1. 1.
    +17 -18
    düşünce organının kalp olması. beynin işlevi 17. yüzyıla kadar bilinmiyordu. kalp düşünme organı sanılmaktaydı. dolayısıyla beyin tek kelime dahi geçmemiştir.

    hac 46: yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun?
    isra 36: çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
    isra 46: kur'an'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız.
    muhafazid 24: onlar kur'an'ı düşünmüyorlar mı? yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?
    nahl 22: ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.
    kehf 57: şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.
    a’râf 179: kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. işte bunlar gafil olanlardır.

    -şeytan ayetleri'nin kitaptan çıkarılması. şeytan araya girip 2 ayet sıkıştırmış. yanlışlık olmuş.

    -miras paylaşımındaki matematik hatası.

    örnek: kardeşleri olmayan bir adam (borç ve vasiyet bırakmadan) ölür. geriye üç kız çocuğu, annesi, babası ve karısı kalır.
    nisa/11'den: "(çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır."
    nisa/11'den: "ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır."
    nisa/12'den: (karı için) "eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır."

    üç kız çocuğuna (toplam): 2/3 = 16/24
    anneye: 1/6 = 4/24
    babaya: 1/6 = 4/24
    karısına: 1/8 = 3/24
    toplam 27/24

    -tanrının beddua etmesi.

    tebbet 1: “ebu leheb'in iki eli kurusun! (zaten) kurudu da.”

    -yaklaşık 250 ayette tanrının yemin etmesi. google'a "andolsun" yazmak yeterli.

    -nahl 93; allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat o, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.

    -nebe suresi: 32 - bahçeler var, bağlar var. 33 - memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var. 34 - dopdolu kadehler var. 35 - orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan. 36 - (bunlar) rabbinden yeterli bir bağış olarak (verilir).

    -hitap dilinin "ben" veya "biz" zamiri olarak değişmesi.

    -yaratıcıların denilerek ve karşılaştırma yapılarak başka tanrılar olduğu anlatılmaktadır.

    sâffât 125: siz bal’e mi tapıyorsunuz? ve yaratıcılar'ın en güzeli'ni (allah'ı) terk mi ediyorsunuz (vaz mı geçiyorsunuz)?

    -bir müslümanın kaç düşmana bedel?

    enfâl 65: eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler.
    enfâl 66: eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler.

    -savaştan sonra elde edilen mallar nasıl paylaşılacak?

    enfâl 1: sana ganimetleri sorarlar. de ki: “ganimetler, allah'ın ve resûl'ündür.”. artık allah'a karşı takva sahibi olun ve aranızdaki durumu (sahip olduğunuz hali) ıslâh edin (düzeltin)!
    enfâl 41: bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka allah’a, peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir.

    - allah'tan başkasına tapanlara sövülmeli midir?

    en’âm 108: allah'tan başkasına tapanlara (yed'ûne) sövmeyin, aksi halde ilimleri olmadan, haddi aşarak allah'a söverler.

    cuma 5: tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir.
    bakara 65: şüphesiz siz, içinizden cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. biz onlara, “aşağılık maymunlar olun” demiştik.
    bakara 171: ve o kâfirlerin (keferû) durumu, haykırması sebebiyle bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen (anlamayan) kimsenin durumu gibidir. (onlar) sağır, dilsiz ve kördürler. bu yüzden onlar akıl edemezler (idrak edemezler).
    a’râf 176: ve şâyet dileseydik onu, onunla (âyetlerimizle) elbette yükseltirdik. ve fakat o dünyaya meyletti ve hevasına (nefsinin afetlerine) tâbî oldu. artık onun hali, köpeğin hali gibidir ki; onunla ilgilensen de solur, onu terketsen de (kendi haline bıraksan da) solur.
    a’râf 179: ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. onların gözleri vardır, onunla görmezler. onların kulakları vardır, onunla işitmezler. onlar hayvanlar gibidir.
    furkân 44: yoksa onların çoğunun, işittiğini veya (böylece) akıl ettiğini mi sanıyorsun? onlar sadece hayvanlar gibidir.
    tevbe 28: ey âmenû olanlar (allah'a ulaşmayı dileyenler)! müşrikler sadece bir necistir pisliktir
    mâide 60: de ki; "bundan daha şerli olup, allah'ın katında kesinleşmiş olan cezayı, size haber vereyim mi? onlar, allah'ın lanetlediği ve gadap duyduğu ve onlardan maymunlar, domuzlar yaptığı ve tâguta kul ettiği kimselerdir.

