/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 101.
    +1
    LOS ANGELES,ŞEHiR MERKEZi…..
    GÜNÜMÜZ…….

    - Ne demek Punisher askerleri alt etti ?
    Crossbones telefonda karşıdaki adamlara küfrediyordu. Özel operasyonlar dairesine bağlı askerler Punisher tarafından alt edilmişti daha kötüsü olmuştu.
    iKNA EDiLMiŞLERDi.
    Dinle dedi telefondan eğer bu gün içinde Punisher’ın ölüsünü önümde göremezsem seni öldürürüm anladın mı beni.
    Çok katlı bir gökdelenin en son katından yanan şehre bakıyordu.
    Elindeki cep telefonunu alıp bağırarak yere attı Crossbones.
    Karanlık bir odadaydı arkasını dönmeden Meires jipi hazırlayın sekreter ile görüşmem gerek.
    Ses çıkmamıştı.
    Meieres sana diyorum seni lanet sağır.
    MEiRES ÖLDÜ dedi karanlıktan bir ses. Yere yığılan bir şeylerin sesi gelmişti.
    SIRA SENDE…..
    Karanlığın içine doğru ateş etti Crossbones fakat vurduğu duvarlardan başkası değildi.
    Ateş ettiği yerin çok ters bir noktasından tek el ateş sesi geldi ve Crossbones diz çöktü Punisher onu ayağından vurmuştu.
    Karanlığın içinden çıktı Punisher.






    “Sen” dedi “Onlarca insanın ölümüne sebep oldun”
    “Hayır” dedi Crossbones “Ben değil ülken sebep oldu ben sadece aracıyım verdikleri silahları insanlara dağıttım.”
    Bütün yollar KiNGPiN ve NORMAN OSBORNU gösteriyordu.
    Punisher kafasını aşağıya eğdi ve tekrar Crossbones’in gözlerine baktı.
    “SEN SAMMY’i ÖLDÜRDÜN…….BU BiR iNTiKAM DEĞiL,BU CEZALANDIRMAK………”
    Ve elindeki silahla Crossbones’in üzerine mermi yağdırmaya başladı. Bütün bir silahın şarjörünü Crossbonesin üzerine boşaltmıştı.
    Adam her kurşun darbesinde bir adım geri atıyordu ve son adımda parçalanan camdan aşağı düştü.






    Boşluğa düşmesini izlemişti Punisher.
    ···
  2. 102.
    +1
    Aşağıya indiği zaman gökyüzünde helikopterler vardı ve şehre büyük bir operasyon yapılacağı belliydi.





    CROSSBONES sorunu bertaraf edildiğine göre yapılacak olan operasyon kısa sürecekti.
    Artık bu şehirde kalmasının mantığı yoktu.
    NEW YORK’a doğru hareket etmeye hazırdı….
    ···
  3. 103.
    +1
    bekliyorum yeni partları kardeş
    ···
    1. 1.
      0
      hemmmen gönderiyorum.
      ···
  4. 104.
    +2
    SABAH…..
    Punisher terkedilmiş metro ağındaki evinde uyandı ve Televizyonunu açtı.
    Televizyondaki haberde ordunun sabah erken saatlerde isyanı bastırdığı ve şehirden ayrılmak için hazırlıklara başladığı yazıyordu.
    Bir çok görgü tanığı isyanı ordunun değil PUNiSHER’ın bastırdığını söylüyordu. Ordu sadece kendini göstermiş ve zaten azalan isyan dalgasını durdurmuştu sadece.
    Dışardaki aracının yanına gitti Frank ve hazırlıklarına başladı uzun ,çok uzun bir yolculuk olacaktı bu. Aşağı yukarı 4490 Km yol gidilecekti.
    insanlar dışarı çıkmaya başlamıştı.
    Güzel bir Los Angeles sabahıydı ve insanlar birbirlerine yardım ediyorlardı.
    insanlar yaralarını çok çabuk sarıyorlardı.
    O hazırlıklarını sürdürürken yanına 2 kişi geldi.
    KAPTAN VE HAWKEYE…..
    Üniformaları yoktu sivil haldeydiler halktan biri gibiydiler. Kaptan motoru ile gelmişti.






