1. 1.
    -1
    anlatılacakların gerçek kişi ve kurumlarla alakası vardır.

    anlatıcaklarım birbirinden bağımsız anılardan oluşacak ve parça parça buraya atılacaktır. zaman,kişi,olay kavramları yoktur. raad olun

    komedi dram ve sistemin salaklıklarını içerir

    sadece benim yazdıklarım için

    http://ccc.incisozluk.cc/...as%C4%B1/@efsanegeridondu

    ayrıca

    (bkz: dershane öğretmeniydimm sorularınızı)
    ···
  2. 2.
    +2
    1. bölüm
    kelebek etkisi
    Her şey üniversite sınavına girdikten sonra başladı. O süreci bilirsiniz işte anlattırmayın. Tercih zamanı geldi çattı. ben konservatuara girmek istiyordum ama ailem olsun öğretmenlerim olsun yeteneklerini konservatuara gitmeden de ortaya koyabilirsin. bence elinde sağlam bir mesleğin olsun önce dediler.

    klagib "yapma demiyorum hobi olarak yine yap" olayı işte. burada gençlere bir tavsiye vereyim. eğer cidden kararlı ve yetenekliyseniz sakın giblemeyin gerekirse rest çekip sokakta yatın.

    eğer istanbula gitmiş olsaydım haldun dormen tiyatrosu denemek için beni bekliyor olacaktı. izmir e gidersem de sarp apak'ın tiyatro grubuna girecektim. (tanıdık vasıtasıyla olan şeyler bunlar) ama ne oldu? sözelci olduğumdan türkçe öğretmenliği yazabileceğim en iyi bölümdü o zaman ve yazdım. istanbul ve izmire puan yetmedi gibik bir üniversite olan karaelmasa gittim. peki neden sözelci idim? lan nasıl olsa tiyatro okuyacağım ben ne gerek var amk matematik kasmaya dedim sözele gittim. lise boyunca bütün dersler beşti amk çok kolay lan sözel yapamayan harbi maldır.
    dershanedeki rehberlik öğretmenimin niçin bana türkçe öğretmenliği yazdırdığını konservatuarı tavsiye etmediğini sonradan anladım. amaç reklamdı.

    evet reklam. dershane afişine x üniversitesini kazandırdık yazmak. bütün olay buydu. ve beni giben bu oldu tabi. keşke hırs, kararlılık ve cesaret taşıyan bir insan olsaydım.

    bunlar olmadan hayallerinizin arkasından gidemezsiniz
    ···
  3. 3.
    +1
    bölüm 2

    faydalı bilgiler

    sizlere üniversite hayatımı anlatacak değilim sadece bazı anılardan bahsediyorum

    üniversite hayatım çeşitli manyaklıklarla geçti. çünkü ortam çok sıkıcıydı ve bana eğlence lazımdı. birkaç örnek vereyim siz de yapın eğlenirsiniz.

    mesela size baktığını fark ettiğiniz bir kız var. masada kantinde arkadaşlarıyla oturuyor. gidip afedersiniz diyerek masaya otururdum. sonra içinizden biri benden hoşlanıyormuş ben de birinizden hoşlanıyorum inşallah tahmin ettiğim kişidir derdim.
    eğer öyle bir şey yoksa uff grzklı :S diyip kalkarlardı.(gibtirsin gitsin bir daha görmeyeceğiniz sizin için bir önemi olmayan insanlar sonuçta) ama tutturmuşsam masada beş kız var diyelim ben bunu söyleyince dördü dönüp o kıza bakardı
    ahahaha çok komik bir manzara olurdu lan.

    örnek 2
    yine sizi kesen bir kız var (tercihen alt devre ve birinci sınıf) gidip pardon bir dakika konuşabilir miyiz? derdim. gelirdi tenha bir köşeye ya nasıl söylesem bilemiyorum. aslında çok utanıyorum ama... falan diye gevelerdim. kız söyle hadi merak ettim falan diye cesaretlendirirdi.
    yeterli gerilim sağlandıktan sonra ben x dersten kaldım da sende notları var mı? derdim.
    kızın yüzündeki hayal kırıklığı,o hayal kırıklığıyla sessizce hıı var pki yardmcı olrm :( demesi...

