benim telefonum yoktu. üç dört ay evvel recebin bir arkadaşıyla sega atari ve üç tane kaset karşılığı takas etmiştim. rokun artık bayma başladığına kanaat getirip erotik kanalı açtım. peşi sıra tekrar beyaz futbola döndüm. benim beyaz futbol ve erotik kanal arasından gidip geldiğim sıra babamda yaşamla ve ölüm arasındaki ince çizgide gidip geliyordu büyük ihtimalle. ikisinden de vazgeçip atariyi taktım televizyona.ama ondanda sıkıldım.bu aralar pek ortalıkta gözükmeyen şeker hastası babaannemin lokumlarını çalmak için odasına girdim.

yapma baba kalbimi kırdın dedim başımı önüme eğerken.ne diyeyim yaşaman için bir sürü sebep mi sayayım dedi. evet dedim sevinçle gözlerim ışıldarken. sevgilin var mı dedi. hayır dedim. paran dedi. hayır dedim. işin dedi. hayır dedim. yaşaman için her hangi bir sebep var mı dedi.bir süre düşündüm. gözlerim doldu. zuhal topalla evlilik progrdıbını izlemeyi seviyorum diye bağırıp odama koştum. kapıyı ardımdan sertçe kapattım. yatağımın altındaki domatesimi sakince yemeye başladım. çünkü açken mastürbasyon yapmak zordu.ve ben açlığımı bastıramak zorundaydım. acaba tarkovski açken mastürbasyon yapmış mıydı. yapmadığına karar verdim. eğer yapmış olsaydı filmlerinden çok daha derin bir dram çıkacağından emindim

tamamdır bakalım ne olacak şimdi kalsın tam burada.

samet dedim titreyen bir sesle. heyecanlıydım çünkü bu herif benim can yoldaşımdı. yalnızlığımı, suratsızlığımı, gerçek hayatı bu numarayı gördüğüm an unutuyordum.bu koca sonsuz alemde birbirimizi hiç görmesek de, birbirimizle hiç konuşmasak da sametle ben etle tırnak gibiydik. çünkü ikimizde yalnızdık ve her daim seveişmeyi hayal ediyorduk. efendim dedi. yaşıyorsun dedim. evette tanıyamadım dedi. tanımazsın sapık adam. ulan bu kadar mı muhtaçsın bir karıya, bir çift meme için kurudun o ekranın başında, attığın mesajları bant kaldırmıyor lan dedim gülerek. sana mı kaldı lan huur evladı. gibimin derdi seni mi gerdi diye ağza alınmayacak laflar etmeye bağırmaya başladı. halbuki ben şaka yapmak için, samimiyetimiz pekişsin diye öyle konuşmuştum. gözlerim doldu. yapma samet bak biz dostuz senle, niye artık mesaj atmıyorsun, ne oldu dedim.

sessiz sedasız verdiği domatesi alıp, yemeye başladım. geçen gün kaybolan domatesim hala aklımdaydı.şu an elimde olan domatesi yiyip bitirdiğimde, geçen günkü domatesin akıbetini merak ediyordum. birden olayı anladım. kesinlikle medeni adındakı yönetici yardımcısı olacak adam benim domatesimi çalmıştı. babam gebermek üzereyken oda eve gelmişti. medeni daha sovyetler birliği dağılmadan önce evinde ölü bir kgb ajanı ile altı gün yaşamıştı. anladığım kadarıyla bu ajan yaralı bir halde medeninin evine girmiş ve oracıkta ölmüştü. medeni ölü adamın evinden gibtir edilmesi için türk yetkilere haber verdiği zaman, türk yetkililer eve gelmiş ve adamın bir kgb ajanı olduğunu anlamışlardı.o zamanki prosedürler gereği ölü adamı evden çıkarmak için rus yetkililerin gelmesi ve meftayı olay yerinde inceleyip ölüm sebebinin her hangi bir suikast olup olmadığını anlaması gerekiyordu.ve rus yetkililerin olay yerine gelmesi tam tdıbına altı gün sürmüştü.

bir keresinde babam ekmek bıçağını bana fırlatmıştı. işte o anda benim daima teyakkuz halindeki reflekslerim devreye girmişti. ölümcül bir şeyler olacağını hissedip eğildim. bıçak kafamın üstünden geçip balkon kapısından dışarıya çıktı ve apartmanın bahçesine düştü. gece dörtte tost yapmak için bıçağa ihtiyaç duyunca apartmanın bahçesine indim. bıçağa elimi sürdüğüm andan itibaren otuz saniye geçmişti ki fuat apartmanın kapısında belirdi.ne istiyorsun diye sorduğumda, bilmiyorum bir şeyler beni uykudan uyandırdı ve dışarı çıkmamı emretti diye cevap verdi. dünyanın neresinde olursa olsun o bıçağa bıçağa dokunulduğu an fuat uyanıyordu ve olay mahallinde bitiyordu.

