dıbına koduğum o kadar yazdık gene tak atmaya geldin. ben "hadislerin hepsi uydurmadır" denilemeyeceğini, bunun akla uymadığını anlatıyorum sen ise akla uymayan bir şeyi sırf sonucu aynı diye savunuyorsun. benim "hadisler dini kaynak olarak kabul edilemez" tezimi ikimizin de savunmamız, ikimizin de "hadislerin hepsinin uydurma olduğunu" savunacağımız anldıbına gelmez. ilk entryde gayet güzel açıkladım. şimdi senin körü körüne inananlardan ve körü körüne inanmayanlardan ne farkın kaldı?
gibtir git. ben böylelerini istemiyorum yanımda.

gibtir kodumun çomarı

aynen kanka bu baya büyük bi çelişkiymiş asdasdsasa. olum ben bunu nasıl göremedim ya lanet olsun kesin muhafazid yazdı bu kitabı asdasdasdasa.

her türlü doğa olayından bahsedip karın yağışından bahsetmemesi onun evrensel olmadığını, çelişkiler barındırdığını göstermez. demezler mi ki adama "felsefesi imtihan üzerine kurulu olan bir dinde cevapların hepsinin verilmemiş olması gayet doğal değil midir?"
inancımızda Allah zaten çalışmamızı, onun yasalarını bulmamızı ve üzerine düşünmemizi istemektedir. Kur'an'da "karın yağışından bahsedilmemesi" bunu muhafazidin yazdığı tezine destek olarak gösterilemez. çünküsünü yukarıda açıkladım. ayriyeten eğer konumuz kur'an çelişkileri/mucizeleri ise ben de sana kur'an'da zamanın göreceli olduğunun bildirildiğini örnek gösterebilirim. muhafazid eğer bu kitabı yazmış olsaydı, içine bilmediği uydurmalar koymak yerine hem kendini övücü hem de kimseler tarafından ispatlanamayacak ifadeler koyardı, en basit mantık yürütmeyle bunu düşünebilirsin. bu adam neden rum suresi 2-4. ayetlerde bahis oynasın ki? üstüne bir de 6. ayette "allahın vaadi şaşmaz!" desin? orada bizanslılar yenilmiş olsa demez miydi bir gayrimüslim "hani allahın vaadi şaşmazdı?" diye?
ayriyeten dostum şu "kuranda dünya düzdür" tezine inan zütüyle güler insanlar. şöyle bir alıntı yapacağım:
"Yerin yaratılıp düzenlenmesiyle ilgili Kur’an’da yer alan “mehd=beşik, sath=düz satıh, firaş=sergi” gibi ifadelerinden, yerin düz bir tepsi gibi olduğu şeklinde anlayanlar olmuştur. Tabii ki, bu anlayış daha önceden var olan Yunan felsefesinin bir uzantısıdır.

Fakat Kur’an’da yerin düzenlenmesiyle ilgili Naziat suresinin 30. ayetine “Sonra da yeri döşeyip yerleşmeye hazırladı.” şeklinde meal verilmektedir. Ancak, “döşeme” sözcüğüyle ifade edilen kelimenin Arapça aslı “Deha”dır. Bu kelime, “udhiyye/udhuvve” kökünden gelmektedir ki, deve yumurtası anldıbına gelip yuvarlaklığı ifade etmektedir. Aynı kökten gelen “medha” kelimesi deve kuşunun yumurtasını bıraktığı yuva anldıbına gelir. Deve kuşu yumurtası, tam yuvarlak olmayıp elips şeklindedir."
diğer bahsettiğin "çelişkiler"i de bekliyorum.