    Nereye gidiyorsun diye sordu kaptan.
    New York dedi Frank yapmam gereken işler var orda.
    Önceden hiç orada bulundunmu diye sordu kaptan. Evet diyerek cevapladı Frank ailem New Yorkta öldürülmüştü.Evim Long island’daydı.
    Peki nasıl gideceksin ? Hawkeye Frankin yüzüne bakıyordu.






    Arabam var yeteri miktarda param da var. Tanrının izin verirse 2 gün sonra New York’ta olabilirim.
    Peki dedi kaptan eğer yardıma ihtiyacın olursa
    Siz beni bulursunuz diyerek tamamladı Frank.
    Hawkeye ile sarıldılar. Kaptan ile el sıkıştı Frank.
    Sizinle mücadele etmek benim için bir gururdu Kaptan.
    New York’a ulaştığın zaman TONY STARK ile bağlantıya geç dedi Kaptan






    o sana istediğin bütün konularda yardımcı olacaktır. Bir müddet sonra bizde orada olacağız zaten şimdilik burada kalıp şehrin kendini toparlamasını sağlamamız lazım biliyorsun biz iNTiKAMCILARIZ ŞEHRiN BiZE iHTiYACI VAR.
    Peki dedi Frank her şey için çok teşekkür ederim. Özellikle bana güvendiğiniz için.
    Aracına bindi ve New York’a doğru yola çıktı…..
    ···
  5. 105.
    +2
    TEMMUZ,2014
    NEW YORK , LONG iSLAND ŞEHiR PARKI.
    Frank Castle ve ailesi parkta piknik yapmaktaydı. O gün Frank’in doğum günüydü oğlu babası için kendi elleriyle bir tişört yapmıştı.
    - Babacığım doğum günün kutlu olsun bunu sana kendi ellerimle yaptım
    - Bakalım benim için kendi ellerinle ne yaptın






    Frank heyecanlı bir şekilde paketini açtı ve oğlu ile göz göze geldiler.
    Oğlu babası için beyaz Kurukafa’ya benzeyen bir işaret taşıyan siyah bir tişört yapmıştı.
    Bunu benim için mi yaptın dedi oğluna. Evet dedi oğlu senin için beğendin mi ?
    Çok beğendim dedi Frank çok teşekkür ederim.
    Kızı babası için kemer almıştı.
    Maria’ya dönüp sevgili karıcığım sen benim için ne aldın diye sorunca.
    Karısı kulağına fısıltı şeklinde
    “BENiM HEDiYEM EVDE” dedi ve gülümsedi……

    Pastalarını ve yemeklerini yediler.
    Hadi dedi frank kaleye geçiyorum gol atabilirseniz akşama dondurmalar benden.
    Frank etraftaki malzemeleri yere koyup kendine kale yaptı ve karısı ve çocuklarıyla top oynamaya başladılar.
    Şimdi dedi çocuklara sıra bende geçin bakalım kaleye. Çocuklar kaleye geçtiler. isterseniz dedi annenizi bile çağırabilirsiniz. Eğer atabilirsem dondurmalar sizden.
    Anne ve çocukları kaleye geçtiler.
    Frank topa gelişine vurmasıyla top alakasız bir yere gitti.
    Baba dedi oğlu kale bu tarafta…
    Hep beraber güldüler. Hadi dedi frank topu almaya gidelim hemde yediklerimizi eritiriz.
    Parkta dolaşırlarken ücra bir köşede bir adamın ayaklarından asıldığına şahit oldular. Ayaklarından asılan adamın etrafında 5 kişi vardı.
    Burada fazla durmayalım bence dedi frank ve ailesini oradan uzaklaştırmak istedi.
    Fakat oradaki beş kişi frank ve ailesini fark etmişlerdi ve aileyi izlemeye başladılar.
    Piknik yerlerine geldikleri zaman frank ailesine hadi gidelim buradan dedi. Hazırlanmaya başladıkları zaman arkadan Frank ve kızına kurşun yağmaya başladı.
    Kızı orada can vermişti ve frankta göğsünden yaralanmıştı hareket edemiyordu.





