/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +14 -5
    meşhur inernetin tak çukuru denen deep web hikayesi ben yazmadım tozlu entry arasında kalmış bi ufak bi hikaye iyi okumalar

    rastladığım şeylerden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı, olamadı. ne kadar kayıtsız kalmaya çalışsam da yapamadım, kendimi olayların içinde buldum. en yakınımdaki insanlarla karşı karşıya gelmek belki de tüm bunların en kötüsüydü...

    şu sıralar sözlükte deep web'in popülerleşmesi sonucu kendi hikayemi anlatmak ve sizleri bir konuda aydınlatmak istedim. orada iyi insanlar için hiçbir şey yok, bunu kafanıza sokun. ayrıca anlatacağım şeyler " çok iğrenç şeyler vardı ya, kustum. " şeklinde değil, deep web'in bizzat gerçek hayatıma nüfuz etmesini konu alıyor.
    ···
  2. 2.
    +9 -1
    Kizi depwebte satacak galiba bu mk
    ···
    1. 1.
      +2
      ahahjjajahdhaah
      ···
  3. 3.
    +10
    --- son ---

    dinlediğiniz için teşekkür ederim panpalar.

    yazar takarca kopyala yapıştır bile yorduysa hikaye yazmak nekadar zor panpalar yazara saygılar ve iyi geceler
    ···
  4. 4.
    +9
    hiç devam etmiyim ben boşverin amk hiç okıyan varmı hayat belirtisi
    ···
  5. 5.
    +8
    - kabalığımı bağışlayın ama beni neden çağırdınız?
    - deniz anlatmadı mı durumu?

    neyi ulan neyi?

    - yoo?
    - öyleyse onun anlatması daha uygun olur.

    hava iyice ağırlaşmıştı artık evde. göğsümü sıkıştırıyorlardı sanki.

    - çaylar geldi. buyrun.

    titreyen elime verdi çayı deniz, imalı imalı bakmayı da ihmal etmedi. deniz, onun gerçek kimliğini bildiğimi biliyor olmalıydı. artık hiçbir şüphem kalmamıştı.

    bugün bu evde birisi ölecekti.
    ···
  6. 6.
    +6
    acemice kodlanmış bir forum topic'indeydim sanki, en azından izlenimim bu yöndeydi. çeşitli başlıklar sunulmuştu karşıma, güncel bir hidden wiki adresi veriyordu bir tanesi, bir diğeri ot satıyordu ucuz ve kaliteli mala sahip olduğunu iddia ederek... fazla korkmadığımı fark ettim o anda, savaşa girmiş bir asker pgibolojisi yaşıyordum. egom, korkularıma galip gelmişti bu savaşta. başlıkları incelemeye devam ettim.

    kiralık bir katil, kendi rekldıbını yapıyordu bir başlıkta. şaka olduğunu düşünerek tıkladım ve herkesin aşina olduğu o sayfayla karşılaştım. bana kalırsa hala şakaydı bu, hiç kimse bu kadar ucuz yollu bir katil olamazdı... en azından ben öyle düşünüyordum o sırada, eski ciddiyetimi ve korkumu kaybetmiştim nedense. kiralık katilin sayfasını okumaya başladım.
    ···
  7. 7.
    -6
    onuncu nesile bak hikaye de calarmis. yuz yil once okuduk lan biz bunu.
    ···
    1. 1.
      +5
      çalmadım amk tozlu yerlerde kalan hikayeleri alıp buraya kopyalıyorum en sonunda yazara saygı olarak ismini yazıyorum
      ···
  8. 8.
    +5
    2.sezon devam ediyoruz

    deep web'e yabancı olanlar için ince bir özet geçeyim. adam sanki küçük esnaf gibi kendince bir fiyat tablosu hazırlamıştı. sanki ekgib olan tek şey veresiye veren, peşin satan resmiydi. ödeme bitcoin şeklinde oluyordu. ayrıca herhangi bir yamukluk çıkması hususunda söylediği şey, risk alınmadan hiçbir şeyin gerçekleştirilemeyeceğiydi.

    ben bu satırları okurken zilin çalması bir anda hayatı sorgulamama sebep oldu. absürd bir şekilde kapıdakinin polisler olduğunu düşünüp, içinde bulunduğum aptal duruma güldüm. tor'u kapatıp yavaşça kalktım sandalyemden, kapıya doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladım.

