/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 125.
    +1
    255
    ···
    1. 1.
      0
      bıraktı herhalde
      ···
  2. 124.
    -2
    defne okuyor musun hala 😳
    ···
    1. 1.
      0
      oha lan bunu yazalı bile 60 gün olmuş okumaya başlayalı 100 gün olmuş
      ···
    2. 2.
      +1
      Mal mısın AMG😃
      ···
  3. 123.
    0
    Hercai portekizden döndü sen hala yazamadın amg 🤠
    ···
  4. 122.
    +4
    10 gün oldu amk
    ···
    1. 1.
      +2
      Arkadaş cuda olduğu için yazamıyomuş
      ···
  5. 121.
    +2
    Yav kaç gundür yoksun aloooooo
    ···
  6. 120.
    +2
    Hikayeyi bende okumaya başladım merhaba panpalar
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      Merhaba panpam güzel yazıyor beğendim kalemini ben ama geç yazıyor keşke meşgul olmadığı bir zamanda başlasaydı yazmaya
      ···
  7. 119.
    +1 -2
    ne anlatıyorsun amk. yakışıklı uzun boylu falan değilseniz 2 senaryo var:

    asosyal gibik yaşdıbınızı zneginseniz evde yatarak devam ettirirsiniz.

    asosyal gibik yaşdıbınızı zengin değilseniz dandirik bir yerde çalışarak devam ettirirsiniz.

    nick6 please

    (bkz: bastilleden kacamayan adam)

    AMD Ryzen 5 5600X / Gigabyte B550 Aorus Elite / XFX Speedster QICK 308 AMD Radeon RX 6600 XT / 2x Corsair Vengeance LPX 3466MHz / Toshiba RC500 500GB - Toshiba DT01ACA200 2TB HDD / XPG Pylon 550W / Silverstone PF360mm / XPG Battlecruiser / Viewsonic XG2405 144Hz 1Ms​
    ···
  8. 118.
    -2
    Rezerve
    ···
  9. 117.
    -2
    bu yazıyı yarıda bırakırsan, portekiz vizesi alır gider hercainin babasını giberim haberin olsun
    ···
  10. 116.
    +1
    Haziranda ölmek zor
    Devam panpa
    ···
  11. 115.
    +1
    Ve neden ölümlerle beraber şu Haziran gelir ?
    Kahretsin reis.
    ···
  12. 114.
    +7
    Evden uzağım o yüzden zaman buldukça yazıp atmaya devam edeceğim.
    ···
    1. 1.
      0
      Devamke rezz
      ···
  13. 113.
    +4
    Ertesi gün Hercaiye randevuyu en erken 1.5 ay sonraya alabildiğimi söylediğimde üzülmüştü. ‘E o zaman 2 ay sonra gelirsin en azından 1 ayı bilrikte geçiririz’ dedi. Mantıklıydı ama vizeyi muhtemelen alamayacaktım. Yani kadar 3 ay görüşemeyeceğimizin sinyalini bana vermişti. 1-2 hafta sonra hercainin portekize gideceği gün gelip çattı. Lanet bir sabaha uyandım o gün. Gündüz annesiyle zaman geçirdi hercai bu yüzden biz de akşamüstü buluştuk. O akşam çimlere oturup el ele tutuştuk ve çok fazla konuşmadık. O konuşsa gözlerinden yaşlar boşalmaya başlardı. Ben konuşamazdım çünkü dilim damağım kuruydu ve mideme kramplar giriyordu. Beynimde cümle kurabilecek pek fazla kelime olduğunu da hissedemiyordum. Ayrıllık vakti geldiğinde hercaiyle ayağa kalkıp dakikalarca sarıldık. Ardından hercainin annesine bavulları indirmesi için yardım etmek için hercainin evine çıktım. Hercai apartman girişinde bekliyordu. Hercainin dairesine geldiğimde gözleri yaşlı olan annesi bavulları evden çıkartıp bana verdi. Ben bavulları alıp asansöre binmek üzereyken bana sesleip yanına çağırdı. Yanına gittiğimde bir anda bana sarılıp daha çok ağlamaya başladı. Ben ne yapacağımı şaşırmış halde kaskatı duruyordum. ‘Umbrell o seni çok seviyor. Hercaiyi hiç