annemin gün arkadaşı şeval teyzeyi siktim

din dan don.

- merhaba şeval teyze.
- merhaba oğlum, hoşgeldin.

ayakkabılarımı dışarda çıkardım, yine o gün giydiğim pofuduk terliği giydim.

- nereye geçeyim?
- salona doğru.

o lanetli masanın yanına bıraktım çantamı, şeval teyze yine mutfakta bir şeyler hazırlıyordu.

- yardım lazım mı?
- yok yok bitti zaten.

elinde kuru pastalarla kapıda göründü.

yine diz hizasında bir etek, siyah çorap üstüne de yarım kollu açık mavi bir bluz giymişti. bluzun ortasında saçma sapan desenler vardı, sahi kim tasarlıyordu bu desenleri? her neyse kuru pastalardan atıştırırken şeval teyze'nin gözlerine dikmiştim gözlerimi.

- ne bakıyorsun, dedi gülerek.
- suç mu bakmak? diye karşılık verdim, liselilik işte...
- hadi derse başlayalım ufak ufak. çıkar defterini, kitabını.

ilk defa içimden gelerek ders çalışacaktım. bismillah.

@62 kopyalama falan değil panpa, anılarımı yazıyorum. dilersen google'dan aratabilirsin.

- bak burda x=x^2 ise, x'in alacağı değerler nedir?

anlamıyordum maalesef..

- of kafam almıyor ya aptalım herhalde.
- sen çok zeki bi çocuksun aykut kendine haksızlık etme. bak gel yanıma.

kalktım yanına dikildim. saçlarının şampuan kokusu ile parfümü birbirine karışıp burnuma bayram yaşatıyordu. utanmasam gömecektim kafamı saçlarına, tuttum kendimi.

- evet dinliyorum.

- bak şimdi x negatif pozitif veya sıfır olabilir değil mi? değil mi aykut? dinlemiyor musun beni?
- ha pardon dalmışım.
- negatif kümede alabileceği değer...

dayanamayıp öptüm yanağından. sustu. bakmadı yüzüme.

- bugünlük ders bitti. gidebilirsin.

hızla çantamı toplayıp dışarı attım kendimi.

eve doğru giderken değişik düşünceler vardı kafamda. anneme söyleyecek miydi durumu? fark ettim ki bu gibimde bile değildi. esas sorunum derslerin devam edip etmeyeceğiydi. vardım eve.

- nasıl geçti aykut ders?
- iyi anne çok verimliydi.
- erken bitmiş?
- işi çıktı da şeval teyze'nin.

odama attım kendimi, düşüncelere daldım.

ne yapmalıydım, şeval'i kaybetmemek için? evet, anneme aratacaktım onu, bir sonraki ders ne zamandı?

- anne, şeval teyzeyi arar mısın bi sonraki dersi sormayı unuttum.
- aklın bir karış havada senin de. aşık mısın nesin?
- he anne aşığım. ara hadi.

tey allahım ya.

- alo şeval, nasılsın canım?

bir yandan da üç buçuk atıyordum tabi, olanları anlatabilirdi. annem bir şey diyeceğinden değil, bu şevali kaybedeceğim anldıbına gelirdi.

- ha, ne dicem bizim yarım akıllı olan diğer ders ne zaman diye soruyor?

öf anne, benim ağzımdan sormuştu...

- hı hı evet? hııı. peki öyle yapalım o zaman.

ne olmuştu?

- numaranı söyle aykut.

ne?

- 05...
- 05... yazdın mı şeval? tamam canım görüşürüz.

ee?

- o seni arayacakmış aykut. durumundan pek memnun değilmiş, çalışmanız lazımmış.

ne anlama geliyordu ki bu? beni daha sık görmek istemişti anladığım kadarıyla, lakin göründüğü kadar baist miydi olay?

sabah yine ne olur ne olmaz diye bakımımı yaptım, okulun yolunu tuttum. bir elim cebimde, sürekli telefondaydı olur da titreşir diye. öğle arasında çaldı telefonum.

- alo?
- alo benim aykut, şeval.

(:

- buyrun şeval teyze.

istemsizce hiçbir şey olmamış gibi davranıyordum.

- bugün müsait misin?
- tabi tabi.
- iyi bekliyorum o halde.

bugün farklı şeyler olacaktı. çalışacağımız konuya it gibi hazırlanmıştım öncesinde. bu belki bir şeyleri değiştirir umuduyla özgüvenli girdim kapıdan içeri. hiçbir şey olmamış gibi öptüm şeval teyze'yi sonuçta öpmesem farklı olarak algılanacktı. içeri geçtim, sandalyeme oturdum. o yine mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu.