    - kim o?
    - benim deniz.
    ···
  9. 9.
    +5
    amk ne eksiliyonuz lan ben yazmıyorum yazandan kopyalıyorum kuytu köşede kalmış bi hikaye hem yazan kişidende çalmıyorum ben yazdım diye açıkça söyledim amk
    ···
  10. 10.
    +4
    özür dilerim internet kesildi. devam ediyorum. (bunu yazar yazmış ben netim kesilmedi)

    deniz'le yaklaşık 6 ay önce ortak bir arkadaş vasıtasıyla tanışmıştım. işsizdim o sıralar, bana kendi çalıştığı yerde iş bulup hayatımı kurtarmıştı bir anlamda. zor zamanımda bana böyle bir faydası dokunan deniz'den istemsizce hoşlanmaya başlamıştım o sıralar. hoş kızdı, kahverengi uzun dalgalı saçları, koyu kahverengi gözleri ile her ne kadar sıradışı olmasa da gözlerindeki anlam onu diğer kızlardan ayırıyordu.

    duygularımı ona da açmaya karar verdim. birkaç cümle sarf etmiştim ki eliyle ağzımı kapattı. yapma, dedi. sakın aramızdaki ilişkiyi bozma. şaşkın bakışlarla süzüyordum onu, gururum kırılmıştı. fakat öyle bir güç yayıyordu ki karşı koyamadım o anda. uysalca itaat ettim. ve o günden beri sıkı birer arkadaş olmuştuk. o gün ona karşı hissettiğim duyguları alıp arkadaşlığımıza katkıda bulunması için yeniden düzenlemişti sanki.

    - iyi oldu geldiğin, canım sıkkındı zaten.
    ···
  11. 11.
    +4
    şüpheyle bakmaya devam ediyordu. artık planın ikinci safhasına geçmeliydim.

    - deniz, bildiğin bir dövmeci var mı?
    - noldu ki?
    - bir dövme yaptırmak istiyordum da.
    - hmm ben bir aralar yaptırmıştım ama hala açık mıdır bilmem.

    bingo.

    - harbi mi? ne dövmesi?
    - boşver ya çocukça bir şey.
    - söyle ya merak ettim.
    - şey orak.

    70'lik bardağı tutan elimin titrediğini hissettirmemek için bir kahkaha patlattım. içim fena halde kaynıyor olsa da, dışım aynı oranda normaldi. istemsizce duruma uyum sağlamıştım.
    ···
  12. 12.
    +4
    sizin için uraşıyorum biraz sabredin ya bana küfür ediyonuz
    ···
  13. 13.
    +4
    deep web'e giren herkesin bildiği süreçleri yaşadıktan sonra ... ye ulaştım sonunda. bir yandan da her an içeri polis girecekmiş gibi saçma bir his vardı içimde. dediğim gibi, küçük bir insandım ben. adeta bir mastürbasyondu bu deneyim benim için. kendimi diğer insanlardan farklı hissedecek, bilinmeyeni bilmek, saklı olanı keşfetmek onuruna erişecektim. bunların bedeli hakkında en ufak bir fikrim olsa, emin olun küçük bir insan olarak kalmaya devam ederdim.

    hidden wiki'deki linklere tıklamaya korkuyordum adeta. ya birisi bilgisayarıma girerse? ya kredi kartlarım ele geçirilirse? bir süre sonra bu saçma hislerden kurtulmaya başladım, zira bunların kimseye faydası yoktu. çocuk ferresundan olabildiğince uzak durmaya çalışarak herhangi bir linke tıkladım.
    p
    ···
    1. 1.
      +5
      Sanki ahmet çakar anlatıyo aq aynı ifadeler
      ···
  14. 14.
    +3 -1
    yaklaşık bir hafta boyunca normal hayatıma devam ettim. deniz de aynı oyunu oynuyordu, bir şeylerden şüphelendiyse bile kesinlikle belli etmiyordu. iyi bir oyuncu olduğunu biliyordum zaten... 1 hafta sonunda aramızdaki sessizliği bozacak bir hamle geldi deniz'den.

    - aykut benim televizyonun uydu alıcısında sorun var galiba. bugün gelip bakabilir misin?

    bakabilir miyim? bakabilirdim elbette. soğukkanlı bir katil olmasaydın eğer...

    - şey, bugün işim var aslında biraz. başka bir zaman baksam?
    - yarın?

    kurtuluşum yoktu bu pislikten.

