1. 26.
    0
    e be at yannanı mucize o işte senin lügatında yok mu mucize diye bir şey

    edit: http://tr.wikipedia.org/wiki/Mucize

    Mucize ya da tansık; bilimsel yasalarla açıklanamayan ve ilahî güçlere mal edilen, inananları tarafından hoş karşılanan, sıra dışı olay
    ···
  2. 27.
    0
    @21 böyle olayların varlığına inanıyor musun?
    ···
  3. 28.
    +1
    hala bilim ilerlesin gorcen diyon. yani olmayan bi sey ilerde olcak bekleyin horcez diyosun. bu da bi inanctir. su an elle tutulur net bilgin yoksa sen ya ergensin ya ateizm il3 inanc arasindaki farki bilmiyorsun. inanc dindir. din inanctir. eger ateistsen su an hali hazirda her seye cevabin olmali kanitli olmali. sen hala bilim ilerlesin bak gor dersen gormedigin bolmedigin bi seyin ilerde olacagini savunursun. bu da gormedigin ama olduguna emin oldugun allaha inanmakla ayni seydir.

    simdi gibtir git. amk ergeni. he bilim geliscek. kuranda sanki okunayin arastirmayin yaziyor. din sanki bilimden ayri.
    ···
  4. 29.
    +1
    @22 at yarağı, inanç görünmeyene inanmaktır, görünmeyene inanırsan başkalarının görmediklerini görürsün.

    gibtir git şimdi
    ···
  5. 30.
    +1
    @19 ulan öküz evladı bilimsel makalemi bu adam kendi görüşlerini yazmış hay ben senin ananı gibeyim
    ···
  6. 31.
    0
    @19 dostum okudum. benim anlatmak istediğim bu makeleyi yazan adam ile o haberi yapan adam arasında fark yok. orada deney yapan adamların teorileri değil bunlar.
    ···
  7. 32.
    0
    ayrıca (bkz: ateizm inançtır)
    ···
  8. 33.
    +1
    allah yoksa fifada karşı takımı kim yönetiyor amk
    ···
  9. 34.
    0
    @23 din ile bilim uyuşmaz. din derki 2 insandan çoğala çoğala geldiniz bilim derki ilk canlıdan itibaren evrile evrile geldiniz. en basitinden bu noktada uyuşmaz.
    ···
  10. 35.
    +1
    @27 ateizm bir inanc ise kellik bir sac rengidir
    ···
  11. 36.
    0
    @23 ulan pekekent. sen önce aç bi kendi kitabını oku bana ateizm ile ilgili boş muhabbet yapacağına. kuran'da yazanı, geçeni bilmiyosun burda ahkam kesiyosun yannan ağızlı. görmediğin ama olduğuna emin olduğun allah nedir lan? korku birader o korku
    ···
  12. 37.
    0
    @29 kesin uyuşmaz diye bir durum yok ortada. evrile evrile geldik diyorlar ama o zamanlarda insan popülasyonu o kadar düşük ki. belki de benzer mutasyonu geçiren 2 insan atası üremeleri sonucunda bugün ki insan modeli ortaya çıktı. bir gibim bilemiyoruz yani.
    ···
  13. 38.
    0
    @29 o zaman bunu oku

