ışıklar içinde yatsın çok büyük koçoğlandı ekrem abi gibiydi ben onların takunu yiyeyim takunu. rip reis.

iki senede bir giriyorum amk sözlüğüne ama ne zaman girsem fedon dinleyesim geliyor bunun bir nedeni olmalı

incide kadın=yok

4 senedir buradayız,var bi bildiğimiz emik suratlılar.

söylemesi ayıp ben de içtim biraz dedim bi bakayım noldu bu TSi ye bu kafayla okudum, sonra kendi yazdıklarımı da okudum-klavyemi gibeym- ulan dedim biraz daha yağdırayım ben şu başlığa fakat?

orada şefine sallamışsın gece gece benim gibik şefimi aklıma getirdin, konsantrasyonum kayboldu amk ya.bu huur evlatlarına unvan vermeyeceksin gibtiğimin muallaklerine, şef ne amk mutfakta mıyız amcıklar ya

olm dile kolay 1 aydır gibişmiyorum, sevgilim olsa neye yarar.

bunu acil bi gibişe yollamak gerek durum fena.

özledim dıbına koduğumun yerini. memleket sonuçta.

diğer muallakler ne yorum yaptı bilmiyorum ama -hiçbir yorumu okumadım, hikayenin sonunu da özellikle sonradan okudum- bence nasıl bin oldum anlatıyorum'un zirvesi son partlardı. finali de epey beğendim.

finali özellikle geç okudum ki, final gecesi yorumları görürüm de etkilenirim diye, ondan. bi de atmosfer falan duygusaldır şimdi o gece, durup dururken şaraba vurmayayım dedim kendimi amk*

tsi, öncelikle teşekkürler. maddi kazancım yok diyorsun bu işten, doğrudur, ancak bence olmalı. buraya yorum yazan yazmayan herkes de bunu kabul eder. şu hikaye de yazılı olarak kitaba basılsa hemen alırım, kitaplığın en üst rafına da yerleştiririm. çünkü olay her ne kadar bir sözlükte başlamış, büyümüş ve bitmiş olsa da bana göre senin yazdığın kısımlardan oluşan 102 sayfanın bir edebi değeri var.

şimdi, hikayenin detayları ya da anlatımın üzerine pek bir şey yazmayacağım, diyeceğimi dedim zaten -amk meleğinin ebesinin dıbına kadar yolu var, yeniden ayrıca belirtmek isterim*- yalnız final partlarına dair iki kelamım var..

hikayenin sonunu ucu açık bitirmen; senden hiç beklemediğim amma velakin şukumu kazanmış bir harekettir, peşinen söyleyeyim. yani hikayenin başından beri çokça klişelere boğuldun, kusura bakma ama herkesin seveceği yazar olmak için zütünü yırttın. sözlüğün beyaz'ı gibisin amk. gerçi yazdıklarının bu kadar tutmasının bir sebebi belki budur; popüler olandan ayrılmayışın, herkesin anlayacağı dilde, genelin beklentisinden şaşmayarak yazmandır, bilemeyeceğim. belki doğru olan da budur ama buna korkaklık da denir; ben çoğu partında sezdim bunu. resmen sosyal medyada paylaşılmalık, özlü söz kıtırlarında boğuldun bazen. isteyerek yapmamışsındır gerçi ama olan bu, neyse..

ama hikayeyi o kadar güzel bağladın ki tüm bu olumsuzluklar uçtu gitti.. nilay'la olan o son diyaloğunuz, ebru'nun sizi görmesi, o yanlış anlaşılma anı ve ilk defa haklıyken, haksız konumda olmak; ironik olarak daha önceki günahlarının ceremesini o an çekme korkusu ve bunları aktarımın, tek kelimeyle muazzamdı; keza başı başına mezuniyet gecesini aktarımın, nilay'ın duygusunu ve senle olan ilişkisini samimice, bu kadar harbici yansıtman falan nefisti yani. belki nilay'ın son olayda ebru'yu nasıl ikna ettiğini anlatmadın ama sonuçta nasıl olduğunu tüm okur biliyordur: yalanlar, yalanlar ve başka yalanlar.. (amk ben de yazarken inceden sana mı öykünüyorum resmen kopyacı gibi hissettim şu an kendimi*)

aynı saikle yazmamıştır elbet ama yeri cennet olası turgut uyar der ki:

'..ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı..'