    - pekala yarın olur.

    içeriye bir grup müşterinin girmesiyle bir süreliğine kurtuldum deniz'den.
    ···
  15. 15.
    +4
    herkes gibi başladım ben de... deep web'in varlığından haberdar olup büyük bir şaşkınlığa uğradım. bu zamana kadar nasıl haberimiz olmazdı? ve her küçük insan gibi, büyük şeylerden etkilenmeye meyilliydim. belki de deep web beni bir kahraman yapardı ha? evet evet, hepimizin içinde vardır bu kahraman olmak isteği lakin bu amaç uğruna hiçbir zaman önümüze çıkan fırsatları değerlendirmez, boş boş nutuklar atarız kendi kendimize.

    öğrendiğim ilk gün deep web'in ne olduğunu araştırmakla geçti. şu klagib buzdağı resmi korkutmuştu beni, özellikle fbi kısmı. say hi to fbi ha? fbi'la karşılaşsam, hi en son diyeceğim şey olurdu herhalde... tüm bu olumsuzluklara rağmen kendimi önemli hissetmek güdüme karşı koyamadı hiçbir şey ... indirmeye başladım.

    olacakları önceden görebilme yetim olsa, bu işe girişmemek adına parmaklarımı feda etmeye hazırdım...
    ···
  16. 16.
    +4
    şehir dışına çıkmıştık artık. arada tek tük lüks villalar kurulmuştu, ormanlık arazinin kesilip özel mülk yapıldığı yerlerde. bu villalardan birinin önünde durdu araba. tadına doyamadığım sigaramı tekrar yakıp etrafı süzmeye başladım. o sırada şoför de arabadan indi.

    - bana bak kimsiniz ulan siz?

    diyerek hiddetle üzerine yürüdüm. hiç sesini çıkarmadan ceketini hafifçe kenara atarak kemerindeki silahı gösterdi. elimde olmadan ürkmüştüm. şoför eve doğru ilerleyerek deniz'e eliyle gel işareti yaptı.

    - hadi aykut ilerliyoruz.
    ···
  17. 17.
    +4
    cevap vermedim.

    - muhtemelen tüm bunları neden yaptığımızı merak ediyorsun.
    - yo etmiyorum.

    hayatımı bir amerikan filmi klişesi tadında yaşamak istemiyordum. artık aldığım kararların, verdiğim cevapların bir önemi olmadığının farkındaydım, öyleyse olabildiğince haylazlık yaparak hayattan zevk almaya bakacaktım.

    - beni şaşırtıyorsun aykut. yine de sana elimden geldiğince şirketi anlatmak isterim. zira eserimle övünmek benim n büyük hakkım, öyle değil mi?

    hala hafifçe titremekte olan kadının cesedine bakmayı sürdürdüm.

    - eh, şirketimizin diğer şirketlerden hiçbir farkı yok, tek amacı kar yapmak. nasıl ki gıda üreten bir şirket insanların yaşamak için muhtaç olduğu beslenme içgüdüsüne hizmet ederse, biz de öldürme içgüdüsüne hizmet ediyoruz. tek farkımız var olan toplum ahlakına aykırı düştüğümüz için yer altına sıkışıp kalmamız.

    - peki ya böyle geniş bir kurum nasıl saklı kalabiliyor?

    - karşılıklı çıkar anlaşmalarıyla elbette. kim sokaktan bir tinercinin azalmasını istemez ki? veya tüm zevklere doymuş olup parasını harcayacak bir yer bulamayan ilacı nerde aramalı? hem toplum güvenliğine, hem de zenginlerin gönlüne katkı sağlayarak varlığımızı rahatlıkla sürdürebiliyoruz, böylece bazı güçler bizi görmezden gelebiliyor. herkes için karlı ha?

    elbette, böylesi bir pisliğin var olabilmesi için herkes bulaşmalıydı. kendini güvende hissetmek için bankalara, sigortacılara para döken sıradan insanlar bile dolaylı yoldan bu suçun ortağıydı.

    - her şeye vakıf olduğuna sana seçeneklerimi sunmama izin ver aykut.

    elimi kolumu sallayarak burdan çıkmama müsade etmeyeceklerine emindim...

    - dinliyorum.
    ···
  18. 18.
    +3
    oturacak yer yoktu odada, adamın karşısında ayakta dikilmeye başladık. kafasını kaldırma zahmetine katlanmamıştı henüz adam. yaklaşık 2 dakika sonra sanki bizi yeni fark etmiş gibi dikkatle süzmeye başladı ikimizi de.

