1. 151.
    0
    up up up up
    ···
  2. 152.
    0
    --spoiler--

    --spoiler--

    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  3. 153.
    0
    geldim. birazdan başlıyorum.
    ···
  4. 154.
    0
    kimler burada?
    ···
  5. 155.
    0
    @126 gececi tayfadan ben varım panpa *
    ···
  6. 156.
    0
    burdayız bro uplayalım bi kaç kişi daha görsün
    ···
  7. 157.
    0
    @127 eyvallah panpam * başlayalım o zaman.
    ···
  8. 158.
    0
    reserved
    ···
  9. 159.
    0
    şöyle durup dışardan bakınca
    olayların seyri gerçekten film gibi.
    ama beyler, ben o filmlerin esasoğlanları kadar mal degilim
    çocuğa arabanın çarpışını izlemedim.
    korna sesini duymamla kendimi yola attı,
    doruk zaten hızlıydı az çok
    ben de arkasından onu iterek iyice hızlandırdım.
    kıl payı kurtulduk,
    pata küte karşı kaldırıma attık kendimizi.
    kenara çektim doruk'u,
    ben de bi binanın dış duvarına zütümü dayadım.
    bi sigara yaktım.
    gözüm daldı, aklım bomboş.
    sırtımdan zütüme soğuk soğuk terler boşanıyordu.
    doruk'un hareketiyle kendime geldim.
    hatunun gittiği tarafa doğru hareketlenmişti yine.
    durdurdum, kendime çevirdim.
    'onun yanına gitmek istiyorsun değil mi?' dedim.
    'evet' dedi.
    'peki... ' dedim. devam edeceğimi belli ederek;
    'o, senin annen miydi?'
    hayır anlamında başını salladı.
    ···
  10. 160.
    0
    genel olarak otistik engelli bireyler
    bu kadar az konuşmaz. hatta çok fazla konuşur,
    şımarıklık yapar, isteklerde bulunurlar.
    ama doruk, on gün içinde, evet ve hayır'ları saymazsak,
    en fazla on ya da on beş kelime kullanmıştı.
    bana hala yabancılık çektiğini hiç sanmıyordum,
    zütünü bile temizledim daha ne yabancılığı.
    sanırım doruk içine kapanık bir çocuktu.
    ...
    o karı annesi değilse gibime kadar
    daha başka gerilimle, entrikayla uğraşamam dedim.
    eve döndük.
    binaya girerken,
    üst katta oturan ev sahibim zeki amca ile karşılaştık.
    normalde hiç muhabbetimiz yoktur,
    kirayı veririm sonra gibtir olup giderim.
    doruk'u işaret etti. 'bu kim?' dedi sert bir mimikle,
    doruk'a dönüp yüzüne sahte bir gülüş yerleştirmeyi de ihmal etmedi.
    'ka.. kardeşim zeki amca... ' deyiverdim.
    zaten çocuk abi diyordu bana. ama niye kardeşim?
    babasıyım demek zorunda değildim,
    otistik engelli çocuklar vakfının gönüllü üyesiyim
    diye bir yalan sallayabilirdim, gerçekçi olmazdı
    ama gibimde de olmazdı. neden kardeşim dedim?
    bu çocukla illa bi yakınlık olmalı mıydı aramda?
    neden bu çocuğa bu kadar yakınlık duyuyordum?
    ve o yüzden mi hayatım bu çocuk olmuştu?
    ···
  11. 161.
    0
    dinliyorum panpa
    ···
  12. 162.
    0
    bi arkadaşım doktor bi hatun kaldırmıştı,
    takılıyorlardı sevgili gibi.
    onu aradım, hatunun numarasını istedim.
    konuşacağım konunun sıradan bir konu olmadığını,
    durumu ilk onun öğrendiğini, bu yüzden
    arkadaşıma migren konusunda bir kaç sorum olduğu için
    aradığımı söylemesini istedim.
    delikanlı hatundu zaten ondan güvenmiştim biraz da,
    tamam dedi, anlat.
    dna testi yaptırmak istiyorum dedim.
    o kadar söz verdirdik hatuna,
    doruk'u öğrenir sorularıyla diye,
    hiç soru sormadı, ben sana bu konuyla ilgili arkadaşımın numarasını
    mesaj atayım dedi. kapattık.
    telefonu kenara bıraktım,
    doruk darbukayı eline almıştı.
    az da olsa, evin içinde istediği gibi hareket edebiliyordu.
    çalmaya başladı.
    amerikan rock n roll halimle çocuğa angara havası ritimleri öğretmiştim amk.
    ne kadar rock n roll olursan ol,
    angarada büyümüşsün içinde var amk.
    oyun havası tarzı bir ritim çalıyordu, biraz izledim.
    sonra ayağa kalkıp karşısına geçtim,
    dans etmeye başladım.
    kıvırıyorum, zütümü sallıyorum, aman sabahlar olmasın.
    amerikan rock n roll'duk türkiş asena olduk diyorum içimden.
    bu çocuk bana bunu da yaptırdı beyler.
    nefes nefese kalıncaya kadar devam ettim.
    sonra telefon aklıma geldi, elime aldım.
    mesaj gelmişti doktor hatundan,
    mesajdaki numarayı aradım. meşguldü.
    kahvaltı için mutfağa gittim.
    ···
  13. 163.