- zahmet etme şeval teyze ya.
- yok yok olur mu. beslenmen lazım senin.

ulan verdiği de 2-3 zütü taklu kuru pasta, beslenmem lazımmış. istemsizce bu saçma düşünce geldi aklıma, içeri girdiğinde sırıtıyordum.

- hayırdır, pek mutlusun?
- seni gördüm ya, ondandır.

deyip sırıttım, şaka yapmışçasına. doğruydu halbuki. güzel güzel güldü o da.

soruları kolaydan zora da sıraladıkça hepsine art arda cevap yapıştırıyordum. dersin sonunda içinde zor soruların olduğu bir kitap çıkardı ve bir soru seçti.

- bunu da bilirsen, ödül var aykut dedi.

ve önüme olimpiyatvari bir soru dayadı, ya da bana öyle geliyordu. sakince yaklaştım soruya, 2-3 dakika içerisinde ter basmıştı.

- pes et istersen.
- yo yo çözeceğim.

yaklaşık 10 dakika içerisinde hallettim soruyu. zütüm terlemişti ama sanki çözdüğüme çok sevinmişçesine kalkıp sarıldım, şeval'e.

- sizin sayenizde oldu şeval teyze. çok iyi çalıştırdınız.

at yalanı gibeyim inananı. sıkı sıkı sarıldım 15 saniye kadar. o da sonunda garipsemiş olacak ki hafifçe ittirdi beni.

- evet ödülümü alayım. (:
- peki bekle bakalım getiriyorum.

içeri gitti geldiğinde elinde iki kağıt parçası vardı.

- ne sence bunlar?
- bilmem.
- tiyatro bileti. çok severim ben tiyatroyu.

vay amk hayatımda tiyatroya bir kez gittim, o da ilkokulda zorla.

- aa ben de çok severim. ee kim gidiyor buna?
- ikimiz (:

der demez hopladı salonun ortasında. o hopladıkça dolgun memeleri kazağının altında onla birlikte hopladı.

allahım neler düşünüyordum ben...

garip bir ilişki vardı aramızda. birbirini aşkını itiraf edememiş iki liseli gibiydik. memnun muydum? evet, güzel bir değişiklik olmuştu hayatımda.

- şey şeval teyze, anneme söyleyeyim mi gideceğimizi?
- niye söylemeyesin ki?
- ha yok öylesine dedim.

onun gözünde bir çocuktan farksızdım belli ki. olsun, problem değil.

- ne zamana tiyatro?
- bugün saat 21'de.

saat 19'du şu anda.

- o zaman eve gitmeyeyim ben, birlikte gidelim burdan?
- ben de onu teklif edecektim, tamam.
- annemi arar mısın şeval teyze zaman merak etmesin?
- tabi.

annemle konuştuktan sonra sanki kendi için izin almışçasına güller açtı yüzünde.

- gidiyoruzzzz. (:

saat 21'e kadar yaşadığımız en kayda değer olay ona masaj yapmamdı.

- off aykut boynum sırtım ağrıyor bu aralar üşüttüm galiba.
- krem falan sürseydiniz?

ne yapayım amk, ameliyat mı edeyim?

- masaj yapabilir misin biraz?

yutkundum istemsizce.

- tabi.

ince kazağını sıyırdı hafiften.

hafif yaşlılığın derisine verdiği yumuşaklık ellerimin arasında kayıyordu. ben masaj yaptıkça hafifçe inliyordu ellerimin altında.

- ah tam orası aykut, tam.

kafam allak bullaktı, içimi şehvet basmıştı zor tutuyordum kendimi.

- tam olmuyor aykut ya, dur tam sıyırayım.

iyiden iyiye indirdi kazağını tek taraftan. çıldırmak üzereydim.

- yeterli mi şeval teyze?
- eh peki saat de geldi. çıkalım yavaş yavaş.

üstünü düzeltti, ben de erekte olmuş pipim belli olmasın diye dans eder gibi yürüyordum.

dışarı çıktık, koluma girip yüzüme baktı. bu annemin koluma girmesi değildi, farklı olduğunu ikimiz de biliyorduk.

mutlu bir şekilde tiyatronun yolunu tuttuk, eve 15 dk mesafedeydi.

sıkıcıydı, her tiyatro gibi. tiyatrodan çok çaktırmadan şeval'e bakıyordum. bir ara bakışlarımı yakaladı bana doğru eğilip,

- sıkıldın mı?, dedi.
- yoo çok zevkli.
- yalancı seni (:

soluğu yanağıma çarpıyordu, ona doğru baktım aramızda 3-4 cm vardı. bir süre öyle kaldık, geri çekildi daha sonra.