    Charles Darwin'in ileri sürdüğü Evrim teorisi temelde bütün canlıların ortak bir atadan geldiğini iddia ederken, anahtar bir kavram olarak "türleşmeyi" savunur. Yani canlılar kademeli olarak ortak bir atanın çocuklarıdır. Bütün canlılar bu teoriye göre aynı sülalenin fertleri konumundadır. Günümüzde geliştirilen Evrim Ağacı modeli(1) canlıları tek bir ortak ata konseptine göre sınıflamaktadır. Canlıların sınıflaması sistematik olarak ilk defa Linneaus tarafından 1753'te, 6000 bitki kaydedilerek yapılmıştır(2) ve o zaman 10.000 tür(species) olduğu tahmin edilmişti. Günümüzde bilim adamlarının yaptığı çalışmalar, kataloglanan 1.3 milyon tür olduğunu, 8.7 milyon tahmini tür sayısı olduğunu ve sürekli bu rakamın arttığını göstermektedir(3). Mevcut bütün türlerin dinamik olarak kataloglandığı en güncel kayıtlardan birisi Bisby, Roskov, Orrell, Nicolson, Paglinawan ve ark. tarafından geliştirilen 2010 yapımı bir taksonomidir(4). Her ne kadar "tür" denilen ve sınıflamanın en küçük birimi olan nesne önceki bilim adamları tarafından mutlak bir sınıf olarak görülse de, günümüzde bu düşünce revize edilmiştir.

    Biyolojik Tür kavrdıbını ilk defa "üyeleri kendi aralarında üreyebilen, kısır olmayan döller meydana getiren ve diğer türlerle üreyemeyen populasyon grubu" olarak tanımlayan biyolog Ernst Mayr'dır(5). Türler kendi aralarında verimli döller verebilirken, diğer türler ile verememektedir. Bu tür tanımının dışında Filogenetik tür tanımı ve Morfolojik tür kavramı gibi farklı sınıflamalara sebep olan(6) görüşler de dile getirilmiştir. Stephen Jay Gould(7) ve birtakım biyologlar "tür" gibi mutlak kavramların doğada olmadığını ve bunların "pratik fayda" veya "isim" olduklarını söylemişlerdir(8). Örnek olarak fosillerin hangisinin kiminle üreyip verimli döl ürettiğini anlayamayız. Bu yüzden fosillerin hangisinin hangi türe ait olduğunu bilemeyiz. Bu da "biyolojik tür" tanımını fosil bakımından kullanışsız yapar, ancak "biyolojik tür" tanımını yanlış yapmaz. Çünkü deneysel veriler ve gözlemler tür olarak "isimlendirdiğimiz" canlıların birbiriyle gerçekten verimli döller veremediğini göstermektedir. Bakteriler "konjugasyon" ile ürediği için onları tür sınıfına sokamayabiliriz, ancak bu "biyolojik tür" tanımının bize sağladığı verinin yanlış olduğunu göstermez. Çünkü bu kritere göre tanımladığımız türlerin birbiriyle üreyebildiği, verimli ve kısır olmayan döller üretebildiği bilinmekte ve tür dışındaki canlılarla üreyemediği, ürese bile kısır oğullar ürettiği ve hatta kısır olmayan bir oğul üretirse bile onun çocuklarının kısır olduğu verileri mevcuttur. Aynı zamanda "tür" ifadesini "biyolojik tür" olarak aldığımızda türdışı üreme faaliyetlerinin sınırlandığını gösteren prezigotik(üreme öncesi) ve postzigotik(üreme sonrası) veriler vardır.

    Aynı tür olmayan canlıların üremesine engel olan 1. Prezigotik engeller: Habitat(yaşanılan çevre farklılığı), Davranış farkı(üreme ritüellerinin olmaması), üreme mevsimi farkı, üreme organı anatomisinin farklılığı, üreme hücresinin uygunsuzluğu; 2. Postzigotik engeller: kromozom uyuşmazlığı sebebiyle embriyolojik ilerlemenin bozulması, canlının ölmesi, canlı yaşasa bile verimsiz(kısır) olması, verimli olsa bile çok güçsüz ve hastalıklı olması gibi engeller mevcuttur(9). Biyolojik tür kavrdıbının gözlemsel temellerini oluşturan bu veriler canlıları anlamada önemlidir. Zira türleşmenin mümkün olduğu düşüncesini anlamlandırmak için türlerin ne olduklarını bilmek gerekir.

