1. 1.
    0
    evet beyler hikaye başlıyor. reservedleri ve başlık takipleri alın.

    edit: evet beyler başlıyorum. biraz yazıyım bugün. yarın gün içinde word'e yazıp rahat rahat kopyalarım.

    edit 2:

    ________________________________________________________________________________

    beyler hikayeyi okumak için kolaylık şeysi. sadece benim entryler

    ccc'den girenler için; http://ccc.incisozluk.cc/...n-hikayesi/@demirci-demir

    sözlük spottan girenler için; http://inci.sozlukspot.co...n-hikayesi/@demirci-demir

    link için (bkz: atlara fisildayan kovboy) panpamıza teşekkürler.

    __________________________________________________________________________________

    edit 3:

    beyler kimsenin okuyup giblediği yok. ama ben yazmak istiyorum.

    o sebeple yazıcam ara ara.

    evet...

    ________________ ★ _______________
    ···
  2. 2.
    0
    evet beyler başlıyorum. biraz yazıyım bugün. yarın gün içinde word'e yazıp rahat rahat kopyalarım.
    ···
  3. 3.
    0
    12 Nisan 1979 - Sibirya-Kamçatka Yarımadası

    s.s.c.b..

    saat: 16.40

    - Komiserliğin seni bilgilendirmediğinden emin misin?

    + Pek faza bir bilgim yok. Oraya gidince anlıyacağız.

    - Buraya bir insanın ayak bastığına inanmak zor (helikopterden aşağıya bakarak) ayrıca amerikalıların sınırımızı geçtiklerine dair nasıl haber aldılar? Sınırımızı nasıl geçerler?

    + (gülerek) komikleşme. ömrümün 4/1'i Alaska'da geçti benim. Onlar içinde hiç problem değildir.

    - Alaska'da en az 15 tane gizli üsleri var. Bizim burda savunacak neyimiz var yüzbaşı?

    + onu inince göreceğiz. Bende bilmiyorum.

    5 dakika daha uçtuktan sonra, helikopter pilotunun sesi telsizden duyuldu;

    "2 dakika sonra iniş noktasına varacağız."

    son kez mühimmatlarını kontrol ettikten sonra adamlar helikopterin zemine biraz daha yaklaşmasını beklemeden kendilerini sonsuz bir beyaz örtünün arasına attılar. helikopter etrafı birbirine katarak uzaklaşırken iki adamda, beyaz kıyafetleriyle karların arasında ilerlemeye başladılar...
    ···
  4. 4.
    0
    beyler sessizce okuyan olursa bile en azından "reserved" gibisinden bir şeyler yazsında başlık uplanmış olsun.
    ···
  5. 5.
    0
    @13 aman olum. ne alaka.
    ···
  6. 6.
    0
    part 2

    20 dakika içinde karların arasdında bir beton bina ve etrafındaki koca kuleler, teller ve garip bir şekilde etrafı aydınlatan trafolar gördüler. Yüzbaşı gözlerini binadan ayırmadan;

    - sanırım cevabımızı bulduk.

    + buda nedir böyle?

    - kim bilir? ama amerikalılar gözlerini buraya dikip sınırlarımıza girmeyi göze aldılarsa, önemli bir şeydir.

    + komiserlik sana başka neler söylemişti?

    - içerde 20 kadar delta force askeri var. ancak uydu görüntülerine göre 30 kişi sayılmış. geriye kalan 10 kişinin başka bir birimden olduğunu söylediler. Ancak büyük ihtimal onlarda amerikan. Ağır silahla donatılmışlar.

    + bunlara karşı ikimiz?

    - ne kadar az kişi duyarsa. o kadar iyi... çalmaya çalıştıkları neyse, onu buradan alıcağız.

    + anlaşıldı.

    - planı hatırlıyorsun değil mi?

    + hatılıyorum yüzbaşı.

    - hadi o zaman..

    bir sağ diğeri sol taraftan binaya yaklaşmaya başladılar.

    Bina bir tepenin yamacına kurulu bir vaziyetteydi. devamı ise, alabildiğince düzlük bir araziydi. o yüzden onları saklayabilecek bir şey yoktu. görünmeden binaya yaklaştılar. ikiside binanın etrafının ne tür bir güvenlik sistemiyle korunduğunu bilmiyorlardı ancak amerikalılar içeri girdiyse mutaka sistem devre dışı kalmış olmalıydı.
    ···
  7. 7.
    0
    part 3

    tahmin ettikleri gibi binanın 700 m ötesinde zemin metal tabakalarla kaplanmıştı ve yerdeki karlar sibirya'ya göre oldukça azdı. o yüzden artık saklanabilecekleri bir yer yoktu.

