1. 1.
    +7 -1
    Ağbim yirmi yaşında bu vatan için şehit oldu. Siz büyük şehirlerin ışıklı bulvarlarında elinizi kolunuzu sallayarak rahatça yürüyebilin diye o gitti Çukurca’da mayına bastı. Ben yedi yaşındaydım o zaman. Cenaze günü çok güzel bir komando üniforması çektiler üstüme, mavi bereli. Ağlarsam teröristlerin sevineceğini söylediler, tuttum kendimi, hiç ağlamadım. Ağbimi taşıyan cemse önümüzden geçerken dimdik durdum, asker seldıbını çaktım ay yıldızlı tabuta. Herkes bana baktı o an, sanki şehit olan benmişim gibi sarılıp ağlamaya kalkanlar bile oldu. Çok pis sinirim bozuldu bu duruma. “Ağlamayın,” diye bağırdım. Öyle bağırınca bütün kameralar bana döndü, akşam bütün ana haber bültenlerinde ilk haber olarak ben vardım. Ertesi günkü gazeteler: “Şehidin Kardeşinden Asker Selamı” başlığıyla çıktılar. “Teröre asıl darbeyi “Ağlamayın!” diye bağıran bu çocuk vurdu!”
    ···
  2. 2.
    +1
    Bir anda meşhur olmuştum. Ama şımarmadım, genç yaşıma rağmen kaldırabildim bu şöhreti. Ağbimi çok sevdiğim halde, acımı içime gömdüm yıllarca, belli etmedim kimseye. Acaba beni unuttular mı diye ana haber bültenlerine telefon açtım bir iki sefer, iki-üç-beş sene geçmesine rağmen hala ağlamadığımı söyledim. Haber merkezinde çalışan adamın biri, “Aferin evladım, böyle devam et,” dedi. Uğur Dündar’ı, Ali Kırca’yı istedim, bağlamadılar. Hiçbiri haber yapmadı ağlamayışımı, bendeki metaneti, beş senedir teröre indirdiğim pgibolojik darbeleri görmezden geldiler. Satılmış huur çocukları.
    ···
  3. 3.
    +1
    ‘‘Tam faşoymuş bu,’’ dedi Kürdün biri. ‘‘Küçük Faşo,’’ dedi öbürü. O günden sonra adım öyle kaldı, Küçük Faşo aşağı Küçük Faşo yukarı. Kendilerine taktıkları gibi bana da bir kod adı takmışlardı.

    Kürtlerin ana dillerinde bölücülük yaptıkları bir gündü yine. Sinirim tepeme vurmuştu. Onlar gittikten sonra evin içinde sert bir cisim aramaya başladım. Bu sefer kesin öldürecektim Semih’i, hazır kız arkadaşı da yoktu, yalnız kalmıştık, aylardır beklediğim fırsat ayağıma gelmişti. Arka odada bir ütü buldum. Semih, Mali Tablo Analizi isimli saçma bir dersin fotokopi notlarını okumakla meşguldü, vize haftasıymış. Arkasından sessiz adımlarla yaklaştım, kafasına indirecektim dan diye, görecekti esas tabloyu, şanlı Türk’ün analizini. Tam vuracakken döndü. Çakal! Arkasında da gözü vardı sanki, o kadar gerilla eğitimi almış tabii, kolay lokma değil.
    ···
  4. 4.
    0
    Bir gün mutfakta makarna yapıyordum. Evde dünyanın adamı vardı. Ortama lüzumsuz bir ciddiyet çökmüştü. iki saattir, ‘‘Yapalım mı yapmayalım mı?’’ tartışması vardı.

    Semih, ‘‘Bu ufacık yerde ne yapabiliriz ki?’’ dedi. ‘‘Kimse gelmez.’’

    Makarnayı süzerken, ‘‘Yaparız,’’ diye seslendim içeri. ‘‘Merak etmeyin.’’

    Kürtler, ‘‘Şu küçük Faşo kadar olamadın,’’ dediler Semih’e. Semih sinirlendi, ‘‘Tamam lan yapalım,’’ dedi. ‘‘Ama demedi demeyin.’’

    Yaparız diye atlamıştım ama ne olduğunu bilmiyordum. Salona girip ‘‘Ne yapıyoruz?’’ diye sordum.

    ‘‘6 Kasım.’’

    ‘‘6 Kasım ne?’’

    Yine güldüler. Alışmıştım artık bana gülmelerine, ben de güldüm. 6 Kasım’da Semih’in yanına gittim.

    ‘‘Ne yapıyoruz Semih,’’ dedim.

    ‘‘Eylem. Sen otur evde.’’

    ‘‘Hayır, ben de geleceğim.’’

    ‘‘Otur.’’

