değişik insanlarla döğüşüyorum

19 Kasım 2004

Kan ter içinde uyanıyorum , hayırdır inşallah.Çoktan sabah olmuş. Camı açıp hava almak istiyorum ancak güneş cildimi yakıyor. Kendi kendime tripleniyorum böyle bir “hırrr” lamalar , bir “ahhh yanıyorum” diye bağırmalar. Belli ki çok gaza getirmişim kendimi. Vampir olarak uyanmışım , ama dişlerim yok. Hay sokayım böyle fanteziye , dişsiz vampir mi olur amk diye düşünürken dişçiyi arıyorum ve fantastik beyanımı dişçinin onayına sunuyorum. Konuşma tam olarak şu şekilde geçiyor “fampiv fisi tapabitilmiyiz ağğfıma” , “fampiv fisi difoğumm avoo avoooo” . Dişçi gelin görüşelim diyor. Ahahahahahaha “Diflerim hallolfun ömce feni fikiceğm”

17 Kasım 2004

Ağır ağır da olsa yürümeye başladım. Koltuk deyneği çok kullanışlı bir aparat , elimde ölümcül bir silaha dönüşmesi an meselesi. Ancak biraz büyükçe. Şimdilik sadece destek aparatı olarak kullanmaya devam edeceğim. ilerleyen günlerde arge çalışmalarım netice verirse bu değneği dövüşken edevatı olarak kullanabilirim.

Vampir olmadığımı anlamam uzun sürmüyor. Basit bir test yapıyorum kendime ve bir baş sarımsak yiyorum. Bir değişiklik yok. Demekki vampir değilim diye düşünürken yaptığım hatayı fark ediyorum. Dişçiye gitmeden önce sarımsak yemek ne büyük nezaketsizliktir.

Ağzım kokacak diye panik yapıyorum ve aklıma dahiyane bir plan geliyor. Çamaşır suyu…

sen yazma huur evladı

Artık hasanı durdurmak imkansız. Yakalarsa belamı gibecek.

Afedersiniz ama yarağımı yakalar.

Bedenimden gelen çıtırtılar , kamp ateşinin çıkardığı sesler gibi ruhumu ısıtıyordu.Bir ara klagib sanattan sıkılmış olacaklar ki , Mozart ve Leonardo beni kollarımdan iki yana zıt yönde çekerek ortadan ayırmaya çalıştı. Gerçekten özgün bir çalışmaydı. lirik dansa geçmiştik , fonda insanı ağlatacak kadar duygu yüklü bir müzik ve beni paylaşamayan iki aşık adamın hikayesini sergiliyorduk . Bir leonardoya bir mozarta doğru seyirtiyordu vücudum. Bense kararsız kalmış ürkek bir kadın gibi kim daha kuvvetli çekerse onun olmayı bekliyordum. Bu şekilde hareketsiz durabildiğim için heykeltıraş olan amcası modern sanata daha yakışır çalışmalar yapabiliyordu bedenimde.

Dedim Ahmet seni severim ama iki arkadaşınla birlikte seni çok feci dövmem gerekiyor bana yardım eder misin? Şaşırdı mal.

Ahmet dedim bak koçum , dravdan dövecem , sahici yumruklarım ve ölümcül tekmelerimi kullanmayacam söz veriyorum.

20 şerden 60 liraya tavladım kek ahmeti. Planım tıkır tıkır işliyordu. Bir saatçi ustasının çarkları yerine oturttuğu andaki hisleri yaşıyordum. Oskar benim olacaksın.

12 Ekim 2004

Plan kafamda iyice netleşti. Cerenin bana açılabilmesinin tek yolu onu serserilerin elinden kurtarmak olacaktı. Kız ahmeti kantinden çıkardım. Yak dedim bi cuvara. Ahmet konuyla ilgili görünüyordu.

Berke dedim biri sen ol biri avrat hasan olsun biride avrat hasanın çırağı kız Ahmet. Ancak berkte serseri tipi yoktu , ayrıca bin hasanı tanıyordu ceren. Bu yüzden mevcut kişilerle şansım pek yüksek değildi. Peki kız ahmetin arkadaşı yokmuydu?