ben manita yaptım dedi üzgün bir sesle. olmadı bu samet dedim. telefonu kapattım. gözlerimden yaşlar süzülüyordu.ben gerçekten çok ince ruhlu bir insandım ve bu ayrılığı hak etmemiştim.o an odanın ışığı yandı.ne eşşek gibi böğürüyorsun lan tüm apartman ayağa kalktı dedi babam. samet... beni terk etti dedim. mutfağa koşup ekmek bıçağı ile geri geldi. muallak mi oldun artık başımıza diye bağırırken fuat onu tutmaya çalışıyordu. fuat uzak tut o canavarı benden.ben kırılgan bir insanım. birinin yarım metrelik ekmek bıçağı ile bana saldırmasını kaldıramam.tut onu fuat diye bağırıyordum. erotik kanalı henüz kimse fark etmemişti. babam hala samet kim derken fuat onu kollarından tutup odasına zütürdü.siz hiç bir şeyi anlayamazsınız, hiç bir şeyi diye bağırdım arkalarından.

O kadar yazmışsın birader de gibleyen yok

gözlerini de bana dikmişti. kendimi suçlu hissettirdiği için ölü adama kalkıp bir iyi bir dayak daha attım. dayak tarihini de akşam dokuz yirmi beş diye camdan bağırarak tüm mahalleye ilan ettim.bir süre ölü adamı izledim. hayatta onla beraber yaşayamazdım.bir yerden sonra birbirimizi kırmaya başlayacağımızı anlayınca ölü adamdan bir şekilde kurtulmaya karar verdim. çünkü yapamazdım.şu an ölü bir adamla beraber yaşamaya hazır değildim. kendisine bu ilişkiye hazır olmadığımı belirttim. yanına gidip yaşlı gözlerle bak sen çok iyi bir ölü insansın ama ben sen seni arkadaş olarak görüyorum kusura bakma dedim ve ağlayarak evden dışarı kaçtım.

mini buzluktan çıkardığı domates elinde vaziyette kalakaldı. sonuçların çıkmasına daha iki gün var dedi. babaannem söyledi.sen üzülmeyesin diye belli etmek istemiyor.dua ezberletmek için kitap verdi bana. ruhuna okumam için dedim. gözlerini devirdi. hemen domatesi elinden kaptım. hınçla ısırmaya başladım. suları yere damlarken gayet lakayıt bir şekilde elimi omzuna attım. seni yıkayan adamları düşünüyorsun değil mi dedim.ne yıkaması lan dedi üzgün bir ifadeyle. ölünce seni yıkayacak olan adamlar diyorum. onlar senin iğrenç şeyini yıkamak zorunda kalacaklar diye üzülüyorsun değil mi dedim. biraz suskun kaldım. hüzünlü ruh halinden çıkmıştı ve çakmak çakmak gözlerini bana dikmişti. anlamadım dedi. gördüm onu dedim. domatesimden bir ısırık daha aldım. sorun ölmek değil senin için. ölmeye herkes ölür ben hariç.sen, sen öldükten sonra penisini yıkamak gibi iğrenç bir görev üstlenecek o adamlara üzülüyorsun değil mi dedim. senin suratını gibiyim diyerek mini buzdolabını yüzüme indirdi. burnumda keskin bir acı duydum.

bu günde gebermedin ya senden iyisi yok artık dedim.ben gebermem merak etme dedi. zaten geberme. bana bakman için seni en aşağı yüz yaşına kadar yaşatmam lazım dedim. kalk gibtir git benim asabımı bozma dedi. zaten ayaktayım diyerek odaya geçip televizyonu açtım. erotik kanalı zaplayıp mesaj atan numaraları gözden geçirmeye başladım. samet 05*** yas 27 yozgat.bu adama hayrandım.tam iki senedir hiç bir gün sektirmeden msj atıyordu kanala. müthiş bir dirayet örneği sergiliyordu.bu öyle bir sapıktı ki resmen herifte peygamber sabrı vardı.bu gün sametin mesajı gelmedi. bekledim bekledim yine gelmedi. acaba bir şey mi oldu arkadaşa diye düşünüp aramaya karar verdim. çünkü ilk kez sametsiz bir erotik kanal izliyordum. hemen fuatın odasına koştum. telefonunu alıp geri döndüm. numarayı tuşladım.