    +1
    gün içinde hatunla konuştuk.
    ertesi gün saç kıl tüy ne lazımsa hallettim.
    sonucu belli olunca haber vereceğim dedi.
    yalnız saçı kılı cuma günü verdim,
    hafta sonu uğraşmazlar pazartesiden sonra belli olur dedi.
    tamam dedim.
    hiç bir şey yapmadan direk eve döndüm.
    cartoon network açık.
    dış kapıyı sessizce kapatıp,
    ayakkabılığa kıçımı koydum.
    doruk'u izlemeye başladım.
    hayatım doruk'tu son 15 gündür.
    sadece sahnelerim için dışarı çıkıp
    insan arasına karışıyordum.
    müzikle onun dışında hiç ilgilenmiyordum.
    vokal karizmasının ve vokal karizmasına gelen
    karının kızın büyüsünden
    unutmuştum bas gitarı.
    elime almayalı yıllar olmuştu...
    ···
  14. 164.
    0
    beyler biraz yorum yapın lan kendi kendime takılıyomuşum gibi hissediyorum,
    hiç mi yorum yok kafanızda
    ···
  15. 165.
    0
    haha ilgi çekmeye çalışan bir arkadaş daha. ahahhahha
    ···
  16. 166.
    0
    @137, eyvallah
    ···
  17. 167.
    0
    panpa denize gidiyom ben gelince okucam yaz sen okuyun lan huur çocukları
    ···
  18. 168.
    0
    pazartesi günü telefon geldi,
    doktor hatundan. gelip sonucu alabilirsin dedi.
    ertesi gün gidip alsam olup olmayacağını sordum.
    sorun olmaz dedi.
    ertesi gün alacağımı söyledim, kapattım.
    nedense, öğrenmek hiç de önemli değilmiş gibi geliyordu.
    dna testinin sonucunu öğrenmekle,
    fenerbahçenin yeni transferlerini öğrenmek arasında
    hiç bir fark yok gibiydi.
    ve gerçekten çok mutluydum.
    doruk her gün küçük küçük gelişimler gösteriyor,
    küçük küçük umutlar veriyordu bana.
    çatal kaşık kullanabilmeye başladı,
    yemeklerini hapur hupur yiyordu aslanım.
    sabahları erken kalkıyordu,
    6 gibi. uyanır uyanmaz,
    yürüyüşe çıkıyorduk.
    özellikle o saatlerde çıkıyorduk,
    insanlar az olduğu için.
    çünkü ister istemez doruk'u sorgulayıcı şekilde inceliyordu insanlar.
    beni utandırdığından değil, ama doruk'un hoşuna gitmiyordu.
    ve tabi benim de.
    sabah yürüyüşlerinden sonra,
    salamlı yumurtayla başlıyorduk her güne.
    sonra o darbuka çalıyordu ben takılıyordum kafama göre.
    günlerimiz böyle geçiyordu.
    o salı günü, rutini bozup hastaneye gitmem gerekti tabi.
    sonucu aldım, teşekkür edip çıktım.
    yenimahalleye gittim.
    çocukluğum orada geçti, 18 sene yenimahallede yaşadım.
    arada yalnız kalmak için gittiğim bir park vardı,
    oraya gittim.
    etraf teyze kaynıyordu. boş bir banka oturdum.
    sigara yaktım.
    züt cebimden zarfı çıkardım.
    ···
  19. 169.
    0
    açmadım. tekrar cebime koydum.
    eve döndüm.
    cartoon network açıktı.
    içeri girdim.
    zarfı koltuğun üzerine attım.
    bilgisayara oturdum.
    televizyonu kapattı, yanıma geldi.
    youtube'dan müzik videoları izliyorduk.
    ordan oraya ordan oraya derken
    jojo mayer diye bi davulcu vardır ünlü.
    onun büyüleyici bir solosuyla karşılaştık.
    ( video bu http://www.youtube.com/watch?v=9Gxl5-4MzDY )
    sonrasında video bitti.
    doruk'a baktım.
    büyülenmişti.
    'bunu çalmak zor mu çok' dedi.
    'yani' dedim.
    'ben çalamaz mıyım?' dedi.
    'ama' dedim, 'sen ayaklarını kullanamıyorsun ki..'
    ···
  20. 170.
    0
    ayağa kalktım.
    tekerlekli sandalyesini
    salonun geniş kısmına çevirdim.
    karşısına geçtim.
    gel dedim. tekerlekli sandalyeyi
    bana doğru sürmeye başladı.
    durdurdum. eski yerine zütürdüm,
    tekrar karşısına geçtim.
    gel dedim.
    kalkmaya cesaret edemedi.
    kollarını sandalyenin kenarlarına koydu,
    kendini biraz kaldırdı.
    gözlerinin dolduğunu hissettim.
    yanına gittim.
    öptüm.
    ortamı yumuşatacak bir iki şaka
    ve mal mal hareketler yaptım.
    gülümsedi.
    arkasına geçtim,
    'bana güven tamam mı?' dedim.
    evet demesini beklemedim,
    bana güvendiğini biliyordum.
    koltuk altlarından onu kavradım.
    kaldırdım.
    ayakları yere basıncaya kadar
    yavaş yavaş aşağı indirdim.
    koltuk altlarında ellerim,
    ayakta duruyordu.
    yaklaşık 40 kiloydu
    ve ben o 40 kilonun 40 ını da
    ellerimde hissediyordum.
    ayakları sadece yere dokunuyordu.
    vücudunu taşımıyordu.
    belki de buna,
    o izin vermiyordu.
    ···