    Eşi ve oğlu iskeleye doğru kaçmayı başarmıştı teknelerden birine sığınmak üzerelerden koca tekerli bir jipten üzerlerine ateş açıldı oğlu ve eşide orada öldürüldü.
    Karısı aldığı kurşun yaralarına rağmen halen hayattaydı….
    Ta ki….
    Jiple üzerlerinden geçilinceye kadar…..
    Frank kendine geldiğinde hastanedeydi ve ne olduğunu anlayamamıştı.
    iyileşip hastaneden çıktığı zaman hükümet ona bir avukat atamıştı.
    ADI MATTHEW MURDOCK’TI AVUKATIN.
    KÖR BiR AVUKATTI….






    Kör bir avukat ne yapabilir ki diye düşündü ve kendi adaletini kendi sağlamaya karar verdi.
    Oğlundan kalan tişörtü giydi üzerine.






    FRANK CASTLE AiLESi iLE BiRLiKTE ÖLMÜŞTÜ.
    ARTIK ONU ADI….
    PUNISHER’DI……




    Tümünü Göster
    ···
  6. 106.
    +2
    evet beyler bugünlük bu kadar yarın devam edeceğiz maceramıza.

    BAKALIM FRANK CASTLE'I NEW YORKTA NELER BEKLiYOR.

    iYi OKUMALAR
    ···
  7. 107.
    +1
    Şuraya rezervimi alayım da bir suku kaybetmiyim
    ···
    1. 1.
      +1
      gün içinde yeni partları atıyorum takipte kalın
      ···
  8. 108.
    +1
    MANHATTAN,NEW YORK…..
    GÜNÜMÜZ…..






    Frank bu şehri terk edeli seneler olmuştu. Şimdi tekrar buradaydı ve içindeki duygulara göre buradan sanki bir gün önce ayrılmıştı.
    Etraf aynen son bıraktığı gibi duruyordu…..
    Şehrin kokusu…..
    Kalabalığı……
    Rengi……
    Bu şehirden tüm içtenliğiyle nefret ediyordu……
    Heryerinde ailesinden kalan izler vardı…..
    Heryerde hatıralar……
    ···
  9. 109.
    +1
    ARALIK,2014……
    NEW YORK,MANHATTAN …..
    SOĞUK BiR KIŞ MEVSiMi……






    Frank ailesinin öldürülmesinden sonra hayata olan bağını tamamen koparmıştı.
    Ordudaki görevinden kendi isteği ile ayrıldı fakat bağlarını tamamen koparmadı ve arkadaşlarını tamamen silmedi hayatından.
    Hastaneden yeni çıkmasına rağmen her gece içki içiyor ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
    içindeki öfke o denli büyüktü ki içtiği içkiler ve sabahlara kadar uykusuz şekilde sokaklarda gezinmesi ona hiç etki etmiyordu.
    içindeki ızdırap hiç bitmiyordu.






    Hiçbir şey yapmadan öylece oturmak içini eziyordu. Eve hemen hemen hiç uğramıyordu zaten. Zindandan hiçbir farkı yoktu artık evin. Bir zamanlar en zorlu görevlerde, kurşunlar kafasını milim farkla geçerken kafayı yememek için evi ve ailesini aklına getirir o şekilde hayatta kalırdı.
    Şimdi ise evin yolunu, sarhoş olduğu zamanlar, unutur hale gelmişti.
    Şehirden ayrılmadan önce evi içindeki herşey ile yakmıştı zaten.
    Satmayı çok düşündü fakat çocuklarının odasında bir başkası büyüyemezdi veya karısı ile uyudukları yatak odasında bir başkası olamazdı.
    Bunu yapamazdı o evin yanından mutlaka geçecekti. içinde başka mutlu insanlar görmeye dayanamazdı.
    Sadece ortalıkta gezen koskoca bir et yığını haline gelmişti.
    Sorulan sorulara cevap veriyor, sonra hiçbir şey söylemeden yoluna devam ediyordu.
    Bir çok kez intiharı aklından geçirdi hatta bir keresinde silahın tetiğine az kalsın basacaktı






    fakat her defasında bunu başaramamıştı. Her defasında uçuruma kadar yürüyor tek ayağını boşluğa sallıyor ve sonra arkasını dönüp tekrar yürüyor gibiydi.






