/i/Yardım

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1 -4
    şaşırtmayabilir de...

    Anlatacağım şeyler... Hepsi ülkemizde ve çevresinde yaşanan, medyadan ve toplumdan olabildiğince saklanmaya çalışan, bir çoğunuzun burada gündelik konuştuğu ve komplo teorisi olduğunu düşündüğünüz şeylerden ibaret.

    Peki benim yazacaklarımın farkı ne?

    Neden burada vakitinizi harcayasınız?

    Belki inanmayabilirsiniz ama burada yazacağım şeylerin hepsi yaşanmış olaylar ve birçoğunuzun yazdığı komplo teoriler ile örtüşeceğini düşünüyorum.

    Peki en önemlisi, bunları neden yazıyorum?

    Artık uyanmanın vakti geldi.

    "temps de se lever!"
    ···
  2. 2.
    0
    yıl 1990,

    Dünya ve özellikle afrika birçok hastalıktan neredeyse sonun eşiğine gelmiş fakat ülkelerin el ele verip medyaya verdiği emirler doğrultusunda hiçkimse birşeyden haberdar değildi. insanların arasında konuşulan en büyük şey Sovyetlerin yaptığı şeyler ile beraber Gary Kasparovun hiçbirşey yokmuş gibi Anatoli Karpovu yenmesiydi.

    Benim yaşım o sıralar 15 den fazla değildi, 14ümü yeni bitirmiş, zengin bir ailenin çocuğuydum. Ailem yurt dışında çok önemli bir şirket ağının içerisinde tedarikçi rolü oynayan bir şirketin sahibiydi. Aldığım eğitim ve takip etmek zorunda olduğum görgü kurallarının haddi hesabı yoktu. Annemin söylediği kadarıyla, yaşımı gösteren bir çocuk değildim, annem bana hep "çocuğun vücudundaki adam" derdi.

    Babam ile aram çok iyiydi, bana varisi gözüyle bakıyordu, küçük olmama rağmen beni bazen toplantılara ve işler ile alakalı olan önemli şeyleri görmem amacıyla beni bazen şirkete getirirdi. Şirkette babamın odasının içerisindeki bir kapı dışında giremediğim yer yoktu, beni her gören sanki babamın kendisi dolaşıyormuş gibi hareketlerini hemen düzeltir, direk işlerinin başına dönerlerdi. Tabi buda benim hoşuma giderdi... Ne kadar yaşımdan büyük hareket ettiğim söylensede insanların bana onlardan üstünmüşüm gibi davranması hoşuma giderdi.
    ···
  3. 3.
    0
    Kapının ardında herzaman ne olduğunu merak ederdim, ne zaman açmaya çalışsam daha kulpu çevirmeden babam beni çağırır aklımı dağıtmak için elime birşeyler tutuşturur, "al resim çiz" yada "daktiloyla oyna" derdi. Ne kadar babamın dediğini yapmak zorunda olsamda içeride ne olduğunu her zaman merak ettim.

    Hiç unutmam, annemin söylediğine göre önemli şeyler birden fazla kilidin arkasında saklanırdı ve o kapının 3 farklı anahtar girişi vardı, içerideki şeyin çok önemli olduğunu biliyordum ve bildiğim içinde merakım gittikçe artıyordu.

    Peki bu merakın sonucunda ne yapabilirdim? Kapıyı açmam gereken anahtarları bulup kapıyı açardım tabikide... Ve yaptımda

    Aylardan Mayıstı, babam ofisinden çıkmış beni tek başıma odada bırakmıştı. Beni alamadığı, o sayılı 'çok önemli' toplantılarından birisine gitmişti, fırsat bu fırsat diyip çekmeceleri karıştırmaya anahtarları aramaya başlamıştım. Elime o kapının anahtarı dışında herşeyin anahtarı geçmişti, babamın özel dosylaarının olduğu dolabından tut paralarını sakladığı masanın altındaki gizli kasaya kadar herşeyin anahtarı vardı, ama bir türlü o kapının anahtarı yoktu.
    ···
  4. 4.
    0
    daha sonra sadece masanın üzerindeki tahta kutuları kurcalamaya başladım ve garip bir anahtar buldum. Anahtar elimin içine sığan bir büyüklükte, çok eski, yeni ahtarlarla uzaktan yakından alakası olmayan garip bir anahtardı, tutma yeri S şeklindeydi ve elin içine bakan tarafı çok sivriydi. Anahtardan çok silah gibi gelmişti gözüme.