    -kadınlar?

    nisa 34: erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü allah onları bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler, doyururlar; iyi kadınlar da itaatli olurlar ve allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar. kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yalnız bırakın, dövün onları. fakat itaat ettikleri takdirde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki allah çok yüce ve büyüktür.'

    nisa 3: ve eğer yetimler konusunda adalete riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, o taktirde hoşunuza giden (size helâl olan diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. fakat, eğer (onlara da) adaletle davranamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir tane ile veya elinizin altındaki sahip olduklarınızla (cariyelerinizle) yetinin. işte bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.

    talak 4: kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. kim allah’a karşı gelmekten sakınırsa, allah ona işinde bir kolaylık verir.

    rahman/55/56. orada, bakislarini yalniz eslerine cevirmis, daha once ne insan ve ne de cinlerin dokunmus oldugu esler vardir.
    rahman/55/57. oyleyken, rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsiniz?
    rahman/55/58. onlar yakut ve mercan gibidirler.
    rahman/55/70. oralarda iyi huylu guzel kadinlar vardir.
    nisa/4:11: allah size, çocuklariniz hakkinda, erkege, kadinin payinin iki misli (miras vermenizi) emreder.
    bakara / 282: iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına bedeldir.
    duhan/44/54. bu boyledir; onlari iri siyah gozlu hurilerle eslendiririz.
    tur/52/19-20. onlara soyle denir: "islediklerinizden oturu, dizi dizi tahtlara yaslanarak afiyetle yiyin icin. onlara, ceylan gozlu esler veririz."

    edit: enam 140'da işine gelen çeviriyi alıp, "baagg burada beyinsiz deyür, çöktü deliller" diyen var.

    çok güvendiğiniz elmalı hamdi ne demiş;

    enam 140: "bilgisizlikle düşüncesizlikle evlâdlarını öldürenler ve allâhın kendilerine merzuk buyurduğu ni’metleri allâha iftirâ ederek harâm ve memnu’ kılanlar şübhe yok ki ziyan ettiler. şübhe yok ki yanlış gittiler, ve hiç bir zeman muvaffak olmadılar"
    bakara 13: "yine bunlara nâsın iman ettiği gibi iman edin denildiği zaman «ya biz o süfehanın iman ettikleri gibi mi iman ederiz?» derler, ha doğrusu süfeha kendileridir ve lâkin bilmezler"
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    -4
    @2 hepsini okuduktan sonra yazarsan sevinirim
    ···
  3. 3.
    +1 -2
    ilahi dinlere göre, ilk insan hz. adem'den bu yana yaratıcı ikaz ve elçi göndermiştir ama sonra bunlar bozulmuştur, sonra yenisi gönderilmiştir, sonra bozulmuştur, sonra yenisi...

    ancak bu yaratıcı bunların bozulacağını bir türlü tahmin edememiştir. kuranın "ben yolladım siz bozdunuz. bu kez sonuncusunu yolluyorum sakın bozmayın." mealinde şeyler barındırması bile yeter sebeptir.

    ayrıca kendi içindeki çelişkiler de bunu destekler niteliktedir. örneğin:

    - ey iman edenler! sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. (nisa 43) (iniş sırasına göre 4. sure)

    - hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır. (nahl 67) (iniş sırasına göre 16. sure)

    - sana içkiyi ve kumarı sorarlar. de ki: “onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. ama günahları yararlarından büyüktür.” (bakara 219) (iniş sırasına göre 2. sure)

    - ey iman edenler! (aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. artık vazgeçiyor musunuz? (maide 90,91) (iniş sırasına göre 5. sure)

    şimdi burada allahın kafası biraz karışık : için ama içkiliyken namaz kılmayın derken aman içmeyin günah diye devam ediyor.
    ···
  4. 4.
    +1 -1
    maide suresi 110 ayet:

    http://diyanet7.diyanet.g...10&i3.x=13&i3.y=9

    --- spoiler ---

    110.allah şöyle diyecek: "ey meryem oğlu isa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. ben seni ruhu'l-kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. sana kitab’ı, hikmeti, tevrat'ı ve incil'i öğrettim. iznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. israiloğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) israiloğulları’nı senden geri püskürtmüştüm."