belki ayşen'le birlikte olabilseydiniz baştan, her şey farklı ilerlerdi, belli mi olur? belki sen böyle olmazdın, belki hayat böyle akmazdı, garip işte ne bileyim. an'a göre yaşıyoruz her şeyi, oysa ki bir 'an', diğerini tutmuyor.. başta ve sonda bile ayrıyız, arasına 'hayat' diyorlar, bir orası meçhul nihayetinde.

gayrısı ne diyeyim, ben de bilmiyorum. teşekkürler lan. işte hepsi o. hepimizi iyi hissettirdin ki bu birisine 'seni seviyorum' demek kadar değerlidir duygumuzda, valla bak. sen de isteyerek ya da istemeden sevdin hepimizi, biz de seni sevdik (neyse, daha fazla muallakleşmeden*)

hepimiz senin hikayenle 'iyi' olduk, belki bir saat, belki de geriye kalan hayatımız boyunca öyle kalacak. bu kolay değil, insanlara etki etmek kolay değil sanıldığı kadar.. şimdi kalbim hikayeyi mutlu sonla bitirmek istiyor, beynim sen ne yapıyorsun amk diyor, bu kadar yalan, kaçış mutluluk getirir mi? ama galiba kalbimi dinleyeceğim bu sefer, hatta şimdi bi sigara yakıp evet diyeyeceğim, evet amk ebru ile tsi belki şu an evlenme planları yapıyorlar? olmaz mı olur. her şey olmasını istediğimiz kadar olur gibik hayatımızda, değil mi?

eyvallah tsi. her satırın, her kelimen için sağolasın.

p.s: amk şimdi okudum yazdıklarımı, seni klişecilikle eleştirip, kendim dibine batmışım amk, harbiden kopyacın oldum bin, poor reyiz yarak yesin*

p.s(2): he bi de, casting olayı için haklı gerekçelerin var, eyvallah anlayabiliyorum da hem finali eleştirenleri eleştirmek hem de casting yapmamak olmuyor. çünkü 'fazla bir şey yazamam, yazdıklarımla da tatmin olmazsınız' diyorsun ama e yarraam sen bi yaz, biz bir hal çaresine bakarız. mesele tatmin olup, olmamak değil (tabi senin için bunu bilemedim tsi, sonuçta o kadar zencili mencili geçmişin var*) mesele o insanların hayatlarını da tıpkı finalde olduğu gibi bizim hayal gücümüze bırakman. çok zor bi şey değil bu, sen de farkındasındır. bırak onlar için de düşünebileceğimiz bir şey olsun. o kadar da bin olma amk*

p.s(3): lan bunu yazsam mı yazmasam mı bilemedim, ama yazmazsam içimde kalacak amk: hepinizi seri eksileyen bin bendim beyler*. kusura bakmayın ama ortam, geyikten goygoydan geçilmiyordu -gerçi bazen sırf muallakliğine de yaptığım oldu*- amk bi ara dedim acaba bunlar bi evde toplanıp batak mı atıyorlar aynı anda, iyice kahve muhabbeti dönüyordu lan?!

demem o ki kusura bakmayın. siz de basın eksimi hak geçmesin, hakkınızı helal edin muallakler.

bu hikaye mutlu sonla biterse ben de bileklerimi dikine keserim.

son binliğinden sonra bitmesin de zaten (evet fotoğraf çekme olayına çok uyuz oldum, giberim ayşen'i onu bunu tüm zamanların en büyük binliğini yapmışsın, kendi nirvanana ulaşmışsın amk) bir de amerikan seyircisi de değiliz ki, bi yerde klişeler bizi bayıyor. tüm hikaye sıradışıydı, finalden bunu beklemek hakkımızdır.

ipucu da verdi muallak 'balo gecesinden alacağım tadı damağımda bırakacak... ' diye ve eminim ki tolga'nın gelemeyişini kastetmiyordu. ayrıca bu 'balo gecesi' muhabbetini bir aydır falan vurguluyor acayip işler dönmüş olabilir.

ayrıca genelin aksine hikayenin bitmesini de olumlu buluyorum,hem tsi hem de bizim açımızdan.

tsi açısından çünkü; adam cidden tıkanmaya başladı yazarken -muhtemelen günlüğün olayın dışına çıkmasından dolayı- çoğu yerde ya toparlayamadı ya da çok gereksizce laçkalaştı anlatım, bazı yerlerde sıkıldım bile yalan değil. ve adamın da bi hayatı var amk sonuçta anlayabiliyorum yani onun için de resmen sorumluluk haline dönüştü bu olay ki, böyle olmasını da planlamamıştır hiç. bize part yetiştirecek diye çok üstünde durmadı anlatımın, detayların vs. diye düşünüyorum.

