1. 1.
    +1
    evet beyler, hatırlayan hatırlar belki. ufak çaplı olaraktan hayatımı anlatıyordum bu başlık altında. yazmam sırasında annemin vefatı nedeniyle ara vermek zorunda kalmıştım. şimdiyse kafa dağıtmak, o günleri hatırlamak, eskiyi yadetmek maksadıyla yeniden yazmaya karar verdim. diğer hikayede yazdığım son entry'e kadar copy paste yapacağım. sonrasında devdıbını getireceğim. ilgi olur olmaz problem değil, oradaki eski tayfadan 2-3 kişi dinlese beni yeterli. yeniden başlıyoruz, saygılar.

    10-11 yaşlarındayım, temmuz ayındayız. klagib mahalle maçları işte sabahtan akşama kadar, varoş semtlerden birinde oturuyorduk. tabi bu mahallenin de abileri olacaktı elbette, fakir mahallerin olmazsa olmazı o mahallelerin abileridir. ve küçük çocuklar o abilere ilah gözüyle bakarlar, severler sayarlar. özellikle de ben ne derlerse yapmaya, saygıda kusur etmemeye çalışırdım. şimdinin bebeleri öyle mi, saygısız ipneler.. neyse emre abi vardı, en çok sevdiğim insanlardan biriydi mahallede. hep iyi davranırdı bana, sağolsun. yazın sonuna gelmiştik yavaş yavaş, sezon da başlıyordu haliyle. emre abi dedi ki gel lan seni beşiktaşın maçına zütüreyim tabi dedim abi gelirim, ama anneme sorayım önce. annemlerden de güç bela izin aldım, o da emre abiyi tanımaları vesilesiyle. ve maç gününü heyecanla beklemeye başladım..
    ···
  2. 2.
    +1
    maç günü geldi çattı, bayram sabahı gibi telaş vardı bende. banyomu yaptım, en güzel kıyafetlerimi giydim. saat daha sabahın 9'u, ulan diyorum nasıl geçecek bu zaman, adam beni saat 2'de bizim evden alacaktı. neyse vakit geldi, emre abi beni evden aldı. gidiyoruz beşiktaş'a doğru. beni neyin bekleyeceğini bilmiyordum. ama içimde çok derin bir heyecan, otobüsten indik, dedi ki bak burası beşiktaş. dünyanın en güzel yeridir dedi. e bende yeni bir yerler görmüşüm, oranın çöplüğünü görsem aa ne güzel derim. olur ya hani başka bi ülkede ne görseniz size güzel gelir, halbuki kendi ülkenizde de vardır o ama hiç dikkatinizi çekmez. neyse maçtan önce beni başkalarıyla tanıştırdı emre abi, çok tanıdığı vardı herifin. hepsi de beni kardeşi gibi sevdi, maçtan önce besteler, tezahüratlar takıldık öyle, sonra maç saati geldi..
    ···
  3. 3.
    +1
    maç saati geldi. herkes ufaktan stada yollanmaya başladı. biz de gidiyoruz emre abinin arkadaşlarıyla meşhur dolmabahçe yolunda yürüyoruz. hiç unutmam elazığspor maçıydı, o zamanın flaş takımıydı elazığ. neyse girdik maça kapalıdaydık, tribünle alakası olanlar bilir. beşiktaş tribünün kalbi kapalı tribünüdür. kemik tayfası da kapalı tribünün kutu denen kısmında bulunur. çok taşşaklı herifmiş emre abi yeni yeni anlıyorum. maça girdiğimiz gibi demire çıktı (bana göre demirdi o zamanlar, tribüne girdikten sonra anladım oraya set denildiğini) maça arkasını döndü bağırsanıza lan! falan diyor. ulan dedim bu herif deli herhalde para veriyor maçı izlemiyor, ama en taşşaklı adamlar setteki adamlardır her daim tribünde. neyse yendik elazığ'ı ve döndük evimize. o gece ki kadar huzurlu biçimde hiç uyumadım bir daha. allahım binlerce kişi tek bir amaç uğruna orda toplanmış, taparcasına, gırtlaklarını patlatırcasına bağırıyorlardı. çok ilgimi çekmişti o zamanlar..