    --- spoiler ---

    ikinci cümlede sana tevratı ve incili öğrettim diyor. ama isanın yaşarken ne bir şey yazdığı ne de yazdırdığı görülmemiş. zaten tüm incillerin isadan sonra yazıldığı da biliniyor.

    fazlası ile kafa karıştırıcı.
    ···
  5. 5.
    +1 -1
    @22 şuraya yazmaya başladığımdan beri bir kişiye küfür ettiğimi gördün mü? se nasıl kendinde bu hakkı görüyorsun?

    ayrıca;

    en ilginçlerinden biri şu:

    "o, sana kitab'ı indirendir. onun (kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. diğerleri de müteşabihdir. kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. oysa onun gerçek manasını ancak allah bilir. ilimde derinleşmiş olanlar, "ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır" derler. (bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar."
    (al-i imran suresi, 7.ayet)

    benim bildiğim, kuran insanlara, insanlar anlasın diye indirilmiş. ayrıca da islam'da tanrı ve kul arasına hiçkimsenin giremeyeceği ile ilgili çok kesin emirler var. bu durumda "gerçek manasını" benim anlayamayacağım şeyleri allah neden kuran'a yazdırıyor? benim anlayabileceğim şekilde yazdırsa herkes mutlu olmaz mı? kalplerinde eğrilik olup da olmadık yorumlar yapmak için müteşabih ayetlerin peşine düşenlere "sus be, sen anlamazsın" denileceğine, "çünkü böyle böyle" diye ayar verilmesi daha iyi olmaz mıydı? bu yoruma açık ayetleri ben bambaşka yorumlasam, öteki tarafta da "e ama benim yorumum bu" desem mesela? ben öyle anladım desem? "nereden bilecektim ki hangi din alimine inanacağımı, nereden belli onların doğrusunu bildiklerini" desem?

    açık ve net olmayan, yoruma açık olan kurallar koyup, bu kuralların ne demek olduğunu sadece ben bilirim ama uymazsanız sizi cayır cayır yakarım demek ?
    ···
  6. 6.
    +2 -1
    kuran ı kerim içinde bulunan anlamsızlıklar, hatalar, tutarsızlıklar ve çelişkiler bütünü. kutsal kitabın gedikleri.

    şura suresi 32. ayet: "denizde dağlar gibi akıp gidenler (gemiler) de o'nun (varlığının) delillerindendir."
    şura suresi 33. ayet: "dilerse o, rüzgarı durdurur da onun (denizin) üstünde kalakalırlar... "
    lokman suresi 31. ayet: "size varlığının delillerini göstermesi için, allah'ın lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görmedin mi?... "

    hz muhafazid burada araplara gemilerden mevzu bahis açmış, denizin üstünde yelken açıp rüzgar aracılığı ile yol alan gemilerden söz ederek allah'ın varlığını onlara ispatlamaya çalışmış, "allah dilerse rüzgarı keser, o halde de gemiler de denizin üstünde kalakalırlar" diyerek deniz taşıtlarının hareket kabiliyetini allah'ın lütfuna bağlamıştır.

    7. yüzyıl arap insanına gemi; deniz; huri; gılman dersen, "beyaz pantolon içine siyah g-string giyen hatun görmüş yurdum erkeği" örneği gözlerini faltaşı gibi açıp büyük bir dikkatle seni dinleyeceği malumdur. denizden ve yelkenli gemiden bihaber çölün ortasında yaşayanlara, rüzgar kesildiğinde yelkenli gemilerin çalışmayacağından bahisle allah'ın iradesine karşı konulamayacağını anlatmak elbet mümkündür.

