1. 1.
    0
    aldığım çaykur çayımı demlemek üzere arıtmadan suyu doldurmaya yöneldim.. "bak" dedim. "arıtma. her seferinde suyu çok yavaş akıtıyorsun. her ay bakıma gelenin var, filtren tertemiz. bu sefer de demlik altını 2 dakikadan önce dolduramazsan, yerine gider damacana su alırım." dedim.
    ···
  2. 2.
    0
    "yapma oğlum." diyor. "kolay mı amk 1500 tl saydın bana. için hiç mi sızlamaz ben dururken bulanık damacana suyu içmeye." diyor. kısaca bu dediklerini beynimin decoderinden süzdükten sonra "yavaş mavaş ama haklı şimdi." dedim. sonra konuşmaya geri dönüp; "tamam lan, sen doldur ben az pc'ye geçiyorum." dedim. mutfak kapısında çıkarken "ırıspı çıcığı"na benzer bir ses duydum. arkamı kolaçan ettim. baktım hızlı hızlı akıtıyor p.ç muallak duymadığımı sanıyor herhalde.
    ···
  3. 3.
    0
    bilgisayar başına geçince hemen facebook adresimi kolaçan ettim. bildirimlere her an takipte olmalıyım ki elimdeki kitleyle aramdaki iletişimi koparmayayım. malum çağ teknoloji çağı. böylesine kültürel tavırlar sergilememe rağmen bir adet bile bildirime rastlayamadım. baktım böyle olmayacak acil durum paylaşımlarımdan biri olan "yumakla oynayan minik kedi yavrusu" fotoğraflarımdan birini paylaştım. anında 28 beğeni aldım. giresun'un plakası olan 28 beğeniyi yorumlarda vurgulayarak ülkemi ve memleketimi de tanıtmayı ihmal etmedim tabii.
    ···
  4. 4.
    +1
    bu gönderiyle bilgisayar başında olduğumun farkına varmış olacaklar ki bayram mesajları da ardı ardına gelmeye başladı. tam gelen bayram mesajlarını cevaplayarak sosyalleşme sürecimi hızlandıracaktım ki mutfaktan şırıltı seslerini duymaya başladım. demliğin başına bir şey geldiğini düşünerekten hemen mutfağa koştum.
    ···
  5. 5.
    +1
    o. çocuğu arıtma duracağı yeri bilmemiş demliğin de tezgahın da .mına koymuş. bir de "abi vallahi bilerek olmadı. bak tam ben durduracaktım. demlik devam et dedi. ben de dursa mıydım yani?" dedi. "doğru mu lan bu çocuğun dediği?" diye demliğe çıkıştım. o da ağzındaki süzgeci büzüştürdü. "ne oluyor yavrum. konuşsana delirtme adamı dedim." süzgeç ağzımın önünde diyor. süzgeci demirinden aşağı çektim. "vallahi benim bir suçum yok yine hızını ayarlayamadı bu o.çocuğu!" dedi. "ağzını bozma!" deyip yapıştırdım bir tane.
    ···
  6. 6.
    +1
    demlik üstünü çağırdım yanıma "zütüne başına mukayet ol. burada bir daha olay olursa senden bilirim." dedim. ikisini üst üste koydum, üstün kısmının da ağzını açık bıraktım ki alttaki atar yapmasın buna diye. tam çıkarken "ne üstüme salıyorsun kızım bu dötü." diye bir fısıltı duydum. ben yokken aralarında kulis yapıyor şerrolar. önümüzdeki hafta çarşamba pazarında kalaya verecektim vermicem amk. burunları sürtsün biraz.
    ···
  7. 7.
    0
    içeri geçip yeniden bildirimlerimi okumaya koyuldum. kedi fotoğrafının yardımı oldukça dokunmuş olacak ki bu sefer 5 yeni bildirim beni bekliyordu. 3 tane gibkoville isteğini reddedip istek gönderenlere sövdükten sonra, kedi fotoğrafıma gelen beğenilerin 31'e çıktığını gördüm. bu sayı içimi gıcıklasa da çay keyfimi otuzbir ile bölmemeye kararlıydım. o yüzden youtube'da "gemide" filminin "bizi giberler" bölümünü izleyip kendimi ferregrafik her türlü içerikten soyutladım.
