1. 1926.
    +3
    Hafta sonu yasemin abla eve davet etse de ben randevum var diye gidemedim maalesef. Hazırlandım, serkan mesaj attı, babasının arabayı çarpmış. Kızdım buna “oğlum ne güzel araba imkanın var daha ne istiyorsun” kendince bir şeyler geveledi, hayata atılmak istiyorum bla bla.
    Seneye bulursun kafana göre birini daha erken zaten falan diye teselli ettim kendimce.

    Ön koltukta gündüz oturuyordu. Dicle ile de merhabalaştık. Biraz ileride sabırsızca ileri geri dolaşan sarışın göründü. Bade. Telaşlı bir merhabayla bindi, ben ortalarındaydım ve bacaklarım sığmıyordu amk.

    Her neyse vardık işte bara. Dicle elbise giymişti, asker yeşili bir elbise. Bade ise kot tişörttü yine.

    Cidden çok bakımsızdı amk insan hiç mi saçlarını taramaz. Ama okuduğu bölümden bile ne kadar fırlama bir zeka olduğu anlaşılıyordu beyler. Saçlar falan kabarık Einstein terk.

    Karşıdan karşıya geçeceğiz, bade korkmaya başladı. Dikkat edin falan diyor. Herkes geçti bir bu kaldı amk. benim heyheylerim tepeme çıktı. Bir insan nasıl karşıdan karşıya geçemez.
    Geçtim yolun karşısına, tuttum kolundan geçirdim bizim tarafa. Serkanlar şaşırmış tuhaf tuhaf bakıyorlardı kıza. Doğal olarak.

    Dicle gerginliği dağıtmak istercesine
    -ee bade kiminle yaşıyorsun
    -abimle
    -yaa, karışıyor mu her şeyine
    -yoo ders çalışıyor sürekli zaten
    -hangi üniversitede okuyor?
    -itü’de (üniversite yalan beyler, burada değil aslında) doçent

    Dicle bir “ovv” çekti.
    -ah bu kariyer hırsı…

    Sonra girdik bara. Daha hava kararmamıştı zaten ve başka bir grup çalıyordu. Serkan “bu saatlerde sahneye çıkmamıza izin vermeleri büyük şans, halbuki en çok müşteri bizim çıktığımız zamanda olacak ve bizim iyi çalıp çalmadığımızı bilmiyorlar”. Dedi.

    Her neyse arkadaşlarıyla buluştu, kulis gibi bir yere gittiler. biz de içecek bir şeyler alacaktık.

    Dicle, gündüz bira istedi. Bade su istedi amk. ısrar ettim gazoz al falan diye hayır dişlerimi tuhaf yapıyor dedi. Değişik bir kızdı beyler.

    Ben de bira almadım kendime dediğim gibi birayı genelde maç izlerken cipsle falan seviyordum, ya da dizi izlerken. Yani sonuç olarak ben evimde içmeyi seviyordum, dışarıda değil.
    ···
  2. 1927.
    +1
    Hikayenin sonu:mesafeden dolayı ecrine tekmeyi basar.bu zafer dansı yapan kıza tutulur.(değişik tipte kız olduğu ve ecrine benzediği için. Şuanda da bade ile birlikte evlilik hazırlıkları yapıyor.
    ···
  3. 1928.
    +3
    Yarım saat sonra serkan’lar sahneye çıktılar. Burada ilk geceleri olduğu için orta derecede alkış aldılar denebilirdi. Birkaç ayarlama ve kontrolden sonra hazırdılar sanırım.

    Serkan hem piyano çalıyordu, hem de solistti. Vay amk dedim içimden. Adam yetenekli.

    Teoman’ın bir şarkısını çalıyorlardı sanırım dicle öyle dedi. Ben teo’nun birkaç şarkısı dışında pek bilmem o yüzden ne çaldıkları hakkında pek bir fikrim yok ama insanlar da eşlik ediyorlardı, beğenmiş gibi halleri vardı. Beğensinler de bir zahmet resmen senfonikti lan adamlar.

    Bade de dinliyordu ama sıkılmış gibi bir hali vardı. Ayıp olmasın diye içecek bir şey ister misin dedim.
    Hayır gibisinden kafasını salladı. inek miydi la bu da böyle davranıyordu? Gerçi boğaziçine gelen herkes lisede az buçuk inek olmak zorundaydı zaten.

    Serkan’lar daha sonra mfö-ah bu ben çalmaya başladılar ki bu çok sevdiğim bir parçadır. Severek eşlik ettim. Serkan’ın kadife gibi sesi vardı.

