/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +262 -12
    (Hikayedeki dağ, ova, çöl, yayla, geçit ve diğer coğrafi yer isimlerinin kaynağı yazarın zütüdür)

    1230 yılının soğuk bir mart gününde Kar Dağları’nın kuzey yamacında Balaban Noyan’ın emrinde bulunan Bhulaban Köyündeki ufak bir evde dünyaya gelmişim. Annem de babam da çiftçiydi. Balaban Noyan’ın emrinde çalışıp mallarını Ichamur’da satarlardı. Yarısı vergiye, kalanı da bizim ekmeğimizdi.
    Babam bu az paranın tamdıbını Khudan hanından içki almaya harcardı. Her hafta 2 günlük yolu gidip içki alır, onları evde içip sonrada testilerle bizi döverdi. Annem buna fazla dayanamadı ve ben 6 yaşımdayken öldü. Babam o öldükten sonra bir süre gitti. Ben, üzüldü, üzüntüsünden inzivaya çekildi sanıp onun da işini yükleniyordum. 2 ay sonra babam geldi. Geldiğinde şok olmuştum. Çünkü benim onu üzülüp içinden dua ediyor sandığım zaman, o annemin biriktirdiği parayla Dhirim’den bir kadın almış, üstüne bu kadının bütün malvarlığını üstüne alıp 2 ay onunla eğlenmiş. Kalradya’nın en zengin şehrinde o eğlenirken ben de burada kocaman tarlayı tek başıma sürüp, bütün mahsulünü Ichamur’da satıp yolda haydutlarla boğuşmuştum. Oysa bana 1000 dinar bırakmış ve seninle ilgilenemem artık bununla başının çaresine bak demişti. Ben o paraya dokunmadım. Ölene kadar...
    ···
  2. 2.
    +40
    1246 yılında Han, Sarranidlere savaş açmış, hemen ardından da seferberlik ilan etmişti. Balaban Noyan da asker toplamaya bizim köye geldi. Geldiğinde ben çiftlikten mahsul taşıyordum. Beni görmüş, yanına çağırtmıştı. Gittim
    Noyan—Evladım adın nedir senin
    Ben—istemi, beyim
    Noyan—istemi, asker olmak ister misin?
    Ben—isterim beyim
    Noyan—O zaman köyüne haber et, 3 gün içinde Sungetche Kalesine gel.
    Ben—Peki beyim. Diyip köye yanına gittim. Köylülere bu haberi verdiğimde çok sevindiler. Noyan ben dışında 2 kişiyi daha beğenmişti. 3 gün içinde kaleye gidecektik. O 3 günde bütün köy arkamızdan dua etti
    3. günün sonunda Noyan sağolsun bizim yanımıza 10 kişi vermişti. Bu 10 kişiyle birlikte Sungetche’ye gittik. Oradan da ekipman alımı vs. işler için Ichamur’a... Noyan bizlere 2000’er dinar verip pazardan klagib yeni asker malzemelerini almamızı istedi. Zırh dükkanına girdik. ilk defa temiz bir kıyafetim olmuştu bu dükkandan çıkarken. Silah dükkanına girdik ve kılıçlarımızı aldık. Daha sonra ahıra girip atları aldık. En son silah bakımı için erzak dükkanına girdik, girmez olaydık. O anda 10 yıldır unuttuğum herşey tekrar gözümün önüne geldi. Erzakçı babamdı. Beni 10 yıl önce beni karda tarlalara bırakıp kendisi Dhirim’de konfor ve refah içinde yaşamaya giden babam. Olayı çaktırmamaya çalışsam da beni tanımıştı. Diğerleri .ıkınca kolumdan tutp beni oturttu dükkanına.