bizim açımızdan çünkü; merak duygumuz nihayete erecek -olaylar çok sıradışı olduğunu ve tsi'nin de hikaye genelinde işin hakkını verdiğini düşünürsek; sürekli olarak bi dahaki partlarda neler dönecek diye pgibolojimiz bozuldu amk- tsi'ye her hafta 'niye gelmedin lan it' diye küfür yağdırmayacağız ve tabii ki 'güzel şeyler tadında kalmalı prensibinden' ötürü.

hadi bakalım bekliyoruz. sırf bu hikaye için sana şöyle boru gibi bir yazı döşemeyi planlıyorum tsi. boru dediysek, öveceğim hep merak etme *

kuzen ortaklar'da kalıyordu -ki genel olarak fulya mahallesinin en güzel noktası olduğunu düşünüyorum- ve eve hırsız girdi gayet. hatta o taşındıktan sonra taşındığı daireye bi daha girmiş.

fulya'nın ben amk sen o otobüsleri bekleye bekleye sigaraya alışırsın, zaten gibik şişli trafiğinde git git bitmez valla yazarken tiksindim cidden uzak dur fulya'dan.

lan amk ben mecidiyeköyde oturuyorum ortalık bütün gecekondu kaç sefer gecenin 3ünde 4ünde geldim bi gib olmadı (genelde kız arkadaşımla) kuştepe'den gece 2de geçtim bi gib olmadı. neredeyse her gün dolapdere'den taksim'e yürüyorum gündüz-gece yine bi gib olmadı. kağıthane'de kaldım 1 sene gece mecidiyeköy'den yürüyerek dönüyordum otobüs yok diye yine bir gib olmadı (yine kaç kez kız arkadaşımla beraber)

nasıl eğitiliyorsunuz amk bi yer varoşsa -o ne demekse- ya da fakir insanların mahallesiyse illa güvensiz mi demek?

sen bir gibe on tane am istersen olmaz ama.

1000 lirayla o dediğin kriterlerin hiçbirini bulamazsın. metroya yürümek istemiyorsan, parayı biraz arttırıcan pankuş.
yoksa beşiktaş tarafında çok ev var -hepsi gibindirik- onlardan birine yaylanacaksın.ki ona da en ucuz 900 kağıda bulursun ha.

bi de bayır çıkmam diyosun ya ulan zaten fulya dediğin yer komple bayır. anılarım canlandı şimdi amk fulyası.

http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/14151317.asp

@zenginpicoz

bayağı bi kahkaha attırdın bana panpa, ondan ötürü *

'..sokağın güvenli ve otantik havasında kaybolmak çok güzel olmalıydı..'

tsi göz altlarını aldın, kaşların ortasına da çek tam olsun.

@zenginpicoz sen çok kral bi panpamızmışsın, seri halde şukuladım seni*

herkes ifşa oluyorsa ben de tsi nin keranede gibtiği karının pekekentiyim. merhaba muhterem, görmeyeli açılmışsın.

hukukçu arkadaş: 500 lira+yemek ile bir sene staj ondan sonra da 1500 liraya günde 12 saat çalışma+cumartesi yarım gün daha çalışma.

2 senelik yüksekokul mezunu (bölüm o kadar gibkoydu ki ismini bile unuttum) arkadaş: ticaretle uğraşıyor. işe başlar başlamaz 1750 maaş+prim,2 sene sonunda da kendi bayiiliğini devraldı,şu an ayda ortalama 5000 lira gelir.