    Şarkı bittikten sonra dicle’nin kulağına eğildim:

    -gündüz’le bade nerede?
    -dışarı çıktılar galiba
    -ben bir lavoboya gidicem
    -tamam

    Ben de peşlerinden çıktım dışarıya. Bade gündüz’e bir şeyler anlatıyordu gözlerini açmış, sanki devlet meselesi.

    -napıyorsunuz?!

    Diye gittim yanlarına. Gündüz cevap verdi
    -bade gidelim diye ısrar ediyor
    -öyle mi?
    -öyle.
    -neden?
    Bade atladı:
    -sıkıldım
    -ama güzel parçalar çalıyor
    -farkındayım ama çok gürültülü
    -eve mi gitmek istiyorsun
    -hayır
    -ee!

    Bir şey demedi amk sinirlendim. Madem beğenmedin, izin alıp ayrılırsın taksiye de atlar gidersin. Milleti rahatsız etmek zorunda mısın yani? Bunları söylemedim valla zaten bana rezil olduğu için çekiniyordu, dicle ve diğerleri de onu sevmiş görünüyordu. Eğer düşüncelerimi söylersem tamamen küsebilirdi.

    Ama bir cevap vermem lazımdı.

    -gündüz sen git keyfine bak

    Dedim. Gündüz de “tamam görüşürüz” diye yanıtladı.

    -kızım senin derdin ne?
    -derdim falan yok, zoraki getirdiniz zaten beni buraya!
    -ağzın yok mu senin?! Hayır deseydin!

    Bir şey demedi. Arkasını döndü sinirli sinirli yürüdü.

    -nereye!
    -bilmiyorum?!
    -salak mısın sen, bu saatte?
    -otobüse bineceğim
    -tacize uğramaya çok meraklısın heralde
    -başka ne yapayım gerizekalı?
    -doğru konuş benimle!
    -diyene bak!
    Sakin olmaya çalıştım. Yoksa cidden küfredecektim
    -tamam. Ne istiyorsun
    -lahmacun
    -lahmacun mu?
    -evet
    Yine sinirlendim ama belli etmedim.
    -yürü o zaman
    -hanzo!
    -seninle geldiğime dua et
    -allah allah, gelmezsen gelme çok da umrumdaydı.

    Bir şey demedim. Yalnız bıraksam görürdü gününü. Ama ben beyefendi bir centilmen olarak buna göz yummazdım, biliyorsunuz.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 1929.
    +2
    Gittik lahmacuncuya.

    -bana bakma yoksa yiyemem
    -tamam bakmıyorum

    Tam anlamıyla şizofren. Evet teşhisini de koydum. Yaklaşık 3 dakika sonra gözlerimi açtığımda tabak bitivermişti.

    -oha ne çabuk bitti ya

    Dedim.
    Bade de
    -dımbık
    Dedi kendi kendine güldü. Kendince bir espri yaptı ama, ben anlamadım.

    Hesabı ödeyecekti ama centilmenliğim sebebiyle buna izin vermedim.

    Sonrasında eve gittik zaten lahmacuncuya çok uzak değildi. Bu arada lahmacuncu dediğime bakmayın lan o dükkanın başka bir şeyi meşhur. Neyse evine bıraktım bunu.
    Sokakta bir kedi gördü, peşine koştu. Kediyle ciddi ciddi konuşuyordu

    -sen nasıl yaparsın bunu abbas? Nasıl bırakırsın beni?

    Ben de gülüyorum amk. şizofreni olduğuna da eminim artık. Kediyi eline aldı bana gösteriyor

    -bak evden kaçtı. Niye böyle yapıyor anlamıyorum. Bu sıralar sürekli perdelere tırmanıyor

    Bir şey diyemedim amk güldüm yine.

    Sonra abbas’a ciddi ciddi bir şeyler anlattı. Kedi ise ağlıyordu.

    Kocaman bir kediydi beyler yani allah için baya beslemiş herhalde. Bir de kapkara kedi amk yolda görsem tırsarım. Hem kapkara, gözleri yeşil ve de ciddi anlamda iri.

    Sonra bana teşekkür etti abbas’la konuşa konuşa girdi evine.
    ···
  5. 1930.
    0
    Reserved panpa devam eğer ecrini aldatirsan seni bulurum panpa gerisini sen hesap et
    ···
  6. 1931.
    0
    ilişkinin sonu bade manyagıyla biterse söverim sana
    ···
  7. 1932.
    0
    reserved panpa devam
    ···
  8. 1933.
    0
    reserved
    ···
  9. 1934.
    0
    Panpa ecrine ihanet edersen düşünemiyorum gerçi sen de dusunemezsin
    ···
  10. 1935.
    0
    yeter lan bitir hikayeyi
    ···
  11. 1936.
    +2 -1
    Ben de bizimkilere mesajla durumu bildirdim. Yarın ercan’la buluşacaktık beyler, her şeyi anlatacaktı. Eve gidince ecrin’i aradım.