    Babam—Oğlum bekle biraz
    Ben—Ben senin oğlun falan değilim
    Babam—Öyle deme evladım
    Ben—Ya ne diyeyim. 10 yıl önce beni karda kışta bırkaıp, kendin zengin bir huuryla Dhirim’e yerleşip zevk-ü sefa içinde yaşadığın ve bu on yılda hiç beni merak etmediğin için teşekkür ederim sana minnettarım mı diyeyim
    Babam—Oğlum öyle deme, bak asker olmuşsun. Askere en çok gereken şey ardında onu bekleyen ailesidir. Hem babanı böyle açta açıkta, parasız pulsuz mu bırakacaksın dediğinde ben işi anladım
    Ben—işin gücün çıkar amk. Asker olmasaydım umrunda bile olmazdım değil mi? Ama istemi asker oldu, onda para taktur diye peşime düşüceksin şimdi de. Yemezler. Onu beni terketmeden önce düşüncektin. Dedim ve çıktım.
    Çıktım ve kapıyı o kadar sert çektim ki kapı kırıldı. Babam olacak şerefsiz arkamdan bakıyordu. Umrumda bile olmadı. Hemen kaleye gidip Kramuk Noyan’a hazır olduğumuzu belirttim. Heralde beni çok beğenmiş olacak ki bana direk ilk kıdemi vermşti.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3 -4
      ̚͝͠ͅ ͫ̉ͦ̊̀̔ͧͮ͆̽ͦͩ͋̌͗̚̚҉̵͖̟͙̮͈̼̹̞͝ͅ ̷̧̢̛͖̤̟̺̫̗͚̗͖ͪ̏̔̔̒́ͥ̓ͫ̀ͤ̇ͥ͝ ̡̊͛̇ YAŞASIN SARRANID ̚͝͠ͅ ͫ̉ͦ̊̀̔ͧͮ͆̽ͦͩ͋̌͗̚̚҉̵͖̟͙̮͈̼̹̞͝ͅ ̷̧̢̛͖̤̟̺̫̗͚̗͖ͪ̏̔̔̒́ͥ̓ͫ̀ͤ̇ͥ͝ ̡̊͛̇

      amk k*rgitlisi
      ···
  3. 3.
    +38 -1
    Emrimde 10 acemi asker vardı. 2 gün içinde Tulga’ya gidip Janakir Han’ın emrine girdik. Ordu sistemi şöyleydi: Janakir Han’dan sonra ordu iki tümene bölünüyordu. Bir tümeni Prens Sancar diğeriniyse Prens Dustum yönetiyordu. Onlardan sonra Noyanlar geliyordu. Noyanlar bir alay asker ile geliyorlardı. Bundan sonrasıysa bölük, takım ve onluk olarak devam ediyordu. Ben Prens Dustum’un tümenindeydim.
    Janakir Han Prens Sancar’ın ordusuna vurucu güç olarak karar verdi. Bardaq, Samarra ve Ahmerrad’ı ele geçirecekti. Biz ise Sarranid’e dağılarak çölde alan hakimiyeti sağlayacaktık.
