/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +13
    Mürüvet'in çocuğunun sabah erkenden ağlaması, Zeynebi de, beni de uyandırdı. Zeynebin bir bacağı benim bacağımın üzerinde, bir eli de omzumdaydı. Dizi ise, sabah sertliğiyle kalkmış yarağıma dokunuyordu. Benim de bir kolum onun boynunun altındaydı. "Günaydın aşkım!" deyip, dudaklarına bir öpücük kondurdum. Zeynep bana dik dik bakınca doğruldum ve "Ne var? Söyle ne söyleyeceksen!" dedim. Zeynep de hafif doğruldu ve "Sen ne biçim bir erkeksin? Sen pekekentmisin de bizi başkasına gibtiriyorsun?" dedi. pekekent lafı sigortamı attırmıştı, o sinirle Zeynebin ümüğünü sıkıp, "Senin Ecdadını giberim huur, lafını bil de konuş, dıbına koduğumun sürtüğü!" diye bağırdım. O sinirle nerdeyse boğacaktım Zeynebi. Nefessiz kalıp, debelenmeye başlayınca bıraktım gırtlağını.

    Mürüvet kucağında çocukla koştu geldi, "Ne oluyor yaa? Ne bağırıyorsun?" dedi telaşla. Sinirim geçmemişti, "huurnun ettiği lafa bak be! Yok pekekentmiymişim de, yok sizi niye başkasına gibtiriyormuşum da!" diye bağırdım. Mürüvet, "Harun sakin ol, bağırma!" deyince, "Sus ulan huur, şimdi senin de Ecdadını gibecem!" dedim. Yataktan kalktım, sinirden elim ayağım titriyordu. Bir sigara yaktım, geçtim koltuğa oturdum. Mürüvet de kucağında çocukla geçti yatağa, Zeynebin yanına oturdu. ikisinin de ağzını bıçak açmıyordu, tek kelime etseler, benim daha da sinirleneceğimin farkındalardı. Sigaramı birkaç fırtta bitirip kalktım, "Toparlanın, köye gidiyoruz!" dedim ve elbiselerimi giyindim. Mürüvet, "Yaa bir duş alsaydık gitmeden?" dedi. "iyi, alıp inin aşağı! Ben lobide bekliyorum!" dedim. Laptopumu ve çantamı alıp çıktım odadan, indim aşağı.
    ···
  2. 27.
    +7
    Anahtarı vermek için resepsiyona gittiğimde, resepsiyonda Halime denen kız vardı. Bana, "Günaydın!" derken yine garip garip bakıyordu. Zeynebe sinirim daha geçmemişti, şimdi bir de bununla uğraşamayacaktım. Günaydın falan demeden, "Çıkış yapıyoruz!" dedim ve anahtarı bıraktım bankonun üzerine. Tam arkamı dönüp ordan uzaklaşacağımda, Halime, "Harun abi! Şeyyy... ödenmemiş Extranız var!" diye seslendi. Bana Harun abi demesine şaşırmıştım, hemen geri döndüm. "Pardon ama, tanışıyormuyuz?" diye sordum cüzdanımı çıkarırken. Halime, "Yok tanışmıyoruz da, ben Nurcan'ın teyzesinin kızıyım!" dediğinde, içimden (Hasgibtir, bir bu ekgibti!) dedim.