    -alo?
    -alo ali.
    -nasılsın bir tanem?
    -sağol ben iyiyim de seni sormalı
    -bir şey mi var?
    -seni defalarca aradım ve açmadın
    -yoo telefonuma gelmedi bildirim
    -nasıl yani
    -vallahi görünmüyor diyorum aradığın. Kafayı yedi zaten telefonum bu yaz yeni alabilirim şimdi idare edeyim
    -hı iyi o zaman. Ee napıyorsun
    -ne yapayım, okulda birkaç arkadaş edindim bugün onlarla bardaydık
    -demek öyle…
    -sen ne yaptın? Tanıştın mı birileriyle
    -biliyorsun berfinle aynı okuldayız zaten, birkaç kişiyle de tanıştık güzel işte
    -iyi. Boşver onları özledim seni.
    -ben de.
    -bu yaz ne yapıyorsun?
    -bilmem ki ali? Yaza daha çok var
    -biliyorsun hep seni düşünüyorum, yaz için şimdiden gün sayıyorum
    -saymasan iyi edersin çünkü daha çook var
    -deme öyle
    -derim
    -tamam o zaman, yine ara, ya da ben ararım özletme kendini bu kadar
    -oldu, öpüyorum.
    -ben de öpüyorum.

    Kapattım. Gerçekten burnumda tütüyordu.

    Yüzünü unutmamak için telefonumdaki resmine baktım.

    En büyük korkularımdan biri de en ufak bir yüzünün çizgisini unutmaktı.

    Ama elbette buna izin vermezdim.
    ···
  12. 1937.
    +4
    Sabah erkenden kalkıp biraz ders çalıştım. Hoca dersleri ingilizce anlattığı için kendimi geliştirmem lazımdı. Kendi kendimi kandırarak iki bölüm himym izledim. ingilizcemizi geliştiriyoruz burada.

    Pusat daha kalkmamıştı, o kalkmadan çayı demleyip kahvaltıyı hazırladım. Sonra pusat’ı kaldırdım.
    Beraber kahvaltımızı yaptık. Sonra ben hazırlanıp çıktım malum ercan’la buluşacağız.

    Çınaraltı diye bir çay bahçesi varmış sarıyerde, oraya gel dedi.
    Vardığımda ercan ile kocaman kucaklaştık. Ama kendisiyle bir iki aydır görüşmüyoruz denebilirdi. Okul açılalı bir hafta olmuştu belki ama evdi taşınmaydı falan derken bir ercanla bayadır görüşememiştik.

    Özlem gidermeye başladık sanki senelerdir görüşmemişçesine.

    -naptın olum güzeldir sizin okul
    -hiç sorma ali. Ciddiyim hiç sorma. Bir yurdu var kimin eli kimin zütünde belli değil. Şöyle adam akıllı kız yok arkadaş babında bile. Hepsi birbirinden boş
    -deme ya
    -vallaha öyle biz erkek erkeğe takılıyoruz zaten. Doğru düzgün gezmedim bile okulu. Dersten çıkıp doğruca yurda, oda arkadaşlarımla iyi zaten aramız şükür oyun kasıp duruyoruz.
    -o yönden şanslısın bak ama. Ya oda arkadaşların mal olsaydı
    -bardağa dolu tarafından bak diyorsun
    -aynen öyle diyorum kardeşim. Kendine işkence etmeye gerek yok.
    -ne yapalım, çekicez. Ee sen naptın sizde ortam nasıl
    -fena değil denebilir işte. Takılıyoruz birkaç kişi serkan, gündüz,dicle bir de bade diye biri geldi dün de o pek uzun ömürlü olmaz
    -niye?

    Elimle deli işareti yaptım

    -anlaşılmıştır.
    -başakla konuşuyor musunuz?
    -konuşmadık ne zamandır kanka. Hani karar aldık demiştim ya
    -iyi ama arada bir hatırlat kendini kıza. Bana bak başkalarına bakmıyorsun değil mi

    Bana eliyle vurar gibi yaptı

    -saçmalama lan!
    -iyi bari

    Sonra 3 saat kadar sohbet edip ayrıldık.
    ···
  13. 1938.
    +4
    Günler böyle geçiyordu beyler. Bade’yi iki gün görmedik okulda. Telefon numarası da kimsede yoktu.
    Dicle kızı sevdiğini ama tuhaf bulduğunu söylüyordu. Böyle düşünen tek kişi değildi.