    Ordu harekete geçti. Hepimiz atlı olduğumuz için 5 günde Jameyyed’e vardık. Biz Jameyyed’e vardığımızda Prens Sancar Sharwa’yı almış, Bardaq’ya herket ediyordu. Dustum, 5 alayını Weyyah’ı alması için Sebula Noyan’a vermişti. Ben hala Prens Dustum’un emrindeydim. Jameyyed Kuşatmasını başlattık. ilk saldırıda ben yoktum. Fakat alamamıştık. ikinci saldırıda Kramuk Noyan’ın alayına bağlı olarak saldırıya katıldık. Benim görevim kalenin doğusundaki sancak burcunu almaktı. Emir gelince direk saldırı başladı. inanılmaz bir şekilde koşmaya başladık. Biz ve bize yancılık yapan onluklarla birlikte 30 kişi 3 merdivenden surlara çıktık. Çıktığımız gibi çöl bedevileriyle karşılaştık. Kılıcımı savurdum. Tabiki de karşımdaki mal bedevi bir Kergit onbaşısına dayanamadı ve kılıcımı tam boynuna yedi. ikinci ve üçüncü bedevilere de aynısını yaptım. Daha sonra askerlerimle yuvarlak şeklinde toplanıp sancak burcuna ok yağdırdık. Bu sırada yancılarımız da sancak burcunun karşısındaki burcu okla temizledi. Hemen merdivene koştum. Sırtımda duran sancağı da çıkarttım. Elimde sancakla merdivenleri tırmanıyor bir yandan da sancağın ucuna takılmış kargı ucuyla bedevileri kesiyordum. 8-9 bedevi kestikten sonra tepeye vardım. Tepedeki askerleri öldürmeyip bayıltma emri verdim onluğuma. Tepede temizlendikten sonra oraya çıkıp askerime “Emniyet al!” dedim askerler kalkanlarıyla emniyet pozisyonu aldıktan sonra Sarranid sancağını çıkarıp aşağı attım. Hemen ardından bayılttığımız askerlerin boynuna ip bağladım. Ellerine de sancağı bağlayıp onları burcun duvarlarında asarak idam ettim. Bu düşmanda acayip moral bozukluğuna sebep oldu. En fazla 1 saat daha savaşıp teslim oldular. Onlar teslim olduktan sonra Prens, beni huzuruna çağırdı. Ben sıçtım daha ilk seferden ordudan atılıcam derken adam beni onbaşılıktan çavuşluğa terfi ettirdi.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      mq oğlu insan bi acemi eğitimine falan girer direk kale mi kuşattınız
      ···
    2. 2.
      -1
      Adam zaten sefer var diye askere alınıyor. Neden daha da uzatsınlar ki sefer hazırlıklarını.
      ···
    3. 3.
      0
      Prens bin Valdym
      ···
    4. diğerleri 1
  4. 4.
    +31
    Jameyyed düştükten sonra her çavuşun emrine bir takım ve bir bölge verip onları çöle saldı. O alanda Sarranidlerin şehir ve köylerinde tıkılı kalmasını sağlama görevi aldık hepimiz. Görevi verdikten hemen sonra ben görev bölgem olan Durquba yöresine gittim. Önce şehre bağlı köyleri yağmaladım. Hemen ardından da 200 kadar alevli ok hazırlatıp hepsini şehrin içine fırlattım. Bizden haydutluk istendi ve biz de haydutluk yapmaya başladık. Köylere saldırdık, adam kaçırdık, şehre giden kervanları yağmaladık. Hatta bazen destek için doğuya giden Emirleri pusuya düşürüp esir alarak fidye istedik. Bu yaptıklarımız da başarılı olmuştu. Yaklaşık 2-3 ay kadar bu böyle devam etti. Prens Sancar Ahmerrad’ı fethetmiş, Samarra’ya ilerliyordu. Prens Dustumsa yanındaki 3 alayla ikmal, istihbarat ve baskınlar yapıyordu. O sırada beklemediğimiz bir emir geldi Prens Dustumdan. Emirde “Durquba’ya sızın, emir bekleyin.” yazıyodu. Hemen onbaşılarımı toplayıp olayı anlattım.
    Ögeday Onbaşı—Çavuşum, bu neredeyse imkansız bir şey.
    Ben—Ben bilmiyomuyum sence. Ama emir büyük yerden mecbur yapıcaz.
    istemi Onbaşı—Beğim, bu aq bedevilerinin kıyafetlerini giyip kendimizi kervan gibi tanıtarak şehre girebiliriz.
    Ben—Mantıklı... Diğer onbaşılar ne derler buna
    Onbaşılar—Kabulümüzdür Beğim.
    Ben—O zaman hazırlıklara başlayın. Bir de her askere birer tane temiz bedevi kıyafeti ve birer çöl atı lazım. Yoksa belli olabiliriz.