üzme ve onu sakın yalnız bırakma’ dedi. Zaten benim de öyle bir planım yoktu. ‘Tamam’ gibi düz bir cevap verdikten sonra toparlanıp bavulları aşağıya indirip hercailerin arabaya yerleştirdik. Annesinin yanında hercaiyle kısa bir sarılma daha gerçekleştirdikten sonra ikisi de arabaya bindi. Farları yandı, araba hareket ederken hercaiyle birbirimize el sallamaya başladık. Araba uzun ve düz yolda gözden kayboluncaya kadar arkasından el sallayıp araba görüş alanımdan çıktıktan sonra da el sallamayı farkında olmadan sürdürdüm. Ardından bedenimde ayakta duracak güç bulamadığım için bulunduğum kaldırımın kenarına oturdum. Yolda gelip geçen arabaların farları gözümü alıyordu ama en ufak bir refleks göstermiyordum. ilerdeki sokak lambasına odaklanmış kendimi kaderin ellerine bırakmıştım. O sıcak haziran akşamı hayatımda en üşüdüğüm ve soğumuş hissettiğim akşamlardan biriydi.
    ···
  14. 112.
    +4
    Vize için en basitinden banka hesabımda 10k küsür para olması gerektiği ve orada kalacağım yerleri önceden beyan etmem gerektiğini öğrendim. Abim gayet rahat bi tavırla ‘’Yani randevuyu alamadığına boşuna üzülme, zaten randevuyu alsan da vizeyi sana nah verirler’ dedi. Ama ben büyükelçiyle konuşacaktım , adam veya kadın cinsiyeti neyse benim tavrımdan ve kararlılığımdan etkilenecekti. Babacan bir tavırla bana vizeyi uzatacaktı. insan büyüdükçe sosyokültürel ve ekonomik durumu yüzüne gitgide daha sert çarpmaya başlıyordu . Daha önce insanın gülüp geçtiği ulaşamadığı noktalar artık gitgide derisine keskin bir bıçak gibi saplanıp, kör bir bıçak gibi etini kesiyordu. Tüm bunlar olurken sizin tek hissettiğiniz eliniz kolunuz çoktan bağlanmış ve çaresiz bir halde olduğunuz gerçeğiydi. Yanımdaki eleman et döner yerken ben neden tavuk döner yiyorum sorusu sizi bir şeyler düşünmeye pek itmezken, yanımdaki eleman elini kolunu sallayarak yurtdışına gidip rahat rahat orada eğitim görürken ben neden bunun hayalini bile kuramıyorum sorusu artık sizi bazı şeyleri düşünmeye itiyor, içinizdeki inançları yıkıp sizden olaylara çok daha farklı noktadan bakan bir insan yaratabiliyordu. Çaresizliğin insana verdiği , sizi iliklerinize kadar soğutan ve tak kuyusuna atılıp terkedilmiş hissi veren duygusu bedenimi ve zihnimi esir almışken hercaiyi aradım. Sistemdeki bir sorundan dolayı randevu alamadığımı daha sonra tekrar deneyeceğimi söyledim. Hercai portekizde bir arkadaşıyla konuştuğunu ve çok ucuza oda kiralayan bir ev bulduğunu heyecanlı heyecanlı anlatıyordu. Euro o zamanlar lira karşısında bu kadar değerli olmadığı için Avrupalıya ucuz gelen şey bize de hemen hemen ucuz demekti. Hercaiye o gece gerçeği söylemedim ve öylece uyumak için yatağıma gittim fakat gece geç saatlere kadar uyuyamadım. Benim için hayati olan ve gerçekleştirmek için her şeyi verebileceğim bir şey vardı. Bu şey illegal veya kanun dışı değildi. Dünya üzerinde çoğu insanın çok rahat gerçekleştirdiği bir şeydi. Bir daha hiç 16 yaşında olmayacaktım. Bir daha belki birisini hiç bu kadar sevmeyecektim. Sevdiğim insanla uzak geçireceğim o 3 ayı bana hiçbir mal mülk veya manevi duygu geri getirmeyecekti. Ben tüm bunlara rağmen sevdiğim insanın yanına imkanlar ve şartlar el vermediği için gidemeyecektim.