    örnek 3:
    şu şu özelliklerde kız arkadaş aranıyor ilgilenenlerin şu numarayı araması rica olunur diye kağıt çıkarıp okulun etrafına asmak.
    arayanlara
    ilandan sevgili bulan kızla benim işim olmaz! demek.

    ayrıca şu resimlere bir bakın birinde yemek yapıyorum birinde sokak tabelasını söküp eve getirdim amk :D yemekli olan caps yaptım güzel mi?

    http://imgim.com/9489inciq1932529.jpg

    http://imgim.com/yarmacamii.jpg

    tabi zamanla adınız rahatsız bu diye anılır.

    herkes son sınıfta ailesiyle sevgilisini tanıştırıp babacım bak bu osman 4 senedir çıkıyoruz yani hemen hemen her zaman aynı evdeyiz elletmediğim yerim kalmadı boşalmadığı bölge yok. ağzıma falan da aldım.kucağından inmedim derken baba da gevşek gevşek maaşallah sırım gibi delikanlı diye arkadaşının omzunu sıvazlarken
    sen evde fm oynar nasıl geçti tanışma diye sorarsın.
    yalnızlık ömür boyu-mfö den...
    ···
  4. 4.
    +2
    bölüm 3:

    staj ne la?

    evet direk son sınıfa geliyorum.

    artık yavaş yavaş sorumluluk denen duygu içi kaplamaya başlamış. lan ben üniversiteden sonra ne tak yerim korkusu gelmiş, ders çalışılmaya karar verilmişti

    haftada bir gün de staja gidiliyor. şimdi size staj saçmalığını anlatıyorum.

    üniversite bölgedeki okullarla anlaşır. staj verecek öğretmen başına okula para öder. bu da şu demektir. ne kadar az öğretmen tutarsak o kadar az para veririz. peki bunun sonucunda ne olur?

    on kişilik bir grup halinde aynı sınıfa girer arka sıralara dizilirsin.

    evet manzara bu gençler

    takım elbiseli 22 yaşında adam ve kadınlar hep beraber sınıfa giriyorlar ve en arkaya diziliyorlar.
    birinci dönem sadece öğretmeni izlersin ve not alırsın. sonra o raporları teslim edip vize final notu alırsın. tabi olması gereken bu ama olan şudur:

    bütün dönem arkada oturursun mal gibi teneffüste çocuklarla oynarsın falan. rapor teslim zamanı geldiğinde herkes internetten indirir veya arkadaşından yazar ve teslim edip 90 falan alır.

    ilk dönem gittiğim okul varoş bir mahalledeydi. köyden gelen çocuklar, taşımalı sistem, kaynaştırma öğrencileri falan.
    staj veren öğretmenimiz bıyıkları olan 30 lu yaşlarında kayışı koparmış tuhaf bir "kadın" dı. kayışı koparması çok doğal çünkü 40+ kişi mevcudu olan bir sınıf ve okulun hiçbir imkanı yok. çocukların arasında 6. sınıfa gelmiş okuma yazma bilmeyenler var ve kadın onlara dil bilgisi öğretmeye çalışıyor...

    ilk gittiğimizde müdür bize:

    arkadaşlar öğrenciler size abi falan der sakın ha siz öğretmensiniz. öğretmenim desinler. onları uyarın. isterseniz bir yaramazlık gördüğünüzde dövebilirsiniz. kimse bir şey diyemez size. dedi

    hep beraber peki hocam anladık derken iç sesim senin ben geçmişini ızdırabını dinini imanını gibeyim müdür gibi. başka ne anlarsın dıbına koduğum anca çocukları döv dökülen saçlarını zütüne soktuğumun muallaksi
    diyordu.
    ···
  5. 5.
    +2
    bölüm 4:

    okul ortamında

    ilk dönem arkada mal mal oturup öğretmeni izlemek bir süre sonra sıkıntı ve kaşıntı yapmaya başladı. adaşım olan ve birbirimize adaş diye hitap ettiğimiz arkadaşla muhabbete başladık. öğretmen örnekleri yazdıktan sonra yanımıza gelir bizimle muhabbet ederdi.