    Hazırlıkları tamamlayıp yola çıktık. Sekhtem Köyünden aldığımız eşyalarla birlikte tam bir kervan gibi görünüyoduk. 2 günde şehre vardık. Kapıdaki askerler bize kılıç ve yaylarımızı bırakmak şartıyla içeri aldılar. Zaten şehre girdiğimiz gibi pazara gidip yeni kılıçlar aldık kendimize. Yağmalardan kazandığımız parayla Durquba’da her onlu için birer ev tuttum. Her ne kadar 1 aylık ciksener dinar ödesek de buna değecekti.
    ···
    1. 1.
      +3
      Sen sen misin yoksa istemi onbaşımısın

      Beyin amcıklamask yaşadım
      ···
    2. 2.
      +2
      istemi Onbaşı
      ···
  5. 5.
    +25
    Durquba’daki 5. günümüzde Sultan Hakim’in şehre geleceğini duyduk. Neden şehre yollandığımızı anlamıştım. O gün onbaşılarımla bir kurultay yaptık. Beklediğimiz emir kurultay esnasında geldi. Görevimiz Sultan Hakim’i kaçırmakmış. Kabaca bir plan hazırladık. Ve kurultayı dağıttım. Fakat içimde bir huzursuzluk vardı. Ne olduğunu anlamamıştım. Azıcık hava alsam geçer diye evden dışarı çıktım. Balkondan çıkmamla bir adamın üstüme atlaması bir oldu. Daha ne olduğunu anlamadan adam beni hançerlemeye kalktı. Ama ben hemen kendime gelip hançeri havada tuttum. Öyle bir andı ki azcık gücüm azalsa feci bir şekilde öleceğim. Bunun olması çok kötü olurdu. Bunu düşünüp tüm gücümle adamın eline abandım. Hançer biraz havadaydı. Artık manevra yapabilirdim. Adamın elini bıraktım ve aynı anda yerde dönerek adamı yüzüstü yere yapıştırdım. Heralde burnu çok kötü darbe almış olacak ki bir süre yerde kaldı. O süre içinde kedi hançerimi boynuna dayayıp “Kimsin lan sen!” dedim. Adam”Odin’in Laneti Bozkırlara Gelecek” dedi ve hançerimi kendi boğazına bastırdı. Ne olduğunu anlamadım. Ama bu cesedin burda bulunmasının hoş olmayacağını düşünerek karşı evin balkonuna attım. Sabah kalktığımızda askerler karşı evdekileri tutuklamışlardı. Ertesi gün hemen onbaşılarımı evime çağırdım. Kahvaltımızı ettikten sonra dün gece yaşadığım olayı anlattım. Akadan Onbaşı “Beğim, bu adam eğer Odin adına diye bir şey dediyse kesin Nordludur. Ama eğer ki Nordluysa burada olduğumuzu nereden öğrendi?” dedi. O öyle deyince direk kalem kağıt aldım. Ve olayı anlatan iki tane mektup yazdım. Takımımdaki en iyi askerlerden ikisine mektubu verip bunların birini direk Tulga’ya Janakir Han’a diğerini de Weyyah’a Prens Dustum’a zütürmelerini istedim. Onları yolladıktan sonra da onbaşılarıma dönüp “Beğler, bu iş ciddiye biniyor. Nordlar bu savaşa girerse, Kalradya’da kan gövddeyi zütürür. Biz ne yapacaksak direk en kısa sürede yapıp Durquba’dan çıkmamız lazım. Eylem duyulursa Janakir Han tüm Kergitliler ölüyüz demektir. Bundan sonra herkese şüpheyle bakacaksınız. Benden hatta kendinizden bile şüphe edeceksiniz gerekirse. Tanrı bizimle olsun.” dedim.
    ···
  6. 6.