    ···
  8. 8.
    0
    bildirimlerin bir diğeri ise kendisini çok daha yakından takip edebilmek için özel takip listeme aldığım "o"nun bildirimiydi. "bayrdıbınızı kutlarım." diye genele sesleniş yapmış. kız olduğundan benim seslenişimi 25'e katlamış tabii. hemen bu gönderiden faydalanıp çevresindekilerin "o"na yavşama kapasitelerini ölçtüm. "o"na karşı fazla obsesif olduğuna karar kıldığım bazı p.çleri çayım hazır olduğunda kendisiyle tartışmak üzere fişledim.
    ···
  9. 9.
    0
    o sırada mutfaktan gelen fokurtularla sinir halinden çıkıverdim. çay geliyordu amk boru mu. bu evde en çok çayı seviyorum var ya. içi dışı bir şerronun. kültürlü de. kızlarla nasıl konuşulur edilir çok iyi biliyor p.ç. çoğu zaman fikir danışmanım olmuştur kendisi. ama bu bayram öncesi biraz kızmıştım pekekente. "abi diyor bak bu bayram; kan gölüne, hayvan katlidıbına bayram diyorsunuz! yuh size yobazlar! diye tavır takınalım. sen de bu seneyi boş geçirmemiş olursun. zaten bir triplerdesin kaç haftadır." diyor.
    ···
  10. 10.
    +1
    elim ayağım titredi tabii. "benim ne zaman din üzerinden prim yaptığımı gördün lan!" diye giriştim buna ikili üçlü. o da zütümü başımı yaktı tabii. hal böyle olunca "bayrama kadar sen y.rrak girersin bu eve daha!" dedim. evdeki çaykur paketini de soğuk suda ıslatıp çiçek dibine döktüm... aklı başına gelsin pekekentin diye. sonra kıyamadım tabii bugün gittim bir paket çaykur daha aldım bim'den.
    ···
  11. 11.
    0
    paketi açtığım an anladım o da beni özlemiş. gerçi o olayda da benim iyiliğime düşündüğüne eminim. birkaç haftadır saçı sakalı salmıştım. "o" diye tutturmuştum. çay da bu halime en yakından tanık olandı. kayıtsız kalamadı tabii. neyse, baktım demliğin altı fokurduyor tam üstünü çekicem su fışkırttı koluma kavaşe. "normalde dibinde bir gıdım su bırakıp ateşi sonuna kadar kökler çığlık içinde kararışını izlerdim senin de sen dua et bugün bayram." diye geçirdim içimden. dıştan da söylerim de galeyana gelir üstüme müstüme fışkırtır ırıspı.
    ···
  12. 12.
    0
    aldım üstünü demliğin "bak oğlum gençsiniz, anlıyorum sizi ben. içiniz fıkır fıkır. ama kendinize iki dakika mukayet olun amk. bekar evi diye iyice boşladınız. her önüne gelen bana atara kalkıyor. adam akıllı durun." dedim. "tamam abi sen merak etme." diyor. arkamdan neler konuştuğunuzu bilmiyorum sanki muallakler. "neyse bak bu çayla uzun zamandır görüşmüyorum, şöyle üzerinde ne gerginlik varsa al koçum." deyip mutfağın kapısından son bir bakış attım. arada babacan tavırlar da sergilemek lazım. baskıcı tavır beraberinde isyan getirir. çayın demlenmesini beklerken youtube'dan fleet foxes'ın mykonos adlı şarkısını açtım ve bilgisayar masasının yanındaki koltuğa uzandım.

    edit: mykonos daha çok homociksüellerin tercih ettiği bir yunan adasıymış. fleet foxes'ın gay olma ihtimali var.
    ···
  13. 13.