    lakin günümüzde gemiler sadece rüzgar gücüyle değil, kimyasal enerjiyi kinetik enerjiye çeviren motorlar aracılığı ile de çalışmaktadır. rüzgarın kesilmesi yelkenli gemilerin hareketine hiçbir surette mani olamamaktadır.
    deniz taşıtları hareket etmek için allah'ın lütfedeceği rüzgara değil, motor yakıtına ihtiyaç duymaktadır, ki bu sayede okyanusları aşmaları da mümkün olmaktadır. rüzgarın kesildiği anlarda da, -peygamberin düşünce sistematiğine ters düşecek bir şekilde- "allahın iradesine karşı koyarak" deniz üstünde kalakalmayıp yol almaya devam etmektedirler
    ···
  7. 7.
    0
    @24 sorgulamaktan uzak müslüman. saçmalama.
    ···
  8. 8.
    +2
    kuran-ı kerim'e göre kabe kutsaldır, yıkılamaz, emniyetlidir, içine giren güvenlikte olur. yıkmak ve zarar vermek isteyenler olursa da yüce allah hemen ebabil kuşları ve sair gönderir, kabe'yi yıkmak isteyen ebrehe'nin fillerini pişmiş tuğla bombardımanına tutar, düşmanları çiğnenmiş ekinlere çevirir. (al-i imran 96-97 ve fil suresinin tamamı)

    şimdi bir müslüman bu ayetleri okuyunca elbet kabe'nin güvenli bir yer olduğunu, canı tehlikeye düşünce de içine girip hayatını kurtarmayı düşünmez mi? allah yalan söyleyecek değil ya?

    ama gerçek hayatta işler böyle yürümüyor maalesef. netekim haccac b. yusuf es-sekefi komutasındaki emevi ordusu mekke'yi kuşatınca, halife abdullah bin zübeyr, allah'ın sözüne güvenerek canını kurtarmak için kabe'ye sığnmış, lakin mancınık saldırısı sonucu yıkılan kabe'nin içinde ölmüştür
    ···
  9. 9.
    +2
    @35 nolmuş yemişinci falansam. senin üstte olman liseli olman gerçeğini değiştirir mi?
    ···
  10. 10.
    0
    enam suresi'nin 107. ayetinde "tanrı dileseydi puta tapmazlardı" denir. buna paralel olarak yine aynı surenin 111. ayetinde de "allah dilemedikçe inanmazlar" gibi bir cümle geçer. yani inanmak ya da puta tapmak tanrı'nın isteğine bağlıdır, tekelindedir ve eğer tanrı isteseydi kişiler puta tapmazlardı.

    lakin bu aynı en'am sure'sinde: "... puta tapanlardan yüz çevir" (k. 6 en'am 106) gibi bir şey de var. dahası tevbe suresi'nde de putperestlerin öldürülmelerini emreden şöyle bir ayet vardı: "... müşrikleri -puta tapanları- bulduğunuz yerde öldürün... " (k. 9 tevbe 5). yani, kuran'a göre, tanrı kişiyi hem "putperest" bırakmıştır ve hem de "putperest'tir" diye cezalandırmaktadır.

    başka bir buga örnek verelim: en'am suresi'ndeki şu ayete dikkat: "allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini islamiyete açar, kimi de saptırmak isterse... kalbini dar ve sıkıntılı kılar. allah inanmayanları küfür bataklığında bırakır" (k. 6 en'am 125). görüldüğü gibi ilk iki tümce ile son tümce çelişki halindedir. çünkü ilk iki tümceye göre kişiyi "müslüman" ya da "kafir" yapan tanrı'dır; fakat kendi değilmiş gibi bu sefer de tanrı, kafir yaptıklarını cehennem'e postalamaktadır.
    ···
  11. 11.
    0
    @45 burada kimse islamı lekelemeye çalışmıyor. sadece sorguladığım konuları başkalarıyla paylaşmak istedim olay bu. ayrıca kimseye de hakaret etmiyorum senin gibi.
    ···
  12. 12.
    -1
    en büyüklerinden biri ne kadar kivirilmaya calisilsa da meryem mevzusudur.

    cünkü kuran'da meryem, al-i imran suresi'nde imran'in kizi, meryem suresi'nde de harun'un kiz kardesi olarak anilmistir. buradaki harun tabii ki bildigimiz tüm dinlerde gecen musa'nin kardesi harun'dur ve ne tesadüftür ki tevrat'ta imran'in kizi ve harun'un (dolayisiyla musa'nin) kardesi meryem* diye birisi vardir. ancak bu meryem isa'nin annesi olan meryem'den birkac yüzyil önce yasamis baska bir meryem'dir.

