Ben: Evet beni ilgilen-dir-me-z. Fakaaatt, izinde vermem olursa. Sonuçta çocukluğumdan beridir seni tanıyorum.
-
Meryem: Evet Kutsal, bende seni tanıyorum çocukluğumdan beridir. Ve önceden bu kadar gerizekalı değildin.

Hatırlıyor musun? Okulda mahallede oyun oynadığımız zaman, sen arkadaşlarının yanına gitmezdin. Bilerek yanıma gelir, benimle oynardın. Sürekli beraberdik seninle. Ama ne olduysa, sen liseye geçtin bir yerlerin kalktı. Ne zaman seninle konşmaya çalışsam, sürekli beni tersliyordun. Bunlar çok eski değil, günler önce olan şeyler. Bazen düşünüyorum acaba, seninle okullarımız ayrıldıktan sonra mı böyle yapmaya başladın diye? Çok saçma gelsede,.Yani anlayacağın ben sana böyle davranmadım, sen davrandın. Karşılığını görüyorsun, niye gücüne gidiyor ki?
-
Ben: Hiç tahmin edemedin mi? Niye sana böyle davrandığımı unuttun mu cidden?
-
Meryem: Hayır, söylede öğrenelim.
-
Ben: Aptala yatma.
-
Meryem: Söyle!
-
Ben: Daha liseye yeni geçtiğimizi zamanı hatırlıyorsundur. Sen ayrı liseye, ben ayrı liseye doğru. Yine yol üstünde karşılaştığımızıda hatırlarsın. Yanında bir huur çocuğu vardı, otobüsten birlikte indiğiniz. Öpüp vedalaştığın bir çocuk, yanına gelip, kim lan o diye sorduğumda bana, "sana hesap mı verecem?"diyip. Beni tersleyen sendin unuttun mu?
-
Meryem gülmeye başladı, ee ne var bunda? Olamaz mı?
-
Ben: Ne kadar arsızsın lan sen.
-
Meryem: Yahu allah için Kutsal ne sandın, çok merak ediyorum?
-
Ben: Lan öptün çocuğu, başka ne sanacam. Birde okullar açıldı açılalı kaç hafta olmuştu!? Maşşalah çok hızlısın.
-
Meryem hala gülüyordu;
Telefonun yanında mı?
-
Ben: Evet.
-
Meryem: O çocuğu hatırlıyorsun dimi?
-
Ben: Evet.
-
Meryem: Aç facebook'unu şu ismi gir, (ismi soyismi vermiyorum buraya amk.)
-
Ben: ee?
-
Meryem: O dimi, aynı kişi?
-
Ben: evet, sıfatını gibtiğim.
-
Meryem: Küfür etme! Git içeriye anneme sor, bu kim diye, hadi.
-
Ben: Annene niye soruyorum banane?
-
Meryem: Git sor hadi Kutsal.
-
içeriye Dilek Teyzenin yanına doğru gittim. Telefonu gösterdim, bu kim Dilek abla diye sordum.

Cevabı aldığımda biraz şok olmuştum, ama inanasım gelmiyordu. O çocuğun Meryem'in kuzeni olduğunu öğrendim. Ulan içimden mahçup oldum diyip duruyordum, ama kuzense kuzen amk. Ben kuzenlerimi hiç öpmem dedim kendi kendime. Tekrar balkona çıktım.