    ‘‘Ne eylemi?’’

    ‘‘Teröristlerin eylemi.’’

    ‘‘Çocuk mu kandırıyorsun, öğrenci onlar. ikisinin arasında fark var.’’

    ‘‘Baştan öyle demiyordun.’’

    ‘‘Olabilir.’’

    ‘‘Sen milliyetçi değil misin?’’

    ‘‘Hiç kuşkun olmasın,’’ dedim. ‘‘Özbeöz Türküm ve şanlı milletimin milliyetçisiyim.’’

    ‘‘Gelme o zaman.’’

    ‘‘Türklük şuur ve gururun bunu gerektirir Nurettin.’’

    ‘‘Geleceğim.’’

    ‘‘Neden?’’

    ‘‘Gelirim kardeşim, Allah Allah. Benim de arkadaş çevrem sonuçta, hepsini tanıyorum elemanların. Ayrıca siz çocukları ön saflarda kullanmaya bayılırsınız zaten.’’
    ···
  5. 5.
    0
    allah rahmet eylesin panpa
    ···
  6. 6.
    0
    Anneme, ‘‘Çabuk silahı ver,’’ dedim. Vermedi. Bir bardak fırlattım kafasının üstünden, duvarda kırıldı. Başörtüsünün ucuyla ağzını kapatıp ağlamaya başladı. Üstüne yürüdüm.

    ‘‘Sen söyledin bana! Üst kata ne idüğü belirsiz biri taşındı, kesin teröristtir dedin.’’

    ‘‘Ne bileyim evladım, saçlı sakallı görünce öyle zannettim. Bana da komşular söyledi zaten. Ne bileyim, öğrenciymiş çocuk.’’

    ‘‘Öğrenci möğrenci fark etmez, etkisiz hale getireceğim onu, çabuk silahı ver.’’

    ‘‘Vermem.’’

    ‘‘Sen ne biçim şehit annesisin! Ağbimin cenazesinde de ayıldın bayıldın zaten, senin yüzünden teröristler bayram etti. Yazıklar olsun sana!’’
    ···
  7. 7.
    0
    ‘‘Ne yapıyorsun o ütüyle?’’ diye sordu.

    ‘‘Hiç,’’ dedim, bıraktım ütüyü. Birden, ‘‘Bana doğruyu söyle,’’ dedim. ‘‘Terörist misin?’’

    Güldü yine.

    ‘‘Gülmeyi bırak, bir sefer de adam gibi cevap ver, iki dakika delikanlı ol, rengini belli et. Teröristsen teröristim kardeşim de.’’

    ‘‘Değilim.’’

    ‘‘Kürt arkadaşların var ama.’’

    ‘‘Evet var, ne olacak?’’

    ‘‘Şerefsiz,’’ dedim.

    Ayağa kalktı, ‘‘Ne diyorsun lan sen!’’

    Yakasına yapıştım.

    ‘‘Benim ağbim sizin yüzünüzden öldü lan,’’ dedim. ‘‘Siz öldürdünüz onu!’’

    ‘‘Ben kimseyi öldürmedim.’’

    ‘‘Ağbim senin yaşındayken öldü. Bir ay vardı terhisine. Cenazesini bile göstermediler, paramparça olmuş.’’

    ‘‘Bilmiyordum Nurettin. Çok üzüldüm.’’

    Sustuk on dakika.

    ‘‘Sen kimden yanasın,’’ dedim.

    ‘‘Ben barıştan yanayım.’’

    Beynimden aşağı kaynar sular döküldü. ‘‘gibtir lan ne barışı,’’ diye bağırdım. ‘‘Ağbimin katilleriyle mi barışacağım! Kafama sıkarım daha iyi!’’

    ‘‘Bu savaşın sonu yok ama.’’

    ‘‘Olmasın! Sana ne! Senin keyfin yerinde tabii. Millet dağda savaşsın sen burada otur! Tembel herif! Vize haftası gelene kadar ders bile çalışmadın. Kız arkadaşın var, sarılıp yatıyorsun, günde kırk sefer öpüyorsun, kapıyı açmaya bile onu gönderiyorsun. Geceleri yurttan kaçıyor, senin yanında kalıyor, arkadaşları imza atıyor yerine. Yurt müdürünü aradım, şikayet ettim zaten.’’

    Yakamdan tuttu.

    ‘‘Sen miydin lan o ihbarı yapan. Vay adi şerefsiz! gibtir git!’’

    Vileda sapını kavradım.

    ‘‘Öldüreceğim lan seni!’’ diye bağırdım. ‘‘Ölü olarak ele geçireceğim lan seni!’’

