dünyadaki yahudi karşıtlığının cezaları

@45 dediğim gibi kardeşim bu adamlar yalnızca bir maşa . barzani bir eyalete vali dahi olamaz. barzani yalnızca elini güçlendirmek için israilden yana davranıyor. yarın rusya güçlense rusyada o ışığı görse en büyük rus dostu olur. ben barzaninin yahudi olduğunu duymadım daha önce ama olabilir kürdistan yahudileri de var elbette.
@46 kardeşim ben üniversitede okurken bir yandan da staj yapıyorum ayrıca aile işi var ama bizde genelde işi dışarda öğrenmeden kimseyi aile işine dahil etmezler. prensib meselesi. bu sebeple bir inşaat firmasında staj yapıyorum iktisat öğrencisiyim. ev alım satımında çalışıyorum.
@25 sebatayistleri az çok biliyorsundur . yahudidirler fakat yahudi olduklarını gizlerler. bunun sebebi devletin kademelerinde rahatça yükselebilmek ırk ve din sorununa takılmamaktır. bu konuda şunlardan bahsedebilirim sana. sebatayistler başkasından kız alıp vermezler. her zaman evlilik kendi içlerinde olur ki dışarısı onların kim olduğunu anlamasın. zamanla bu durum bozulduğu için zaten artık herkes kim sabataycı kim değil rahat rahat anlayabiliyor. bu konuda insanların kafasını karıştıran bir husus var. o da mustafa kemal hususu.
mustafa kemalin ilk eşi olan latife hanım sebatacı bir aileden gelmektedir. uşakzade ailesi. şimdi ya uşakzadeler sırf yeni devletin kademelerinde yer alabilmek için gelenekleri bozdular hem de o yıllardı ki bu çok zor çünkü bir yahudi hele de o dönemlerde geleneklerinden vazgeçmez. dinini değiştirmiş gibi görünür yalnızca asla değiştirmez. ya da mustafa kemal de bir sebataycıydı. bu konuda bazı hususlar var tabi . selanikte bilenen üzerine en yoğun olan ırk yahudilerdir. hatta sebataycılarda hesaba katılırsa ezicik çoğunluktur. soner yalçının efendi kitabında da bahsedilen bir husus vardır. o dönemde efendi kelimesi sebataycılar arasında bir şifre gibidir. kim kimin sebataycı olduğunu daha rahat anlar böylece . en azından kendi içlerinde. biliyorsunuz ki mustafa kemalin babasının adı ali rıza efendidir. sebataycılar pozitif bilimlere ve sanata çok önem verirler ve genelde yahudilerin gittiği okullara çocuklarını verirler. şemsi efendi okulu da bu okullardan biridir ve genelde sefarad yahudileri gider bu okula . okulun adındaki şahısın ismi de fark etmişsinizdir ki şemsi efendi. bir diğer husus ise kılıç alinin anılarında yer alır. bir mason grubu mustafa kemale mason olmasını dünyada ona açılmayacak kapı kalmayacağını söyler. mustafa kemalse kökü dışarda olan her görüşe karşıyım diyerek masonları reddeder. yaklaşık 3-4 hafta sonra da mustafa kemale siroz teşhsi konulur. mustafa kemalin doktoru o ölene kadar yahudi bir doktordur bu da bilinen birşeydir. bir diğer husus ise 1934 trakya olaylarına susmasıdır. kimilerine göre sebataycı olduğu ortaya çıkmasın diye oradaki yahudileri korumak yerine dönemin azılı türkçülerinden nihal atsızı korumuştur.

evet gelelim balon ekonomilere kardeşlerim. balon ekonomi kavrdıbının ekonomi balonu ile ilgisi olmadığını belirterek başlamak isterim. ekonomik balon basitçe ifade etmek gerekirse gerçek değerinden çok fazla fiyat değişimi gösteren malların ticaretinin yapılmasıdır. ekonomik balonun diğer adı ise spekülatif çılgınlıktır
balon ekonomi ise daha tartışılması gereken ve makro düzeydi bir tabirdir. bu tabirin tartışmaya açılması ilk olarak ne zaman başladı bilmiyorum fakat en yoğun olduğu fakit şüphesiz ımfnin icra direktörlerinin son toplantısının ardından yaptığı açıklamadır. açıklamanın bir cümlesi balon ekonomiyi tanımlarken aynı zamanda türkiye ekonomisinin brezilya ve dubai ekonomisi gibi bu kapsamda incelenmesi gerektiğini ortaya koyar. türkiye ekonomisinde sermaye girişlerinin yavaşlamasıyla birlikte büyüme hızının da gerileyeceğini ön görüyoruz. ımfnin bu çıkarımı oldukça basit . imfnin burda anlatmak istediği türk ekonomisi yalnızca yurdışından sermaye akımları geldiği sürece büyüye bilen sermaye akışı durulduğunda ekonominin de durulacağı bir ekonomidir. tıpkı dubai ve brezilya ekonomileri gibi.