    Frank Castle yaşıyor ama ruhu içinden çekilmiş gibiydi.
    Ta ki bir gün Seattle caddesindeki bardan çıkıncaya kadar.






    O gün hayatını tamamen değiştirecekti…….
    ···
  10. 110.
    +1
    ARALIK 2014….
    SEATTLE,MANHATTAN….

    Her yerde yılbaşı ağaçları vardı.






    insanlar mutlu bir şekilde noeli bekliyordu.
    Frank’te bir zamanlar bende noeli beklerdi çocuklarına ve eşine süprizler yapardı. Yılbaşı ağacının tepesine yıldızı hep çocuklarına koydurturdu.
    Yılbaşı onun için çok güzel geçerdi.






    Ama artık değil…
    Artık sadece içki fiyatları düştüğü için seviyordu noeli.

    Seattle, Manhattan adasının içkili mekânları ve barları ile ünlenmiş yerlerinden biridir. Kaliteli içki içmek isterseniz yolunuz mutlaka Seattle’a düşmelidir. O zaman içki içtiğinizi anlarsınız.
    Frank’te öyle yapıyordu…..






    Parasını vermiş ,fıçı gibi içmişti ve kaldığı ucuz otel odasına gitmek için mekandan çıkmıştı.
    Ara sokaklardan birinde önüne serseriler çıktı ve Frank’in cebindeki tüm parasını ve cüzdanını kendilerine vermelerini istedi. Frank önce ceplerini sonra bomboş olan cüzdanını gösterdi.
    Serseriler Frank’i hırpalamaya başladılar. Ceplerini karıştırıyor ve başka bir şey var mı diye üstünü başını arıyorlardı.
    “SENi PiS AYYAŞ” dedi içlerinden birisi “SENi ŞU PARKTA AiLESi ÖLDÜRÜLEN ADAM GiBi YAPMAMIZI iSTEMiYORSAN BiZE BiRŞEYLER VER”.






    Frank önce yanlış duyduğunu sandı fakat serserilerin arasında şöyle bir konuşma geçti.
    - O adamı bütün ailesi ölmüştü değil mi
    - Evet karısını, kızını, oğlunu falan herkesi öldürmüşler… Adamı da vurmuşlar zaten….Ölmüştür heralde.
    Frank önce duyduklarının aklının ona oynadığı bir oyun sanmıştı ama görülüyor ki öyle değildi.
    O pislikler bir şey biliyor olabilirlerdi.
    ···
  11. 111.
    +1
    Üç kişiydiler..
    iki kişi duvara yasladıkları Frank’in üzerini arıyordu. Ailesinin ölüm olayını bilen kişide arkada onları izliyordu.
    Frank ani bir hareketle önce sağındaki adamın kafasını ensesinden tuttu ve duvara yapıştırdı.
    Suratının duvara vurduğu zaman inceden bir
    ÇIIIRRTTTTTTT…..