sabah uyandığımda masamın üzerindeki englesin doğanın diyalektiği kitabının üzerindeki dua kitabını gördüm. dün gece erotik kanal izlediğimi gören babaannem bırakmış olmalıydı. büyük ihtimalle babamın yakında öleceğini düşüyordu. bildiği bir şeyler vardı ve bunu babama söylemek istemiyordu. çünkü geçen gece erotik kanal izlemenin benim için ne kadar doğal bir hadise olduğunu kendisine belirtmiştim.bu kitap erotik kanalı izlemekten vazgeçmem için verilecek bir ültimatom değildi. kesinlikle bu kez yaşlı adam hayata gözlerini yumacaktı ve ben rahatlıkla evde yemek yiyebilecektim. bilgisayarımı açıp email adresimi kontrol ettiğimde gelen bir mail olduğunu gördüm. penisli bir email adresinden gelen bu mailin babaannemin film eleştirisi olduğunu düşünüp hemen açtım ve şevkle okumaya başladım. film eleştirisi değildi. baba annem kubrickin filmini izlemek yerine galiba ferre izlemiş ve penis büyütmenin ne kadar kolay olduğu ile ilgili bir mail atmıştı böyle bir yazıyla hayatta o tespihi geri alamazdı.

babamın uyuyup uyumadığını görmek için sessizce odaya girdim. namaz kılıyordu karanlıkta. tanrı öldü diye bağırdım. daha hızlı namaz kılmaya başladı.onu biz öldürdük dedim. iyice zıvanadan çıktı. denizi nasıl içtik diye son kez bağırdığımda babam çılgına döndü ve namazı bırakıp peşime düştü. odama kaçtım. kapıyı kitledim. çık dışarı suratını gibtiğim diye attığı naralara bunları nietzscheye söylecektin diye karşılık verdim.bir süre sonra kapıyı zorlamayı bıraktı. bende yattığından emin olunca odamdan çıktım. elime kağıt kalem alıp babaannemin büyük aşkı ile buluşmak için klozete gittim. klozet ay gibi parlıyordu. çok iyi bakıyordu klozetine. sessizce sıçtım ve su dökmeden kapağı kapattım. vermediğin lokumun bedelini ağır ödeyeceksin.bu daha başlangıç diye notumu bıraktım babaanneme notumu bıraktım. tuvaletten çıkarken babamın uyuyup uyumadığını kontrol etmek için kapısının önünde durdum

galiba burnum kırıldı dedim.kan damlayan burnumla hemen aynanın karşısına koştum. mükemmel olmuştu. müthişti artık. burnumun üstündeki koca kemer bir anda suratıma gömülmüştü.bu ömrüm boyunca başıma gelen en iyi şeydi. yüzüm kan içindeyken babamın yanına koştum.bu gün gerçekten çok farklı bir haldesin babacım diyip boynuna sarıldım. ilkin bana parazit demen, ikinci olarak mini buzdolabını büyük buzdolabının içine koyman, dolaba kilit takmayı düşünmen ve son olarak burnumu düzeltmen. ölüme yaklaşan insanlar diğer insanların göremediği şeyleri görürler derlerdi de inanmazdım. ölüme bu kadar yaklaştığın için seninle gurur duyuyorum diye bağırdım. sarıldıkça daha sıkı sarılıyordum. çok mutluydum. bırak ulan huur çocuğu bırak beni diye feryat figan bağırıyordu.o zaman bir tane daha domates vereceksin bana zaten ölüyorsun dedim.

hep beraber gerçek babaannemi almak için hastaneye giderken yolda bir ağaca yapıştırılmış ilan gördüm. ağır alzheimer hastası gören allah rızası için bu numarayı arasın yazıyordu. resimdeki kadın az evvel çırılçıplak bir vaziyette evden attığımız kadına epey benziyordu. neyse biz gerçek babaannemi alıp eve döndük. babaannem kadının kaçarken evde bıraktığı elbisesini getirip bunları ne yapayım dedi. bana ver dedim. çiçekli çok geniş sarı bir elbiseydi. kreasyonum için gayet iyi parçaydı. daha sonra giymek üzere elbiseyi odamda gizledim. televizyonu açıp apartman girişinde gelen gidenleri takip ederken dövdüğümüz kadınla bir adam apartmana girdi. kadın farklı bir elbise giyinmişti bu kez. peşi sıra bizim zil çaldı. kapıyı açtım. sizde hiç allah korkusu yok mu hasta kadını ne hale getirmişsiniz diye yakınmaya başladı adam. bizim dövdüğümüzü nereden biliyorsun sahtekar herif dedim. annem söyledi dedi. kadın alzheimer zütündeki donun rengini bilmiyor burayı nasıl hatırladı dedim. annem beni bile hatırlamıyor ama kadını nasıl dövdüyseniz burayı da sizi de net olarak hatırladı dedi. kadında büyük bir etki bırakmıştık ailecek. hala karşımda titriyordu.