    Hemen kapıya koşup alt taraftaki anahtar boşluğuna anahtarı soktum, anahtar içeriye girdi ve sonuna ulaştığımda "tıkırt" diye bir ses duydum. Anahtarı geri çektiğimde anahtar gelmiyordu, sıkışmıştı. Sağa sola hızlı bir şekilde çevirmeye başladım, her çevirdiğimde kapının farklı tarafından tuhaf bir ses geliyordu, anahtarı orada bırakırsam babdıbına anlayacağından dahada paniklemiştim ve çekerek sağa sola oynatmaya devam ettim. Sonunda "çılank" diye bir ses eşliğinde anahtar boşluğundan çıktı, bende uyguladığım güçten dolayı yere düştüm.

    Kapının alt tarafı görülebilir bir şekilde önceden orada olmayan bir boşluk bırakmıştı. Yani kapı açılıyordu, aynı şeyi ortadaki boşlukta denedim, fakat anahtar girmedi, sağa çevirip denedim, sola çevirip denedim enson baş aşağı denediğimde içeriye girdi, busefer yine aynı şekilde sağa sola çevirmeye başladım, kapının yine farklı yerlerinden garip sesler gelmeye başladı. Anahtarı çıkarttığım zaman bir fark yoktu, hemen üste geçtim, üst tarafa aynı şeyi yaptım, bu sefer üst tarafta bir boşluk oluşmuştu.

    Elimi kapının kulbuna uzatıp açmaya çalıştım
    ···
  5. 5.
    0
    ve tabi kapı açılmadı.

    Çok garipti, bütün kilitleri açmıştım, ama öylemiydi gerçekten? üst tarafta boşluk vardı, alt taraftada boşluk vardı, buna dayalı olarak kapının zaten kendiliğinden açılması gerekiyordu.

    anahtarı tekrar ortaya soktum ve açmaya çalıştım, haklıydım, kapıdan gayet sesli bir "dank" sesi geldi ve kendiliğinden kapı geri çekilip aralandı.

    Çıkan sesten çok korkmuştum, babamın sektreteri hemen kapıyı açıp içeriye girdi "iyimisiniz, küçük bey?" dedi hemen endişeli bir şekilde, korkudan birşey söyleyemedim, kapının yanında duruyordum, kapı biraz aralıktı ama olduğu taraftan görmüyordu. Yavaşça kafamı salladım, "birşey olursa bana haber ver." dedi, bir süre gülüştükten sonra kapıyı kapatıp gitti.

    Kalbim çok hızlı atıyordu, kapı açılmıştı, babam her an burada olabilirdi, çünkü bu "çok önemli" toplantıları bazen kısa sürüyor bazen iste çok uzun sürüyordu, anlayacağınız belli bir vakti yoktu. Heyecanım git gide artmaya başlamıştı, kalbim ağızımdaymış gibi dilimin altı zonkluyordu sanki.

    Kapıyı yavaşça açtım, içeriye giren ışık ile beraber kapının kısa bir hole açıldığını gördüm.
    ···
  6. 6.
    0
    içeriye korkar adımlarla parmaklarımın ucunda girdim, yer siyah mermerdi, duvarlar ise kırmızı ve beyaz tonlarıyla boyanmıştı, duvara dokunduğum zaman normal bir duvar olmadığını kumaş gibi birşeyin üzerine yapıştırıldığını hissettim, ses çıkarmamaya çalışıyordum, içeride birisinin olacağından korkuyordum, içeriye girer girmez birden bire ışıklar yanmaya başladı ve kapı kendini kapattı. Kapıdan çok sesli olmayan "klank" sesi geldi, hemen kapıya koşup açmaya çalıştım fakat kapı açılmıyordu, kapıya vurmaya başladım, fakat gariptir kapıdan ses bile çıkmıyordu okadar sert ve sağlamdıki kapı oynamıyordu bile.