    - bahsettiğin arkadaş bu mu deniz?
    - evet.

    adamın gözleri üzerime odaklanmıştı. az önceki sinirim kalmamıştı artık, her şeyi dışardan izleyen bir gözlemci gibiydim adeta. ne var ki bir süre sonra bu bakışlardan rahatsız olarak konuşmaya karar verdim.

    - ne istiyorsun benden?
    - bir şey içer misin öncelikle?
    - hayır, sizden bir açıklama bekliyorum.
    - pekala.

    ayakta durmak yavaş yavaş sinirimi bozmaya başlamıştı.
    ···
  19. 19.
    +3
    uykudan kalktığımda saat öğlen 3'tü. merhametli uyku tanrıları uyandırmak istememişti beni sanki, zira uyanılacak bir hayata sahip değildim. aşağı indim, babam gazete okuyordu. dışardan bakan birisi hiçbir fark göremezdi o şeytanda, fakat bu normalliği bende tam ters bir etki yaratıyordu. içinde beslediği o canavar içgüdülerine rağmen nasıl bu kadar normal gözükebiliyordu?

    - günaydın kızım.

    yumruk yemiş gibi baktım suratına. uzun süredir bir şey yemediğimi fark ettim o sırada, fakat gram iştahım yoktu. canavar bunu fark etmiş gibi sordu:

    - bir şeyler hazırlayayım mı?

    hayatımız aynen eskisi gibi mi devam edecekti? geceleri canavara tahammül edip, gündüzleri üzerine giydiği insan postuyla mı muhattap olacaktım?

    - iyi olur babacığım.

    madem bir oyun oynanacaktı, ben vardım. o yaşta her çocuk babasıyla oyunlar oynardı, demek ki benim kaderimde de bu oyun vardı.
    ···
  20. 20.
    +2 -1
    zırr... zırrrr.

    uzun süre suyun altında kalıp da ciğerlerim patlamaya ramak kalmışçasına ileri atıldım. hala suyun altında gibiydim, bir türlü yüzeye çıkamıyordum. kulaç atıyordum fakat bir türlü azalmıyordu üstümdeki su. bir anda hz. musa misali tüm denizi kenara attım sanki. daha önce hiç nefes almamışcasına içime çekiyodum havayı. nerede olduğumu anlamaya çalıştım, yo burası bir deniz değildi. odamdaydım. deniz sandığım şey ise yorganımdı.

    - zırrrr.

    silahlı adamı aradı gözlerim, o da burada değildi. patlayan silah değil, kapıydı. evimdeydim ve kapı çalıyordu, evet. gerçek bu kadar basit olmasına rağmen algılamam uzun sürmüştü. nasıl gelmiştim buraya?

    binbir güçlükle ayağa kalkarak kapıyı açtım. deniz'di bu.

    - ne arıyorsun burada?
    - seni almaya geldim, hadi çıkıyoruz.
    - nereye, şirkete mi yine?
    - ha?

    zonklayan kafamı oğuşturdum.

    - neler oldu, nasıl ölmedim?
    - ne saçmalıyorsun aykut sen?
    - müfettiş nerde?
    - kötü bir rüyadan uyandırdım galiba seni?

    bütün bunlar bir oyun olmalıydı muhtemelen. hafızamı silip beni tekrar buraya yerleştirmişlerdi. hırsla deniz'in gözlerine baktım, şimdi anlayacaktım gerçeği.

    - dövmeni göster bana.
    - ne dövmesi?

    böyle olmayacaktı, deniz'i duvara dayayarak üstündeki bluzu yukarı sıyırdım. dövme yoktu?

    - ne yapıyorsun aykut bırak beni!

    rüyaydı her şey... son 1 ay rüyaydı. veya o yaşananlar gerçekti, şu an rüyadaydım bir filozofun dediği gibi.

    - iyi misin aykut?
    - iyiyim, hiç bu kadar iyi olmamıştım hem de, diyerek deniz'in dudaklarına yapıştım. yaşamımın bu kadar değerli olduğunun farkında olmam için bir kez olsun ölmem gerekiyormuş demek ki... deniz bana karşı koymuyordu, evet bu bir rüya olmalıydı. onu kucağıma alarak içeri zütürdüm, madem bu bir rüyaydı, tadını çıkarmalıydım (:
    p
    ···