    Sapı çekti aldı elimden, bir yumruk oturttu çeneme. Bıçağı o gün yanıma almamıştım, lanet ettim, çıktım gittim. Eve indim hırsla, sinirden titriyordum
    ···
  8. 8.
    0
    hayal gücü ile 250 kilo kaldırır bu
    ···
  9. 9.
    0
    @35 sonuna kadar okumadın sanırım.bi hikaye bu.abimin şehit olduğunu falan anlatmadım. inandırma gibi bi çabam da olmadı.
    ···
  10. 10.
    0
    Gittik. Şehrimizdeki ilk YÖK karşıtı eylem. 26 öğrenci, iki Kürt, bir Türk milliyetçisi, altmış çevik kuvvet polisi, yirmi özel güvenlik görevlisi ve her an müdahale etmeye hazır takviye esnaf kuvvetlerinin katılımıyla gerçekleşti. Polisler grubu çembere alıp ellerindeki biber gazlarını sıkmaya başlayınca herkesin gözleri doldu.

    `Öne çıktım, ‘‘Göz yaşartıcı gaz sıkmanıza gerek yok,’’ dedim. ‘‘Arkadaşlar zaten yeterince duygusal insanlar.’’
    `

    Polisin biri copunu kaldırdı. Hem de bana! Müthiş sinirim bozuldu, ‘‘O copu alırım bir tarafına sokarım bak,’’ diye bağırdım. ‘‘Ben şehit kardeşiyim! Sen kimsin lan bana cop kaldırıyorsun!’’ Polis afalladı bir an, copla birlikte donup kaldı. Arkasından iki üç polis daha geldi, konuşmaya fırsat vermeden vurmaya başladılar. Hangi birine dert anlatacaksın. Semih kolumdan çekip üstüme kapandı, dayağın çoğunu o yedi. Dayağı yedikten sonra amcamın oğluna şikayet ettim bizim üstümüzde bizzat çalışanları. Çevik Kuvvet memuru olan amcamın oğlu tanımaya çalışır gibi baktı bana, tanıyınca da, ‘‘Senin burada ne işin var Nurettin?’’ diye sordu.

    ‘‘Hiç. Arkadaşlara bakmaya geldim. Babama söylemezsen sevinirim.’’

    Öğrencilerin hepsini topladılar, beni bıraktılar.
    ···
  11. 11.
    0
    Babam akşama eve girer girmez iki tokat attı bana. Beş sene sonra ilk defa el kaldırıyordu, amcamın oğlu anlatmış meseleyi. Babam ağbimin duvardaki resmine bakıp ağlamaya başladı, ‘‘Bundan sonra üst kata çıkarsan hakkımı helal etmem sana,’’ dedi. ‘‘Bizi düşünmüyorsan onu düşün.’’

    Gene yapayalnız kaldım. On beş gün dayanabildim, sonra babam dükkandayken çıktım yine üst kata. Semih eşyalarını topluyordu, her tarafta koliler vardı. ‘‘Ne oluyor,’’ dedim. Okuldan uzaklaştırma vermişler altı ay. Boşa kira ödememek için memleketine dönüyormuş. Seneye gelecekmiş.

    ‘‘Bu eşyalar niye ortalıkta, zütürmeyecek misin?’’

    ‘‘Taşıyamam. Arkadaşlara dağıtacağım eşyaları. Sen de bak, istediğini al. Filmleri sana bırakayım istersen.’’

    ‘‘Yok,’’ dedim. ‘‘Seyrettim zaten hepsini.’’ Kolinin birinde ütüyü gördüm, ‘‘Şu ütüyü versene bana,’’ dedim.
    ···
  12. 12.
    0
    Ütüyü aldım. Arkasından yaklaştım. Döndü.

    ‘‘O ütüyle ne yapacaksın?’’ diye sordu.

    ‘‘Hiç,’’ dedim.

    Gözlerim dolmuştu, kendimi daha fazla tutamadım.

    ‘‘Dönünce ara,’’ dedim. ‘‘Emlakçı tanıdıklar var, her türlü yardımcı oluruz.’’

    Bana uzun uzun baktı. Omuzlarımdan sarstı.

    ‘‘Ne oldu Nurettin? Sen böyle duygusal bir tip değildin’’

    ‘‘Değildim ama işte bu durum şimdi çok üzdü beni. Sen gidince canım çok sıkılacak. Yine yalnız kurt gibi kalacağım ortalıkta. Günler yüzüme tükürecek.’’

    Kendimi tutamıyordum bir türlü. Sıkıca sarıldı bana, ‘‘Ağla o zaman,’’ dedi. ‘‘Açılırsın.’’

    ‘‘Peki, ben ağlarsam Semih,’’ dedim. ‘‘Sana bunları yapanlar sevinmez mi?’’