    Sesi gelmişti. Adamın burnunu kırmıştı. Sonra boşta kalan kolu ile solundaki adamı kafası geride kalacak şekilde çenesinin altından tutup, sıkarak bayılttı.
    Geriye tek bir kişi kalmıştı cevapları alması gereken adam……
    Frankin kendine bu kadar hızlı gelip iki kişiyi safdışı bıraktığını görünce
    “HASSSSSS.KTiRRRR” diyerek olanca hızıyla koşmaya başlamıştı. Frank’te peşinden koşmaya başladı.
    56.caddeden itibaren 9 blok boyunca kovalamıştı.
    o serseriye sorulması gereken ve cevaplarını alması gereken soruları vardı.
    58. caddeyi güney ucuna bağlayan noktada çıkmaz bir sokağa girmişlerdi.
    Serseri sırtını duvara yaslamış gelen adamı izliyordu.
    “Özür dilerim tamammı adamım…..özür dilerim….amacımız sana zarar vermek değildi….gerçekten…”
    “parkta öldürülen aile hakkında ne biliyorsun”
    “Hiçbir şey dostum”
    Frank adama çok sert bir şekilde kafa attı ve adamı yere düşürdü.
    “gerçekten hiçbir şey bilmiyorum ,bunu herkes biliyor sadece ben değil”
    Frank bu sefer adamın dizine sağlam bir tekme vurup kemiğin çıkmasını sağladı.
    Adam acı içinde bağırıyordu.
    Frank eğilip adamın kafasını avuçlarının içine aldı ve ard arda yere vurmaya başladı.
    Tam adamı öldürecekken boynuna bir ipin geçtiğini hissetti ve geriye doğru savruldu. Kafasını sertçe yere vurdu..
    Arkasından bir adam yaklaşıyordu.






    Salınmış olan ipi toplayan adamın üstü kan kırmızı bir renkteydi.
    Kafasındaki maskenin sadece ağız kısmı boş alın bölgesinin yukarısında iki tane boynuza benzeyen yapı vardı.
    Gözlerinin olduğu yerde kırmızı lensler vardı.
    Frank bunu yapma dedi Kırmızılı adam.
    Senin için iyi bir seçim değil bu.
    ···
  12. 112.
    +1
    Frank ayağa kalktı ve öksürmeye başladı.
    Sende kimsin dedi.
    Arkadaki adam halen acı içinde bağırıyor ve dizini tutuyordu.
    Benim kim olduğum önemli değil dedi kırmızılı adam.
    Önemli olan biraz önce yapacaklarındı.






    O adamı öldürecektin Frank.
    Adımı nerden biliyorsun dedi frank.
    Hakkında bir çok şey biliyorum. Bunu yapmana izin veremem bırak kanunlar karar versin.
    Kanunlar hiçbir işe yaramıyor. Bu adam bir şeyler biliyor olabilir şimdi git başımdan.
    Arkasını dönüp adama yöneldi.
    Bu sırada kırmızılı adam bu sefer aynı ipleri ayağına doladı ve Frank’in düşmesini sağladı.






    Frank ayağa kalktı istediği cevaplara bu kadar yaklaşmışken kırmızılı bir zırtapoz tarafından alıkonulmak sinirini oldukça çok bozmuştu.
    Yerden bulduğu bir demir parçası ile kırmızı adamın üzerine doğru koştu ve gövdesinden asıldığı gibi yere düşürdü.






    Kırmızılı adam sürekli frank bunu yapmana gerek yok diyordu.
    Tam yumruk atacağı zaman elini tuttu ve geriye doğru ittirdi.
    Boşa çıktığı zaman ayağının tabanıyla Frank’in göğsünden arkaya doğru attı ve ayağa kalktı.
    Frank dinle bunu yapmana gerek yok. Bu adamı öldürmene izin veremem.






    AiLENiN iNTiKAMINI iKi TANE SERSERi ÖLDÜREREK Mi ALACAKSIN.
    Frank durdu ve kırmızılı adama doğru baktı.
    Kırmızılı adam devam etti.
    Ailenin acısını yaşıyorsun biliyorum fakat bu şekilde ancak kendine zarar verirsin. Lütfen yapma bunu lütfen. Sana yardım edebilirim.
    “Bana artık sadece tanrı yardım edebilir, oda beni cehenneme atarak yapabilir ancak” dedi frank.
    Cehennemi yaşamana gerek yok frank dedi kırmızılı adam. Eşinde bunu yapmanı istemezdi. Lütfen bunu yapma.
    Peki dedi Frank. istediğin gibi olsun.
    Uzaktan siren sesleri geliyordu. Kırmızılı adam Frank’a bakıp hemen şuradaki kapıdan içeri gir dedi.
    Kapı açıktı ve Frank içeri girmişti……
    ···
  13. 113.
    +1
    MANHATTAN,NEW YORK……
    GÜNÜMÜZ……