    Etrafa baktım, birbirinden uzak 3 kapı vardı, birtanesinin altından holdeki gibi olmayan, beyaz bir ışık geliyordu, belki orada çıkış vardır diye o kapıya doğru ilerlemeye başladım.

    Artık herşey meraktan çok hayatta kalma meselsine dönmüştü, küçük aklımla babamın benim orada olduğumu anlayamayacağını düşünüp beni orada unutacağı düşüncesi beni çok korkutmuştu. Diğer kapılardada neler olduğunu merak ediyordum fakat şimdi önemli olan oradan çıkmaktı.

    Beyaz ışığın geldiği kapıya ilerleyip kapının kulbuna yavaşça dokundum, kulp çok soğuktu, ama oda gerçekten sıcaktı, hatta anoarmal bir sıcaklıktı çünkü hiçbir şekilde etrafta petek yada ısının çıkabileceği birşey yoktu. Kapının kulbunu yavaşça aşağıya indiridm ve odanın kapısını açtım
    ···
  7. 7.
    0
    içerisi bembeyaz, ameliyathaneye benzer biryerdi, oda kocamandı, aşağıya doğru 9 basamak inilebiliyordu, merkez dışında her 3 basamakta bir oturakların olduğu sıralar vardı.

    Etraf çok temizdi, merkezde ikitane cam kapılı dolaplar varıd içlerinde ise görebildiğim kadarı ile birkaç tane şiişe ve birçok kitap vardı. Etrafta başka bir çıkış göremiyordum ama merkezde sol tarafa doğru başka bir kapının olduğunu fark ettim, yavaşça aşağıya indim.

    Basamaklar tahtaydı, her adım atışımda odada ses yankılanıyordu ve benim kalbim ağızımdan çıkacakmış gibi oluyordu. Sonunda iki dolabın yanına geldim, kapıya ilerlemeden önce içine baktım, birinde ingilizce ve diğerinde ise fransızca olduğunu bildiğim yazılar yazan kitaplar vardı ingilizce olan kitapta "1985 - 1986 sonuçları" yazıyordu, fransızca olanda ne yazdığını bilmiyordum ama ondada 1985 ve 1986 tarihleri mevcuttu.

    Dolabın kapısını açmaya çalıştım fakat açamadım, kapı kilitlyidi, ceplerime baktım, ceplerimde birsürü anahtar vardı, belki birisi açar diye herbirini denemeye başladım ama hiçbirisi dolabı açamadı. Bir sonraki dolabın içerisine baktığımda isimini hala hatırlayamadığım fakat gayet uzun isimleri olan sıvılarla dolu şişeler vardı.
    ···
  8. 8.
    0
    kapıya doğru ilerledim, aşağıya doğru inen basamaklar vardı, basamaklardan inmeden önce etrafa tekrar baktım, etraf çok huzurluydu, duvarların kenarında şamdanlar vardı, elimde olsaydı buraya her zaman gelirdim...

    Kapıyı açtım ve içeriye girdim, içeriye girdiğim zaman yine ışıklar kendi kendine yandı, kendimi kocaman bir kütüphaneye benzer biryerin içerisinde buldum, adını hala görmediğim kitaplar, farklı farklı dillerde yazılmış başlığı olan defterler vardı, çıkış yolunu aramaktan çok içlerindeki bilgilere olan açlığım korkumu yenmiş beni bir sonraki kitaba yöneltip duruyordu.

    Bu tabi uzun sürmedi, herbirini kurcalamaya başlamıştım ama birden birde "TAK!" diye bir ses duydum. Ses ile irkildim, ses içeriye giridğim kapının olduğu yerden gelmişti, tepemden "dum dum dum" diye ayak sesleri duymaya başladım. Şimdi hiç olmadığı kadar korkmaya başlamıştım, biris ibenim burada olduğumu öğrenmişti, ve ayak seslerine bakılırsa bir kişiden fazlaydı.
    ···
  9. 9.
    0
    ayak seslerinin bir çoğu belli noktalarda durdu, birtanesi merkeze gidene kadar devam etti. Merkeze geldikten sonra o sert topukların mermere vurduğu zaman çıkan "clank clank" sesleri sanki kütüphanenin içerisinde birisi yürüyormuş gibi geliyordu.