    Canlılığın tarihine Evrim varsayımı ile bir yolculuk yapalım. insanın ve şempanzenin ortak atası, bu atanın ve tavşanın ortak atası ve bu ortak atayla kurbağanın ortak atası şeklinde bir dallanma içeren Evrim Ağacı modelinde geçmişe doğru gitmiş oluruz. Geçmişten şimdiye doğru hareket ettiğimizde her bir nesil silsilesinden sonra türleşme, yani tür değişimi olmalıdır. Çünkü kurbağamsı bir ilk ata iken, şimdi insana dönüşmemiz için birbiriyle üreyemeyen türlere dallar veren bir ağacın kökü olmalıyız. Richard Dawkins bu sorunu çözmek için bir hayali deney önermiştir(10). Dawkins'in deneyine göre bizim ilk atamıza kadar şeceremizi çıkarmak için bir zaman makinası kullanmamız gerekiyor. Baba, dede, dedenin babası diye tek tek geriye doğru gittiğimizi ve her birisinin bir fotoğrafını çektiğimizi düşündüğümüzde 185 milyon sene öncesine gidersek toplam 6 km civarında yan yana dizilmiş fotoğraflar olur ve Dawkins, son fotoğrafın bir balık olacağını söylemektedir. Öte yandan Dawkins, hiçbir türün çocuğunun kendi türünün dışında bir canlı olmadığını da eklemektedir. Yani hem her canlı bir önceki atasıyla aynı tür olacak, hem de bu silsileyi takip ettiğimizde türümüz değişmiş olacaktır. Şöyle bir düşündüğümüzde, bizim türümüz ile babamızın türü aynıydı. Babamızın türü ile dedemizinki de öyleydi; yani dedemizle bizim türümüz aynı idi. Aynı şekilde bunu zütürürsek bütün geçmişteki atalarımızla aynı türde olmuş oluruz. Türleşmenin olabilmesi için muhakkak bir yerde bir "tür kırılması" olması gerekir. Çünkü babamız nesli ile türdeşiz ve üreyebiliriz, dedemiz de dahil, onun dedesi de dahil ve onun 7 derece dedesi de dahil... Sonuçta her nesil ile türdeş oluyor isek, türleşme nerededir? Şayet bir yerlerde tür kırılması mevcut olursa o zaman Evrim dallanması mevcut olabilir. Ancak ikinci bir sorun daha vardır.

    Önce ilk sorunda bir şeyi netleştirmemiz gerekir. Bir türün(anne veya baba), kendi anatomisinin aynısını ürettiği kesindir. Yani üretilen çocuk ebeveynle aynıdır ve Dawkins'in fotoğraf silsilesinde herhangi iki fotoğraf(baba-oğul-torun) çok benzer. Şayet bir değişim veya evrim olacaksa, bu babadan farklılaşan bir çocuk anldıbına gelmelidir, zira başka şansı ve yöntemi yoktur. O halde küçük bir mutasyon geçirmiş olduğunu düşünebiliriz; ve bu mutasyonların -varsayalım ki- birikmesi ve türleşme yolunda yeni özellikler kazandırması söz konusu olsun. O halde bu mutasyon birikimi ve genetik değişiklik seviyesi bir raddeye geldiğinde bu canlı türün dışına çıkacaktır. Denilebilir ki, "tür" kesin bir kavram değildir ve mutlaklık ifade etmez; sadece bir isimdir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, "üreyip verimli döl verme" özelliği anlamında kullandığımızda "tür dışı"nı da buna göre kullanmaktayım. Yani bu mutasyonların sonucu "babasının türüyle verimli döl verememe raddesi"ne varmak söz konusudur. Bu şekilde Dawkins'in ilk tezi, yani "her oğul babasının türündedir" varsayımı hatalıdır. Ancak Dawkins'in kanaatimce bu hatayı yapmasının sebebi, ikinci sorundan kaçınmak olsa gerektir; bu sorun da ilk sorunun çözümünün yarattığı sorundur. Diyelim ki, oğul döl babanın türünden çıktı ve türleşti. Önceki ifademizle, Evrim sürecinde bir türün diğerine dönüşmesi hadisesindeki "kilit" tür kırılmasının tam sınırının bir "baba-oğul" arasında olmak zorunda olduğu sonucumuz hasıl oldu. Bunun anlamı, babanın türü ile oğulun türünün farklılaşmış olmasıdır. Yani babanın populasyonu içindeki tüm canlılar ile oğul çiftleşemez. Bu şekilde çocuğun üremesi imkansızdır ve Evrim'in "türleşme" hadisesinin devamı gelemeden çocuk yok olur. Türleşmenin devam edebilmesinin şartlarını düşünebiliriz.

