aldatılmış bir erkeğin başından geçenler

ceylin işi tamamdı, şimdi sıra ayçın’ı sakinleştirmeye gelmişti. biraz gönlünü okşadıktan ve sakin olması gerektiğini hatırlattıktan sonra ayçın’ın yanından ayrıldım. çok geçmeden sağ pantolon cebimde bir titreme hissettim. ceylin mesaj atmıştı;

seni zor durumda bıraktıysam özür dilerim küçük ayak * diyordu.

önemli değil diye yanıtladım.

öğle arasına kadar mesajlaştık. okulun kapısında ceylin beni bekliyordu.. ayçın’ın izliyor olabileceği ihtimalini düşünerek ceylin'in yanına gitmedim. çok geçmeden ceylin'le yan yana yürüyorduk. sahile gidelim mi küçük ayak dedi. olur dememle birlikte koluma girmişti bile..

üzerimde deri ceket, ceylinin üzerinde ise pembe bir palto vardı. gayet tezat bir bir çift imajı verdiğimizi düşünerek gülümsedim.
farketmiş olmalı ki;

+ne oldu küçük ayak?

-benim üzerimde deri ceket, senin üzerinde pembe bir palto var magazinlere yakalanırsak yılın en rüküş çifti seçiliriz ceylin.

+gülerek; sence bu önemli mi?

-hayır

+o zaman üzerinde durmaya hiç gerek yok başka şeyleri düşün

-anlamadım ceylin?

+(gülümseyerek)yakında anlarsın merak etme

biraz daha hızlı olsan nolur

ceylin'le sahilde banklardan birine oturduk. senden bir şey istiyorum metehan dedi.

+buyur

-yanımda sigara içme ve sigarayı bırak çok içiyorsun bak arada öksürüyorsun üzülüyorum

+peki denerim dedim

bunca zaman geçirdiğim, bir sürü şey paylaştığım ayçın bir kere bile sigarayı bırak demiş miydi? hayır. ceylin gerçekten epey zeki ve ince ruhlu düşünen bir kızdı. aramızda hiç boşluk vardı ve gözlerine baktığımda iri, ela gözlerinin büyüsüne kapıldım.. ceylin'den hoşlanmaya başlamıştım. zaten bir çok erkek peşinden koşmuyor muydu? yaşına rağmen benim okuduğum kitapları okumuyor muydu? güzelliğinde zaten hiç bir ekgiblik yoktu fazlası bile vardı. ceylin anlamsız anlamsız gülüyor, ikimizde susuyorduk. bakışlarımız çok şey anlatıyordu. artık şunu biliyordum ki ceylin’den hoşlanıyordum..

+gözlerin çok güzel ceylin

-(gülümseyerek) sana söylediğim ilk cümle aklına geldi herhalde metehan?

+hayır gerçekten etkilendim

-yaa öylemi ben hiç beğenmiyorum aslında iri iri, senin gibi gözlere sahip olmak için neler vermezdim

sessizlik tekrar gelmişti. kuşlar susmuş sanki bizi dinliyor gibiydi, dalgaların çıkardığı seste ayrı bir hüzün vardı haydi neden duruyorsunuz makus kaderinizi yenin dercesine köpükler saçarak kayalara çarpıyordu. ceylin iyice bana sokulmuş, omzunu başıma yaslamış bir vaziyette manzarayı izlemeye başladık. her güzel anın bir sonu vardır, ceylin birden derse giriş zilini kaçırdığımızı farketti. sahil ile okul arasında 15 dakikalık bir mesafe vardı ve ders başlayalı 10 dakika olmuştu. öğleden sonra sınav olduğu için okula gitmemezlik yapamazdık. derse kabul kağıdı almak için ise imparator'a gitmemiz gerekiyordu...

beyler yoklamaları alalım kimler takipte bakalım?

burdayız panpa da sen kopyala yapıştır yapmıyonmu biraz daha hızlandırsan

takipteyiz amk yeterki hızlı yaz

imparator dengesiz gününde olabilirdi. o yüzden ceylin'i sen konuşma ne dersem onayla suyuna gidecem diye tembihledikten sonra imparator'un odasına girdik. ne var diye sordu.