elbette her ülke artık yahudi yatırımcıya bağımlı bir haldedir . soğuk savaş dönemi bitmiştir vahşi emperyalizm hedefleri elbette son bulmuştur. artık sömürme yoktur. yalnızca sırtından geçinme vardır ve türkiye de dubai gibi brezilya gibi sırtından geçinilen bir ülkedir. artık san marinodaki ekonomik krizden bile etkilenen bir dünya piyasası mevcuttur fakat türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için bu durum olabildiğine risk taşır. bu durum aslında anarşizm teoreminde bahsedilen kelebek etkisinin ekonomiye yansımış halidir fakat bu kelebek etkisinin en tehlikeli olduğu ülkeler şüphesiz gelişmekte olan, dünya siyasetinde yer almak isteyen ülkelerdir. gelişmekte olan ülkeler için de bu durum en çok türkiyeyi vurur ki bu durum devletin iktidarın siyasi karakteri ile alakalıdır. akp iktidarının halk tarafından en çok benimsendiği ve sırt üstünde taşındığı şu günlerde başbakanınızın israil hükümetindeki aşkenaz yahudileri ile adeta sidik yarıştırır hale gelmesi zaten dışa bağımlı olan balon ekonominize ciddi kayıplar verdirebilir ve verdirecektir de kuşkusuz.
1980 sonrasında türkiye cumhuriyeti özelleştirme kararı alırken akp ile bu özelleştirmelerde çığır açılmıştır ve bu konuda batıya karşı sizi nasıl kurtardımız ise yazdığım diğer yazılarda aşikardır. kimilerine göre bu özelleştirmeler sizi bizim kucağımıza itti fakat sizler yine de arapseverliğe devam ediyorsunuz. daha kendi çehresini oluşturamayan ve bize bağımlılığını sürdüren bir ekonomiye sahipken arapseverlik yapmanız balon ekonomi kurdıbını anlamamanızdan ileri gelmektedir .
balon ekonomiyi daha rahat anlamak için örneklendircek olursak türkiyenin dış dünya ile olan ekonomik ilişkilerinin reel sektör açısından bakmak yeterlidir. cari işlemler dengesinin verileri ışığında dış dünya ile olan türk ekonomik ilişkileri şu zaman diliminde nasıl sürdülemez bir hal aldığını rahatça görebilirsiniz. bunun nedeni yalnızca bize bağımlı bir ekonominizin olması değildir yalnızca. ülke içinde en çok para dönen iş kolunun yani inşaat sektörünün devlet eliyle güçlendirilip rakamların şişirilmesi de buna etkendir. inşaat sektörü tek bir işe el attığı vakit yanında çalıştıracağı yaklaşık 250 farklı iş koluna da sıcak para sağlar. böylece ülkede sürekli para akışı varmış gibi görünür fakat bunlar günü kurtarmaya yönelik hadiselerir ayrıca daha önce de belirttğim gibi bu sıcak para akışı arap iş adamlarının aranan paralarının aklanmasına yol açar ki bu israilin ve amerikanın ortak çıkarlarını zedeleyen bir unsurdur. ve ne yazıkki bu ekonomi balonun bu şekilde devam ettiği vakit bir gün patlaması mecburidir. koskoca bir ülkenin ekonomisini bir iş koluna yaslamak yanlıştır ve yalnızca göz boyar.

bir söz vardır genelde herkes bilir bunu. futbol sadece futbol değildir. olimpiyatlar kupalar müsabakalar bir ülkeyi rahatça kalkındırabilir halkını rahatlatabilir ya da bir ülkeyi dibe sürükleyebilir. işin kolay yanı da şudur hangi ülkeye böyle bir vaatte bulunsanız o ülke ben bunun altından kalkarım üstüne bir de gelişmeme hız katarım gözüyle bakıyor .