    Hemen etrafa bakındım, saklnamam gerekiyordu, büyük ihtimal o seslerin sahibi buraya geliyordu. Aklıma indiğim basamakların altındaki boşluk geldi, küçük biryer vardı ama bende sığamayacak kadar büyük değildim. Hemen altına girdim ama ışıklar hala sönmüyordu, gittikçe korkmaya başlamıştım, burada olduğumu anlayacaklardı. Ve birden bire o garip hissi duydum

    sanki biris boynumda parmaklarını hafifçe gezdirir gibi sürdü sanki, tüylerim diken diken oldu ve ardından babamın o tok ve kalın sesini hiç duymadığım kadar gür bir şekilde duydum. Ses okadar gürdüki, sanki yanımda konuşuyormuş gibi hissediyordum.

    "Hoş geldiniz kardeşlerim! Gerçek, kan ve Aydınlık yanımızda olsun!"
    ···
  10. 10.
    0
    Olduğum yere mıhlanmış gibi hissettim, babamın yanına koşup beni oradan zütürmesini isteyebilirdim, ama içimden bir ses olduğum yerde kalmamı söylüyordu.

    "Bugün kan kardeşimiz bize güneyde gerçekleşen şeyler hakkında bilgi vermeye geldi." dedi babam, sözlerinin ardından alkış sesleri duymaya başladım. "Lütfen kardeşim, lütfen." dedi tekrar, yukarıdan ayak sesleri geldi, merkeze varıp aynı şekilde mermere vuran ayak seslerini duyana kadar basamaklardan aşağıya ilerledi. Ve sesin sahibi konuşmaya başladı.

    "Günümüz berrak ve aydınlık olsun kardeşlerim. Kanımız diri ve gerçek yanımızdan ayrılmasın." aynı ağızdan söylenenleri bütün oda tekrarladı. Öyle bir ses geliyorduki sanki, oluşturduğu ahenk şaşırtıcı derecede güzeldi ama bir okadar ürkütücüydü, çünkü sanki yukarıda bir ordu varmış gibi geliyordu ses.

    "Bildiğiniz üzere, planlarımızın gerçekleşmesine çok kısa bir süre kaldı." bir süre bekledi sesin sahibi ve devam etti. "isteklerimizi gerçekleştirmek için çok küçük şeyler yapmamız gerekiyor kardeşlerim, artık okadar yakınızki galibiyetin kokusunu alır gibiyim." odadan alkışlar yükseldi "Afrikadaki insanlar hastalıktan kırılıyor.

    "Hatta duyduğum kadarıyla okadar yakınız ki, beklenmedik bir gelişme bizim alehimize olacak gibi... " ses bir süre daha bekledi ve konuşmaya başladı "Mandela halkları dolaşmak adına bir tura başlayacak ve bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz, umut!" sesi sona doğru gittikçe gürleşti "insanlara doğruyu göstermemize az kaldı ve işte bu beklenmedik lütuf afrikada yapmaya çalıştığımız şey için gerçekten olumlu bir etki gösterecek."
    ···
  11. 11.
    0
    "Birkaç gün içerisinde ise televizyonlarda özel bir yayın başlayacak. Yayındaki açıklıktan yararlanarak bütün kanal sinyallerini kullanarak kısa sürelide olsa insanlara mesajımızı verebileceğimize inanıyoruz." odadakiler tekrar alkışlamaya başladı "ve bildiğiniz gibi, emin sayesinde radyo kanalarrı zaten elimizde." alkışlar devam etti "Avrupadaki kardeşlerimiz tam olarak konuşlandıklarını ve her an bizimle beraber planı yürürlüğe sokabileceklerini rapor ettiler, anlayacağınız rtık uyanma vaktidir kardeşlerim, evinize gidin ve yeni dünya için hazırlanın!"