    Yegor, tellerden atladı. Etraf çok fazla sessizdi. Sessizce binanın bahçesine doğru yöneldi. Yerde silahlı adamların ölü bir şekilde yattığını gördü. Binanın arka tarafına çıkmıştı büyük ihtimalle. Binanın içine açılan metal bir kapıyı araladı. Etraf oldukça karanlıktı. Biraz daha ilerledi, dürbünü sayesinde karanlık ortamı görebiliyordu. Uzun koridoru yürüdükten sonra, içeri açılan büyük bir kapı gördü. Kapı güvenlik kontrollüydü ancak çoktan açılmıştı. içeri girdi Yegor. Zaten içeri girer girmez, yüzüne çarpan sıcağı hissetti. Binanın içi olduka sıcaktı belli ki.

    Etrafta bir gariplik vardı. Buranın ışıkları yanıyordu. Çıktığı kapı uzun bir koridorun tam ortasındaydı. Koridorin sağ ve sol bitişinde iki kap vardı. ilk önce hangi tarafa gideceğini düşündü. Sonra, soldaki kapının camın kırılmış olduğunu gördü. Oraya doğru ilerledi...
    ···
  8. 8.
    0
    part 4

    Kapıyı araladığında küçük bir girişe çıktı. Bu giriş, başka bir dış kapının açıldığı girişti. Ortam tekrar soğumuştu çünkü dışa açılan bu metal kapıda aralanmıştı. Merdivenleri gördü Yegor. Basamakları temkinlice çıkarken tüfeğinin namlusuda yukarı doğru dönüktü. Sonunda, başka bir kapıya ulaştı. Kapıyı sakince araladığında, kapının büyük bir alana çıktığını gördü. Ofis gibi bir yerdi. masalar, telefonlar... Yuvarlak bir zemini vardı. Yerde kırmızı bir orak-çekiç desenli halı vardı. Tavanda ise bir çok lamba vardı. Oda oldukça aydınlıktı. Temkinli bir şekilde ilerlerken masaların arasından salonun karşı tarafında ki kapıda arkası dönük silahlı bir adam gördü. Sonunda bir amerikana rastlamıştı. Biraz daha yaklaşınca arkası dönük olan amerikanın kapının ardından biriyle konuştuğunu gördü. Muhtemelen diğer, delta force kuvvetlerinden olmalıydı.

    Masaların arasından ilerleyerek gerekli yakınlığı sağladıktan sonra yerinen fırladı ve arkası dönük olan amerikana elindeki kalın bıçağı fırlattı. . Amerikalıya oldukça yakındı. Yegor amerikalının yere yığılmasını beklemeden tüfeğini ateşledi ve bıçakladığı delta force askerini delen mermiler karşısında ki adama isabet etti.

    Haklıydı.. iki delta force askerini haklamıştı...
    ···
  9. 9.
    0
    part 5

    Amerikalıların durduğu kapıdan geçti hızlıca. O sırada binanın içinde silah sesleri geldi. " Yüzbaşı içerde" diye mırıldandı yegor. Kapı uzunca bir koridora çıkıyordu. Beyaz fayanslarla kaplı bu koridordu bu. Koridorun sağ ve sol tarafında bir çok kapı vardı ama yegor doğrudan koridorun sonundaki büyük kapıya yöneldi.

    Kapıyı açtığında etrafta, büyük tüplerin içersinde sarımsı yoğun sıvıların içinde hareketsiz duran silüetler gördü. Etraf karanlıktı ama bu büyük tüplerden çıkan ışık odayı aydınlatıyordu. Garipti... Masaların üzerinde bir çok deney tüpü, kağıt kalem... yerlerde kurşunlanan beyaz gömlekli kadın ve adamlar..

    Yegor bunlara şaşkınlıkla bakarken, son anda karşısında ki kıpırtıyı seçebildi. Hemen yere yattı. O sırada kurşunlar üzerine yağdı. Yegor, bir süre masanın ardında bekledi. Ateş sesi kesilir kesilmez kafasını çıkardığında ikinci bir tüfek sesi geldi. Yegorun kafasının hemen yanından es geçti. Şans yegorun yanındaydı. Soğukkanlı bir şekilde ateşin çıktığı yere gönderdi kurşunu. Bir amerikan daha düşmüştü. Hemen eğildi yegor. Diğer amerikan ateşe devam etti. yegor kıyafetinden bir alet çıkardı. Bu daha önce bir çok kez işe yaramıştı. Avuç içi kadar olan kapsülün tuşuna bastı ve yerden ateş etmekte olan amerikana gönderdi. Ardından hemen kar gözlüğünü geçirdi gözüne.