    Frank Seattle’daki barın önündeydi.
    Ne ara buraya geldiğini bilmiyordu ayakları sanki onu buraya getirmişti.
    En son geldiği zamandan beri pek bir değişiklik olmamıştı. Köşeyi dönüp ilerlemeye başladı serserilerin onu sıkıştırdığı yere geldi.
    Kulaklarında halen adamın çığlıklarını duyabiliyordu.
    Ortam onu rahatsız etmişti.
    Bulunduğu yerden uzaklaşmayı istedi.
    Doğruca mezarlığa gitti.
    EŞiNiN VE ÇOCUKLARININ YANINA.






    - Tekrar ben geldim hayatım, arayı çok tuttum özür dilerim Los Angeles’ta yapmam gereken işler vardı. Sizi çok özlüyorum.
    Frank eşi ve çocuklarının mezarları başında onlarla saatlerce konuştu.
    Vakit akşama doğru olmuştu.
    Gitmeye karar verdi.
    Şehrin merkezinde önceden bildiği bir yer vardı. Köşede kalmış ama çok iyi hamburgerleri olan bir yerdi.
    Oraya gitmeye karar verdi.
    Yolları hatırladığı kadarıyla halen aynıydı şehrin. Gideceği yeri hemen bulmuştu fakat sokağın öteki ucundan kulağına bir ses geldi. Bir kadın bağırıyor ve yardım istiyordu.
    Oraya doğru yöneldi Frank.
    Sesin geldiği yerde bir kadın ve çocuğu vardı. Serseriler etraflarını sarmış çocuğu kenara atmışlardı.
    Sokağın ucundan kendini gösterdi Frank.
    Serserilerden biri Frank’i gördüğü zaman.
    işine bak pislik dedi.
    Frank olduğu yerde duruyordu.
    Serserilerden biri sana işine bak pislik dedim diyerek Frank’in üzerine gelirken. Frank onu bir diz darbesiyle yere indirdi. Arkasından gelen adamın kasıklarına tekmeyi bastı ve onuda yere serdi. Son gelen adamın elinde bir kama vardı Frank’in üzerine sallayacakken frank bıçağı tuttu ve serserinin boğazına doğru yaklaştırdı.
    Bu sırada elindeki serseri yukarı doğru uçmaya başladı. Beyaz bir ağ tarafından yakalanmış ve yukarı çekiliyormuş gibiydi. Şaşkınlıkla adamı izlerken birden aynı ağ vücudunu sarmaya başlamıştı.
    Frank hareket edemiyor ve sinirli bir şekilde ona, bunu yapana bakıyordu.
    Duvarda tutunabilen biriydi bu. Vücudunu saran kırmızı bir giysi, kollar ve dirsek aşağısı mavi, göğsünün tam ortasında bir örümcek logosu vardı.






    - Biz New York’ta insanları öldürmeyiz onları sadece pataklarız
    Frank üzerindeki bıçakla ağı yırtmayı başardı ve silahını çıkartıp duvardaki şeye ateş etmeye başladı.
    O şey herneyse o kadar hızlıydı ki hiçbir mermi isabet etmemişti kendisine.
    Ben buradan ayrılalı neler olmuş dedi kendi kendine……
    Tümünü Göster
    ···
  14. 114.
    +1
    Arkasından koşarak ana caddeye çıktı ama örümcek çocuk çoktan ayrılmıştı oradan sadece çok uzaktan bir bağırtı geliyordu “Mahallenizin örümcek adamı saygılar sunar !!!”
    Aceleyle ayrıldı sokaktan Frank.
    5 dakika sonra yemek yiyeceği yere girip karnını doyurdu Frank. Çıkışta aracına atlayıp şehri gezinmek istedi.
    ···
  15. 115.
    +1
    OCAK 2015…..
    MANHATTAN,NEW YORK….