    0
    koltukta uzanırken balkon kapısından bir gıcırtı duydum. kedidir kedi deyip kafamı yana doğru çevirdim. sonra içeriye bir gölge düştü ki o an balkonun oralarda başka bir yaşam formunun olduğunu sezdim. hemen uyuyormuş numarası yapıp beklemeye koyuldum. balkonun kapısı açıldı. içeriye giren beyaz ceketi buz mavisi gömleği ile güçlü soydemir'di. beyaz ceketinde kan damlaları vardı. "15 kişiye saldırdım, vurdum vurdum saymadım." diyordu. "gel bi' soluklan. çay var içer misin?" dedim. bir anda çayı ocakta unuttuğum aklıma geldi.
    ···
  14. 14.
    +1
    aniden koltuktan fırladım. güçlü soydemir yoktu. telefonumun mesaj alındı melodisi 15 kişiye saldırdım çalıyordu. hemen sesi durdurdum ve mutfağa koştum. demliğin altını kıstım. "nerede kaldın lan telef olduk burada şerefsiz!" diye bağırdı demlik altı. "lan kavaşe sen bu aralar çok bozdun. başlarım şimdi telefine de senin!" dedim. "ulan çok fazla üzerine gittim galiba." diye içim içimi yemedi değil sonradan. ama o sırada önemsediğim tek şey çaydı. "abi tamam yapma." diye demlik üstünden bir ses geldi. bu ses... çay! hemen pes 2012 kupamı çıkardım, kupaya çay koydum. 3 kaşık şekerimi attıktan sonra şekerliğe "eyvallah." dedim. o da "nessun problema." diye cevap verdi. şerro çaydan kapmış bir şeyler bana kullanıyor. hoşuma da gitmedi değil.
    ···
  15. 15.
    +1
    bilgisayarın başına çaysız oturduğum haftaların ardından yeniden onunla beraber olmak iyi gelmişti. ama bu sürede biraz hödük olmuş amk. tam "üstüne fazla gittim bro. kusura bakma." diye lafa girecektim. "abi sen fifa'cı değil miydin ya? pes kupası ne ayak?" dedi. dedim yapıştır şuna tokadı diye ama çok sıcaktı. kupanın ancak sapından tutabiliyordum. onca hafta içinde biriktirmiş demek ki. "ee nasılsın görüşmeyeli?" diye lafa giriş yaptım. karşı tarafın nabzını yoklayarak konuşmaya dahil etmek konusunda engin tecrübelere sahibim. o yüzden o da cevap verdi hemen; "ne yapayım be abi. bim'deki çalışanlar değişti işte. kezbanları inönü bim'e yollamışlar. bize yeni sarışınlar geldi. oradan birkaç kız kaldırdım. iki üç döt kstim. odur yani." dedi. içimden "vay p.ç benden ayrı kaldı diye üzülmüştür, kahrolmuştur şimdi. diyordum. herifin yaptığına bak." dedim. "ne oldu abi? daldın. sen ne yaptın ben yokken." dedi. "hiç ya biz de işte baktık dalgamıza. bir kız var." dedim.
    ···
  16. 16.
    0
    "bir fırt çek de anlat abi." dedi. "fırt mırt? sen iyice sokak ağzına düşmüşün be oğlum." derken gözüm yandaki telefona ilişti. gelen mesaja bakmayı unuttuğumu fark ettim ve telefonu hemen elime aldım. mesaja baktım "o"ydu. anasını satayım elim ayağım birbirine girdi. ne oluyor lan?! diye mesajı açtım. özel olarak bayram mesajı atmıştı. -8'de olduğum için karşılık veremedim tabii. ben de son çare facebook profiline gelip "bayram mesajın için teşekkürler. sana da iyi bayramlar." diye mesaj attım. biraz bekledikten sonra "n'apıyorsun? bayram nasıl geçiyor?" diye bir ekleme yaparak sohbetin devam etme potansiyelini daha da arttırdım. yaklaşık bir seven nation army uzunluğunda beklemeden sonra beklenen mesajı aldım.

    edit: "o" ve ben the white stripes'tan çok daha iyi bir grup olabiliriz.
    ···
  17. 17.