Zaman kaybetmeden bu fikrimden berke bahsettim. Abi dedi atı nerden bulacaz. Haklı buldum zaten bende önceden vazgeçmiştim ama yineden şansımı deneyim dedim. Kendimi durduramıyordum en az 7 kişi dövmeliydim. Berkinde ısrarıyla sayıyı tekrar üçe çektik. Peki kim olacaktı bu oskarlık üç oyuncu?

8 Ekim 2004

Aradan neredeyse 1 ay geçti ve ceren hala bana açılamadı. içine kapanık bir sevgilim var. Acaba ilk ben açılarak bu ilişkiyi şahlandırsam mı diye düşündüm. Vazgeçtim sonra. Aklıma süper bir fikir gelmişti. Hayalini kurduğum taktikle cereni serserilerden kurtaracaktım. E eşek değilya heralde o zaman dudaklarıma yapışacak ve “kahramanım seni seviyorum” diyecekti.

Ceren çayı alıp gözden kayboldu. Dedim nasıl olsa gelir kantine tekrar , bana açılmak için bir fırsat arıyor , yalnız görünürsem gelir yanıma.

bin Hasan Cerene çay verirken gülüyor , kızı güldürmeye çalışıyordu. Hemen kaynadım araya. Oo Hasan ağabeycim yine günündesin diyerek kızın aklını almaya çalıştım. züt hasan çay mı istiyon dedi. Ulan bu ne soğukluk… Her zamankinden ver dedim. Çünkü böyle komiklikler yapınca kızların çok hoşuna gider."Bar mı burası aslanım , pavyondamısın" dedi ipne Hasan. Ceren gülmüştü sonunda. "Ah ah haaahh çok şakacısın hasan ağabey" diyerek bozdum pekekenti. Ulan kız beni seviyor , kabul et artık buna bozulmanın anlamı yok.

8 Eylül 2004 gece yarısı

Hayalin taku çıkmaya başladı. Bir yerde dur demek lazım. Serseri sayısı 15 in üzerinde seyrediyor. Ulan o kadar arkadaşım yok benim. Hem olsa bile bu oskarlık performansta rol verilebilecek kadar güvenebilir miydim? Ya arada gaza gelip bir iki yerime vursalar?

3 kişi iyiydi. Fazlası acıtabilir.

Beklenen oldu , aradan toplam 7 saat geçmeden aşık oldum cerene. ilk görüşte aşktı bu. Zaten o gün bi daha hiç görmedim. Lan madem bu kadar aşıksın bana , niye çay sırasında söylemedin ki? Avrat Hasandan duyuyorum bana yazıldığını. (Hasan o komikli şakama gülecektin bin , kırgınım sana)

Öğlen Berke gösterdim Cereni. Bana yazıyo bu hatun dedim. Yakışır kardeşime dedi geçiştirdi mevzuyu. Ulan Berk seninde dıbına koyayım , hiç halden anlamıyosun.

7 Eylül 2004

Kantinci hasan abi var çok matrak adam. çay alırken Ceren diye bi kızı gösterdi bana , üf adeta bir melek.. Sana yazıyo galiba bu kız dedi. "Hımh" diye yamuk güldüm , erkekten anlıyor demekki bu ceren diyerek komiklik yaptım Hasana. Gülmedi bin.

15 Ekim 2004

Aslan yürekli Ahmet bu gün yanıma geldi , dedi abi arkadaşlar hazır. Yarın okul çıkışında yengeyi takip ediyoruz , evine yaklaştığı zaman basıyoruz pandiği.

Hoşt dedim köpek pandik olmaz , laf atın yeter dedim. Sonra bir iki itip kakarsınız o sırada bende gelip ağzınızı burnunuzu mecazen kırarım dedim. Tamam abi dedi gitti.

16 Ekim 2004

Büyük gün geldi çattı. Kariyerimin ilk profesyonel dayağını atar gibi yapacaktım. Çıkışta dördümüz takıldık kızın peşine takip ediyoruz. Neyse okula fazla uzak oturmuyormuş Allahtan. Tam bir apartmandan içeri girecek gibi oldu ceren , aslan yürekli Ahmet ve şovalyeler sıkıştırdı kızı…