    Punisher sürekli kırmızılı diye çağırdığı adamın adının DAREDEVIL olduğunu öğrendi beraber ailesinin katilleri hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyorlardı ve her defasında KiNGPiN denilen pislik işlerine taş koyuyordu.
    Aradıkları hiçbir sonuca ulaşamadılar. Ne ailesinin katillerini bulabildiler ne de failleri hakkında kısada olsa bir bilgi sahibi olabildiler.
    Bu Punisher’ın moralini çok bozuyordu.






    O da KiNGPiN denen pisliğin bağlantılarını buldu ve onu başka bir yoldan kesmeye karar verdi.
    LOS ANGELES macerası bu şekilde başladı KiNGPiN’in mali yollarını kesmeye çalıştı.
    UYUŞTURUCU…..
    Fakat sonradan sadece uyuşturucu değil silah taşınması olayınıda idare ettiklerini öğrendi.
    Zaten öğrendikten kısa süre sonra LOS Angeles’te isyan baş göstermiş ortalık fena karışmıştı.
    ···
  16. 116.
    +1
    evet arkadaşlar hikayemize yarın devam edeceğiz.
    PUNiSHER'IN NEW YORK MACARESI BAŞLIYOR...

    iYi OKUMALAR...
    ···
  17. 117.
    0
    rezerved
    ···
    1. 1.
      0
      takipte kalın yeni partları atmaya başlayacağım
      ···
  18. 118.
    +1
    MANHATTAN,NEW YORK…..
    GÜNÜMÜZ…..

    Frank aracıyla bu kokuşmuş şehirde biraz olsun gezinip kafa dağıtmak istedi.
    KiNGPiN denen serserinin çöplüğündeydi ve kendini hemen belli etme niyeti yoktu aslında.
    Chelsea’dan çıkıp Central park’a doğru ilerlemeyi düşündü.
    Orada biraz vakit geçirdikten sonra bir otel odası bulup ertesi gün TONY STARK ile görüşecekti. LOS ANGELES olayının arkasında KiNGPiN’in olduğunu açıklaması lazımdı.
    KiNGPiN NEW YORKTA YAŞIYORDU. LOS ANGELES’TEKi OLAYLAR HER AN BURADA PATLAK VEREBiLiRDi.
    Central parkın doğu köşesinden yaklaşırken.
    Hava süzülen gökdelenlerin arasında ağlarını atarak ilerleyen o pisliği gördü.
    Acele hareketlerle küçük bir araya girmişti.
    Şimdi seni yakaladım seni küçük böcek beni ağlarınla sarmanın bedelini ödeyeceksin dedi ve peşinden küçük araya girdi frank.
    Aracıyla girdiği zaman gördüğü manzara karşısında biraz şaşırdı frank.
    Yerde yatan 3 adam, birisi ölmüş (suratında pençe izleri) , başlarında 2 adam (birisi aradığı örümcek pislik) ve diğer adam.
    Örümcek adam Frank’i görünce hemen acele bir şekilde oradan ayrılmıştı.






    Kalan kişiyi hemen tanıdı Frank.
    Restoran’da gördüğü metal pençeli adamdı bu.
    Fakat burada ne işi vardı.
    Aracından indi ve ;
    “Zaten düz ayak bir adam olmadığını seni ilk gördüğümde anlamıştım.” Dedi Frank adama bakarak.
    KiNGPiN’i aradığını duydum dedi.
    Evet diye karşılık verdi karşısındaki KiNGPiN’i arıyorum
    Sana yardım ederim dedi frank fakat onu neden aradığını bana söylemelisin.
    Benim kimsenin yardımına ihtiyacım yok dedi karşıdaki adam ve gitmek üzere döndü.
    Seni araştırdım James Howlett sen yabana atılamayacak kadar önemli bi adamsın kaç yıldır tek başınasın ? dedi Frank.
    40 ?
    50 ?
    James bu ismi nerden biliyorsun dedi hırlayarak Frank’in üzerine geliyordu.
    Dinle LOGAN adım Frank Castle bu ismi çok az kullanırım ve çok az insana söylerim sanada söylüyorum çünkü seni tanıyorum dedi Frank.Loganı tanımaya çalışıyor gibiydi.
    Beni nerden tanıyorsun dedi Logan. Sinirlenmiş gibi bir hali vardı.
    Vietnam dedi