    0
    bütün gün misafir ağırladığını üstüne de kesilen kurban etleriyle uğraştığını söyledi. üstelik mutfak da kan içindeymiş. konuşmanın devam edeceği düşüncesiyle "sen yazarken ben de bir bardak çay doldurayım." dedim. çayı ışık hızında doldurdum. mutfaktan çıkarken arkamdan konuşulanları takacak vaktim olmadığından bu seferlik kulis yapmalarına izin verdim. hemen bilgisayar başına geri döndüm ve "bırak şu çayı. temizlik yapmaya gidiyorum zaten." diye bir mesaj gördüm. sinirim tepeme çıktı! "heme çayimdan özür dile!" diye çıkıştım. ilk önce afalladı. özür dilemezse 151,152 ve 153'üncü maddeler gereğince mala zarar verme suçundan demlik, semaver ve iki araba polisle kapılarına dayanacağımı söyledim. sonunda özür diledi tabii.

    edit: çarşamba günü gelsin ben o zaman görücem o demlik altıyla üstünü. altıma yatsalar o kalaya yollamıcam muallakleri.
    ···
  18. 18.
    0
    özür diledikten sonra yazdıklarıma gülmüş olacak ki konuşmaya benim neler yaptığımı sorarak devam etti. ben de "hastayım diye eşi dostu aradım. evde spontane yaşantıların kapitalist sistem üzerindeki etkisiyle ilgili makale yazıyordum." dedim. bunun üzerine "hımm." diye bir cevap alınca hemen konuyu değiştirip, "çayım az önce o güzel hanfendiye bağırdığı için üzgün olduğunu ve istediği zaman demliği kullanabileceğini söylüyor." diye mesaj attım. bu tarz esprilerle gönlünü tekrar kazanmayı ve ortamı çok daha konuşulabilir bir hale sokmayı düşünüyordum. ard arda gelen 3 gülücükten sonra "haha çok teşekkür ettiğimi söylersin." diye bir mesaj daha aldım.

    edit: "abi sen de cevap olarak nessun problema senorita. deseydin ya." diyor çay. nerden öğreniyor bu lafları bu çocuk anlayamadım gitti. o.o
    ···
  19. 19.
    0
    "oğlum sen nereden öğreniyorsun bu lafları? ilk bardakta şekerlik de attırdı iki üç cümle. varsa bir bildiğin benden gizleme yani." dedim. "abi sen bakma bizim bim'de satıldığımıza. biz hepimiz italya'dan taşınıyoruz, burada paketlenip dağıtılıyoruz." diyor. "ulan karadeniz çayı falan diyorlar onlar da yalan dolanmış öyle mi? dedim. "hai." diye cevap verdi. "oğlum sen japoncayı nereden biliyorsun?" dedim. "benim dedem japonya'da yeşilçaylık yapmış." diyor. "bu yaştan sonra devlet yapılanmanıza giremeyeceğim." dedim çıktım işin içinden. baktım saat geç oluyor. en yakın arkadaşlarıma "bro yarın şu muallakyi dövme meselesini konuşalım bayramdan sonraya sarkmasın." diye mesaj attım ve bulaşığı yıkamak üzere mutfağa yöneldim.

    edit: sonradan öğrendim dedesi ayrıca kore gazisiymiş.
    ···
  20. 20.
    0
    yine kıyamadım bizimkilere, gittim güzelce pril'le yıkadım bunları. ulan adamlara pril'den aşağı deterjan sürmüyoruz ettikleri laflara bak. neyse ben onların büyüğüyüm deyip sineye çektim. sanırım çarşamba günü kalaya da yollayacağım bunları. zaten bayram bayram kırgınlık dargınlık bana gelmez. bulaşığı yıkadıktan sonra facebook'uma son bir kez baktım. yatmadan önce "şu yaşadıklarımla pgiboloğa gitsem, sanırım çözülemeyen bir vaka olarak pgiboloji tarihinde yer edinirdim." deyip, gecenin kapanışı için gerekli olan beğeni sayısını da topladım. daha sonra yatağın altına girip telefonda biraz bubble popper oynayıp yarın bizimkilerle buluşup bayramlaşmak üzere uykuya daldım.

    edit: bir iki kez domestos kullandığım da oldu ama o nedense elimi aşındırıyor.
    ···