+hocam ders'e geç kaldıkta kabul kağıdı verir misiniz?

-bak sen geç kalırken banamı sordunuz? birliktemiydiniz yoksa siz?

+evet yemek yedik

-okulda niye yemiyorsunuz?

+gürültüden uzak, sakin bir herde huzurlu bir yemek yiyelim dedik hocam

-bu geç kalmanız için yeterli bir sebep değil

+evet hocam haklısınız geç kalma sebebimiz yolda cüzdanımı düşürmem ve onu arıyor olmamızdı.

imparator inanmadı ama sesini çıkartmadı kabul kağıtlarını doldurduktan sonra çıkış kartlarınızı masanın üstüne bırakın öğlen çıkış izinlerinizi iptal ediyorum dedi. mecburen bıraktık. sınıflara çıkarken ceylin teşekkür edip duruyordu kendini riske attın falan - filan diye. bana son derece normal gelen davranışlar ve konuşma tarzı başkalarına zor bir şey gibi geliyordu. merdivenlerde ceylin birden yanağıma teşekkür öpücüğü kondurdu. kolundan tutarak;

+olmadı şimdi ceylin

-(bozularak) neden?

+bende sana bir teşekkür borçluyum

-ne teşekkürü

+öptüğün için dedim ve sol yanağına bir buse kondurdum.

içimde bir ateşin harlamakta olduğunu farkedebiliyordum..

giberim belanı lan baştan okuması zor geldi iyi aldatmış işte kız klişe bunlar aq ben gidiyom

ayçın ile her şey yolunda gidiyordu ancak bazı şeyler monotonlaşmaya başlamıştı. Ayçın’a şiir yazmıyor, ihtiraslı günlerimi kaybediyor, gittikçe ondan kopuyordum. yavaş yavaş ceylin ön plana gelmeye başlıyordu.. ceylin'le uyuşmayan tek yanımız ideolojilerimizdi. ben aşırı milliyetçi bir fikir yapısına sahiptim, ceylin ise marksisti. ideolojik kimliklerimize hoşgörü ile bakıyor tartışmaya girdiğimiz zaman da seviyeyi kesinlikle düşürmüyorduk. bazen ben ona, bazen o bana hak veriyordu. kısacası ceylin'le konuşmaktan, birlikte olmaktan değişik bir zevk alıyordum.

ayçın’a o kadar kitap vermeme rağmen ben bunları okumam diyerek defalarca hevesimi kırmıştı (kitap okuma alışkanlığı yoktu). ceylin ise ayçın’ın tam zıttıydı aramızda bir kitap kulübü kurmuştuk adeta sürekli değiş-tokuş yapardık. ayçın, güzelliğinin fark edilmesini, sürekli iltifat edilmesini, erkekler arasında dikkat çekmek isterdi. ceylin tam zıttı olarak gösterişi sevmeyen bir yapıyı sahipti, çevresinde ki erkekleri tersler, gereksiz iltifatlara kızardı.

kısaca o dönem ayçın ile ceylin arasında git geller yaşıyordum... ceylin, fotoğrafçılığa meraklı olduğumu daha önce makinemi çaldırdığımı bir yerlerden duymuş olmalıydı. bir gün ansızın;

+hafta sonu doğa fotoğrafı çekmeye gideceğim, tek gitmek istemiyorum sende gelmek ister misin diye sordu.