    ···
  4. 4.
    0
    buraları geçeceğim, hep aynı şekilde oldu emre abi maçlara zütürdü beni. ve tribünün maskotu oldum neredeyse ''lan diyorlar sen emre'nin yeğeni değil misin?yeğeni diye tanıtmıştı, öyle kaldı. bozmadım ben de..gel bakayım buraya, bize 2 bira kap gel'' falan filan, büfeciler bile tanırdı bira verirlerdi bana. yıllar yılları kovaladı böyle geçti, tribünün kemik tayfası tarafından tanınan biriydim. çok seviyorlardı beni, size nasıl anlatayım bilmiyorum, bu dünyada aidiyet duygusu var ya hiç bir şeye değişilmez. green street hooligan's ta da der zaten buna benzer bir şeyi. ama asıl arkadaşlarının senin arkanı kolladığını bilmek en güzel duygudur..
    ···
  5. 5.
    0
    neyse lise dönemine geldik, bir erkeğin en kıpır kıpır, en atarlı yılları. artık herkesle aram daha da iyi, kendi tayfamı yapmıştım. her yere beraber giderdik, basket maçlarına toplu girerlerdik, herkes derdi ki lan bunlar dikilitaşlılar değil mi? biziz onlar biziz rahat olun. tabi küçükken beni kavgalara falan sokmuyorlardı. benim küçüklük yıllarım tribünde o randevulu kavgaların olduğu son yıllardı. sonraları bir anlaşma imzalandı, alen, sefa reis ve sebo reis olmak üzere. bir daha randevulu kavga olmadı. o olaylar da şöyle işte abilerimden dinlediğim kadarını anlatayım, bu muallakler sabah 3'e kadar fenerlisi beşiktaşlısı içermiş. gün ağarmaya yakın ayrılırlarmış, fenerliler öteki taraftan bizimkiler öteki taraftan hurraa saldırırlarmış birbirlerine, aklınıza gelecek envai çeşit emanet varmış bu mevzularda. keşke onların zamanında tribüncü olsaymışım diyorum kendi kendime.. asıl holiganlık o zamanlar tavan yapmış..
    ···
  6. 6.
    0
    neyse dediğim gibi lisedeyiz artık, bir sürü abim kardeşim var tribünde. kazana gittik mi selam alıp vermekten bi hal oluyordum düşünün yani. dediler ki galatasarayla engelli basket maçı var, bir cuma günüydü. toplandık şairler parkında ismini vermeyeyim, bir abimiz otobüs ayarlamış. bindik gidiyoruz salona doğru. salona girdik, karşı tarafta galatasaraylılar, biz de onların karşısındayız. karşılıklı küfürleşiyoruz. bu maçtan bir ay önce falan da bizim bi kardeşi 30'a yakın kişi dövmüşler, onun intikamı niteliğinde bir maç. maç bitti, kimse evine gitmedi, büyüklerimiz konuşma yapıyor: ''onları bekleyeceğiz, kimse gitmesin x'in intikdıbını alacağız'' diyorlar. iyice savaş tribine soktu bizi anlayacağınız, kemerler taşlar her türlü şey vardı. boyum kadar emanetler vardı. çevik kuvvet bizi ordan dağıttı. galatasaraylıların geçecekleri otobüs duraklarından birinde pusuya yattık, herkes bir ağacın dibinde bunları bekliyor. 2-3 tane atkısız falan gözetçi otobüsleri kolaçan ediyor. onun işaretiyle dışarı alacağız galatasaraylıları bir güzel döveceğiz anlayacağınız. neyse 10'a yakın galatasaraylı bir otobüsteydi, biz onların 5 katıyız düşünün yani. indirdik aşağı bunları, lan, 1 kişiyi 30 kişi döverken iyiydi dimi kodumun ipneleri! diyoruz. bunları iyi hırpaladık, sonra biri çevik geliyor çevik kaçın dedi. eğer yakalansaydık, hem dışarda dövülecektik, hem de nezarette bir daha dövülecektik. 100 mt koşucularından da hızlı koştu herkes, kimse yakalanmadı. ama o günkü adrenalini, heyecanı, dostluğu çok az yaşadım bugüne kadar. güzel bi gündü. kırılan kemikler, çıkan abi vurmayın nolur sesleri falan..