    Kediye abbas diye isim mi konur amk? bir de allah’ın gücüne gitmesin ama kedi son derece sevimsiz. Nasıl aynı evde kalınır o şeyle anlamıyorum kolum kadar boyu var kedinin (ciddi anlamda)

    Ben de grupta en çok gündüz’ü seviyorum denebilir. Dicle ve serkan bize fazla marjinal ve bela arayan tipler geliyordu zaten ikisinin arasında kesinlikle arkadaştan öte bir şeyler vardı ki arkadaş grubunun daha sonradan aşk grubuna dönüşüp kavak yelleri terk bir şey olduğundan şüphem yoktu.

    Bu da benim en nefret ettiğim şeydi. Önceden kanka olup sonra arkadaş olmak. Benim yapamayacağım bir şey. Arkadaşsa arkadaştır ve öyle kalmalıdır. Başından arkadaşlık duyguları beslediğim birine karşı sonradan aşk hissetmem. Böyle biriyim işte.

    Perşembe günü okula gittiğimde herkes oturmuş sayılırdı ama hoca yoktu. Ben de gittim bizimkilerin yanına oturdum. Dicle de bade ile konuşuyordu. Gördüğüme selam verirken lafa ben atladım

    -oo bade yüzünü gören cennetlik

    Dicle cevap verdi

    -evlerini tak zütürüyormuş, temizlik yapmış
    -üç gün?

    Dicle kafasını salladı. Ben de hayret bir şey mimiğimi yaptım beyler.

    Üç gün temizlik mi olur?
    ···
  14. 1939.
    +6 -1
    Ara verildiğinde dicle’nin ısrarı üzerine pizza yemeye gittik. ne idüğü belirsiz bir yerdi la bura markayı da bilmiyorum. Neyse paronayak gibi görünmemek için ben de yedim. Bade de zoraki söyledi. Sonra pizzalar gelince içini karıştırmaya başladı. Sucuğun dibinden saç çekip aldı.

    -kıl!

    Ulan var ya… allah’tan ben baya yemiştim de geri dönüşü yoktu. Bir insan 15 dakika boyunca pizza karıştırıp kıl arar mı amk ya? Hayır bir de bulmuştu!

    Hemen sahibi geldi falan fişman

    -kıl buldum içinde? Nasıl koşullarda yapıyorsunuz siz bu pizzaları?

    -efendim dikkatimizden kaçmış olacak. izin verin hemen yenisini yapalım.

    -olmaz öyle

    -lütfen hem para ödemezsiniz

    hepimiz mi?

    -yok sadece siz

    -olmaz valla onlarda da kıl vardı belki?

    Adamı ikna etti, hepimizinkini bedavaya getirtti beyler. Adam da şikayet edilmesinden korkuyordu herhalde. Herkes bade’ye teşekkür ediyordu.

    Eyvah, gruptakiler şizofreni hastasına hayran olmaya başlamışlardı!
    ···
  15. 1940.
    0
    Güldüm lan :] panpa kıza ohha amk üç gün temizlik mi olur demişsin kendin temizlik var diye kaç gün girmedin lan
    ···
  16. 1941.
    0
    Panpa 4ünuzun fotoğrafı varmı varsa atsana hikayenin sonunda
    ···
  17. 1942.
    0
    hikaye kendini tekrar etmeye başladı lan karakterler birbirinin kopyası
    ···
  18. 1943.
    0
    annanananananananananananananaannananananananananananan
    ···
  19. 1944.
    +4
    Pizzacıdan çıktığımızda dicle konuşuyordu

    -bade ben şeytana pabucunu ters giydiririm. Ama sen de benim pabucumu ters giydirirsin hahahah

    Herkes gülmeye başladı bense mal gibi bakıyordum. Bu kadar saf salak kız cidden nasıl cazgırlaşmıştı?
    istemeyerek de olsa derse girdik. Hoca aralıksız 2 saat ders işledi, beynimizi eritti. Sonra yine evlere dağıldık.

    Günler böyle geçiyordu beyler. Derken ekim ayına girdik. Okul fena değildi. Gruba yeni bir kız daha katılmıştı: feride

    Minik boyluydu ama kız taks yapıyormuş amk. duyunca şaşırdık tabi bir de ortaokul ve lisede ödül falan kazanmış. Kocaeli’nden geliyormuş o da.