    bir teneffüste adaş bana olum karının bıyıkları var lan dedi. ben de fark ettim adaş dedim. söyle çok yaklaşmasın amk uzaktan bari biraz daha iyi, dedi. lan zütveren karıya o kadar iltifat ediyorsun dedim yok genç gösteriyorsunuz yok çok iyi anlatıyorsunuz falan diye.
    adaş napalım not verecek bize amk dedi. haklısın dedim ve bıyıklı kadına beraber iltifat etmeye devam ettik. gözlerimizi kaparız vazifemizi yaparız hesabı *

    bir derste yine örnekleri yazdı sınıfın öbür ucundan bize doğru geliyordu.
    -adaş geliyo adaşş!!!
    -dıbına koyim kaçacak yer de yok kışş kışşşştt hoşt ulannn!
    -olum gülünce bıyıkları daha da belli oluyo
    -ahahha lan muallak staj var diye kestin sakalları falan çekemiyon dimi karıyı
    -ahahha adaş senin dıbına koyim güldürme :D

    sıkıldınız mı gençler dedi kadın

    yoo hocam harikasınız =)

    dedik masum kedi gülümsemesiyle...
    ···
  6. 6.
    +1
    bölüm 5

    stajda yeni dönem

    ikinci dönem stajında da bu sefer sıra konu anlatmaya gelmişti. okulumuzu değiştirdik tabi. ikinci dönem gittiğimiz okul ilkinin tersine elit bir tabakanın çocuklarını barındırıyordu. hepimiz sırayla ders anlatacaktık.
    herkes bir ders anlatınca dönem bitiyor zaten .

    eğer hocayla kafanız uyuştuysa anlatmazsınız. bazı hoca uyuzdur tüm sınıfı ikinci dönem size yıkar bir daha gelmez.
    bazısı boşverin çocuklar burda bir ders anlatmakla bir şey öğrenemezsiniz der ve sizi bırakır kendi devam eder. bizim hoca iyiydi gençler aranızda anlaşın birer ders anlatın dedi bazen sınıfta durdu bazen gelmedi.

    adaş ile ben sigara içtiğimizden sigara odasında hocayla sık sık muhabbet ederdik
    (herkes 90 biz yüz aldık zaten ehehe )

    zamanımız geldi biz de birer ders anlattık

    hatta utangaç bir arkadaşın yerine de biz anlattık bir derste. düet yaptık.

    uzun lafın kısası bu ülkede öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinin sistemi şu:

    anlatacağın konuların hemen hemen hiçbirini öğrenmezsin. gibik sokuk dersler öğretirler. son sene birinci dönem sınıfta mal gibi oturarak ikinci dönem de hocanın keyfi isterse ders anlatarak (bir kere ) staj yapar ve öğretmen olursun.

    hayatında hiç kitap okumadan
    kendini gram geliştirmeden
    hiç ödev proje yapmadan
    makale yazmadan
    topluluk önünde konuşma fobisini yenemeden

    türkçe öğretmeni olmuş arkadaşlarım var.

    ve şu an kadrolu olarak görev yapmaktalar.
    ···
  7. 7.
    0
    @13 silik yemeden önce (bkz: dershane öğretmeniydimm sorularınızı) şöyle bi başlık açmıştım bi bak
    ···
  8. 8.
    +3
    bölüm 6

    ben öyle düşünmemiştim

    türkçe okuyanlar bilir baş belası bir osmanlıca dersimiz var. ben de bu dersten geçemedim. son sene bütünlemeye kaldım. kafamdaki plan şuydu: lan önümüzdeki yıl burada kalırım hem kpss çalışırım hem de sınavı geçer okulu bitiririm diyordum.

    beklenmedik bir şey oldu. asistanla hoca kavga etmiş. asistan bütünlemede kopyaya izin verdi. sınavlardan hep 10 15 alan bendeniz 95 ile geçtim. geçtim geçmesine de sevinemedim.
    hay dıbına koyim dedim. bütün planlar alt üst oldu memlekete dönüyoruz.

    üniversite boyunca hiç aramayan akrabalarım, halimi hatrımı hiç sormamış komşular türedi etrafımda.
    okulu bitirip geldiğim andan itibaren ekstra bir saygı görmeye başladım insanlardan. kırk yıllık komşumuz, çocukluğumdan beri alışveriş yaptığım bakkal hocam diye hitap ediyordu. hoşgeldin hocam dediğinde dönüp arkama bakıyordum kim geldi diye. hala alışamamıştım.

    bu hocam lafı insanın üzerine tuhaf bir yük, bir sorumluluk yüklüyordu. ister istemez eski manyaklıklarımı bırakmış olgun ve ağırbaşlı bir insan oluvermiştim. beni gibine takmayan insanlar siyasi, sosyal alanlarda fikirlerimi sormaya başlamışlardı. birden etrafta saygı gören ve fikirlerine önem verilen biri olup çıkmıştım.