    son sözleri kulağımda çınladı "yeni dünya için hazırlanın"

    bütün herkes ayağa kalktı ve merkeze doğru gitmeye başladı, ayak seslerinin hepsi merkezde buluşana kadar tavandan aşırı derecede sesli gürültü geldi. Gürültü kesildikten sonra yavaşça kapıya ilerledim ve araladım, babamı gördüm, yanında hep evimize gelen ve babamla akşam saatlerine kadar ev-ofisinde oturduğu Ragıp amca ile Hakan abi duruyordu. Sesler gittikçe çoğalmaya başlamıştı ta ki konuşma gürültüsünü kendi sesiyle boğan patırtı sesine kadar.
    ···
  12. 12.
    0
    "sizde kimsiniz!" diye bağırdı ragıp abi, ardından babam "saklanın!" diye bağırdı, yukarıdan silah sesleri patlamaya başladı, yere sert birşekilde düşen cisimlerin tavanda çıkarttığı o güçlü ses ile beraber karşılıklı ateşlenen silahların çıkarttığı sesler kütüphanede yankılanıyordu resmen.

    Kütüphanenin içerisine iki bayan ile beraber babam girdi, arkada hakan abi vardı "ragıp nerde!" diye bağırdı babam, gözümün önünde duruyordu yanına gitmem lazımdı ama ayaklarım bir türlü hareket etmiyordu "yukarıda kaldı." dedi hakan abi "burdan çıkmamız lazım" dedi babam olduğum tarafa doğru gelirken.

    Gözlerim gittikçe büyümeye başladı, babam bana doğru geliyordu, beni koruya bilirdi, hafiften ayaklandım, babam beni fark etti ama işte o an birden yukarıdaki kapı açıldı ve ard arda 5 el ateş edildi.

    Birisi babamın karnına diğerleri ise arkada kaçamya çalışan bayanlara ve hakan abiye. Hepsi bir anda yere düştü. Babam dizlerinin üzerine düştü bana anlamlı anlamlı bakıyordu, ne olduğunu anlayamıyordum, göğüsünden kan akmaya başlamıştı, eliyle göğüsüne dokundu ve sonra elindeki kana baktı, tekrar yukarıya baktığında omuzuna birkez daha ateş edildi ve babam yere yığıldı.
    ···
  13. 13.
    0
    basamaklardan aşağıya doğru, kütüpahanein içine birisi yavaş adımlala inmeye başladı, üzerinde siyaha yakın olan gri pardesü giyen bir adam babamın yanına gitti. Babam olduğu yerde çırpınıyor gibiydi, öksürüyordu. ağızından kan çıkıyordu, adam yanına gelene kadar hep benim olduğum tarafa baktı ama adam yanına geldikten sonra gözü ona dikildi "s-sen" dedi öksürükler içerisinde "evet, ben." dedi sesin sahibi gayet soğuk bir şekilde "Ne olacağını zannediyordunuz, size izin mi verecektik?" dedi dalga geçer bir ton ile, "bizi o 'aydınlığınız' ile ışıldatıp 'gerçeği' herkes anlatacakmıydınız?" adam gülmeye başladı "bak o taptığınız kanın içerisinde boğuluyorsun şu an." dedi babamın karnına vurulduğu yere hızlı bir tekme atmadan önce.

    Babam tekmelendiğinde neredeyse hiç ses çıkartmadı, sadece cenin pozisyonuna geçer gibi oldu "haline bak... Oysaki bizimle kalsaydın birçok şey başarabilirdin." dedi adam babama doğru yavaş yavaş eğilirken "Ama sen yanlış yolu seçtin... O saçma 'aydınlığın' peşinden koştun." babamın kafasına doğru elindeki silahı dayadı "ama unutma, sis ve gölge herzaman ışığı yutar. Siz olsanızda olmasanızda, biz her zaman burada olucaz."

    Tam tetiği çekiyorduki kapı hızla açıldı "Efendim, hepsi öldü.", "hepsi?" dedi adam yavaşça ayağa kalkıp benim olduğumu tarafa yavaşça dönerken "Buradaki yaşıyor.", "Özür dilerim efendim, onun dışındaki herkes öldü." diye kendini düzeltti konuşan ses. Adam bir adım daha ileriye atı, yüzünün sadece bir tarafı gözüküyordu, babama döndü "şanslısın" dedi "seni taptığın şeylerle yalnız bırakıyorum, kutsal kanında boğul." dedi ve yere tükürdü, ardından sakin bir şekilde basamaklarda yukarıya çıktı.
    ···
  14. 14.
    0
    Kapı kapandıktan ve bütün ayak seslerinin merkezden uzaklaştığından emin olduktan sonra hala bana bakan babamın yanına koştum, "Asi" dedi yanına geldiğim zaman, zar zor bir şekilde güldü "Asi, gel oğlum." dedi sol eliyle bana dokunmaya çalışırken "baba" diyebildim sadece güçlükle "Baba söyle napayım", "şşşşş" şeklinde bir ses çıkarttı zar zor bir şekilde ve sağ işaret parmağıyla saklandığım yere işaret etti.