    ···
  7. 7.
    0
    maçlara gitmeye devam ettik, tayfamızla birlikte benim de adım duyuluyordu. bir saygınlığımız vardı, bu bazı insanlar için hayatta herşey demektir. sonraları bir kaç ay sonra, fener deplasmanı geldi çattı. şimdi ki gibi katı kanunlar yoktu, holiganlara taviz verilirdi yani. yesin birbirini ipneler hesabı.. meşale yakmak falan serbest denilirdi, hiç ceza yoktu. şimdiye bakıyorum, stadda nefes alsan yasak. dıbınakodumun endüstriyel futbolu. biz binlerce kilometreyi aç, susuz, uykusuz bunlar için mi gittik. neyse fener deplasmanı var belediye özel belediye otobüsü tahsis etmiş 5 tane. bizim tayfa gittikçe büyüdü, tanımadığım bir sürü çocuk geliyordu artık yanıma, benimle tanışmak için can atıyordu hepsi. biletimiz yok tabi bizim, hedefimiz turnike kırmak öyle kırmak. girer girmez otobüslerin camlarını kırdık yoksa havasızlıktan öleceğiz. ben de şoförün yanındayım onunla muhabbet ediyorum, diğerleri bayağı tribe girmişti. neyse geldik kadıköy'e önce bizi ablukaya aldı polisler, barikatlar falan vardı, bileti olmayanları almayacaklardı. sen misin lan bizi almayan, orada bir kaos yarattık, yıktık barikatları, ittik polisleri, bir şey yapamadılar. turnikelere doğru yürüdük, meşaleler besteler. yukarda bi köprü vardı 100 kadar fenerli taş atıyorlardı bize. az daha patates oluyorduk, kafam kadar taş yanıma düşmüştü çünkü. neyse bilet araması falan yapamadı polisler, turnikelerin ordayız. bilenler bilir, bu işlerin en acımaz polisi tufan komiserdir. az copunu yemedim kendilerinin, suyuna gidersen kral adamdır da hele ters bir şey de anında düşünmez koyar yumruğu. bundan önce de bir kasımpaşa deplasmanında biletsiz halimle 2 tane polis araması geçtim, tam turnikeye gideceğim. tufan komiser geldi, gençler bilet var mı? dedi. var abi dedim. göster lan dedi. kaldım öyle. bi koydu tekmeyi gerisin geri gittim istiklalde takıldım öyle. neyse dediğim gibi ama ben bu deplasmanda tufan komiseri atlatabildim turnikelerin oraya geldik, herkes yükleniyor. vuruyoruz o bileti okuyan cihazlara, en sonunda error verdi makine. herkes hurraa diye girdik içeri. açtık japon bayraklarımızı, bilin bakalım hangi maç bu? efsane olan 4-3'lük maç, hayatımda unutamayacağım maçların başında gelir. o gün de güzel şekilde noktalanmıştı..
    ···
  8. 8.