    muhafazid burada bariz bir sekilde tevrat'tan arak yaparken büyük bir hataya imza atmistir.
    ···
  13. 13.
    0
    @48 neden o ayet var peki?
    ···
  14. 14.
    0
    @53 bilgi paylaşılarak çoğalır
    ···
  15. 15.
    0
    Müslümanlar Kur’an’nın Allah tarafından Cebrail aralcılığıyla muhafazid’e vahiy yoluyla indirildiğine ve Kur’an’ın tek harfi bile değişmeden günümüze kadar geldiğine inanırlar. Bu inançlarını dayandırdıkları kaynak yine Kur’an-ı kerim’dir. Yani iddia ve iddia’nın kaynağı aynıdır. Bu konu üzerinde yaptığım araştırma ve incelemelerin sonucuna göre bir değerlendirme yapacağım. Objektif olmaya özen göstereceğim.

    Müslümanlar’ın Kur’an-ı Kerim’in tek harfinin bile değişmeden günümüze kadar sapasağlam geldiğini dayandırdıkları kaynağın yine Kur’an-ı kerim olduğunu yazmıştım. Şimdi o ayet’e bakalım;

    Hicr suresi 9. ayet
    إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
    Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.

    Bir iddia’ya cevap vermek için Kuran’dan bir ayet göstermek geçersiz bir yöntemdir. Çünkü değişmediğini ispatlamak için değiştiği şüphesi olan(ki eldeki veriler değiştiği yönünde) Kur’an’dan bir ayet ile açıklamak akla yatkın bir yol değildir. Kur’an’ın değiştiren(bilerek veya bilmeyerek) kişi veya kişiler değişmediğini vurgulamak ve ispatlamak için böyle bir ayeti Kur’an’ın içine koymuş olabilir.

    inançları dogmatik yapanda budur. Düşünmek ve sorgulamak, eleştirmek yasaktır. Zaten düşünmeye başladığınız zaman o inancın akla ve mantığa aykırı olduğunu anlarsınız. Bu aykırılıklardan bir taneside; ‘ Kur’an’ın değişmediği iddiasıdır’

    Ayet ile Kur’an’ın değiştirilmiş olamıyacağınının mantıksızlığını açıkladıktan sonra geriye kalan en önemli ve sağlamlığı daha fazla olan tarih’e bakalım. Daha bilimsel bir yöntem ile kur’an’ın değişip, değiştirilmediğini tarihi detayları iredeliyerek bir sonuç çıkartmaya çalışalım.

    Tarihsel olarak Kur’an’ın kitap haline getirilmesi:

    Kur’an’ın ilk orijinali: Küçük taşlar, deri, ağaç parçası, kemik gibi çeşitli nesnelere yazılıydı. Yakıldı.

    Kur’an’ın ikinci orijinali: Ebubekir döneminde yapılan derleme. Yakıldı.

    Kur’an’ın üçüncü orijinali: Osman döneminde oluşturulan “azmalar”. Bunlar da dünyanın hiç bir tarafında yok.

    Kur’an’ın üçüncü orjinali üzerine:

    Osman döneminde mushaflaştırılan Kur’an’ın orjinalinin bulunmayışı çok tuhaftır. Osman döneminden kalan orjinal bir Kur’an mushafı yoktur, ama Osman’ın dönemindeki kur’an’ın kopyaları -ki en iyimser rakamla 8.yy’a ait bir kopya vardır elimizde(1)-  kendi zamanından çok sonrasına aittir.

    Peki Osman ne zaman halifelik yapmıştı?

    644 yılından 656′daki ölümüne kadar, 12 yıl boyunca, halifelik yapmıştır.

    Elimizde ki en eski mushaf en iyimser rakamla 8.yy’la aittir. 8.yy,701-800 tarihleri arasındaki zaman dilimini temsil eder. Osman 644-656 yılları arasında halifelik yapmıştır. Elimizde ki o mushafa göre ve Osmanın halifelik yaptığı zamanı kıyaslarsak;  elimizde ki mushafın Osman’ın döneminden daha sonra yazılmış olduğuna varırız. O halde Osman zamanında ki mushafın orjinali yeryüzünde yoktur. Elimizde ki en eski mushaf’ın Osman’ın döneminde ki orjinalin kopyası olduğunu düşünsek bile ortaya bir kaç sorun daha çıkıyor ;

    Elimizde ki mushaf’ın Osman döneminde ki orjinal mushaf’tan kopya edildiğini düşünürsek en iyimser rakamla yaklaşık 50 sene fark var. Orjinal’den kopya edilmiş olsa bu eser neden 50 sene sonrasında kopya ediliyor?

