunuz. Gitmezsem eğer ayıp etmiş olurum. Dişlerimi fırçaladım. Yeni bir gömlek giyip yukarıya çıktım. Kapıyı tıklattım. Geç de olsa açtı kapıyı yüzünde bir gülümsemeyle. içeri buyur etti.
    ···
  4. 29.
    0
    “Geldiğiniz iyi oldu,” dedi. “Bende un kurabiyesi yapmıştım. Üstelik çayda var.” Bir kaynanam olsaydı kaynanam seviyormuş derdim. Olmadığı için sadece gülüp geçtim. Sevda'da çayları getirmek için mutfağa geçti. Bende eve şöyle bir göz atayım dedim. Koltuklar yeni alınmışa benziyordu. Ama vitrin kesinlikle ikinci eldi. Evin neredeyse her köşesinde bir süs eşyası vardı. Bilgisayar masası incin gözüküyordu. Üzerinde bir kitap gördüm. incelemek için yanına gittim. Kitabın üzerinde “Cervantes / Don Kişot” yazıyordu. O sırada elinde çay tepsisiyle Sevda geldi. Kitabı elimde gördü.

    “Hoş kitaptır, hiç okudunuz mu?” dedi.

    “Okumadım ama böyle giderse okuyacağım,” dedim yarım bir ağızla.

    “Babam çok severdi bu kitabı,” dedi. “Hatta o kadar severdi ki bunu bütün hayatına yaydı. Arkadaşları ona Don Kişot derdi... ”

    Elimde kitap öylece kaldım. Medusa'nın gözlerine bakmış gibi taş kesildim. Tüylerim evin tavanına bakıyordu. Kalp atışlarım hız limitini aşmıştı. Ayakta kalmak için olağan üstü bir çaba sarf ediyordum. Böyle bir ihtimal var mıydı? Aradığım adam, üst komşumun babası olabilir miydi? Birazdan öğrenecektim...

    “Babanız şu an nerede,” dedim yutkuna yutkuna. Şaşırdı. Başını öne eğdi. “iki mahalle ötede ki mezarlıkta uyuyor,” dedi.

    Alın size ikinci bir şok. Masada duran soğuk suyu bir dikişte bitirdim. O da benim gibi neler olduğunu anlayamıyordu. Yanıma geldi. “Neyiniz var?” dedi. Derin bir nefes aldım.

    “Babanız ne zaman öldü?” dedim.

    “iki sene önce,” dedi. “intihar etti.”
    ···
  5. 30.
    0
    intihar mı etti? insanları hayata geri döndüren adam mı intihar etti. Buna inanmak zor. Ama Sevda'nın da yalan söyleyecek hali yok. Gözlerim kızarmaya başladı. Stresten olacak ki; parmaklarımı piyano çalar gibi sehpanın üzerine vuruyordum.

    “Söyle bana Sevda,” dedim. “Baban neden intihar etti?”

    “Nedenini bende tam olarak bilmiyorum. Babam bu hayatta intihar edecek en son kişiydi. insan hayatına çok değer verirdi. Nerede bir cenaze görse gözleri dolardı. Biraz garip gelecek ama; Karanlığa Koşanlar adında bir dernek vardı. Oraya insanlara yardım etmek amacıyla gönüllü oldu. Daha sonra dernekte bayağı bir yükseldi. Ama babamın cenazesine dernekten hiç kimse katılmadı. Çünkü aralarından birinin kendi canına kıydığı öğrenilirse derneğin itibarına gölge düşerdi. Bu yüzden olayı ört pas ettiler.”