    +31 -2
    ERTESi GÜN
    Sabah kalktığımda kahv6 bile etmeden onbaşıları çağırttım. Plan hazırladık. O gece Sultan Hakim’i kaçıracaktık. Saatler geçmek bilmedi. Ve en sonunda ay tepeye varmıştı. Onlukların hepsi görev yerlerine geçti. Ben bıçaklarımı çıkardım. Ve kapıdaki nöbetçileri indirdim. Zaten Sarranid saraylarında fazla nöbetçi olmazdı. Onu da fırsat bilerek daldık içeri. Kalenin girişinde10 adam bıraktık. Nöbetçileri de zindana attık. Lordun salonuna vardığımızda içeride 10 nöbetçi vardı ve yerlerini bilmiyorduk. O yüzden temkinli bir şekilde kapıdaki tokmağı vurduk ve saklandık. Nöbetçi çıktığında direk boynuna hançeri dayadım ve Sultan nerde diye sordum. Bana içerideki bir odayı gösterdi. Adamın boğazını kesip içeri daldım. Arkamdaki 10 kişiyle birlikte sessizce odaya doğru ilerlemeye başladık. 1-2 nöbetçi gördükse de daha nefes bile alamadan öldürdük. Kesme taştan yapılan ve ufak kandillerle aydınlatılan koridorda 10 kişi süper sessiz bir şekilde ilerliyorduk. Ve odaya geldik. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı açıp içeri daldık. Sadece Sultan vardı ve o da direk teslim oldu. Sultanı önceden planladığımız gibi bir fıçıya koyup saraydan çıktık. Fıçıyı direk bir ata yükledik ve şehirin kapısına doğru yola koyulduk. Kapıya vardığımızda muhafızları bıçaklarla indirip kapıdan dışarı fırladık. Sabaha kadar durmadan at sürerek sabahleyin Tamnuh köyüne vardık. Orada bir gece kamp kurduktan sonra Habba Köyüne geçtik. O köyde erzağımız bitti. Ama sığır ve tuz çalarak orada et kuruttuk. Ve erzak sorunu çözülmüş oldu. Daha sonra Mawiti köyüne ve oradan da Kargı Dağlarına çıktık. Kargı Dağlarında 2 gün geçirdikten sonra Dusturil Ovasına indik. Artık güvendeydik. Çok daha rahat hareket ederek 2 günde Tulga’ya vardık. Tulga’da şehrin içinde dörtnala koşarak saraya vardık ve bir hafta sonra Sultan’ı ve kendimizi sağ salim Janakir Han’a teslim ettik. Sultan da bize ödül olarak 2000’er dinar ve birer terfi verdi. Artık yüzbaşıydım.
    ···
  7. 7.
    +18
    8 Aralık 1246—Shariz
    Ey Yüce Sarranid Halkı;
    Malumunuzdur ki, uzun bir zamandır kuzey komşumuz Kergit Hanlığı ile savaş halindeyiz. Bu iki tarafı da yoran savaşın bitmesine dostum Janakir Han ile birlikte karar kılmış bulunmaktayız. Bu sebeple Kergit Hanlığı ve Sarranid Sultanlığı arasında, barış görüşmelerinin daha rahat ve sıhhatli yapılabilmesi için 40 günlük mütareke ilan edilmiştir. Yüce Sarranidlilere duyurulur

    Sultan Hakim
    ···
  8. 8.
    +15
    -Beğim, beğim.
    -Buyur istemi Yüzbaşı.
    -Beğim, Janakir Han...
    -Nolmuş Janakir Han’a
    -Beğim...
    -Söylesene lan
    -Hanımız bu sabaha karşı ölmüş beğim
    -Çabuk... Çabuk Prens’e haber ver. Muhafızlarıyla Tulbuk Yaylasında devriye geziyor. Çabuk ona haber ver. Fırla!
    ···
  9. 9.