şimdi övünebilirsin yannanım.

amk herif sürekli 'arkadaşlar..' şeklinde başlayan entryler giriyor basın toplantılarındaki ezik muhabirler gibi hissediyorum kendimi

sor panpa bi sene kaldım o gibik yerde

paraya kıyıp kolye+küpe+çiçek kombosu girdim sabah yaklaşık 6'ya kadar da karşılığını aldım. kadınlar cidden hediye seviyor amk.

her zaman olduğu gibi melekli-şeytanlı son iki partı okumadım.

diğer okurların tercihini bilemem ama ben çıkarımları kendim yapmayı,ruh halini vs. kendim çözümlemeyi daha çok seviyorum. bana göre senin melekli-şeytanlı partların garantici yol. hikayeyi takip edenler mutlaka ne yaşadığımı bilsin istiyorsun. amerikan sineması gibisin amk, illa netice gözümüze sokulacak. biraz da bize bırak bunları. baştan beri burda değerli olan hikayenin kendisi, olaylar vs. diye belki 10 sefer yazdım.biz yaşadıklarının saf halini bilelim de ilk, ondan sonra senin hakkında analiz yaparız.ki zannedersem sen de biraz da bu yüzden bizlerin yorumlarını merak ediyorsun, kendi analizini yeterli bulmuyorsun 3. göz yaşadıklarına nasıl bakıyor bilmek istiyorsun (3. göz deyince de aklıma 5. boyut geldi vay amk türk tv tarihinin en muhteşem yapımı. canım çekti senin hikayenin üstüne şimdi*)

onun dışında 2013'e mükemmel bir giriş yaptın, mizahın da duygusallığın da dozu süper.iki yönü de süper oynuyorsun, bizim gebeş baroni'yi kesersin bu gidişle*

son olarak da ebru hala bi yerlerde mi yoksa bitti gitti mi beni çok büyük çelişkiler içinde bıraktın.ilk 'annesi babasına bişey olmasın, yapacağım benzetmeyi gibeyim' dedin,heh dedim amk insan sadece hala değer verdiği birisi için böyle inayetler diler. şahsen benim gibimde olmazdı -zamanında ne kadar aşık olmuş olsam da,sonuçta 'ona' aşık oluyorsun gerisinden bana ne?bencilim, evet amk- yani o yüzden. sonra da 'iyi mi bitti, kötü mü bitti..' diye bişeyler geveledin birine cevap atarken bi gib anlamadım. neyse.iki bira alıp bu konu hakkında kafa yormak istiyorum tsi. yorumlarım bu kadar, ayrıca yaşattığın duygusallık için de ekstra şuku.

ya amk şuraya ciddi iki satır bişeyler yazacaktım ama vazgeçtim.

beş kafadar ne amk, beş kafadar ne?kral tv altyazısı geçiyor sanki muallak*

3. senenin finalinden sonra ilk kez okudum(bu arada en iyi sezon finalin de 3. seneninkiydi ha.* hakikaten kurgusu da,anlatımı da,görünmez üç nokta yerine niyetinde son partın da mükemmeldi.).

buna rağmen dün gece yazdığın köy hayatı güzellemen bugüne kadar yazdığın en sıkıcı ve en taktan parttı. şeytanlı melekli gibik ergen hezeyanlarını aktardığın partlar da dahil. onlardan bile beterdi amk.her zaman klişe tasvirlere kaçıyordun da orada takunu çıkartmışsın. içerik de çok safça, çok hamdı yani. bana kalsa ben köy hayatının dıbına koyayım affedersin de mesele o yaşamı ne kadar sevip sevmemen değil, anlatımın.neyse.

ebru'yla olan ilişkinizi anlatırken şeytan-melek ekürisini devreye sokmadığın için ayrıca teşekkürler. cidden çok içten anlatıyorsun o kısımları, kendimi kaptırıyorum okurken. hatta diyebilirim ki hikayedeki aksiyonun önüne geçen -mine ile olan flört döneminin anlatımından sonra elbet- yegane kısımlar bunlar oldu benim için.

son olarak ben senin karakterini biraz çözmüşsem,sen bu ebru'dan ne yapar ne eder yine ayrılırsın. illa ki kendin bitirirsin işi demiyorum ama, bitecek noktaya getirecek hareketler senden çıkar en azından.sen çok açık bir flört pekekentisin. daha yavşaman lazım. hele bi rahatla göreceğiz bakalım ebru aşkın tavsayacak mı, tavsamayacak mı?

analiz getirin, eleştirin demişsin de çorbaya tuz atayım dedim.ne derece doğru yazdım bilemiyorum tabii şu an.neticede burda entel görünmeye çalışırken, aslında ekran karşısında ekmek arası helva+bal yiyen bir hayvandan geliyor bu eleştiriler. değerlendirmesen de olur.*

yolla panpa

tamam panpa fenerbahçeliyim ve bu güzel bi geyik.ben de güldüm.

ama bu kadar coşkuyu liseli arkadaşlarınla yapacağın diğer geyiklere sakla. sakin.