    Sevda'nın pınarlarından iki damla yaş aktı. Yarasını deştiğim için özür diledim. Sonra eve geçmek için müsaade istedim. Kendi evime geldim, ama kendime gelemedim. Bir sigara çıkardım. Kafam öylesine karışık, öylesine incintı ki; sigarayı ters yaktım. Her şey tersine gidiyordu. Düzgün giden tek şey; her şeyin ters gitmesiydi.
    ···
  6. 31.
    0
    Yatağa uzandım ve yaşadıklarımı düşündüm. Bir daha gerek duymadıkça dışarı çıkmamaya yemin ettim. iki gün boyunca başıma gelmesi imkansız olan olaylar silsilesiyle mücadele ettim. Yorgun ve yenik düştüm. Tek istediğim huzurlu bir uykuydu. Yarın sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanmaktı sonra. Sonra güzel şeyler düşlemekti. Hiç yaşamadığım güzel şeyler... Kendi kuyruğunu kovalayan zavallı kediler gibi tekrar başa döndüm. Yine dört duvar arasındayım. Nerede kalmıştık; bazıları eve kısılıp kaldığımı söylüyor.

    **SON**
    bu kadar amk okuyan okumayan benle dertlenen herkese teşekkür ederim beyler... işde benimde hayatımdan geçen 3 5 gün böyleymiş.. notlar sağolsun... yaşatanlar saolsun..! ve herşeye rağmen yine bayram yaklaşıyor..
    ···
  7. 32.
    0
    hayat hikayemiz bile 31 de bitti... kaderin cilvesimi amk lan bu..
    ···
  8. 33.
    +1
    devam et biraderim ben okurum
    ···
  9. 34.
    0
    panpa bu yazdıklarımı bi notdefterimde buldum amk duygulandım lan.. sizle paylaşmak istedim daha çok yazı var.. reserve al burdan devam edecem ben gibleyen yokki..ama olmasada ben yazcam amk içimi döktükce rahatlıyorum
    ···
  10. 35.
    +1
    nooldu gitmedin mi dernege bidaha
    ···
  11. 36.
    0
    yok be panpa gitmedim amk aradılar falan ama don kişot gibi olmaya çalışıyoruz insanları mutlu etmek için uğraşıyorum... adamın cenasine gitmeyen dernekle ne işim olur ..? sence devam etmelimiydim derneğe seninde bi görüşünü alım..?
    ···
  12. 37.
    0
    Bana benziyor yaşam tarzın ama ben bundan memnunum sadece insanları sevmem rahatsız oluyorum
    ···
  13. 38.
    0
    hayat bazen sıkıyor eski günlerimi anımsatıyor bana... ama çok şükür eve kapanan kapı komşusunu tanımayan biri olmaktan çıktım sanırım en azından kapı komşumu tanıyorum...
    ···
  14. 39.
    0
    Bu bir sorun değil
    ···
  15. 40.
    0
    keşke yaşadıklarıma tanık olsaydın... sorun mu değilmi anlamakta güçlük çekmezdin be kardeşim..
    bu arada ismim asılsız yani orda fahrettin meriç falan yazdım... sallama bi isim oldu ama adamın günahını almak istemem öyle bi isim varsa...
    özet: takma isim soyisim kullandım
    ···
  16. 41.
    +1
    Ben onların aynısını yaşıyorum evden hiç çıkmam buna sorun dediğin zaman başlıyor sorun bunu sorun olarak görmezsen bir gib olmuyor
    ···
  17. 42.
    0
    beyse beyler bana müsade... kumruların sesleri çıkmaya başladı... bi sigara ve biraz uyku iyi gelir umarım anılarım depreşti..
    ve bayram yaklaşıyor..!
    ···
  18. 43.
    +1
    Bir de ben komşuları tanımama meselesine sorun değil dedim hikâyenin tamdıbına değil mutlaka buraya yazmadıklarında vardır bir şey diyemeyiz
    ···
  19. 44.
    0
    illaki var be panpa... her taku anlatacak değiliz ya... anlattıklarım ,yazdıklarım bile şu an beynimde çini andıracak kadar kalabalık yaptı amk ama güzel oldu be..az da olsa rahatladım birileri ile paylaştığımı hissettim en azından..
    ···
  20. 45.
    -1
    anannnnnn
    ···