Ben: Kuzeninmiş.
-
Meryem: Evet.
-
Ben: Ee ne var bunda?
-
Meryem: ne ne var bunda?
-
Ben:...
-
Meryem: Yapma ya, lütfen. Bu kadar spastik olamayacağını söyle bana.. GERiZEKALI! Kuzenimin sevgilim olabileceğini mi düşündün? Bu kadar mı yobazsın?
-
Ben: Bilmiyorum.
-
Meryem: He sevgilim, he kutsal. Olsa bile sanane aptal! Sırf geçmişin hatrına biraz sana iyi davranıyorum, sen bunu suistimal mi ediyorsun?
-
Ben: Senin iyi niyetine ihtiyacım yok!
-
Meryem: Kutsal beni bağırtma. Bu kadar salak olma! Kuzenimle ne ilişkisi lan, aptal mısın? Yemin ediyorum seni öldüresim geliyor! Bunları babana söylesem acaba seni ne yapar?
-
Ben: Git söylersen söyle lan, çokta umrumda.
-
Meryem: Görecez..
-
Ben: Ben gidiyorum.
-
Meryem: Yolcu edeyim.
-
Meryem kapıya kadar zütürdü beni, içerdekilere de ben gidiyorum falan demeden çıkaçacaktım. Ayakabbımı giyerken Meryem bana bakıyordu..
-
Ben: Ne bileyim lan işte kuzenin olduğunu yeni öğrendik, sahi onuda hiç görmedim.
-
Meryem: Yahu sanki bugüne kadar kaç kuzenimi gördün?
-
Ben: Amaaan banane.
-
Meryem: Özür dileyeceğin halde, banane. Sana yakışanda budur. Lütfeeeen bir daha görüşmeyelim, gelme yanımada bir daha.
-
Ben: Lan zaten gelmeye meraklı değilim, bir daha gelenin anasını.. Bu arada eğer bir sevgilin varsa onunda anasını avradını gibeyim.
-
Meryem: Sen tam bir gerizekalısın, içerde ne konuştuk. Sen hala ne diyorsun. Seni baban söylesem müstahaktır.
-
Ben: gibtir git lan söylersen söyle'diyip, hızlı adımlarla merdivenlerden indim.

Mustafa birayı bitirip denize attı. Bende kızdım, napıyon dıbına kodum? Yazık lan çevreye zarar verme züttoş.
-
Mustafa: (gülerek) Bırak balıklarında kafası güzel olsunn kanka be
-
Ben: Senin dıbına koyimm
-

Çevreci bir kişiliğim vardır beyler, canlılara zarar gelmesine dayanamam. Hele hayvanları çok severim.
-

Bende içtiktan sonra gittim birayı çöpe attım, Mustafa'yla motora binip mahallenin yolunu tutmaya başladık. Motorla mahallenin parkına kadar geldik, orada bir banka geçip oturduk. Bizim mahallede aman aman bir kalabalığa sahiptir. Akşama doğru herkes parkın orada olur, herkes herkesi tanır hemen hemen.

Bankın oraya bizi gören geldi, sohbet ediyoruz 7-8 kişi, çekirdek kola, tam bir amele style takılıyoruz.

Aralarında Şafak diye bir Yalancı yavşak var. Hayatımda görüp görebeleceğiniz en büyük yalancıdır. ilkokulda aynı sınıftaydık, ortaokulda'da. Bi ara Sosyal bilgiler dersinde, eğer yanlış hatırlamıyorsam bu muallak başından geçen tuhaf bir olayı anlatıyordu.

Hocam biz eve doğru giderken, eylemciler lastik yakmış kocaman bir ateş vardı, ateşin içinden geçtik annemle dediydi. Yoksa ikimizi öldüreceklerdi diye bir yalanı vardı, tüm mahelleli tarafından bilinir. Yalan amk bizim mahallede öyle şeyler olmaz, çünkü fazla keko yok.

Neyse bu Şafak yine herkese bir şeyler anlatıyor. Yok şunu gibtim, bunu gibtim falan filan. En sonunda dayanamadım Mustafa'yla bunun ensesine iki tane patlattık, gibtir git lan ziya, yeter dıbına koyim diyip, taşşak geçtik. Buda bize size yalan borcum mu var diye sıkıyor yine.

Gruptaki herkes, Şafak'ı kovdu. Şafakta gidince canımız sıkıldı 5 kişi kalmıştık. Otura otura, usandık. Neyse Basketbol sahasına gidelim, sahada ki yavşakları sinir edelim diye aramızda sözleştik.

Basketbol sahası sürüsüne bereket, millet futbol oynuyor amk. Basketbol sahası normalde. Zaten ne bekliyorsun bizimkilerden, gerçi bende aynıyım.

Neyse Mustafa bunların topu kapıp kaçmaya başladı, topu bana fırlattı bende diğer gruptan arkadaşlarıma atıyorum, böyle böyle kaçıyoruz. Ulan topunu kaçırdıklarımızda bize sinirlendi, kovalıyorlar. Yakalasalar gibecekler o kadar kalabalıkta linç olacaz o derece.

At gibi koşmaya başladık, koştuk koştuk en sonunda topu fırlattım geriye doğru, artık koşmaktan ciğerlerim yırtılacaktı dayanamadım. Bize küfür ediyorlardı, ama kovalamayı kesmişlerdi. Bizde onlara küfür ediyorduk amk.

Bunların uzaklaşmasını bekleyip, tekrar parkın oraya gidecektik.