    "be dıbına koduklarım ben hep böyle düşünüyordum bunları hep biliyordum niye daha önce benimle konuşmuyordunuz ebesini gibtiklerim" diye içimden geçirdikten sonra "toplumumuzun yapısına baktığımızda... ", "nurettin bey şimdi bu konuya farklı açıdan bakmak gerekirse... " diye başlayan entel cümlelerimle insanları etkim altına alıyordum.

    mahalledeki kadınlar kızlarını bana yamamaya çalışıyorlar, akrabalarım haftada bir mutlaka arıyorlardı. üniversite ikinci sınıftayken hala sınavı kazanıp kazanmadığımı soran amcam bile benimle daha bir ilgilenir olmuştu.

    bir gün kadınlar bize oturmaya gelmişler. berna abla vardı 3 yaş büyük benden. hep beraber pikniklere gezmelere giderdik. bunları görünce hoşgeldiniz dedim ellerini öptüm. hoşgeldin berna abla dedim. annesi:
    --aa ne ablası canım kaç yaş var ki aranızda? dedi. o zaman durumun ciddiyetini anladım.

    iyi güzel de çalışmam lazımdı. atanmak için uğraşmadığıma göre hedef özel sektördü. ilçedeki iki dershaneden iyi ve güçlü olan, benim de mezunu olduğum, dershaneye gidip iş başvurusu yaptım. hocaların çoğu tanıdıktı. benim eski öğretmenlerimdi hepsi. (bana konservatuar yazdırmayan rehberlikçi dahil )

    "lannn ogluummm zibidilik yapmayın arkadaaa" diye uyaran öğretmenlerim şimdi bana hocam şuna bir bakar mısınız? diye hitap ediyordu.

    "ye işte yarrraaaaaaam" cümleleri dönen öğrenci evlerinden sonra böyle bir ortamın içine düşmek dehşet verici bir duyguydu.

    öğretmen sadece okulda öğretmen değildir. tüm hayatı boyunca örnek olmak zorundadır. eğer öğretmenseniz sokakta okulda kafede her yerde öğretmen gibi davranmalısınız. ( yatakta rahatım) günlük hayatta en ufak bir yanlışınız- hele de küçük yerde yaşıyorsanız -anında göze batar.

    rahatsız lan bu denen ben gitmiş yerine hocam diye örnek alınan ben gelmişti.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    0
    @20 worde yazıp yazıp atıyorum belki sayfalarca sürecek beyler siz başlığı takibe alın ne zaman biteceğini bilemem
    ···
  10. 10.
    +2
    bölüm 7

    iş hayatına giriş

    dediğim gibi dershaneye iş başvurusunda bulundum. dershane sahibi olan eski hocam yarın sıfatlara hazırlan gel anlat bir dinleyelim dedi.

    birkaç saniyelik duraklamanın ardından tamam hocam yarın görüşürüz diyerek çıktım. duraklamanın sebebi neydi?

    o an fark ettim işte üniversitede ne boş bir eğitim aldığımızı. sıfatları unutmuştum! evet yanlış duymadınız türkçe öğretmeni olmuş ben sıfatları unutmuştum. tabi getirsen soru çözerdim ama say sıfat çeşitlerini anlat desen anlatacak durumda değildim.

    osmanlıca öğrendim, şu an kullanılmayan gibimsonik yapay dilleri öğrendim. dil bilgisi konularını bir ve ikinci sınıfta gördük o zaman da vize finalde test olup zart diye geçiverdik. zaten öss den yeni çıkmışız amk koyar mı bize.

    eve giderken yüzüm kızardı. dıbına koyim türkçe öğretmeni olacaksın sıfatları nasıl unutursun? hem utanıyor hem üniversitedeki eğitim sistemine küfrediyordum.

    lan dedim ya adam hadi şimdi anlat deseydi. ne yapacaktım dıbını gibeyim ne yapacaktım? mal gibi kalıp rezil olacaktım

    hemen eve gittim. internetin başına geçtim. sıfatları açtım internetten çalışmaya başladım ve notlar aldım. kendi kendime anlatıyor, ezberlemeye çalışıyordum. utanç, heyecan,öfke bünyede ne ararsan vardı lan.

    dershane demek kölelik demekti. dershanelerde çalışan arkadaşlarımdan biliyorum. para verilmez çoğunda. ilk yıl stajını kaldırır sigortanı yatırırız derler onunla yetinirsin.