    frank ortaya bir yem attı. Eğer karşısındaki adam araştırdığı adamsa şayet çok değerli bir adamdı bu.
    - Kurşuna dizildiğin gün bende oradaydım. 1 manga asker üzerine ateş ettikten yarım saat sonra vücudundan kurşunların döküldüğünü bizzat kendim gördüm. 45 dakika sonra uyanmıştın zaten. Seni hücrene zütüren bendim. Gözlerime inanamamıştım yıllarca bu olabilir mi diye kendi kendime sordum. ilk karşılaşmamızda seni tanıdım fakat sen beni tanımamıştın. Fakat şimdi buradasın ve sana yardım edicem.

    Sarf ettiği cümleler tamamen araştırmalarında bulduğu sonuçlardı.
    Ve sanırım doğru yoldaydı.
    Logan açık olan pençelerini geriye çekiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 119.
    +1
    Uzun uğraşlar sonunda (ki bunun için oldukça fazla adamı pataklamak zorunda kalmışlardı) KiNGPiN’in yerini öğrenebilmişlerdi.
    New York’un liman depolarından birindeydi ve ellerini çabuk tutmazlarsa oradan ayrılabilir ve mücadeleye baştan başlayabilirlerdi.
    Araçla belirtilen yere geldiler kapıda takım elbiseli 4 kişi vardı ve içerde kaç kişi daha olduğunu bilmiyorlardı.
    Plan yaptılar.
    Logan önden gidip 4 kişinin ortasına dalacak kapıyı temizledikten sonra Punisher içeri girecek , içerde KiNGPiN’i bulana kadar durmayacaklardı.
    Şansları varsa KiNGPiN içerde olacak ve istedikleri bilgileri alacaklardı.
    Logan araçtan çıktı ve o sırada Punisher bagajdan aldığı keskin nişancı tüfeği ile terasa çıktı. işareti ile Logan kapıya doğru yöneldi.
    Logan’ı tüfeğin dürbününden izliyordu.






    Adam 3 kişiyi kağıt keser gibi ellerinden çıkan pençeler ile kesmişti. Arkadan kafasına ateş edecek olan kişiyide Punisher tüfekle vurmuştu. Adamın beyin parçaları Loganın suratına fışkırmıştı.
    Kapıdaki adamları temizledikten sonra arka taraftaki Punisher’a bakıp onay işareti verdi ve içeri girdi.
    ···
  20. 120.
    +2
    Punisher hemen çatıdan indi ve malzemesini ekipmanını toparlamaya başladı. Logan’a yetişmek istiyordu içerde onu yalnız bırakmak istemiyordu aynı zamanda fazla ses çıkmasını da istemediği için yay ve yetecek miktarda ok aldı yanına.






    Koşarak açık kapıdan içeri girdi.
    Kapıdan içeri girdiği zaman ilk gördüğü şey beynini ortalığa sermiş ölü bir adamdı.
    Kapı büyükçe ve uzunca bir koridora açılıyordu ve koridor boyunca yerde en az yirmi kişi yatıyordu. Kiminin bağırsakları yerde kiminin göğüs kafesi açılmış haldeydi.
    Tam bir katliam yapılmıştı burada.
    Koridorun sonunda bulunan odadan içeri girdi ve pencereden Logan’ı gördü Punisher bir üst katta koşarak ilerliyordu.
    Punisher yay ile önüne çıkan kişileri indirmeye başladı. Yayı kullanmasını sebebi şimdilik ses çıkmamasını sağlamaktı öylede olmuştu okları son bir tane kalana kadar kimse kuşkulanmamıştı fakat son okla yatırdığı adamın son anda bağırması işi mahvetmişti. En son çare Punisher sırtındaki pompalı tüfek ile kendini fark eden adamı oraya mıhlamıştı.






    Punisher ve Logan depoyu neredeyse tamamen temizlemişlerdi. Son bir oda kalmıştı. Loganın üstü başı,heryeri kan olmuştu.
    Birbirlerine baktılar.
    ···