annemin yıllardır giyemediği, ki sadece pijama giyer beş yıldır, saten, mavi geceliği yavaş yavaş giyindim ve balkona çıktım. gerçekten idrisin dediği gibiydi.bir kere çok rahattı.her hangi bir yerim açıkta kaldı mı gibi bir derdim yoktu. alttan püfür püfür esiyordu. birden mutfağın ışığı yandı. babam karşımdaydı.ben ise gibimin saten gecelik içinde nasıl gözüktüğünü incelemek için etek kısmını havaya kaldırmıştım. muallak oldun değil mi dedi. hayır ben sadece duygusalım ama muallak değilim dedim. seni şimdi ölüdürecem oruspu çocuğu diyip ekmek bıçağını almak için yatak odasına koştu. fuat kurtar beni bu adamdan diye bağırmaya başladım fuat yine koşarak geldi ve babamın arasına girdi. bırak ulan bırak diyen babam yine yere düştü ve bayıldı.

medeni bu sebepten dolayı kafayı sıyırmıştı.rus ajanın hala yatak odasındaki köşede yattığını iddia ediyordu. medeniyi rahatsız eden şey ölü bir adamın evinde olması değildi. asıl rahatsız eden şey bir adamın hiç bir şey yapmadan evinde yan gelip yatmasıydı. sürekli ölü adamın gün boyunca evinde hiç bir iş yapmadan yattığından, kira, elektrik vs gibi hiç bir gidere ortak olmadığından yakınıyordu.bu sebeple babam beni ivan isimli bu ölü kgb ajanına bana benzetiyor, aynı bizimki işte diyerek medeniye destek oluyordu. medeni en az ölü adamdan nefret ettiği kadar benden de nefret ediyordu. çünkü ölü adamla beni bazen aynı kişi zannediyor, rastlaştığımızda beni kolumdan tutup sabah akşam evimde yatıyorsun ve hiç bir şey yapmıyorsun seni huur çocuğu diyordu.

babamla annemin odasına girdim.her hangi bir aktivite göze çarpmıyordu. ışığı açıp evlat ben ve babaannem seninle gurur duyuyoruz diye bağırdım. uykudan uyanıp yatağın yanına atladı ve cenin pozisyonu aldı. yaşlı bir adama göre çok çevikti. deprem yada başka herhangi bir doğal afet olmadığını anlayınca hala baş ucunda duran ekmek bıçağını alıp huur çocuğu diye bağırarak üzerime hucum etti. hemen odama kaçtım. kapıyı tekmeliyordu. fuatta hemen uyanmıştı. fuatın uyanması için her hangi bir sese ihtiyaç yoktu. biri eline ekmek bıçağını aldığı an fuat uyanıyor ve olay mahalline geliyordu. biraz salak olsa da refleksleri iyi bir çocuktu.

moruğu evden attıktan fuat ve babam yattı. sonra eve alzeheimerli hasta akını başladı. bize gelen şifa için gelen yaşlı hastaları gece eve alıp tekme tokat dövüyordum. yüz yedi yaşındaki hastayı henüz dövmüştüm ki tüm geçmişini noktası virgülüne hatırlamaya başladı. ağzından kan gelirken bütün ilk okul arkadaşlarının isimlerini sayıyordu. çok sert dövdüğüm için dayak etkisini çok çabuk göstermişti.bir kaç dakika sonra hasta şahadet şerbetini içti ve hakkın rahmetine kavuştu.ne yapacağımı bilmez bir halde evin içinde oradan oraya koşarken hastanın ölüm tarihinin akşam saat dokuz sıfır sekiz olduğunu bağırarak ilan ettim. şimdi evde lanet bir ölü adam vardı. medeninin nasıl hissettiğini şimdi tam manasıyla anlıyordum. odamda yan gelip yatıyordu. beni deli ediyordu huur çocuğu. hiç bir şey yapmıyor sadece ama sadece yatıyordu.

bir diğer önemli husus böyle bir sorunum olduğunu nereden biliyordu. bunu kendisine sormalıydım. ilkin babaannemin penisli mail adresine cevap verip nereden biliyorsun babaanne yazdım. yarım saat cevap gelmeyince bende önceliğimin penisimden ziyade kubricikin otomatik portakal filmi ve filmin eleştirisi olduğunu karar verdim. babaannemin doksan dokuzlu tespihini boynuma geçirdim. hemen baba annemin yanına koştum. koltukta oturup dua etmekle meşkuldü. beni görünce gözleri büyüdü. tuvaletteki ültimatomumu almışsın dedim.