/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 123.
    0
    Rezz okurum sonra
    ···
  2. 122.
    0
    Yıl 2016 ama hala gideri var
    ···
  3. 121.
    0
    Bir kitap şeklinde olsa okurdum
    ···
  4. 120.
    0
    Rezzzzzzz
    ···
  5. 119.
    0
    amk ferre kısmını anlat en önemli yer orası giberim yapacagın isi ben gidiyorum amk.
    ···
  6. 118.
    0
    hayırr lost gibi oldu bu sonunu beğenmedim
    ···
  7. 117.
    0
    Kızın capsinide görseydik keşke bide nasıl gibti acaba oda önemli tabi
    ···
  8. 116.
    +1
    rezzzzz
    ···
  9. 115.
    +1
    Hayal gücünde sınır aşmış adam amk
    ···
  10. 114.
    +1
    vay be enisteye bak sen
    ···
  11. 113.
    +1
    çok sağlam takarcaya helal olsun. yeniden gündeme getiren sana da helal olsun kardeş.
    ···
  12. 112.
    +1
    REZZZZZ
    ···
  13. 111.
    +2
    okudum la pişman değilim sevindim binin ölmediğine
    ···
  14. 110.
    +2
    Yazan adamda ne hayal gücü varmis vay aq
    ···
  15. 109.
    +1
    Olm çok uzunmuş aq
    ···
  16. 108.
    +10
    --- son ---

    dinlediğiniz için teşekkür ederim panpalar.

    yazar takarca kopyala yapıştır bile yorduysa hikaye yazmak nekadar zor panpalar yazara saygılar ve iyi geceler
    ···
  17. 107.
    +2 -1
    zırr... zırrrr.

    uzun süre suyun altında kalıp da ciğerlerim patlamaya ramak kalmışçasına ileri atıldım. hala suyun altında gibiydim, bir türlü yüzeye çıkamıyordum. kulaç atıyordum fakat bir türlü azalmıyordu üstümdeki su. bir anda hz. musa misali tüm denizi kenara attım sanki. daha önce hiç nefes almamışcasına içime çekiyodum havayı. nerede olduğumu anlamaya çalıştım, yo burası bir deniz değildi. odamdaydım. deniz sandığım şey ise yorganımdı.

    - zırrrr.

    silahlı adamı aradı gözlerim, o da burada değildi. patlayan silah değil, kapıydı. evimdeydim ve kapı çalıyordu, evet. gerçek bu kadar basit olmasına rağmen algılamam uzun sürmüştü. nasıl gelmiştim buraya?

    binbir güçlükle ayağa kalkarak kapıyı açtım. deniz'di bu.

    - ne arıyorsun burada?
    - seni almaya geldim, hadi çıkıyoruz.
    - nereye, şirkete mi yine?
    - ha?

    zonklayan kafamı oğuşturdum.

    - neler oldu, nasıl ölmedim?
    - ne saçmalıyorsun aykut sen?
    - müfettiş nerde?
    - kötü bir rüyadan uyandırdım galiba seni?

    bütün bunlar bir oyun olmalıydı muhtemelen. hafızamı silip beni tekrar buraya yerleştirmişlerdi. hırsla deniz'in gözlerine baktım, şimdi anlayacaktım gerçeği.

    - dövmeni göster bana.
    - ne dövmesi?

    böyle olmayacaktı, deniz'i duvara dayayarak üstündeki bluzu yukarı sıyırdım. dövme yoktu?

    - ne yapıyorsun aykut bırak beni!

    rüyaydı her şey... son 1 ay rüyaydı. veya o yaşananlar gerçekti, şu an rüyadaydım bir filozofun dediği gibi.

    - iyi misin aykut?
    - iyiyim, hiç bu kadar iyi olmamıştım hem de, diyerek deniz'in dudaklarına yapıştım. yaşamımın bu kadar değerli olduğunun farkında olmam için bir kez olsun ölmem gerekiyormuş demek ki... deniz bana karşı koymuyordu, evet bu bir rüya olmalıydı. onu kucağıma alarak içeri zütürdüm, madem bu bir rüyaydı, tadını çıkarmalıydım (:
    p
    ···
  18. 106.
    +2
    az önce camın diğer tarafından izlediğim odadaydım şimdi. içeri girecek olan katilimi bekliyordum. kolay kolay teslim olmamak vardı kafamda, şansım varsa yanımda birkaç pgibopatı da zütürebilirdim. o sırada kapı açıldı ve az önce müfettişle konuşan zengin adam girdi içeri.

    - merhaba küçükbey, bakalım bu defa gülebilecek misin?

    diyerek yavaş yavaş üzerime gelmeye başladı elindeki hançerle. muhtemelen ona karşı koymayacağımı düşünüyordu zira bunun için oldukça fazla para dökmüştü ortaya, hizmetin en iyisini almalıydı. tıpkı deniz'in babasının kapıldığı rehavetle bıçağı ssol koluma saplamak üzere elini gerdi, gerilen el hızla üzerime doğru gelirken geriye çekildim ve boşa sallanan eli kaptım. şaşkınlıktan büyüyen gözleri olanları algılamaya çalışırcasına yüzüme baktı.