    çünkü sen yetinmezsen arkanda sırada bekleyenlerden biri elbet yetinir. yetinmek zorundasın,ses çıkarmamak zorundasın. çoğu huur evladı patronlar sigortayı yatırmaz stajı kaldırmaz seni oyalar. veya stajın kalkınca seni gibtir eder yeni bir çömez alır.

    çömez demek daha az para vermek demektir.

    çalışın ulan kölelerrrr çalışın dıbına koduklarımm...
    ···
  11. 11.
    0
    sadece benim yazdıklarım için

    http://ccc.incisozluk.cc/...as%C4%B1/@efsanegeridondu
    ···
  12. 12.
    0
    @25 yazasım geldi yazıyorum amk takip edilsin şukulansın diye bir derdim yok
    ···
  13. 13.
    +1
    bölüm 8

    bakayım... valla öğretmenim

    ertesi gün dershaneye gittim. elimde ders anlatacağım notlarla. hocalardan biri hoşgeldin dedi hoşbulduk hocam dedim. patron biriyle konuşuyordu kırk dakika falan bekletti oç. sonra birkaç hoca aldı yanına gel dedi bana. sınıfın birine çıktık.

    şimdi dedi sen öğretmensin biz öğrenciyiz gibi düşün. dersteymiş gibi anlat. tamam hocam dedim.

    karşımda 3 öğretmen bir de dershane sahibi var. ben öğrenci varmış gibi sıfatları anlatıyorum. konuya tam hakim olmadığımdan elimde de notlar var tabi.

    ben anlatırken patronun telefonu çaldı. ben bir an durakladım. lan acaba öğrenci gibi düşünüp telefonu alsam mı yoksa adamın gerçekten telefonu mu çalıyor?

    oğlum ben demedim mi telefon kapalı olacak diye? dedim adamın telefonu aldım :D patron öyle yüzüme bakıyor. aldım attım cebe telefonu olmasın bir daha vermem dedim. hocam tamam alayım telefonu dedi. çıkışta alırsın dedim :D

    yine devam ediyorum matematikçi coğrafyacıyı dürtüyor kalemle arkadan. yavrum yapma dedim devam ediyor.

    en sonunda seni arkandan dürtseler iyi mi olur? dedim :D matematikçi durdu öyle deyince. ardından muallakler soru sormaya başladılar. "hocam burayı anlamadım" hocam şurası nasıl oluyor?" şeklinde sıkıştırmaya başladılar. allahtan yırttık.

    anlatırken gözlerine bakıyorum lan acaba beğendiler mi diye. beğenmezlerse ilk kez işe başlamadan gibtir edilmiş olacaktım çünkü

    20 dakika geçmeden yeterli dedi patron. çıktık sınıftan telefonunu verdim, güldü =)
    ···
  14. 14.
    0
    gececi tayfayla devam etmek üzere şimdilik bırakıyorum
    ···
  15. 15.
    0
    bölüm ikiye iki caps ekledim gençler
    ···
  16. 16.
    0
    işim bitti devam ediyorum
    ···
  17. 17.
    +2
    bölüm 9

    çıktık sınıftan patron beni odasına aldı ceketini çıkardı. elini bacağıma koydu bak canım dedi... şaka şaka elinizi gibinizden çekin

    odasına gittik. efsane dedi "seni öğrenciliğinden beri tanıyorum bir sorumluluk aldıysan yapacağına kuşkum yok. bizim şartlarımız şöyle, stajyerliğini kaldırıyoruz sigortanı günü gününe yatırıyoruz ama ilk yılın olduğu için 750 lirayla başlayacaksın on ay maaş alıyorsun yani yıllığın 7 bin kabul edersen yapalım sözleşmeyi " dedi.

    çok mutlu oldum. evet bu ücrete mutlu oldum çünkü biliyordum ki dershanede çalışan diğer arkadaşlarımın ne maaşı ne sigortası vardı doğru düzgün. evim de burada olduğundan 750 lira direk cebime kalıyordu. adaletini gibeyim dünya!

    sözleşmeyi imzalarken patron bana sıkı çalış, bize anlattığın gibi notlardan anlatırsan olmaz kendini geliştir sen yaparsın dedi.

    yeterli gazı ve sözleşmenin örneğini aldıktan sonra hayırlı olsun dedik el sıkıştık. sekreter numaramı falan aldı. haftaya toplantı varmış, onu söylediler. ben evin yolunu tuttum yine.
    ···
  18. 18.
    +2
    bölüm 10

    o bir hafta merak içinde geçti. acaba öğretmenler kimler? acaba hangi sınıflara derse gireceğim? 6 7 ve 8. sınıfların konularına falan bakıyorum. ananı gibiiiiiim ben bilmiyom lan bunları diyorum kendi kendimi yiyorum falan.