    Etraf aydınlandı bir anda. Kör edici bir flaş sanki tüm odayı kaplamıştı. Yegor doğruldu ve gözlerini acıyla kapatan çaresiz amerikanı gördü. Onuda kolayca indirdi..
    ···
  10. 10.
    0
    part 6

    flaş patlaması çok kısa sürmüştü. bütün bu olanlar 3 saniye içinde yaşanmıştı. Yegor, gözlüğünü çıkardı ve kapsülü yerine koydu tekrar. Ardından laboratuvarın diğer kapısını yakından gelen sesleri farketti. Çok basitçe bir hataydı bu. Özellikle amerikan özel kuvvetleri için. Hemen kapıya doğru yöneldi. Kapının yanında sessizce bekledi. Amerikan kapıyı hızlıca açtı. Açar açmaz yegor tüfeğinin dipçiğini amerikalının çenesine geçirdi.

    Saniyelik hareketle şoktaki amerikalının boynunu kırıverdi. Öldürdüğü amerikana baktı.. evet... başka bir birimden olmalıydı ama üstünde ne bir arma, ne bir bayrak, ne de bir isim vardı...

    Laboratuvara dönmeyi düşündü ama amerikalılar buraya çoktan girmişlerdi. Alacaklarını çoktan almış olmalıydılar. Etrafına baktı ve açık bir kapı vardı. Mutlaka buranın ardından gelmiş olmalıydı amerikan.

    Kapının ardında ise çok büyük bir alan olduğunu gördü. Fabrikayı andırıyordu. Yaklaşık 9-10 metre yükseklikte ve oldukça geniş metal tüpler gördü. Ve etrafta irili ufaklı bir çok varil ve tüp vardı. En büyüğünden en küçüğüne burdaki her şeyin üzerinde yanıcı madde ve rasyasyon işareti vardı.

    Etrafına baktı yegor bir an büyük tüplerin arkasına geçmeye karar verdi ve tam o sırada kurşunların hedefine oturdu. Doğru bir karardı. Şans bir kez daha Yegor'un yanındaydı. Atışlar isabetliydi. Daha temkinli olmalıydı bu sefer. Etrafına baktı patlayıcı varil yoktu. Tam bunları düşünürken amerikan askerinin bomba atarından çıkan sesi işitti.

    Amerikalı başka bir varili havaya uçurmuştu. kafasını çıkardığında, alanın ortasında ki varillerin alev aldığını ve etrafın alevlerle kaplandığını gördü. sıkıştırılmıştı.

    Bir çıkış yolu bulmalıydı...
    ···
  11. 11.
    +1
    part 7

    Kendine siper edindiği tüpün değil ancak, hemen karşısında ki tüpün yanında kedi merdiveni olduğunu gördü. Hemen karşıya geçmeliydi. Ancak karşısında ki asker isabetli bir atışla onu indirebilirdi. Amerikalıya doğru ateş etti yegor. Amerikalı büyük ihtimalle bu tüplerin üzerindeydi. Aldığı karşılıkla tahminin doğru olduğunu gördü.

    "ben senden daha iyi nişancıyım" diye mırıldandı yegor. Büyük tüpün arkasından çıkarak, isabetli atışlar yapa yapa karşı tarafa geçmeyi başardı. Kedi merdivenlerini hemen çıktı. Tüpün üstüne geldi gizlice kafasını çıkardığında, amerikan askerinin tüpün üstünde olduğunu gördü. Onu da tek kurşunla gafil avladı yegor.

    Şimdi bütün alanı görüyordu. Kendi girdiği kapı dışında bir tek kapı vardı. ve bu da büyük bir asansörün kapısıydı. Asansör aşağıdan geliyor olmalıydı. Yegor bunları düşünürken, asansörün kapısı açıldı ve içinden 5 amerikalı daha çıktı. Yegor onları kendi bomba atarıyla gafil avladı. Birazda varillerin içinde ki patlayıcı maddenin yardımı vardı.

    Tüplerin üzerinden atlayarak alevlerin üzerinden zarar görmeden geçti yegor. Vurduğu amerikalının tüpünden aşağıya indi ve asansöre bindi. Zaten asansörde iki tuş vardı. Buradan yukarısı olmadığından, yegor aşağı yönünü gösteren tuşa bastı.