    - görüşürüz beybaba.

    diyerek kendi elindeki bıçağı zorlayarak boynuna zütürmeye başladım. hantal vücuduyla etkili şekilde karşı koyamıyordu kısa sürede aradaki mesafeyi kat eden bıçak kanla buluştu.

    bu sırada odanın dışında bir arbede yaşandığının farkındaydım. istekli bir ses içeriye girmek istediğini ifade ediyordu, muhtemelen pgibopatlığın sınırlarında dolaşan bir başka katildi bu. çok geçmeden sesin sahibi elinde bir silahla içeri girdi. belli ki riske girmek istemeyecek kadar değer veriyordu kendisine. kendimce veda ettim hayata, her şeye... son gelmişti artık.

    silahın ateş aldığını fark ettim, fakat silah patlamadı. odanın içini dolduran bir zırıltı çıkmıştı patlama yerine. yo yo, odanın içinde değil kafamın içindeydi bu zırıltı. ölmüş müydüm? böyle bir şey miydi ölüm?
    ···
  19. 105.
    +2
    - şirketin iki yönlü işlediğini fark etmişsindir, daha önce söylediğim gibi yaşam ve ölüm. seçeneklerin bunlar, ya bizim emrimiz altında, insanlara diledikleri ömre bahşetme görevini üstlenirsin - tıpkı deniz gibi - veya senin vücudundan sadece tek sefer faydalanmamıza izin verirsin. anlarsın ya.

    suratına yerleşen gülümsemede en az hakim olan duygu mutluluktu.

    - öldürebilirsiniz beni.

    müfettişin bu cevabı beklemediği belliydi, hoş aklı başında hangi insan bu cevabı seçerdi ki? fakat artık normal bir insan olmadığımın farkındaydım. evet, eski silik aykut gitmişti, tıpkı olmasını istediğim gibi fakat bunun bedeli şu an ölümü isteyen tuhaf bir aykut olmuştu.

    - son kararın mı?
    - evet kenan bey.

    gülümseyerek deniz'e baktım. o da gülümsüyordu, fakat bu sefer içten gibiydi. bu pislikten ancak ölümle kurtulacağımı biliyordu ve kurtulduğuma seviniyor gibiydi.

    - seni bekliyor olacağım deniz. her nerede olacaksam.

    klişelere saplanmaktan kurtulamamıştım ölüme giderken bile. eh, o kadar da olurdu ha?

    - pekala aykut, acını daha fazla uzatmayacağım. sıradaki zengine hizmeti sen vereceksin
    ···
  20. 104.
    +4
    cevap vermedim.

    - muhtemelen tüm bunları neden yaptığımızı merak ediyorsun.
    - yo etmiyorum.

    hayatımı bir amerikan filmi klişesi tadında yaşamak istemiyordum. artık aldığım kararların, verdiğim cevapların bir önemi olmadığının farkındaydım, öyleyse olabildiğince haylazlık yaparak hayattan zevk almaya bakacaktım.

    - beni şaşırtıyorsun aykut. yine de sana elimden geldiğince şirketi anlatmak isterim. zira eserimle övünmek benim n büyük hakkım, öyle değil mi?

    hala hafifçe titremekte olan kadının cesedine bakmayı sürdürdüm.

    - eh, şirketimizin diğer şirketlerden hiçbir farkı yok, tek amacı kar yapmak. nasıl ki gıda üreten bir şirket insanların yaşamak için muhtaç olduğu beslenme içgüdüsüne hizmet ederse, biz de öldürme içgüdüsüne hizmet ediyoruz. tek farkımız var olan toplum ahlakına aykırı düştüğümüz için yer altına sıkışıp kalmamız.

    - peki ya böyle geniş bir kurum nasıl saklı kalabiliyor?

    - karşılıklı çıkar anlaşmalarıyla elbette. kim sokaktan bir tinercinin azalmasını istemez ki? veya tüm zevklere doymuş olup parasını harcayacak bir yer bulamayan ilacı nerde aramalı? hem toplum güvenliğine, hem de zenginlerin gönlüne katkı sağlayarak varlığımızı rahatlıkla sürdürebiliyoruz, böylece bazı güçler bizi görmezden gelebiliyor. herkes için karlı ha?

    elbette, böylesi bir pisliğin var olabilmesi için herkes bulaşmalıydı. kendini güvende hissetmek için bankalara, sigortacılara para döken sıradan insanlar bile dolaylı yoldan bu suçun ortağıydı.

    - her şeye vakıf olduğuna sana seçeneklerimi sunmama izin ver aykut.

    elimi kolumu sallayarak burdan çıkmama müsade etmeyeceklerine emindim...

    - dinliyorum.
    ···