-nereye gideceğini sorduğumda aldığım cevap ister istemez heyecanlanmama neden olmuştu.

tarif ettiği yer şehirden uzak, hele o aylarda avcılar dışında kimsenin dolaşmayacağı bir mevkiydi...

takipteyiz panpa

cumartesi günleri ayçın ile buluşma günümüzdü. ceylin'de cumartesi günü gidelim diyordu. aynı anda ikisiyle vakit geçiremeyeceğime göre birisini ekmem gerekiyordu.. bütün gece boyunca düşündüm bir karar veremedim. ertesi gün okulda ceylin cevap beklercesine gözlerimin içine bakıyordu, bana olan davranışlarının tutumunu vereceğim cevaba göre belirleyeceğini sezinler gibiydim. tenefüslerde ayçın’ın yanından ayrılmadım içimden ne olur aklımı yine başımdan alsın hafta sonu bu kızı ekmiyeyim diyordum ama hala bir ceset gibi davranmaya devam ediyor, sorularıma kısa cevaplar veriyor, melankolik konuşmalara giriyor kısaca içimi karartıyordu.

son ders gibindirik bir ders olduğu için (rehberlik) biraz geç gitmeye karar vermiştim (hocamız anlayışlı olduğu için sesini çıkartmazdı). öğretmenler zilinin çalmasından 5 dakika sonra merdivenlerden çıkarken gözüme ceylin takıldı.. üzerinde okulun eşofmanları ve elinde ip benzeri bir şey vardı. anlaşılan beden dersine iniyordu.

metehan diye seslendi, kendimi o an yasak meyvayı yiyen adem gibi hissettim vücuduma bir titreme gelmişti. eliyle gel işareti yapıyordu. aramızda 2 basamak kala ipi bir kemend gibi kullanarak kafamın arkasından geçirdi (iki ucunuda tutuyordu) ve yavaş yavaş yaklaşmaya başladı..

panpa hızlı kopyala yapıştır bak gibecem takibi bırakacam şimdi. dakikada 1000 kelimelik yapıştır şuraya

damarlarımda adrenalinin dolaştığını kalp atışlarımdan hissedebiliyordum. neredeyse burun burunaydık. ortalıkta kimse yoktu ama o vaziyette yakalanırsak gibi tutacağımız garantiydi. gözlerim ceylin'e kitlenmişti, vücudunu da yakınlaştırmaya başlamıştı yavaş yavaş hissetmeye başladım. aramızda 4-5 cm ya var ya yoktu. parfümünün kokusu beni egzotik diyarlara sürüklüyordu.

+hafta sonu beni tek bırakmayacaksın değil mi?

-bı bırakmayacağım ceylin (heyecan had safhadaydı)

dudağıma ıslak bir öpücük kondurduktan sonra,

+çok sevindim gerçekten benim gitmem gerek görüşürüz diyerek aşağı doğru gitmeye başladı.

bütün bunlar olurken erkekler tuvaletinden aynı meçhul şahıs yine bizi izliyordu ben o zamanlar izlendiğimin farkında değildim. kendime çeki düzen vermek adına tuvalete uğrasaydım bugün olaylar bambaşka bir şekilde gelişiyor olabilirdi...

ceylin’in bilerek dudaklarımda bıraktığı ıslaklığı emdikten sonra, sınıfa doğru ilerlerken ayçın’a mesaj attım. çıkışta buluşalım!

junior kontrolden çıkmıştı yaklaşık bir aydır sex yapmadığım için otuz birle durulacak gibi de değildi. sınıfa girdiğimde sıraya oturana kadar yaptığım cambazlıklar komedi gibiydi, kızlara pişti olmamak için çevremde döne döne ilerlemiştim sınıfın içinde. tabi onlar bu davranışlarımı aşık olmamdan kaynaklanan aptallığa yoruyorlardı

çıkışta ayçın’la buluştuk meçhule doğru yürümeye başladık tekrar, dudaklarına muhtemelen yine meşhur vişneli parlatıcısından sürmüştü. kıp kırmızıydı ve benim o an aklımda olan tek bir şey vardı junioru rahatlatmak. el ele vaziyette yürürken ayçın;

+yine suskunsun metehan diyerek sitem etti

-o güzel ağzını fazla yorma hayatım son günlerde biraz monoton takıldık sanırım ilişkimize renk gelsin istiyorum diyerek cebimden daha önce yazmış olduğum bir şiiri ayçın’a uzattım. aşırı derece de beğenmiş gibiydi birden sarıldı tam öpecekti ki açık alanda, üniformalarla olduğumuzu farkedince geri çekildi. biraz sabret diyerek, ayçın’ı yağmurlu havalarda sigara içtiğim metruk bir eve zütürdüm..