    Şaşkınlıktan birkaç saniye ne diyeceğimi bilemedim. Kendimi toparlayıp, "Yaa, öyle mi? Memnun oldum! Nurcan hiç bahsetmedi senden? Nikahımızda da görmedim seni?" dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Halime de elini uzatıp, "Şeyy, biz onlarla küsüz. Daha doğrusu annemle teyzem birbirlerine küsler... " dedi. "Hmmm, peki sen görüşüyormusun Nurcan'la?" diye sordum. Halime, "Yok, görüşmüyoruz! Annem bizlerin de görüşmesini istemiyor... " dediğinde, biraz olsun rahatlamıştım. "Küs olmanıza üzüldüm! Peki, beni nasıl tanıdın, daha önce görüştüğümüzü hatırlamıyorum?" dedim. "Görüşmedik ki, halam nikahınızda çekilen resimlerinizi göstermişti, ordan tanıdım! Zaten Otel kayıtlarında da adın soyadın yazıyor!" dedi. "Hmm, anladım!" dedim.
    ···
  3. 28.
    +8
    Bu arada farkettim, ikimiz de ellerimizi çekmemiştik. Halime'nin eli okadar sıcaktı ki, avucumun içini terletmişti. Sanki kız, vücudunun bütün ateşini eliyle bana aktarıyordu. Ben elimi çekmesem, o da çekmeyecekti. Yarağımın hafiften kıpırdamaya başladığını hissettim ve kızın elini bıraktım, pantolonumun önünde kurulu çadırla rezil olmak istemiyordum. Hayret ettiğim şey ise, Halime'nin hiç te öyle ahım şahım bir güzelliği yoktu ve sokakta görsem asla bakmayacağım, sıradan bir kız tipi idi. Ama onunla sadece tokalaşmak yarağımın kıpırdamasına yetmişti. Sebebini anlamadığım bir şekilde bu kızdan cinsel olarak etkilenmiştim. Ve gördüğüm kadarıyla Halime de benden etkilenmişti, tokalaşırken kız nerdeyse orgazm olacaktı. O anda kararımı verdim, uygun bir zamanda bu kızı gibecektim.

    Bu arada uzattığı faturaya baktım, 2 Türk kahvesi 18 Lira yazıyordu. Onu da dün gece Atalay'la içmiştik. Gerçi kahveleri Atalay ısmarlamıştı, ama yine de çıkarıp 50 Lira verdim ve "Böyle tamamdır!" dedim. Halime teşekkür edip, paranın üstünü Tip-Box'a attı ve gülümseyerek, "Harun abi, çay söyleyim mi, içermisin? Ben ısmarlayacağım, personele bedava!" dedi. "iyi, söyle bakalım. Ama kendine de söyle, birlikte içelim!" dedim. Saatine baktı, "Tamam!" dedi, dahili telefondan restoranı aradı, 2 çay söyledi. Çaylar gelene kadar ayak üstü biraz sohbet ettik, Halime hakkında bazı şeyler öğrendim. Bu Otelde çalışmaya başlayalı bir hafta olmuş... Şimdi buraya yakın bir köyde oturuyorlarmış... Yıllar önce annesiyle teyzesi küsüştükten sonra bizim köyden taşınmışlar...
    ···
  4. 29.
    +6
    Çaylar gelince, Halime'ye lobideki koltuklara oturup içmeyi teklif ettim, ama personelin orda oturması yasakmış. Ben de oturmadım, çayımı resepsiyonun önünde ayakta içmeye karar verdim. Biryandan da sohbete devam ediyorduk. Konuştukça, Halime'nin Nurcan'la ilişkimi zedeleyecek bir tehdit unsuru olmadığı kanısına vardım. Ama yine de onu gibmek istiyordum ve ufaktan işlemeye başlamıştım, "Halime, sen çok hoş bir kızsın, seninle tanıştığıma çok sevindim. Sana kanım kaynadı, seni yakından tanımak isterim! Ben bu Otele pek sık gelmiyorum, ama istersen seninle dışarda görüşebiliriz? Telefon numaram kayıtlarda var, izinli olduğun zaman ararsan, ne bileyim, bir yerlere gideriz, çay kahve içeriz, sohbet ederiz, gezer eğleniriz! Merak etme, seninle görüştüğümüzü Nurcan'a söylemem, aramızda sır olarak kalır! Ne dersin?" dedim ve gülümseyerek göz kırptım. Halime heyecanla, "Perşembe günü izinliyim, Perşembe buluşalım mı?" dedi. Gülümseyerek, "Olur tabii!" dedim. içimden de (Keklik kafese girdi!) diye geçirdim.