    0
    hayat böyle akıp geçiyordu işte, hafta içi okulda takılıyorduk. dersler berbat tabi, annem babam kahroluyor zaten bi sene sınıfta kalmıştım. arada diyordum, ulan oğlum ne veriyor beşiktaş sana? sen ona verebildin bugüne kadar? beşiktaş sensiz de beşiktaş. var git yoluna okulunu oku adam ol, anneni babanı sevindir. bu rüyalar geçiyordu 30 saniye sonra, lan diyordum benim onur davam beşiktaş ben bunun adını sevda koymuşum, uğruna kavgalar etmişim, bırakıp gitmek olur mu diyordum. peder de beni giblemiyordu zaten artık, okul, ev, beşiktaş semti üçgeni arasında geçen bir hayatım var. boşluğu bulduğum her an beşiktaşa kaçıyordum, şairler parkı'na gidiyordum. sadece ve sadece kafamı dinliyordum. yine böyle günlerden birinde, uzanmışım banka gökyüzünü seyrediyorum masmavi. bi ara sağıma soluma bakayım dedim, oturan yaşlı teyzeler ve güvercinlerden başka bir şey yoktu. tam kafamı gökyüzüne tekrar çevirip uykuya dalacaktım ki, onu gördüm. nasıl anlatayım ki o anı, dünya durdu, güvercinler dahi bana bakıyordu sanki noldu lan bu lavuğa der gibi. nasıl bir şeydi lan bu bakakaldım sadece, tam görüş alanımdan çıkacaktı ki, oğlum dedim, sen bugün bu kızı kaçırırsan, hayatta istediğin hiç bir şeyi elde edemezsin. kaybedeceğin ne var ki? dedim fırladım banktan, o beni görmemişti yanında bir arkadaşı daha vardı. ama umursamıyordum o sarı saçları, edalı yüzü, her şeye bedeldi o an. hayatta yapmak istediğim her şeyi yapmak istedim bu güne kadar. koştum, koştum ve en sonunda yetiştim. çıktım önüne, irkildi ikisi de. tinerci zannettiler beni, basit biri zannettiler herhalde. kıza dedim ki seni gördüm, ve aşık oldum sanırım. buna aşk mı deniliyor bilmiyorum. ama karnıma ağrılar girdi, bu fırsatı kaçırmamam gerektiğini düşündüm ve ardından koştum. normalde bu medeni cesareti gösterecek insan azdır, ama tribün insanı arsızlaştırır biraz da, hani nolur ki lan görebileceğimin en kötüsünü gördüm ben zaten bu güne kadar. bu fırsatı kaçırmayayım dedim. ve konuştum, şuan asosyallikle cebelleşen kardeşlerim benim, bu hayatta hiç bir şeyden utanmamaları gerektiğini anlamalılar. çıksınlar sokağa, gözüne kestirdiği birine laf atsınlar, iş koysunlar. kavga etsinler. bu bile bi sosyalliktir lan. neyse kızın cevabını çok merak ediyordum, 2 dk sadece bakakalmıştı. arsızlaştırıyor desem de insanı, yine de gururumuz var, hadi ordan be salak şey deme ihtimali de vardı kızın. ki en çok da bu koyardı bana. meraklı gözlerle ona bakmaya devam ettim..
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    0
    nerede kalmıştık.. planları kurmaya başladım, bi anda hani çizgi filmlerde kafada ampul yanar ya aynı o şekil oldu. hiç ihtimal vermiyordum bu planımın tutacağına ama tuttu. yolda bir anketör vardı, insanlara sorup duruyordu, zaten fikir onu görünce aklıma geldi. dedim ki adama güzel abim, şimdi senin yaka kartın, bir de kağıtların lazım. hayat memat meselesi falan filan bayağı bir yalvardım. insaflı çıktı verdi istediklerimi. beni tanıyor kız, gördü bi kere. arkadaşa verdim bunları, dedim ki oğlum, hayatımda ilk defa aşkı tatmışım, benim için yapacaksın bunu tamam mı o da sağolsun tamam kardeşim lafı mı olur sana can feda dedi. çok hakiki adamdı be, tribünde çok boş adam vardır da böyle delikanlılarını da bulabilme ihtimaliniz vardır işte hakiki kardeşleri.. ben ordaki taşlardan birine oturdum, onun gidişini seyrediyorum. ulan ya bu da olmazsa, bir meraklı bekleyiş sardı beni. arkadaş cafeye girdi ve beklemeye başladım..
    ···
  10. 10.
    0
    planım şuydu, anketör ayağına çocuğu onla konuşturacaktım. tabi çocuk kızı bilmiyor, iyice tarif ettim üstündekileri falan öyle hallettik. anketörüm ayağına oradaki soruları soracak ve inandırıcı olursa da numarasını alabilecekti. amacımız da buydu işte..