    +15
    Balaban Noyan Prens Dustum’un yaveriydi. Bu yüzden Prens Sancar’ın Han olması onun için ölüm demekti. Onun ölmemesi bana bağlıydı. Aynı anda Sancar Han’ın yaveri Kramuk Noyan da Sancar Han’a haber vermeye gitmişti. Böylece yarış başladı. Tulga’ya önce varan Han olacak ve öteki Prensle onun yaverini öldürterek kendini sağlama alacaktı. Bu Kergitlerin kuralıydı. Eğer Han olan diğer prensi öldürtemezse bu iç savaş ya da sürgün hayatı demekti. Aklımdan bunlar geçerken Tulbuk Yaylasına geldim. Yaklaşık 10 dakika sonra da Prensi gördüm. Atımla direk ona koşarak kötü haberi vardim. Bana “Balaban Noyan’a git ve her an kaçmaya hazır olmasını söyle”dedi. Bunu demesi üzerine direk Tulgaya döndüm. 2 günlük mesafeyi yarım günde gitmiştim. Fakat döndüğümde acı olayı gördüm. Balaban Noyan, şehrin kapısına asılmış, boynuna da Prens Sancar’ın Hanlık Fermanı bağlanmıştı. Fermanda:

    ---
    Tarihi Altın Zaferler ve Şanlı Savaşlarla Yazılmış, Kan ve Savaşla Kutsanmış Kergit Halkı;
    Bu gün, tan atarken eski Hanımız Janakir Han’ı Tanrı yanına çağırmıştır. Kergit geleneklerine göre yapılan kurultaydan benim Han olmama dair karar çıkmıştır. Ve ben de Noyanlarımın bu kararına dayanarak kendimi Kergit Han’ı Sancar Han ilan ediyorum.
    ---
    ···
  10. 10.
    +20
    Fermanı gördüğüm gibi tekrar Tulbuk yaylasına doğru yola çıktım. Çünkü eğer Dustum oraya giderse, Sancar Han onu asacaktı. Dustumun ordusunu gördüğüm gibi “Sancar, Han oldu, Beğim kaç” diye bağırmaya başladım. Yavaş yavaş beni anlamaya başladı. Yanına vardığımda gırtlağım patlayacak gibiydi. Bana istemi sakin ol gibisinden şeyler söylemeye başladı. Bende ona “Sancar Han, Balabanı astı, Kaç beğim kaç” dedim. O da olayı anlamış olacak ki bana”Kaçmak yok, savaşacağız”dedi. Bana bir fikrim olup olmadığını sordu. Ben de ona”Vaegir üzerinden Halmar’a gidip oradan başlayabiliriz dedim. Bu hayatımda yeni bir anın başlangıcıydı. Yaklaşık 2 hafta sonra 1 tümen askerle Halmar’ı kuşattık. 10. günde şehir teslim olmuştu. Artık Kergit Noyanları da bölünmüştü. Prens Dustum da Halmar’da Hanlığını ilan etmişti. Bundan sonrasıysa klagibti. Kergit tarihinde hep yaşandığı gibi iki Prens hanlık için savaşacaktı.
    ···
  11. 11.
    +16
    internet gitti kusura bakmayın beyler yeni part hemen geliyor
    ···
  12. 12.
    +23
    Ayrıca Sancar Han’ın Tulga’da surlara astırdığı Balaban Noyan yerine de Dustum Han beni Noyan ilan etmiş, hemen ardından da yaveri yapmıştı. Bu olaydan sonra Sancar Han moralimi bozmak için benim doğduğum yer olan Bhulaban Köyü ve Sungetche Kalesini Kramuk Noyan’a verdi. Biz de karşılık olarak Unuzdaq ve Weyyah kalelerini alıp Sancar Han’ın batımızdaki hakimiyetini yok ettik. Batı harekatı olarak adlandırılan bu olaydan sonra bir de Dustum Han “Kıskaç Harekatı”nı hazırlamıştı. Bu harekata göre 3 alay Uhhun Kalesi ve Narra’yı diğer 3 alaysa çölden geçerek Ahmerrad, Samarra ve Jameyyed’i alacak, kalan 4 alaysa geride olası karşı saldırıları önlemek için duracaktı. Ben Narra Kolundaydım. Kısa sürede hazırlanıp yola çıktık. Vardığımızda önceden konuştuğumuz gibi alayımla Uhhun Yaylasının girişini koruyordum. O sırada Sancar Han tüm tümeniyle gelmiş ve yamacın aşağısına kamp kurmuş olduğunu farkettim. Uhhun Kalesi’nin düşüşünün haberini getiren ulağa Sancar’ın geldiğini kaleye söylemesini söyledim. Ve daha sonra beklemeye başladım. Bir tümene onun 10’da 1’i kadar güçle saldırmak zorundaydım. Ve öyle de yaptım. Sancar daha Uhhun yaylasına tırmanırken ben tüm alayımla bir anda onun sağ ve sol kanatlarından saldırdım. ilk anda uçlardaki tüm askerler kargıların hedefi oldu. Kargıcılarım, resmen üzerlerine ölüm kusuyordu. Ama yavaş yavaş benim askerlerimde ölmeye başladı. Akşama doğru alayın yarısını kaybetmiştik. Ama onların hala 4-5 tane yüksek mevcutlu alayı vardı. Kısa süre sonra Sancar’ın askerleri bizleri bayılttılar.