üzerinde okul üniforması olması beni daha çok tahrik ediyordu o an ayçın gözüme bir ciks objesi olarak gözüküyordu. nispeten temiz bir yere geçtikten sonra ne oluyor demesine kalmadan direk dudaklarına yapıştım. Ayçın’ın da epey dolu olduğu belliydi oldukça iyi karşılıklar vermesine rağmen bir süre sonra öpüşmekten yorularak dur biraz dinlenelim dedi. ben boş durmak istemediğim için gömleğinin düğmelerini açarak göğüslerini yalamaya başladım, çok geçmeden ayçın’ın inleme seslerini işitiyordum. artık kontrolden çıkmıştım yakalanmak umrumda değildi o an tek düşüncem rahatlamaktı. pantolonu ve boxerı indirmiş ayçın’a bakıyordum görevini anlamış olacak ki junior'u eliyle kavramaya ve sıkmaya başladı. ağzına aldığında zevkten gözlerimi kapatmıştım. duygusal değil fiziksel yaşamak istiyordum 2 dakika geçmeden ilk postanın gelmekte olduğunu hissettim geliyorum ayçın biraz daha gayret diye uyarıda bulunduktan sonra ayçın ritmini hızlandırdı, tıslarken ayçın ağzını çıkararak, kenara çekilmeye çalıştı ama bir kaç damlanın saçına gelmesine engel olamadı. bu manzara karşısında epey bir güldüm.

yine ağzına alıp devam edecekti ki dur dedim ellerini duvara dayadıktan sonra eteğini sıyırdım tatmin olmasını sağlayıp bir sigara yaktım. junior, ayçın’ın kalçaları arasında kaybolmuştu bile.. şekilden, şekile girdik. Ayçın’ın bir daha öyle bağırdığını hatırlamıyorum, hatta bir ara ağlayacak gibi oldu çok zorlamıştım ve bundan garip bir haz alıyordum tam dört posta geldim.. işte bu çok güzeldi hayatım dedi.

ayçın yorgun ben huzurlu bir şekilde giyinmeye başladık, evine bıraktıktan sonra eve gidip duşumu aldım ve uzandım

sabah oldukça zorlanarak uyandım. telefonuma baktığımda ayçın ve ceylin'den mesaj bombardımanı yediğimi farkettim. ikisine de klagib cevapları verip başımdan savdıktan sonra okula gittim. dikkatimi çeken şey ayçın’ın epey yıpranmış olmasıydı, yüzü sararmış gibiydi, gözlerini zorlukla açık tutuyor esneyerek benimde uykumu getiriyordu. bu halimizi ve hasta olduğumu bahane ederek ertesi günkü buluşmayı (cumartesi) pazar gününe erteleyelim teklifini yaptım. itiraz etmeden kabul etti. bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim..

ayçın ile ceylin arasında git-gel yapmaktan kafam gibilmişti. dersleri de iyice boşlamıştım, sigara-alkol ikilsini talha ve fatih'in yerine hayatıma oturtmuştum. o akşam ceylin mesaj attı kısaca; yarın sabah 10:00 da hazır ol diyordu. küfrede küfrede erkenden yattım, sabah uyandığımda yerde beyaz bir kar tabakası vardı...

hele şükür panpa az daha hızlı olmaya başladın aynen devam

dıbına koyim bu ne çingen çalsın kürt oynasına dönmüş. kendim anlatıyorum kendim okuyorum. takipçileri görelim 5 takipçiyi görene kadar ara veriyorum

burdayız amk dinliyoz

dıbına koycam ha ne sayım alıp duruon dınlıyoruz amk