    ···
  15. 111.
    +5
    Ve sadece vize için gereken randevuydu bu vizeyi ne zaman verecekleri de belli değildi. Şu an o kadar yavaş ilerliyor mu bilmiyorum ama o zamanlar bahsettiğim ülkedeki bazı sıkıntılar yüzünden olmalı ki bu vize işlemleri inanılmaz yavaş ilerliyordu. Bana öyle denk gelmiş de olabilir bu arada. Belki şu an daha yavaş bile ilerliyordur. Gerçi şimdi uçak bileti almak vize almaktan daha zor anasını satıyım. Uzaklara dalıp umutsuzca düşünürken abim bir anda odaya girdi. Genelde köşeye sıkıştığımı veya çıkmaz sokağa saptığımı hissettiğim zamanlarda abim kurtarıcım olup bana pratik bir yol gösterirdi. ‘Ne oldu lan ne düşünüyon böyle kara kara ‘ dedi. Abime mevzuyu açıp acil vize almam gerektiğini ama vize için randevuyu 1.5 ay sonraya verdiğini anlattım. ‘Lan vizeyi randevusunun 1.5 ay sonraya verilmesine mi üzülüyon he sen ‘ dedi. Bu derdimi küçümseyici tavrı iyiye işaretti. Demek ki bana çıkar bir yol gösterecek diye düşündüm. Beni bilgisayar başından kaldırıp kendi oturdu ve Google’a hızlı hızlı bir şeyler yazıp bir linke tıkladı. Ben de heyecanla abimi izliyordum. Ardından ‘Gel de şu listeye bak’ dedi. Kafamı bilgisayar ekranına doğru eğip listenin başlığına baktığımda vize için gereken şartların yazdığını gördüm. Şartların ağır olacağını düşünmediğim için daha önce hiç okuma zahmetinde bulunmamıştım. Listeyi yavaş yavaş baştan aşağıya okuduğumda soğuk soğuk terlemeye başlamıştım. Osmanlılar da Sevr Antlaşmasını ilk okuduklarında böyle hissetmişti muhtemelen.
    ···
  16. 110.
    +4
    Yanıma sadece biraz para, kimlik ve telefonu alıp evden çıktım. Yolda giderken kafamda büyükelçi bana vizeyi verdikten sonra nasıl teşekkür etmem gerektiğini planlıyordum. Belki köyden gelen cevizlerden bir poşet hediye ederdim kendisine. Uzun uğraşlar ve yolculuk sonunda konsolosluk kapısına geldim. Kapıda beni ilk karşılayanlar, daha önce sadece cs 1.6’da gördüğüm uzun namlulu, makineli silahları tutan abiler oldu. Konsolosluk kapısını açmaya çalıştım ama açılmadı. ‘Oradaki zile basacaksın’ diye akıl verdi sağolsun polis abiler. Kapı zili gibi bir zile bastığımda ‘Ne için gelmiştiniz’ diye cırtlak bir ses çıktı hoparlörlerden. ‘Eee şey ben vize için gelmiştim de’ dedim. ‘Randevunuz var mııı’ diye sordu bu sefer. Ne randevusu lan randevu mu almam gerekiyordu. ’Yok randevum’ dedim. ‘Önce randevu almanız gerek sitemizdenn’ dedi. Yüzünü hiç görmediğim bu kadına teşekkürler diyerek hüsrana uğramış biçimde ağır adımlarla konsolosluk kapısından ağır adımlarla uzaklaştım. Uzaklaşırken izbandut gibi olan polis abiler halime üzülmüş olacak ki ‘Önce web siteden randevu alman gerekiyor genç’ diyerek büyükelçiliğin web sitesinin adresini verdiler. Boşu boşuna yol gelmiştim ama olsun ya geç olsun güç olmasın diye avutuyordum kendimi. Aslında bu vize işleri hem geç hem de güç işlerdi. Eve gelip büyükelçiliğin web sitesine girdim. Randevu almak için talimatları takip ettiğimde beni en erken 1.5 ay sonrasına randevuya çağırıyordu. ‘Allah Allah yanlış bir şey için randevu alıyorum ben heralde ya’ diyerek tekrar tekrar deniyordum çünkü bu kadar geç randevu vermemesi lazımdı. Ama maalesef evet en erken 1.5 ay sonraya çıkıyordu vize alman için gereken randevu. Umutsuz vaziyette başımı bilgisayar ekranından çevirip odanın duvarına doğru bakakaldım. Bilgisayarın başında oturmuş vaziyette duvarın köşesine bakarken dalıp gitmiştim. Demek 1.5 ay he? diyordum kendi kendime.