    Sonra gözlerimi tanıdık bir yerde açtım. Tulga’da zindana atılmıştım. Bir asker gelip bana Uhhun’la ilgili sorular sordu. Ben de hiçbirine cevap vermedim. Ama anladığım kadarıyla Sancar’ın tümeninin yarısını biz eritmişiz. Kalanını da yok olmamak için şimdilik geri çekmişler.
    ···
  13. 13.
    +8
    Ayrıca şu sağ taraftaki adını unuttuğum yere girmişiz. Hepinize çok teşekkür ediyorum
    ···
    1. 1.
      0
      Rezzz Sardı qmqi
      ···
  14. 14.
    +8
    Trendde 30. sıra için de teşekkürler
    ···
  15. 15.
    +31
    Kıskaç Harekatı kısmen başarılıydı. Güney kanadından haberim yoktu ama gardiyan bana Narra’nın da düştüğünü söyledi. Sevinmiştim. Çünkü Narra Sancar’ın batıya çıkan son kapısıydı. O kapı da kapanmıştı. Eğer Ahmerrad da düştüyse, bu iş bitmişti. Fakat öyle olmamıştı. Gardiyan bana Ahmerrad hala Sancar’da dedi. Demesiyle dünya başıma yıkılmıştı. Ama çare yoktu. O 3 alay düşmüştü. 6 tane alay kalmıştı. Bu sırada daha da kötü bir olay olmuş, Alagur Noyan ve onunla birlikte Narra Şehri, Sancar’ın tarafına geçmişti.
    ···
  16. 16.
    +17
    Bu olaylar üstüne kaçıp tekrar orduya katılmam gerektiğini düşündüm. Gardiyana rüşvet verip bir ulak tutturdum. Ulağa da Dustum Han’a yazdığım mektubu verip yolladım. 15-20 gün sonra cevap geldi. Mektupta”istemi Noyan, bana bugüne kadar hep yardım ettin. Ama en büyük yardımın şimdi lazım. Acilen buraya gelmelisin. Elimizde 3 alay kaldı. Narra, Unuzdaq ve Weyyah beğleri de isyan edip Sancar’a katıldı. Halmar’da düşmek üzere. Bu haftadan tezi yok Halmar’a gel” yazıyordu. Ertesi gün zindandan kaçtım. Tulga’da normal bir yerli gibi dolanarak bir at ve bir kılıç çaldım. Bunlarla 2 gün hiç uyumadan ilerleyerek Halmar’a vardım. Halmar’a vardığımda gördüğüm şey maalesef inanmak istemediğim şeydi. Çünkü Sancar Han’ın orduları şehrin doğusundan kuşatmıştı. Ben batı kapısından girebildim. Dustum Han şehrin ortasında emir yağdırıyordu. Yanına gidip “Ben geldim Beğim” dedim. Bana “Yanına sadece en iyi 10 addıbını al. Artık bir bozkır senin evin” dedi. Anlamadım başta ama galiba yeniliyorduk. Ve benim ölmek ya da esir düşmek yerine bozkırda hayatıma devam etmemi istiyordu. Ben dediğini yapmadım. Askerlerimle surlara çıkıp ok yağdırmaya başladık. Çılgın gibi ok atıyorduk. Öyle ok atıyorduk ki bölgede başka askerler olsa kıllarını bile bırakmazlardı ama ölen birkaç yüz kişi dışında kimse hareket etmiyordu.