    Az sonra bizimkiler indi aşağı. Halime Zeyneple Mürüvet'i görünce şaşırdı. Onlar da Halime'yi resepsiyonda gördüklerine şaşırmışlardı. Selamlaşıp öpüştüler, birbirilerine hal hatır sordular. Uzun zamandır görüşmedikleri belli oluyordu. Onlar sohbet ederlerken, ben dışarı çıkıp bir sigara içtim. Zeynebe sinirim tam geçmemişti, ama azalmıştı. Ayrıca Mürüvet'e de bağırıp küfür ettiğim için pişman olmuştum. O sinirle, kahvaltı falan yapmadan yola çıkmayı düşünmüştüm. Fakat sigaramı bitirip yanlarına gittiğimde, kahvaltı yapıp, köye öyle döneceğimizi söyledim. Zeynep birşey demedi. Mürüvet ise, "Tamam Harun abi!" dedi, geçtik restoran kısmına.
    ···
    1. 1.
      0
      Kaptan adamsın devam et
      ···
  5. 30.
    +12
    Kahvaltımızı yaparken önce Mürüvet'ten özür diledim. Sonra da Zeynebe, "Dün gece yaşadıklarımızın senin de hoşuna gideceğini düşünmüştüm! Kusura bakma, yanılmışım! Ama bana pekekentmisin demene gerek yoktu! Hoşuna gitmediğini adam gibi söyleyebilirdin!" dedim. Zeynep cevap vermeden kafasını öne eğmişti. Mürüvet de ordan, "Harun, uzatma artık!" deyince, "Tamam, konu kapandı, sorun yok!" dedim. Kahvaltımızı bitirip kalktık, tekrar Halime'nin yanına gittik. Onlar Halime'yle vedalaşırken, ben eşyaları arabaya bırakıp geldim. Ben de Halime'yle vedalaşıp, "Perşembe günü için ara beni!" dedim ve ayrıldık Otelden. Atalay henüz kalkmadığı için onunla vedalaşamamıştım.

    Arabaya binip, hareket eder etmez, Mürüvet, "Oğlum, başını belaya mı sokmak istiyorsun? Ramazan çavuşun kulağına giderse valla kıyamet kopar! Sen olayları bilmiyorsun, aklın varsa görüşme Halime'yle!" dedi. iki ailenin arasındaki küslük olayını zaten Halime kendisi söylemişti, ama sebebini bilmiyordum. Mürüvet'e, "Niye ki? Ne olayları?" dedim. Ve Mürüvet beni şok eden olayları anlattı.
    ···
  6. 31.
    +8
    Babamın Ramazan çavuşa neden 'Dürzü!' dediğini şimdi anlıyordum. Meğerse Ramazan çavuş Almanya'dayken, kaynanam olacak karı boynuzu takmış Ramazan çavuşa. Hem de Halime'nin babasıyla gibişerek yapmış bu işi! Yani kaynanam, öz ablasının kocasıyla gibişmiş! Mürüvet'in söylediğine göre, bu olay meydana çıkınca, Ramazan çavuş atlamış gelmiş köye. Ve bacanağından intikam almak için, birkaç arkadaşıyla birlikte, Halime'nin annesini zorla evinden alıp dağa zütürmüşler ve gibip geri getirmişler kadını. O olaylardan sonra Ramazan çavuş kaynanamı Almanya'ya zütürmüş, millete de olayı değiştirip, bacanağının ırz düşmanı olduğunu falan anlatmış. Halime'nin anne babası da köyde kimsenin yüzüne bakamadıklarından, başka bir köye taşınmışlar.

    Ben tabii bu bilgiler ışığında, kaynanamın yarak hastası bir kadın olduğu teşhisimi pekiştirmiştim. Kaynanam, öz ablasının kocasıyla gibişecek kadar azgın bir kadındı. Ve biz Nurcan'la tanıştıktan sonra da, yakaladığı küçük fırsatları değerlendirip, bana ufaktan iş atmıştı. O zamanlar bundan pek emin değildim, ama şimdi emindim. Kaynanam olacak o huuryu da kafamdaki gibilecekler listesine kaydettim.
    ···
  7. 32.
    0
    Rezervee
    ···
  8. 33.
    +7 -1
    Kafamdan kaynanamı gibme düşüncesi geçerken yarağım kazık gibi olmuştu. Köye de yarım saatlik bir yolmuz kalmıştı. Babamlar bizi normalde akşama doğru bekliyorlardı. Köye bu kadar erken varırsak, babamlara gereksiz yalanlar söylemek zorunda kalacaktım. Onun için bir yerlerde oyalanıp, köye akşama doğru gitmeyi uygun gördüm. ilk önümüze gelen tabelada Baraj'a 9 km olduğu yazıyordu. Otoyoldan ayrılıp, Baraj yoluna sürdüm arabayı. Mürüvet, "Ne oldu, nereye gidiyoruz?" diye sordu. Ben de, "Canım gibişmek istiyor! Hem birdaha nezaman fırsat buluruz bilmiyorum!" dedim. Mürüvet sevinçle, "iyi bir fikir!" derken, Zeynep suskunluğunu devam ettirdi.