    Çocuk türleşmiş, genlerinde birikmiş mutasyonların onu "tür dışına" çıkaracak seviyesine ulaşmıştır. Neslinin devdıbının gelebilmesi için onun gibi türleşmiş bir canlı olmalıdır. Onun gibi türleşmesi de yetmemekte ve onun türüne türleşmesi gerekmektedir, çünkü aynı tür olunmadıkça verimli döl üretme imkansız hale gelecektir. Kimse türleşmezse, çocuk babasının populasyonundan farklı bir tür olduğu için, babasıyla aynı tür olan kimseyle verimli döller veremeyecektir. Sonuçta türleşmenin tek meyvesi olan biricik çocuğumuzun nesli son bulacak ve evrimin halkası başlamadan kopacaktır. Çocukla aynı anda, karşı cinsten, aynı türe türleşen bir canlı olsa bile; onunla çiftleşebilme ihtimali, çiftleşmeden verimli döl olma ihtimali ve daha evvel saydığımız prezigotik/postzigotik pek çok üreme engeli bu "türleşmiş neslin" devamlılığına engeldir. Sonuç olarak Evrim teorisinin temel tezi olan "türleşme" hadisesinin hem gerçekleşip hem de devam etmesi teorik olarak mümkün görünmemektedir.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    -1
    Ya su cigkofteciyi iplemeyin salagin teki
    ···
  15. 40.
    0
    @31 korkacaksın zaten at yannanı, cehenneme girmekten korkacaksın ki cennete girmek için uğraşasın. mal gibi gelip mal gibi gitmemek için öteki dünya da ki sonsuz hayatı hak etmek için uğraşacaksın

    Edit: ha ben uğraşıyor muyum diye sorarsan uğraşmıyom
    ···
  16. 41.
    0
    (҂`_´)
    <,︻╦╤─ ҉ - -- - - - -- -
    ,,\,
    /﹋”
    ···
  17. 42.
    0
    @31 korku mu? ulan bak ateizmi geçtim her şey bitti tamam ok.

    bana doğa üstü bi yaratıcı olmadan evren nasıl oldu onu anlat. yani 2 atom carpisti ya. o atomlardan once ne vardir. dinde burdan sonrasini tanri aliyor. din dogmadir. ama senin ateist bilim adamlari hic yoktan iki atom vurduruyor. peki oncesi?
    ···
  18. 43.
    +1 -1
    @34 ahahahh dıbına koduğum ben kaç kişiyi züt ettim bu konuda işine gelmeyince salak oluyoz ahahahahha
    ···
  19. 44.
    0
    @33 evrim teorisinin de hataları var bunu kabul ediyorum ama sorun şu ki ben ne kadar ıspatlarla konuşursam konuşayım sen cevap veremeyeceğin her şeye allah yaptı diyeceksin bir de şunu düşün her gelen kitap kendinden bir önceki kitabı kötülüyor. sence insanları birbirine düşüren bi allah ne kadar mantıklı bi yaratıcıdır sence?
    ···
  20. 45.
    0
    muhafazid doğru düzgün hesap bile yapamamış açın okuyun bilgilenin. http://www.turandursun.co...oyalarimiz&Itemid=126
    ···