    ···
  11. 11.
    0
    ulan 10 dk geçti, benim çocuk yok. işkillendim, gitsem mi diye düşündüm ama kız durumu ayıkır diye gitmedim. sabrettim, bekledim. baktım çocuk geliyor yüzü de gülüyor. eğer numarasını alamamış olsaydı, en az kendine olmuş kadar üzülürdü bunu biliyordum, ona doğru koştum sarıldım, hadi geç bu fasılları söylüyorum numarayı kaydet dedi. ah ulan ah, seni parmaklıklar adına koyanlar utansın.. neyse aldım numarayı, bu sadece bir aşamaydı ki ben buna bile kız benim sevgilim olmuş gibi sevinmiştim. kontörüm olmazdı genelde, sırf onun için 100 kontör yükletmiştim. doya doya konuşabileyim diye. ah ulan ne günlerdi be, gerçekten aşık olanlar anlar bu duyguyu.. ben semte doğru yollandım, bizim ganyanda takılıyorum kupon dolduruyorum. ahmet abi vardı tanıdık oynatırdı beni, eve gittim annemin yanağına öpücüklerini kondurdum. odama doğru yollandım, yatağa yattım ve sadece onu düşündüm..
    ···
  12. 12.
    0
    saat daha 3'tü akşam basket maçı vardı, gidesim de yoktu gerçi ama bizimkisi zorunlu askerlikti bir nevi. iste ya da isteme, gidecektin maça o gırtlağı patlacaktın. maça gitmeden önce aramam lazımdı kızı, yoksa o kadar yamyamın içinde konuşamazdım : ) odamın kapısını kilitledim, ama nasıl heyecanlıyım boolum anlatamam yani, o arama tuşuna basacakken ki heyecanımı anlatamam. ne diyecektim ki lan? şey, ben sabah reddettiğin çocuk hasgibtir derdi herhalde. ama deli cesareti işte, ne kaybedecektim ki, aradım alo dedi, ne kadar zarifti sesi, bana göre çok fazla zarif.. konuşmam için bi 2 dk geçmesi gerekti. sonra konuşabildim anca..
    ···
  13. 13.
    0
    kime anlatıyorum ben aq?
    ···
  14. 14.
    0
    @22 sana muhabbet etmeyiz diyen mi oldu b'oolm bir mesaj uzağındayız dıbınakoyim, ateşle gelsin.
    ···
  15. 15.
    +1
    beynimde o an nelerin geçtiğini anlatamam size, kapatsam mı, konuşsam mı napsam ulan napsam? neyse yine kaybedecek hiç bir şeyim yok felsefesiyle ağzımdan kelimeler döküldü. o tribün çocuğu ağzıyla kibar konuşmaya çalışıyorum. her cümleninde sonunda dıbınakoyim dememek için nasıl dizginlediğimi bilemezsiniz kendimi. ya şey, merhaba. ben sabah senin yolunu kesen çocuk. sorun olmazsa biraz konuşmak istiyorum seninle, tabi sorun olmazsa senin için? aşıktım ulan aşıktım, tabi konuşabilirsin dedi. dünyalar benim oldu. bütün hislerimi açık ettim ona karşı, o da benim davranışımdan çok etkilenmiş. böyle bir davranışı sadece delilerin yapabileceğini ama bunun hoşuna gittiğini söyledi. biliyordum lan biliyordum.. bundan sonra senle konuşabilir miyiz dedim, tabi ki dedi. o zaman görüşürüz seni daha fazla sıkmayayım dedim. peki kendine iyi bak dedi ve hayatımın en büyük sınavlarından birini vermiş oldum. insanın aşık olduğu birinden böyle sözler duyması tarifsizdir. kız biraz zengindi sanırım, ama merak etmeyin hikayeyi sosyete kızı ve tribün çocuğu ajitasyonuna bağlamayacağım. o akşamki maça gitmek istemedim, biraz adam olmak istedim. ama çocuklar aradı, hadi lan nerdesin herkes seni bekliyor dedi. tamam lan dedim geliyorum. bir kombineyle 12 kişi girdik o gün maça, döndüre döndüre bi hal olduk turnikeyi. o moralle artık nasıl bağırdıysam, maçtan çıktıktan sonra 10 dk abartmıyorum hiç konuşamadım. eve gittim, ve hayatımın en huzurlu uykusunu uyudum..