    ···
  17. 17.
    +12
    Oklarımız bitince kargılıları surların en dışına, uzun kılıçlıları onların arkasına, normal askerleri de en arkaya yerleştirdim. Diğer alaylardaki okçulara da ateş kes emri verip burçlara dağıttım. Koca tümenden kalan 3 alay, 8 alaya karşı ya kazanacak ya da ölecektik. Sancar, o sırada emir verdi askerlerine: SALDIRIN!!! Buna karşılık olarak okçulara “Gezle” emri verdim. Tam onlar ok atmaya başlayacakları zaman okçulara “Ateş Serbest” emri verdim. Bir anda ne olduğunu anlamayan düşmanlar teker teker dökülmeye başladı. Ama adamlar çok fazlaydı. Bu acayip katliam bile oları durduramamıştı. Gelip merdivenleri dayadılar. Tam bize kılıç savuracaklarken tüm merdivenleri devirdik. Bir anda yine ne olduğunu şaşırdılar. Ama çabucak toparlanıp yine saldırdılar. Bu sefer kapılara da saldırmışlardı. Biz kapılara adam yollarken bir anda kapı açıldı. Ve içeri onlarca düşman doldu. Biz onlarla ilgilenelim derken merdivenler yine geldi. Ama deviremedik. Ve şehire girmeye başladılar. Yavaş yavaş surlardan aşağı inmeye başlamıştık. Burçları, kapıları ve surları ele geçirmişlerdi. Okçularımızın hepsi botlarının bağcıklarıyla burçlarda asılıyorlardı.
    ···
  18. 18.
    +14
    Kısa sürede tüm burçlarda Sancar Beğin sancakları görünmeye başladı. Sadece batı kapısı bizde kalmıştı. Dustum Han’a orayı gösterip “Çabuk çıkalım buradan!” dedim. Ben kendi canımın derdinde değildim. Maksat Han kurtulsun. Bir yandan kapıya gidip bir yandan da geriye doğru ok atmaya başladım. 9-10 ok sonra elim sadağıma attığımda boş çıktı. Ve durmadan koşmaya başladım. Koşarken baya uzaktan ama baya güçlü bir yay sesi duydum. Duymamla sağ kürek kemiğime ok saplanması bir oldu. Bir yandan kanın sıcaklığını hissediyor, bir yandan da koşmaya çalışıyordum. Ama bir süre sonra dizlerim titremeye başladı. Dizlerim titriyor, dünyam kararıyordu. Düştüm. Dizlerimin üstünde durmaya çalışırken bir yay sesi daha... Bu sefer de sağ kürek gitmişti. Çok uzaktan Hanımla son bir defa daha göz göze geldim. O güçlü bakışları gitmiş, yerine çaresiz ve umutsuzluk gelmişti. Bir atın üstünde batı kapısından sonsuz bozkıra doğru koşuyordu. Yavaş yavaş Hanımı görememeye başladım. Nedense babamın görüntüsü geldi gözüme. Annemi dövüyordu yine. Yapma dedim. Dinlemedi. Ağlamaya başladım. Anneeeeee!!! Gözlerim kapandı... Ve yüzüstü toprağa uzandım...
    ···
  19. 19.
    +8
    Kusura bakmayın beyler. Bir işim çıktı. Dönünce devam
    ···
  20. 20.
    +5
    Beyler işim var mobilden de yazamıyorum affedin lütfen
    ···