    Baraj'a varmadan 1-2 kilometre önce ormana saptım ve ıssız bir yere parkettim. Arka koltukta çocuk yattığından, gibişmek için orayı kullanamazdık. Mürüvet'le indik arabadan. Zeynep kaldı, ben de birşey demedim. Mürüvet külodunu çıkarıp arka koltuğa attı ve öpüşmeye başladık. Öpüşürken iki elimi de arkadan eteğinin altına soktum, zütünü avuçlayıp Mürüvet'i kendime çekiyordum. Yarağım çadırı kurmuş, Mürüvet'in göbeğine değiyordu. Biraz daha öpüşüp, fermuarımı açtım, yarağımı çıkardım. Mürüvet'i omuzlarından bastırıp önümde çömelttim. Yarağımı ağzına verdim ve birkaç dakika sakso çektirdim.
    ···
  9. 34.
    +7
    Sonra ayağa kaldırıp, arabaya domalttım. Eteğini yukarı toplayıp, yarağımı arkadan dıbının dudaklarına sürtmeye başladım. Sokacağımda, Mürüvet, "Biraz ıslatsana!" dedi. Arkasına çömeldim ve dıbını yalamaya başladım. zütünün yanaklarını iki elimle ayırıp, amıyla birlikte zütünün deliğini de yalıyordum. Mürüvet hafiften inlemeye, amı da sulanmaya başlamıştı. "Tamam, hadi!" deyince, yalamayı bırakıp doğruldum. Yarağımı tutup dıbının deliğine yerleştirdim ve yüklendim. Mürüvet, "Ohhh!" derken dibini bulmuştum. Ve pompalamaya başladım. Mürüvet arabaya tutunduğu için, araba sallanıyordu. Bu da Zeynebin canını sıkmış olmalıydı ki, elinde sigara paketi ve çakmakla indi arabadan. Sigarasını yakıp yanımızdan uzaklaştı. Zeynebin bu tavırlarından, Mürüvet'i gibmemi kıskandığını anlıyordum.

    Mürüvet'i gibiyordum, ama gözümün önüne hep kaynanam geliyordu. Kaynanamı gibtiğimi farz edip, hırsla pompalıyordum Mürüvet'in dıbına. Mürüvet orgazm olup, "Aşkım ben bittim!" deyince yavaşladım. Mürüvet'in zütünü giberek boşalmayı düşünüyordum ki, o sırada Zeynep de sigarasını bitirmiş gelmişti. "Üff be, daha bitmedi mi işiniz?" deyip arabaya bineceği zaman, Mürüvet'in amından yarağımı çıkarıp, Zeynebe, "Gel buraya!" dedim. Zeynep yarağıma gözünü dikerek yanıma geldi ve bozuk atar gibi, "Ne var?" dedi. "Ebenin amı var! Gel buraya!" dedim ve kolundan çekip, dudaklarına yumuldum. Hepsi bu kadarmış, Zeynepte kapris falan kalmadı, öpüşürken dudaklarımı kemiriyordu adeta.
    ···
  10. 35.
    +8
    Öpüşme faslını fazla uzatmadan arkasını dönderip, külodunu indirdim dizlerine. Yarağımı önce vıcık vıcık olmuş dıbına sokup, Zeynep orgazm olana kadar gibtim. Sonra da amından çıkarıp zütüne soktum yarağımı. Ve zütünü giberek, zütüne boşaldım. Zeynebin zütünden çıkmadan da Mürüvet'e torpidodan ıslak mendil vermesini söyledim. Elbiselerimize döl bulaşmaması için ıslak mendili altına tutarak yarağımı çıkardım zütünden. Birkaç ıslak mendille daha iyice silinip temizlendik ve toparlandık. Bindik arabaya ve buraya kadar gelmişken Baraj'ı gezmeye karar verdik.