    ···
  16. 16.
    0
    günler öyle geçti işte, aptal aptal onu düşünüyordum. deli gibi buluşmak istiyordum, ama reddeder diye söyleyemiyordum bir türlü. yine maçlara gidip geliyoruz. 2 hafta sonra falan hentbol maçı vardı, okuldan kaçtım bizim çocuklarla buluştum maça gidiyoruz. maç da bursa nilüfer belediyesiyle ki o zamanlar bursayla bizim ilk defa mevzumuzun başladığı yıllar yani bu ipnelerin iftar vaktinde semti bastığı (!) yıllardan bahsediyorum. emanet var bende bursalılar gelecek diye duyum almışlar. rahat 3.000 kişi toplanmıştık. zaten hentbol salonumuz süleyman seba spor salonudur dikilitaşta. benim evden yürüyerek 5 okuldan 10 dakikaydı salon. her şeye gelirdik yani bizim semtte olduğu için salon. bu mevzu basına yansımamıştır, ben beşiktaş için herşeyi yapardım. gerekirse o emaneti de takardım bir bursalıya ama fırsat olmadı.. salona girmedik maç başlayana kadar, hala yok bu ipneler. tayfanın yarısını salona yolladık bağırsınlar diye. biz de dışarda sohbet muhabbet ediyoruz bursalıları bekliyoruz. bi anda yallah bismillah allahuekber! sesleri duyduk, lan dedik noluyor şeriat mı geldi. yokuştan inen yeşil beyaz renkli oğlanları gördük. önce kaçtık, bunlarda bir yere kadar kovaladılar. sonra bizim salondakileri aradık çıktılar, bursalılarla karşı karşıya gelmişler, bi yandan onlar aşağıdan da biz geliyorduk bursalıların üstüne, ne yapacaklarını şaşırdılar. o gün bayağı bir zahiyat verdi bursa tarafı. sonra semte döndük şairler parkına, bira falan filan öyle bitirdik bu günü. hafiften çakırkeyif olunca kızı aramak geçti içinden. çünkü kafam güzelken daha rahat konuşabiliyordum. arama tuşuna bastım, gelecek sesi bekliyorum.

    -alo
    +he şey, naber ya iyisin?
    -iyi sen
    +iyidir rahatsız etmedim umarım
    -yok etmedin..

    böyle havadan sudan konuştuk, sonra dedim ben seninle görüşmek istiyorum tamam dedi. onun karşısına çıktığım yerde görüşecektik tam bir hafta sonra..
    ···
  17. 17.
    0
    bi sen dinliyon galiba aq, karı gibi tribe gireceğim az kaldı : ) 2-3 entry daha yazar semte kaçarım beyler. malum akşama galatasaray'ın şampiyon olma ihtimali var. bir de beşiktaş'ta şampiyonluk kutlama ihtimalleri var. e müsade eder miyiz, etmeyiz. beşiktaş'ta şampiyon her sene beşiktaş'tır.
    ···
  18. 18.