    Asansör aşağıya indi ve kapı açıldı...
    ···
  12. 12.
    0
    part 8

    Asansör kapısı açılır açılmaz, amerikalıların saldırısına uğradı yegor. Kendini dışarı fırlattı. Amerikalılar büyük bir yer altı laboratuvarındalardı. Asansör buraya çıkıyordu. Yegor, buradaki amerikalılarla çatışmaya başladı ama bu sefer sayıları oldukça fazlaydı. Bu sırada laboratuvarın öte yanından bir patlama sesi geldi. Bu yüzbaşı olmalıydı. ikisi burada kalan son amerikalıları rahatça hakladı.

    Yüzbaşı, ile yegor laboratuvarın ortasında tavana kadar uzana dev bilgisayarın yanına gittiler. Yüzbaşı sırıtarak;

    - Cevabını aldın galiba.

    + burdan bir an önce çıkalım yüzbaşı başka bir şey istemiyorum.

    - tamam. ama şunların elindeki discleri alalım. ayrıca sen ne kadar bilgi varsa yinede yedekle sendeki disclere.

    + anlaşıldı binayı yok edecekler.

    - burası her ne ise deşifre olmuş durumda. artık bizimkilerin işlerine yaramaz. biz işlerine yarayacak ne varsa onlara zütürelim.

    yegor, yüzbaşının emrini ekgibsiz bir şekilde yerine getirdi ve ikiside binadan çıktılar.

    binadan çıktıktan bir süre sonra, bir helikopter ikisinide aldı. Helikopter yükselerek uzaklaşırken, yegorun gözü binaydaydı. MiG'lerin sesi duyuldu. Yegor sabırsızlıkla finali bekledi. Helikopter yeteri kadar uzaklaştığında, mig'ler binayı yerlebir ettiler.

    yegor'da adeta mutlu sonla bitmiş bir filmi izlercesine seyretti...
    ···
  13. 13.
    0
    beyler üst üste atmaya başladım partları. dediğim gibi yarına devam ederim.
    ···
  14. 14.
    0
    Beyler bugün biraz erken başlıyorum toplanın.
    ···
  15. 15.
    0
    up up up
    ···
  16. 16.
    0
    up up up
    ···
  17. 17.
    0
    up up up
    ···
  18. 18.
    0
    up up up
    ···
  19. 19.
    0
    evet beyler başlıyorum
    ···
  20. 20.
    0
    part 9

    14 Nisan 1979 - Moskova- istihbarat merkez komiserliği (kgb merkez binası)

    Sekreter: General Thurckev sizi bekliyor. (Eliyle odayı göstererek) buyrun.
    Yegor: teşekkürler.

    içeri girdi. Sekreter kapıyı kapatırken General'de büyük memnuniyetle masasından kalktı ve yegor'un yanına doğru ilerledi,

    "2 gün önce Sibirya'da yaptıkların çok başarılıydı. inan bana evlat Moskova seni konuşuyor"

    evet bu sözler, yegor'a bir şiir gibi geliyordu şimdi. Yıllardır süren eğitimler, çocukca görevler, ideoloji dersleri bitmişti... ona verilen tek şansı değerlendirmişti. Artık hayatının tümüyle değişeceğinin farkındaydı.

    General devam etti;

    - Görevin başarıyla sonuçlandığını duyduktan sonra hakkında ki raporları okudum. ideolojimizi yeterince kavramış ve sadık bir asker olmuşsun.

    yegor dimdik bir şekilde, "sağolun efendim!" diye inletti odayı. Bu generalin çok hoşuna gitmişti. Gevrek bir şekilde güldükten sonra masanın ardında ki koltuğuna geçti. Yegor'a da eliyle masanın önünde ki sandalyeyi gösterdi. Sadık ajan oturduktan sonra, general devam etti sözlerine;

    - Biriminde ki amirin yüzbaşı Gerhkov'la konuştum. Oldukça olumlu konuştu. yoğun görevlere getirilebilirsin artık. Bu konuda atama yapmakta bir sorun görmüyorum.

    + teşekkürler efendim.

    - Güzel. Sekreterliğe uğra.

    + Emredersiniz.

    Yegor, generalin yanından ayrıldı ve doğruca sekreterliğe gitti. Orada ona bi anahtar verdiler. Baş Komiserlik binasından çıktığında, binanın önünde onu 68 model siyah bir volga bekliyordu. Arabanın başında da, bir astsubay. Yegor'u görünce hemen hazır ola geçti.

    "vay be." dedi içinden. "demek böyle bir şeymiş."

    Arabaya yaklaştığında astsubay kapıyı açtı. "selam teğmen yegor yoldaş. sizi ikametgah adresinize zütürmek üzere emir aldım."

    "biliyorum. gidelim." diyerek arabaya bindi genç ajan.

    Resmi araç moskova sokaklarında ilerlerken yegor ise düşüncelere dalmıştı...
    ···