    "oraya... oraya git.", "baba seni bırakmicam!", ağızından bir miktar kan geldi "oraya git." dedi zar zor bir şekilde, nefes alışı zorlaşıyordu "Orada-oradaki kita-" durdu üzerime kan öksürdü. "Oradaki kitap." dedi çok zor bir şekilde "git." dedi, babamın elini sıkı bir şekilde kavradım "hayır baba.", "ışığı- ışığı bul." dedi tekrar kitabı işaret ederken "gölgeyi yok et."

    Gözlerini yavaşça kapatmaya başladı, anında babamı sarsmaya başladım "BABA HAYIR!", hemen gözlerini açtı "kitap?" dedi soran bir tavır ile, hemen koşup basamakların altında bahsettiği kitabı aramaya başladım ve öbürlerine kıyasla gayet yeni görünen hiç yıpranmamış bir kitaba ulaştım. Kitabı hiç açmadan babamın yanına koştum, yerde resmen kayıp babamın yanına kendimi konuşlandırdım.

    "Kitabı getirdim baba."
    ···
  15. 15.
    0
    ama babamın gözleri kapalıydı, "baba?" dedim kırık bir ses ile, cevap gelmedi, "baba?" diye tekrarladım birkez daha, yine cevap gelmedi, "BABA?!" diye bağırdım son kez kitabı yana fırlatıp göğüsünü sarsarak. Babamın gözleri kapalıydı, fakat dudakları oynadı "oku", derin bir nefes aldı "beni onu-" ve hiç hoş olmayan bir ses çıkarttı... Akciğerindeki bütün havayı dışarıya verdi.

    Evet çocuktum, fakat bunun ne demek olduğunu biliyordum. orada durup ona öylece baktım, ağlamak istiyordum, fakat ağalayamıyordum, donmuş bir şekilde olduğum yerde hiç hareket etmeden beni koruyup büyütmüş adamın cansız bedenine bakıyordum sadece...

    Ellerime baktım, onun kanı vardı, yere ve sonra kitaba baktım, sonra tekrar ellerime. Gitmişti.

    Tavandan tekrar ayak sesleri duymaya başladım, ses hızlıca merkeze doğru ilerliyordu, kitabı aldığım gibi hemen tekrar basamaklarına altına koştum, daha içeriye girmeden yukarıdaki kapı açıldı, ve birisi aşağıya doğru koşar adımla inmeye başladı. Ne mutludur ki daha aşağıya ulaşmadan, yada görüş alanına girmeden herşeyi izlediğim yere dönmüştüm.
    ···
  16. 16.
    0
    Aşağıya geldiği zaman bu kişinin diğer adam olmadığını fark ettim, bunun üzeirnde pardesü değil bordo rengi bir takım elbise vardı, fakat takımın kırmızısı okadar koyuyuduku neredeyse kan rengi denebilecek gibiydi. Yavaşça babamın yanına yaklaştı, odadaki diğer vücutlara baktı, sonra yavaşça dizlerinin üzerine çötkü. Babamın kanından oluşmuş olacan o küçük göletçiğe sol işaret ve orta parmağıyla dokundu ve kendine çevirerek parmağına bulaşmış kanı seyretti.

    "Kendi kanında" dedi sakin bir şekilde "Ve kendi evinde... " diye devam etti. Etrafa bakınmaya başladı.