    ‘‘Boş ver onları kardeşim,’’ dedi. ‘‘Kimin umurunda ki…

    Emrah Serbes

    not : sonunda da görüldüğü gibi "emrah serbes" adlı kişi yazmıştır bunu. benim abim falan şehit olmadı. okuyun istedim.
    ···
  13. 13.
    0
    ekşiden çalmış bin

    http://www.eksisozluk.com...Cst+kattaki+ter%C3%B6rist
    ···
  14. 14.
    0
    http://ubormetengadanbiri...vatan-icin-sehit-oldu-siz adam yaş değiştirerek ölmüş beyler
    ···
  15. 15.
    0
    @33 ekşiden görmedim.
    ···
  16. 16.
    0
    @36 yarram anlattığın hikaye emrah serbesin romanıymış amk
    ···
  17. 17.
    0
    emrah serbes lan bu, mükemmel yazıyor herif ya.
    ···
  18. 18.
    0
    ···
  19. 19.
    0
    ···
  20. 20.
    0
    Terörist içeriden, ‘‘Kim geldi?’’ diye seslendi.

    ‘‘Alt komşunun oğlu canım!’’

    Terörist, ‘‘Merhaba,’’ deyip elini uzattı, pis pis sırıttı. ‘‘Ben Semih’’

    Kod adındır, yemezler canım. Ben yedi yaşından beri terörle mücadele ediyorum, neler gördüm geçirdim. Elini sıktım, ‘‘Ben de Nurettin,’’ dedim. Bırakmadım avucumdaki eli, gözlerinin içine baktım, ‘‘Gerçek adım tabii.’’

    Güldü. Sevimli görünmeye çalışıyordu.

    ‘‘Filmin en güzel yerindeydik. Şu bitsin de muhabbet ederiz,’’ dedi. Yerine oturdu, donmuş filmi tekrar canlandırdı. Filme baktım, romantik Fransız sineması, örgütçülükle alakası yok, ben gelince değiştirmişti herhalde.

    Güzel kız, ‘‘Ne içersin?’’ diye sordu.

    Ortama baktım, bira içiyorlardı.

    ‘‘Bira,’’ dedim. ‘‘Öyle bakma, daha önce de çok içtim.’’ Kız mutfağa gitti. Semih kod adlı terörist rahat adamdı, bira dediğimde hiç bakmamıştı bile, rahatlığıyla beni kafalayacaktı güya. Camı bile taktırmamıştı.

    Daha önce bira içtiğim yalandı tabii, şüphe çekmemek için onlar gibi takılmaya karar vermiştim. Film on beş dakika sonra bitti. Bu arada kız Semih’e sarılmıştı iyice, keyifleri yerindeydi. Teröristlik çok rahat işmiş valla, bir elinde bira, bir elinde hatun, VCD’de film, gününü gün ediyordu şerefsiz. Film bitince terörist keki yedi. Doymadı, kebapçıdan pide söyledi hepimize. Paraları örgüt veriyordu tabii, ondan bonkördü böyle. Bizim komandolar dağda yılan yesin, bunlar her gün pide kebap, bir elleri yağda bir elleri balda. Planımı uygulamak için kızın gitmesini bekliyordum ama bir türlü gitmiyordu. Bir yerlere telefon açtılar, kızın yerine imza atmasını istediler birilerinden. Ne imzası olduğunu anlayamadım. Çok da kurcalamadım, ikisini birden öldürmeye karar verdim. Kız zaten, ‘‘Biz,’’ demişti. Yine de son anda bir duygusallık yapıp ona kıyamayabilirdim, birincisi sahiden çok güzeldi, etrafına yaralı bir kurt gibi bakıyordu, tıpkı Börteçine. Gözler kalbin aynasıysa işim çok zordu. ikincisi tam olarak emin değildim terörist olduğundan, masum vatandaş olma ihtimali vardı. Siyasi görüşlerini sordum.

    Güldüler. Teröristiz diyecek halleri yok. Aynı soruyu bana sordular. Ben gülmedim, buz gibi baktım, ‘‘Türk Milliyetçisiyim,’’ dedim. ‘‘Saklayacak bir şeyim yok. Türk’sen övün, değilsen itaat et!’’ Enselerinde soluğumu duymalarının vakti gelmişti. ikisiyle de başa çıkabilirdim. Lakin biradan başım dönmüştü çok pis. Doğru zaman değildi belki de.

    ‘‘Ben kalkayım artık,’’ dedim.

    Semih, ‘‘Yine gel Nurettin,’’ dedi.

    ‘‘Elbet geleceğim,’’ dedim. ‘‘Bir gece ansızın.’’

    Yine güldüler.
    Tümünü Göster
    ···