    toplantı vakti geldi panpalar. beni tanıyan hocalar diğerleriyle tanıştırdılar beni. daha sonra patron geldi. amacımızın yüksek miktarda kayıt almak olduğundan, öğrencileri kafalamak gerektiğinden falan bahsetti. eğitim ikinci plandaymış önemli olan daha doğrusu öncelikli olan reklammış.

    nasıl zoruma gitti anlatamam. mahmut hoca gibi tüccar değilim ben eğitimciyim! diye kalpten gidecektim.

    ama aradan zaman geçince biz de o ortamda huur olup çıkacaktık tabi. o zaman hala idealist hoca olarak mahmut hoca triplerindeyim.

    bu sistemde mahmut hoca mı kalır lan? adamın zütünden kan alırlar kamil kaaaann

    toplantı bittikten sonra iğrençsiniz muallakler dedim içimden. sonra zümreler aralarında toplanmaya başladılar.
    ···
  19. 19.
    +5
    bölüm 11

    toplantıdan sonra zümreler kendi aralarında toplantı yapacaktı. türkçe zümresi olarak toplandık. üç kişiydik. üçümüz de bu dershanede yeniydik. aramızda en tecrübeli olan zümre başkanımız yapılmıştı doğal olarak. zaten ben öğretmenler arasında en körpeydim.

    zümre başkanımız arkadaşlar aramızda çok yaş farkı yok öyle ben başkanım falan diye artistlik yapacak değilim zümre olarak birbirimize destek çıkalım iş bölümünü iyi yapalım vs vs dedi. kafa bir elemandı. sevdim.

    ama dedi tabi benim dershane tecrübem daha çok olduğundan size dershaneciliği öğreteceğim. daha doğrusu bildiklerimi paylaşacağım dedi. bana dönerek

    özellikle sana efsane daha yenisin dedi.
    biraz daha konuştuk sonra dağıldık eve giderken zümre başkanımla yürüyorduk. öğrencilere ilk yılın olduğunu söyleme dedi. neden? dedim. bu hoca çömez diye üstüne gelirler tepene çıkmaya çalışırlar dedi. tamam dedim.

    zaten yeni gibi durmuyordum büyük gösteriyordum. hatta sonradan gelen çoğu öğretmen daha önce nerde çalıştınız falan diye soruyordu, ilk yılım olduğuna inanmıyorlardı. ama başkanın dedikleri mantıklıydı. aklıma ortaokulda ağlattığımız türkçe öğretmenimiz ve felsefe hocamın inşallah öğretmen olursun öğrencilerin de senin gibi olur demesi geldi.

    lan yoksa züte mi geliyorum?
    ···
  20. 20.
    +2
    bölüm 12

    "hızlandırma" kursları başladı. tabi ki ilk dersime gireceğim. panpalar çocukluktan beri sahnelere çıkan, skeç yazan, tiyatrolarda oynayan ben hiç böyle heyecan yapmamıştım amk.
    bir sınıf dolusu ergen. en ufak yanlışın tüm dershanede duyulacak. taşak konusu olacaksın. sınıfın susması dersi dinlemesi lazım vs.

    lan kafamda bin tilki var o gece. dönüyorum uyuyamıyorum. sabah oldu uyandım. çektim resmileri taradım saçları aldım öğretmen çantamı yola koyuldum.

    kafamda binlerce güzel düşünce. ve binlerce korku ve heyecan.

    her attığım adımda heyecan artıyor. dershaneye yaklaştıkça sokaklardaki çocuk sayısı artmakta. dershane kapısından girdim ve bana bakan bir sürü göz.

    yeni hoca mı? ne hocası? yeni mi gelmiş? nerden gelmiş?

    hissediyorum. beni bekliyor ergenlerim. gerginim , beni tanıyan hocalar yaparsın sen oyuncusun zaten falan diyorlar ama aynı şey değil.

    önceki akşam her şeyi kafamda ayarlamışım. 40 dakikanın başında kendimi tanıtırım. sonra şunu yazsak şununla başlasak beş dakikada onlar yazsa falan diye her şey programlı.

    ve zil çaldı beyler. beyaz önlüğümü giydim öğretmenler odasından dışarıya ilk adımımı attım...
    ···