    Kalbim gittkçe hızlı atmaya başlamıştı, etrafa arar gözlerle bakıyordu, olduğum tarafa baktı, bakmasıyla beraber panik yapıp bulunan gölgenin içerisinde saklanmak için hamle ettiğimde birşeye çarptım ve çarğtığım şey büyük birpatırtı çıkarttı. Adam hemen elini beline koyup ayağa kalktı, olduğum tarafa dönüktü "Kim var orada?!" diye bağırdı, hiçbirşey söylemedim, "dışarıyta çık yoksa bulunduğun yer mezarın olacak!" diye bağırdı ben cevap vermeyince.

    ilk önce kitabı tutan elimi dışaıya doğru uzattım ve sonra gölgelerden bir adım atarak dışarı çıktım. Adam elini yavaşça belinden çekip bana şaşırmış, inanmayan gözlerle bakmaya başaldı, yüzündeki ifade mutlu bir şaşkınlıktan çok ne yapacağını bilmediğini açıkca belirten bir yüz ifadesiydi "Asi?!" diye adımla seslendi bana "Asi burada ne yapıyorsun?!"
    ···
  17. 17.
    0
    Sorduğu sorunun aptallığını fark etti, üzerime bulaşmış kanı gördü ve babamın yerdeki bedenine baktı "olanları-" sözünü daha birtirmeden hemen başımı salladım, üzerime koşup beni iki omuzumdan tuttu ve sarsamaya başladı "onu gördün mü asi?! Kimdi o?!" hiçbirşey söylemeden gözlerinin içine baktım "Asi söyle bana kimdi o?!" yine cevap vermedim gözlerinin içine bakıyordum, adamın yarım gözüken yüzü gözlerimin önüne gelmişti ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum, harekette edemiyordum, elimde babamın verdiği kitap ile beraber orada duruyordum sadece.

    Bana bir süre anlamsızca baktı, gözlerim babamın vücuduna kaydı, bakışımı gözleriyle takip etti ve baktığım yeri fark edince önüme geçti, tekrar ona baktım. "iyimisin?" dedi sorduğu şeyin aptallığının farkında olarak.

    "Gel." dedi beni hemen kollarının arasına alıp havaya kaldırırken. "Seni daha güvenli bir yere zütürelim." dedi kütüphanenin diğer taafına doğru yürürken.
    ···
  18. 18.
    0
    Kütüphanenin diğer ucuna geldiğimizde çok parlak bir kitaplık vardı. Dipğerlerinin aksine bu kitaplık mermerden yapılmıştı, diğerlerinin hepsi koyu renkli bir ağaçtandı. Mermer olan bu kitaplığa geldiğimiz zaman adam beni yere bıraktı ve hızlı bir şekilde kitapların arasında birşey aramaya başladı.

    Ben hala şaşkın bir şekilde etrafa bakıyordum, bu koskoca kütüphanenin içeirisinde gerçekleşmiş şeyleri tekrar gözümde canlandııyordum. Buada vaktimi harcayabilrilm deidğim şey gelecekte neredeyse bütün gecelerimde benim kabusum olacaktı. Ayaklı uykumdan çıkan patırtı sesi ile uyandım Adam bnei tekrar kollarının arasına aldı ve yan tarafta kitaplık gibi gözüken bir kapıya doğru yürümeye başladı.

    içeriye girdiğimizde kapı arkamızdan kapandı, dar ve karanlık bir koridordan ilerliyorduk. "Annem?" dedim sadece adam cevap vermedi, ki bunun cevabı gayet belliydi.

    Bu koridor çok uzundu ve sadece tek bir kapı vardı, kapının olduğu yerin tepesinde ise bir ışık, bütün koridor o aydınlatıyordu. Hızl ıadımlarla kapıya doğru ilerliyordu "Onu şimdi dert etme, eminim güvendedir" dedi cevap vermesi gerektiğini fark ettikten sonra, ki söylediği sözlere o an kendisi bile inanmadığından adım gibi eminim...

    Kapıya geldiğimizde "Yürüyebilirmisin?" dedi, evet anlamında kafamı salladım, ceketini çıkarttı ve üzerime erdi, gayet bol olmuştu ama anlaşılan amaç o değildi "Bunu giy. O izleride sakla." dedi sert bir şekilde, kapıya doğru eline uzattı ve kulpa daha dokunmadan bana aşırı derece otoriter bir tonda "Yanımdan ayrılma." dedi.
    ···