    Hepimizle iyi anlaşıyordu, özellikle de bade ile. Kız biraz sessiz sakindi. Bade konuşuyor, saçma sapan rüyalarını anlatıyor; feride de bunları dikkatle dinliyordu.

    Bade yine rüyasını anlatıyordu: rüyamda hong kong’dayım. Ama çöpçü olarak çalışıyorum. Çöpçü olduğum halde de villada yaşıyorum. Üstelik villanın bahçesinde yunan mitolojisiyle bağlantılı heykeller var. Komşularım da çöpçü. Beni evlerine davet ediyorlar, ben de kırmayıp gidiyorum.

    Kendi aralarında çince konuşuyorlar. Televizyonu açıyorlar, televizyon altyazılı. Sonra adamın karısı kapaklı bir tabak getiriyor, önümde eğilip kapağı açıyor. Tabakta ölü bebek var!!!
    Ben de bebeği alıp poposunu ısırıyorum. Bebek ağlıyor. Ama hareket de etmiyor. Bebeğin poposunu öyle sert ısırmışım ki kopuyor, bacakları falan yere…

    -yeter!

    Gündüz artık dayanamadı beyler. Herkes iğrenerek bakıyordu.
    -ne biçim rüya bu be!

    Serkan devam etti
    -bade senin bilinçaltında neler var?

    Bade ise saf saf bakıyordu. Feride devam etmesini istiyordu. Ama bade devam etmedi.
    ···
    1. 1.
      +1
      6 yıl sonrasından bildiriyorum gibtiğimin çinlileri iğrenç beslenme alışkanlıklarıyla dünyanın dıbına koydular.
      ···
    2. 2.
      0
      Bu nasıl rüya dıbına koyim bilinçaltında filler mi gibişiyor
      ···
  20. 1945.
    +3
    Ertesi gün okula gittiğimde dicle beni buldu.

    -yarın bade’nin doğum günü ali
    -yarın ayın kaçı?
    -5’i
    -ee napıcaz
    -hiç bilmiyorum
    -sen nereden biliyorsun doğum günü olduğunu?
    -benim yanımda telefonu çaldı, arkadaşı erken kutlamış konuşmalarından öyle anladım
    -tamam hediye alacak mısın?
    -yani alırım sonuçta iyi anlaşıyoruz bir kötülüğünü de görmedim
    -ben ne alayım?
    -ee ben ne bileyim?

    Oflaya puflaya girdik derse. Bade bir şeyler çiziyordu galiba, baktığımda gerçekten de iyi çiziminin olduğunu gördüm. Zaten mühendislik okuyordu, avantajlıydı. Sanırım bir anime karakteri çiziyordu ama kim bilmiyorum. Çizdiği bir kızdı, üzerinde hizmetçi kıyafeti vardı.

    Feride de hayranlıkla bade’yi izliyordu. Onu gerçekten seviyordu galiba.

    Dersten çıkınca çimlerin üzerine oturduk. Bade ile feride altlarına gazete gibi bir şey koydular.

    Dicle voleybol oynayalım diye tutturdu itiraz etmedik biz de. Hepimiz idare eder derecede oynuyorduk bir kişi hariç: bade. Ciddi anlamda hiç oynayamıyordu zaten sakarın tekiydi, top kafasına burnuna, ya da serçe parmağına falan geliyordu ve her seferinde ortalığı yıkıyordu.

    Sonra yine derse girdik. Hocanın dediklerini az buçuk anlamaya başlıyordum denebilirdi. Yasemin teyzenin torunu ilayda’nın ercan’ı niye tanımadığını anlamıştım kız hazırlığı atlamış zaten.

    Bana ince ingilizce hikaye kitapları vermişti ve onları okuyordum. iyi geliyor denebilirdi.

    Hoca aralıksız 2 saat ders işledi. Sinirimiz bozulmuştu zaten benim 2 saat bir şeye konsantre olmam imkansız! Masa başında ders bile zor çalışıyorum ben, nasıl 2 saat kıçımın üstünde oturayım. zütümü hissetmiyordum zaten. Bir yerde uzun süre oturmak berbat.
    Sonunda adam insafa geldi bırakacaktı ki yarım saatlik bir konu kaldı bir daha ara vermeye gerek yok dedi orayı da anlattı. Çıkanlar oldu tabi. Ben saygısızlık gibi hissettim beyler çıkamadım.
    imza denemeleri falan yaptım kağıda, vakit geçiverdi.

    Sonrasında da evlere dağıldık
    ···