    ···
  17. 109.
    +5
    Akşam araştırdıklarımı ve öğrendiklerimi, hercaiyi arayarak onunla paylaştım. Bu kadar inançlı bir şekilde portekize onunla birlikte nasıl gideceğemi araştırıp yanında gelmek için çabalamam hercaiyi baya şaşırttı ve duygusallaştırdı. Ağlayarak ‘Umbrell seni gerçekten çok seviyorum’ diyip kalacak yeri kendisinin ayarlayacağını söyledi. Bu çok iyi bir haberdi. halletmem gereken sorunların sayısı azalmıştı. Para konusunu bugün yarın abim veya babamla konuşurdum. En iyisi yarın bir konsolosluğa gideyim vize işini halledeyim önce dedim. Sanki okula gidip öğrenci belgesi alacaktım öyle rahatım yani. Bi suç sicilim yok disiplin cezam yok vizeyi kesin verirler diyorum içimden. Ayrıca o zamanlar biraz sıkıntılı zamanlardı ülkenin dört bir yanında sürekli eylemler oluyor, her ay bir şehirde terör patlamaları ve saldırıları planlanıyordu. Ertesi sabah uyanıp güzelce gömlek ve pantolonumu giydim. Çıkmadan önce ayakkabılarımı silip parlattım. Ben konsolosluğa gidince büyükelçinin odasına kapıyı tıklatıp girecektim ve durumumu açıklayacaktım. ’Efendim aşık olduğum kadın yani sevgilim 3 aylığına portekize gidiyor o yüzden bana da bi adet 3 aylık vize verirseniz çok sevinirim. Zaten ben milliyetçi bir insanım sizin topraklarınızda gözüm yok ayrıca evimde bakmam gereken bir adet kaplumbağam var.O yüzden sizin küçücük ülkenizde mülteci gibi yapışıp kalmam 3 ay sonra sevgilimle paşa paşa canım ülkeme dönerim’ diyecektim. Benim kapıyı tıklatmam ve yanına gelirken 20 liralık sosyete pazarı gömleği giymemden çok etkilenen büyükelçi bu kadar açık ve mert olmamdan daha çok etkilenecek ve ‘Ben aşka inanır ve aşıklara saygı duyarım genç. Buyur vizen’ diyerek çekmeceden çıkardığı vizeyi bana verecekti.
    ···
  18. 108.