    Cevabı kimse bilmiyor aslında. Elimizdeki verilere göre bir mantık yürütürsek: Kur’an ın orjinali ve/ya orjinalinden kopya edilmiş saf haliyle bir Kur’an mushafı elimizde yoktur. O halde Kur’an ın tek harfi bile değiştirilmemiş bir kitap olması bir yana tamdıbının değiştirilmiş olması bile söz konusudur.

    Şimdiye kadar yazdıklarımımı islami kaynaklara dayanarak yazdım ve elimizde ki verileri mantıksal bir süzgeçten geçirdim.Bir sonuca varcak olursak;

    1- Kur’an muhafazid’den çok sonra yazılmıştır ki bu konuda islam’da aynı şeyi söyler.

    2- Elimizde osman zamanından kalma orjinal ve/ya kopya herhangi bir mushaf yeryüzünde bulunmamaktadır.En eski Kur’an mushafı –ki islami çevre Osman zamanından kalma olduğunu iddia eder, matematiksel ve mantıksal süzgeçten geçirdiğimizde bunun olamıyacağını ve olması dahilinde ortaya başka sorunların çıkabilceğini yazdım- 8. yy ‘a ait ve şu an Özbekistan-Taşkentte bulunan koruma altında ki mushaftır.

    3- Kuran’ın tek harfi bile değişmedi iddia’sının sav dahi olamayacağını ve eldeki verilere göre geçersiz bir iddia olduğunu anlamış bulunmaktayız..

    Başka bir bakış açısıyla konuya göz atacak olursak:

    Şimdiye kadar ki araştırma yazımda Kur’an’ın orjinalinin bulunmadığını ve elimizde ki en eski Kur’an mushafının 8.yy’la ait bir el yazması olduğunu yazdım. Oysaki güvenlik ve sağlam kalması açısından muhafazid yaşarken kur’an’ı düzgün bir biçimde vahiyin gelme sırasına göre dizmeliydi, ama dizmedi. Peki muhafazid bunu akıl edemediyse, Allah’ta mı akıl edemedi?

    Böylesi önemli bir noktayı gözden kaçırmış olamazlar. Bu sorundan bile çıkarılabilcek bir sonuç vardır aslında. muhafazid’in Kur’an’ı kendi yazmış olması ve önemsememesi.

    Oysaki gerçekten Allah’ın sözleri olsaydı, Allah bu önemli noktayı atlamazdı.Hak din olduğunu iddia ettiği islam’ın en önemli kaynağını yani Kur’an’ın düzgün bir biçimde kayda geçirilmesini muhafazid’e emretmesi gerekirdi.Ama böyle bir emir(ayet) yada başka bir şey yoktur. Buda bize Kur’an’ın tanrısının(Allahın) Kur’an’ın gelecek nesillere ulaşmasını umursamadığını göstermektedir. Ne tuhaftır ki üstelik son din olduğunuda önemle vurguluyor.

    Sonuç: Kur’an’ın tek harfi bile değişmediği iddiası mantıksal ve bilimsel verilerle çelişen, yanlışlanan geçersiz bir iddiadır. Kur’an’ın tek harfi’nin değişmediği bir yana büyük bir kısmının değişmiş olabilceği ihtimali vardır. Çünkü elimizde orjinal bir Kur’an yoktur. Orjinalden kastım muhafazid zamanından kalma bir mushaf yoktur. muhafazid öldükten sonra kitaplaştırma çalışmaları olmuştur ama elimizde yine yoktur ki Ebubekir zamanında ki mushafın yakıldığını hadislerden öğreniyoruz.(2)

    Ayrıca, Kur’an’ın içindeki çelişkilerin nedenlerini buna bağlayabiliriz. islam dininin tüm kaynakları sağlam temellere dayanmamaktadır. Böylesi bir inanca körü körüne bağlanmak ne demektir artık orası sizin sorgulama yeteneğinize kalmıştır.