2001 dünya krizi ile başlayalım isterseniz. krizden güç bela çıkan devlet türkiye halkının refah içinde olduğunu kendi halkına kanıtlamak zorundaydı çünkü halkı refah içinde değildi. 1980 sonrası ülkenize yerleşen yabancı sermaye doğal olarak krizden etkilenirken ülkenizde bir yabancı boy gösterdi ki hala göründüğü üzere dertlerini siz de biz de çekiyoruz. komünist örgütler ve islamcılar bir anda bakın biz haklıydık yahudi parasıyla gavur parasıyla emperyalist parasıyla bu işler yürümez. diyerek propaganda yapmaya başladılar. o dönemde aşırı sol ve islamcı gruplar iyi prim yaparlarken liberaller ve küreselleşmeyi hedefleyenler büyük zarar aldı çok kan kaybetti . türkiye içinde işçi sınıfı hareketini sahiplendiğini söyleyen sovyet rusya artıkları ve ahlaksız batı lanetli israil. diye tükürükler saçarak bağıranlar artık sadece gençler arasında değil halk kitleleri arasında da yapılanmaya rahat rahat gidebiliyorlardı. faizden dert yakınan esnafa zaten faiz haram olmalı diyerek bankacılıktan bir gram anlamayan bu radikaller halkın çeşitli kitlelerine 2001 krizi ile ulaşabildiler. peki daha sonra ne oldu? kemal derviş söde bu halka umut oldu. bir şey yaptı mı? hayır fakat haklın bir umuta bir sorun çözücüye bir mutluluğa ihtiyacı vardı. kemal derviş pek birşey yapamasa da devlet bzim için uğraşıyor imajını verdi. heryerde dervişin adı vardı. bakkalından borsacısına kadar herkesin ağzında sakız oldu kemal derviş. bu adam devlet bizim için çalışıyor imajının yanına bir de yok mu bizi kurtaracak bir kahraman sorusunu ekledi çünkü kendisi başarılı olamamıştı. ve tayip erdoğan büyük bir popülizm sayesinde iktidar oldu. bu olaydan itibaren türkiye için yeni bir dönem başlamış oldu. erdoğan dönemini ikiye ayırabilir. israilden taraf olduğu dönem , karşımızda olduğu dönem . 11 eylülden yazılarımda bahsetmiştim o yüzden uzun uzadıya girmicem o konuya fakat türk ekonomisinin nasıl bir anda kalkındığı bu saldırı sonrasında erdoğan hükümeti döneminde gelen arap paralarıyla ve bizim türkiyenin kurumlarını özelleştirmemizle rahatça anlaşılabilir. çünkü biz bölgede güçlü bir türkiye istiyorduk. tabii bu türkiyenin bizim yanımızda olduğu zaman için geçerli elbette. türkiye için herşey bir anda yoluna girmeye başladı. çünkü biz güçlü türkiye istiyorduk ilk önce sertap erener o saçma şarkısıyla birinci oldu. bunun bu dönemde bir tesadüf olduğunu düşünmeyin çünkü değil. halkınızın mutluluklara ihtiyacı vardı ve biz de bu mutlulukları devletiniz güçlensin size verdik. türkiye milli takımı dünya üçüncüsü oldu bir anda. bu da sizi yeterince mutlu etti. ne zamandır gidemiyosunuz dünya kupasına? bir düşünün derim. herşey türkiye için yolunda giderken sizin hükümetinize savaşacak bir düşman lazımdı . çünkü savaş olmadan zafer olmaz. cem uzanı günah keçisi haline getirdiniz. krizin bütün sorumluluğu bu adamın sırtına bindi. daha önce de dediğim gibi kendi kahramanınızı yediniz sadece. ekonomik düşmanı halletiniz sıra geldi siyasal düşmanınıza. maksat hem halkın karşısına bir suçlu bir düşman çıkarmak hem de bize ve size muhalif olanları temizlemek. düşmansız kalan erdoğan kendini o kadar güçlü sandı ki hayatının hatasını yaptı . bizi kendine düşman ilan etti. bir yahudi ile düşman olmak nasıl bir akılsızlıktır ve türkiyenin tarihine bakıldığında nasıl bir nankörlüktür?