    +5
    Neredeyse her günü birlikte geçirdiğim kızla bu kadar uzun sürecek bir ayrılığa dayanamazdım. Daha doğrusu ben dayanamayacağımı düşünüyordum. ‘Ben de geleceğim portekize dedim’. ‘Üzüntüden şoka girdi galiba çocuk’ dercesine suratıma baktı hercai. ‘Nasıl geleceksin. Vize lazım para lazım kalacak yer lazım' dedi. Para mı? Hay anasını gibeydim bu paranın. Her yerde karşıma çıkıp ya beni rezil ediyor ya da hayatımdaki şeylere engel oluyordu huur çocuğu. ‘Ben halledicem onları hayatım sen rahat ol' dedim. Bir anda Bruce Wayne özgüvenine sahip olmuştum. O gün hercaiye uzun uzun sarılıp uzun uzun kokusunu kokladım çünkü 3 ay boyunca hiçbirini yapamayacaktım. Hercaiyle ayrılınca eve hızlı adımlarla gidip direk bilgisayarın başına geçtim. Portekize gitmek için hangi vize gerekiyor ,vize almak için neler gerekiyor, uçak bilet fiyatları ne kadar hepsine tek tek baktım. Hepsini araştırıp gerekenleri ve ayrıntıları öğrendikçe oturduğum masada gitgide ağırlaşıyor, her bir saniye bir yıl gibi geçtiği için her geçen dakika yaşlanıyordum. Uçak bileti pahalıydı ( Şimdiki kadar fazla değildi ama bir liseli için yine de pahalıydı). Aslında 1 ay bir yerde çalışsam gidiş dönüş biletini çıkartırdım ama o kadar zamanım yoktu. Mecbur babam ve abimden borç alıp daha sonra onlara borcumu öderdim. Vize için gerekenlere bakmaya gerek duymadım. En iyisi yarın konsolosluğa gidip öğreneyim dedim. 16 yaşında bir gencim nereden bileyim konsolosluğun bizim devlet dairesi gibi bi yer olmadığını. Kalacak yer de hiç gibimde değildi bankta, parkta uyurdum arada bir hercai de yemek getirirdi. Tuvalet ihtiyacı biraz sıkıntıydı o zamana kadar ev hariç başka bir yere toplasan 2-3 kere sıçmıştım ama onun da bir yolunu bulacaktık.
    ···
    1. 1.
      -1
      Devam😃😎
      ···
  19. 107.
    +6
    Hercaiyle ilk 9 ayımız gayet güzel geçmekteydi. Okulun kapanmasına sayılı günler kala bir haftasonu buluştuk. O kadar aşıktım ve sevgi doluydum ki Haziran ayında öğlen sıcağında buluşmuştum hercaiyle.Şimdi hercai tekrar geri dönse mayıs ayının öğlen saatinde bile buluşmam heralde. O haziran günü açık havada güzel bir yer bulup oturduk. Hercaide bir durgunluk ve mutsuzluk vardı ama annesiyle çalkantılı bir ilişkileri olduğu için ‘annesiyle tartıştı yine heralde’ diyerek bu halinin üzerinde pek durmamıştım. Konuşmamız devam ederken hercai ‘umbrell sana bir şey söyleyeceğim ve bu hoşuna gitmeyecek’ dedi. Bu cümleyi duyduğum an nabzım zütümde atmaya başlamıştı zaten. Ne olduğunu sordukça ‘ama üzülmek yok tamam mı’ diyordu. Herhalde 10 dakika boyunca ne olduğunu sormuştum. O da nabzımı zütümden attıracak biçimde söyleyeceği şey öncesi beni sakinleştirmeye çalışıyor ama bunu yaptığı her saniye daha çok heyecanlanıp sinirlenmeme neden oluyordu. En sonunda ‘Umbrell ben okul kapanınca babamın yanına portekize gideceğim. Büyük ihtimal tüm yazı da orada geçiririm’ dedi. Birkaç saniye hercainin yüzüne boş gözlerle baktım. Beynimin akü suyu boşalmıştı. Hayat gerçekten benimle daşşak mı geçiyordun? O anda hayat bana ‘bunlar ne ki hele ben sana daha neler yapacam bak gör’ diyormuş meğersem ama ben duymuyordum. Hercaiye gidişinin nedenini sordum. Babasının onu çok özlediğini bu yüzden gideceğini zaten 3 ay sonra döneceğini söyledi. 3 ay 90 gündü. 90 gün 2160 saatti. 2160 saat 129600 dakikaydı. Koskoca 129600 dakika.
    ···
    1. 1.
      -1
      Devam😃😎
      ···
  20. 106.
    +4
    abuzerin fotosunu paylaşsana pnp
    ···