    Yazımı ömer tarafından söylendiği belirtilen bir rivayet ile bitirmek istiyorum;
    ‘’içinizden kimse, Kur’an’ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur’an’ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur’an’ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el itkan, 2/32)’’

    ——–
    Mushaf; Kur’an’ın kitap halindeki şeklidir. Tevatür; (dini anlamda) Yalan olarak söylenmiş bir söz üzerine birleşmeleri mümkün olmayan, her zaman güvenilen kimselerin bir haberi bildirmeler– Bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın söylenti.
    (1) En eski kur’an mushafı 8.yy’a aittir.Özbetistan-Taşkent’te koruma altında bulunmaktadır.
    (2) Bkz. Buhari, e’s- Sahih, Kitabu Fedaili’l-Kuran/3.

    KAYNAKLAR :
    Turan Dursun-Din Bu,Diyanet işleri başkanlığı kur’an meali,Tdk türkçe büyük sözlük
    Yararlanılan islami Kaynaklar: 1. Buhari, e’s- Sahih, Kitabu Fedaili’l-Kuran, Sahihi Buhari -.Müslim E’s-Sahih,.Ebu Davud, imam Süyuti.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    Nisa/4:82. Hâla Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.

    Müslümanlara göre Kuran; Allah’ın kelamıdır. Yukarıdaki ayette de söylendiği gibi, Kuran, Allah tarafından gelmişse, Allah o sözleri söylemiş gibi okunmalıdır. Ayrıca, Kuran, Allah tarafından gönderilmiş ve Allah’ın sözlerini içeriyorsa, Kuran’da asla herhangi bir yanlış ve tutarsızlık bulunmamalıdır.

    Halbuki, gerçek böyle değildir.

    Ilk olarak, Kuran’ın bazı ayetlerine bakarak, bu sözlerin Allah değil, fakat muhafazid’in kendisi tarafından söylendiğini anlayabiliriz:

    Fatiha/1:1-7: 1:1. Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

    1:2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.

    1:3. O, rahmândır ve rahîmdir.

    1:4. Ceza gününün mâlikidir.

    1:5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.

    1:6. Bize doğru yolu göster.

    1:7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

    Bu ifadeyi okuyan her okur yazarın kolaylıkla anlayabileceği üzere, bu sözler Allah’a hitaben söylenmiştir.. Bir dua şeklinde Allah’a söylenmektedir. Bunlar, duacı olan muhafazid’din, Allah’a söylediği ve doğru yolu bulmak için Allah’tan yardım istediği sözlerdir. Kuran, böylece, Allah’ın değil, fakat muhafazid’din sözleriyle başlamaktadır.

    Enam/6: 104. (Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.

    Bu ifadede de, “Rab” ve “Bekçi” olarak iki özne bulunmaktadır. “Ben bekçiniz değilim” diyen herhalde muhafazid’dir, Allah değil..

    Tekvir/81: 15. Simdi yemin ederim o sinenlere ,

    Burada da yemin eden muhafazid’dir, Allah olamayacağına göre..

    Inşikak/84:16-19 84: 16. Hayır! Şafağa, yemin ederim ki ,

    84:17. Geceye ve onda basan karanlığa,

    84:18. Dolunay olmuş aya ,

    84:19. Ki,siz elbette halden hale geçeceksiniz.

    Burada da yemin eden Allah olamayacağına göre muhafazid’dir.. muhafazid burada islam öncesi inanışlarını da ortaya koymaktadır. Güneş ve ay, islam öncesi Arap’larca kutsal sayılırdı.

    Enam/6: 114. (De ki): Allah’dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab’ı açık olarak indiren O’dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur’an’ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!

    Tercümeye “de ki” diye bir ilave yapılmış.. Bu ilave Arapça Kuran’da bulunmamaktadır. Burada da sözlerin sahibinin Allah değil, muhafazid olduğu anlaşılıyor.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    0
    @121 müslümanı yolundan etmek isteyen kim amk. şöyle salakça şeylerle gelmeyin. ben fikirlerimi paylaşıyorum beğenirsin beğenmezsin ayrı konu
    ···