    0
    daha önce aşık oldunuz mu bilmiyorum. ama aşk farklıdır, hani güzel bir kız görüp az biraz peşinden koştuğunuzda mecnun olmuyorsunuz. onun adı hoşlanmaktır. ki bütün erkekler hoşlanmıştır bir kızdan. hoşlanmadıysa da bursalıdır herhalde.. su gibi akıp geçti o hafta, onun hayali, onun hayali ve onun hayali. cumartesi saat 2'de buluşacaktık. ben saat 1'de hazır olda bekliyorum orda.. sonra o nişantaşı yokuşunun ordan inen güzelliği gördüm. düşüp bayılacaktım, en güzel kıyafetlerini giymiş süslenmiş püslenmiş. o da sanırım olumsuz değildi tamamen. yanağından bile öpemedim lan utancımdan. aşıksan öyle olur işte, hani böyle öpüşürken falan resim koyuyor ya bazı görgüsüzler. onların ben aşk anlayışına .. aşık olduğun kızın elini tutmaya bile kıyamazsın yani. sadece elini sıkmakla yetinebildim. beşiktaş benim semtimdir yani, esnafından, mahallenin koca karılarına kadar herkes tanır beni. yıllarımı verdim bu semte olsun o kadar.. her geçenle selamlaşıyoruz. kız bayağı şaşırdı, başbakan gibi ilgi görüyorum anasını satayım. girdik benim her zaman takıldığım kafeye, murat abi her zamankinden. dedim 5 dk sonra iki tane elmalı nargileyle çay hazırdı. bu her zamankinden demenin tribi de ayrıdır he, hele de kız varsa yanınızda.. takıldık, sohbet ettik. birbirimiz hakkında fikirler edindik, çok samimi kızdı. daha da kendine çekiyordu beni. saatlerce gözlerine bakabilirdim. sonra ayrıldık, bir haftadır hiç bir şey yemedim okulda sadece bugün için para biriktirdim. cafeden çıktık. kızı taksiye bindirdim, kendim hayatımda kendi isteğimle bir kere binmişimdir taksiye o da doğal afet vardı neredeyse öyle yağmur yağıyordu ki. neyse sonuç olarak dikilitaşın yolunu tuttum semte geldim, bizim çocuklar orada takılıyorlardı. vay aşk böceği senin ne işin var buralarda ya falan makara yaptık dağıldık sonra, yine en huzurlu uykulardan birini uyumuştum..
    ···
  19. 19.
    0
    kızla sevgili ayarına gelmiştik yani anlayacağınız, uyandıktan sonra dedim ki kendime, bak oğlum, sevgilin de oldu, bir gün yiyeceksin emaneti, aileni, sevdiklerini yüzüstü bırakacaksın falan.. o zamanlar ferdi arslan abimiz vurulmuştu, tribün şoke olmuştu.. nur içinde yatsın, onun bu bestesi hala söylenir..

    öyle bir sevgi ki görün de bakın,
    kartalım seninle uçmak çok yakın,
    unuttum desem de inanma sakın,
    silinmez yazıyla yazdım kalbime..

    ah ulan ahh, onun zamanında kapalı kutuya çocuklar ve bağırmayanlar giremezdi. tek bir bakışı yeterdi, şimdinin bebeleri, kutuda taşşak yapıyor takım umurlarında değil. yakında onları da kapalı üstten aşağı sallandıracağız zaten sezon başlasın da hele..

    neyse okula gidip geliyorum, sıralara beşiktaş! yazısını kazıyan ben, sadece onun ismini kazır olmuştum. okulun her yanında onunla benim adım kalp içinde yazılıydı. o haftanın perşembe günü, basket maçı vardı karşıyakayla, o zamanın flaş takımı baskette. karşıyakaragümrük yani bilenler bilir, severiz birbirimizi. ki abilerimiz de vardır ordan. ama kız beni aradı, tam maç saatinin olduğu vakitte buluşalım mı dedim. al dedim şimdi beşiktaş mı sevgilin mi sorusuyla baş başa kaldın. kalbimin bi yanı, sen yıllardır beşiktaşa emek verdin, senin asıl sevgilin o derken. diğer yanı gözleri bile yetmez mi boolm diyordu. sonunda aradım arkadaşım samet'i, dedim birader gelmiyorum ben maça takılın. tabi sevgilimle buluşacağım deseydim, yüzyılın makarasını yaparlardı benle. dedem hasta falan dedim, ektim onları. onunla buluştum. yüzüne baktığımda, bu dünyada beşiktaştan başka şeylerde var dedim kendime.. var, var ama bana var mı?
    ···