    Baraj'da gezerken Mürüvet çocuğu kucağıma vermiş, kendisi de koluma girmişti. Zeynep de öbür kolumdaydı, birbirimize sabahki kızgınlığımızdan eser kalmamıştı. Hepimiz de neşeli bir şekilde vakit geçirdik Baraj'da. Öğleden sonra acıkınca da, Baraj'ın yakınlarında bulunan bakkal dükkanı gibi bir yerden ekmek peynir, yanına da 3 kutu ayran aldık. Gittik manzaralı bir yerde oturduk ve karnımızı doyurduk. Kimsede kalkıp köye gitmeye isteği yoktu. Akşama kadar oturduk orada, sohbet ettik. Akşam köye vardığımızda, önce bizim eve uğradık. Biraz oturup, babamlarla çay kahve içtik, sohbet ettik. Sonra Mürüvet'le Zeynebi evlerine bıraktım.

    Perşembeye kadar evde kalıp, dinlenmeye karar verdim. Almanya'ya döndüğünden beri Nurcan'la her iki güne bir telefonla görüşüyorduk, evde kaldığım bu süre içerisinde ise onunla bol bol Webcamda görüşme fırsatımız oldu. Köye yaptıracakları apartmanın inşaatına önümüzdeki hafta başlanacağını öğrendim. inşaat başladıktan sonra, 4 ay gibi kısa bir sürede bitecekmiş. Bu bana biraz imkansız gibi gelse de, birşey demedim. Ramazan çavuş kendisi gelemediği için, inşaatın tüm aşamalarını benim kontrol etmemi istiyordu. Ayrıca temel atıldıktan sonra, Almanya'dan projeyi çizen Mimarın da geleceğini, o adamla da benim ilgilenmemi istiyordu. Papazı bulmuştum yani, hiç sevmezdim böyle Angarya işleri...
    ···
  11. 36.
    +7
    Çarşamba akşamı Halime aradı, Perşembe günü buluşacağımız yeri kararlaştırmamız için. Onunla istediği yerde buluşabileceğimi söylediğimde, kasabada bir bilgisayar kursunun adını verdi. Ve yarın saat 13:00'te kursun önünde olacağını söyledi. Fakat hemen ardından, ama fazla kalmayacağını, evden sadece 1 saatliğine izin alabildiğini söyledi. Böylelikle benim yarın onu gibme planlarım da suya düşmüş oluyordu. Yarın muhtemelen sadece kuru kuru muhabbetle geçecekti buluşmamız ve bu duruma canım sıkılmıştı. Telefonu kapatmadan önce biraz da (Ee, başka ne var ne yok?) muhabbeti ettik ve yarın görüşmek üzere vedalaştık.

    O gece uyumadan önce epey düşündüm, yarın bu kızı 1 saat gibi kısa bir sürede nereye zütürüp de gibebilirim diye. Ama bir çözüm bulamadım...

    !!! Not!!! Devami icin rez aliniz.
    ···
    1. 1.
      0
      Rez panpa
      ···
    2. 2.
      0
      rez panpaaaa
      ···
  12. 37.
    0
    Yeni partlar
    ···
  13. 38.
    0
    Rezervuar
    ···
  14. 39.
    0
    Rezervasyon
    ···
  15. 40.
    +8
    Perşembe günü saat 12:30 gibi kasabadaydım, Halime'yle önünde buluşacağımız bilgisayar kursunu bulmak için biraz erken gitmiştim. Ama fazla aramama gerek kalmamıştı, kolayca buldum, çarşının göbeğinde, altı pasaj olan büyük bir binanın 2. katındaydı. Üst katlarda ise bir Dişçi, bir Avukat ve bir Muhasebecinin tabelaları vardı. Daha üst katlarda ise tabela falan yoktu, perdelerden anladığım kadarıyla normal ev olarak kullanılıyordu. Arabayı yan sokağa bırakıp, pasajın içindeki çay evinde oturup beklemeye karar verdim. Doğru yerdeydim, ama her ihtimale karşı, çay evini işleten çocuğa bilgisayar kursunun başka yerde girişi çıkışı olup olmadığını sordum. Çocuk da başka giriş olmadığını söyleyip, "ilan için mi geldiniz hocam?" dedi. "Yok, ne ilanı?" dediğimde, çocuk bilgisayar kursunun satılık olduğunu söyledi.

    Çocuk beni gazetedeki ilanı okuyup, bilgisayar kursunu satın almak için araştırmaya gelen bir müşteri sanmıştı. Doğrusu 20 yıl düşünsem bir bilgisayar kursu satın almak aklımın ucundan geçmezdi. Ama aslında hiç te fena bir fikir değildi. Bizim köy başta olmak üzere, tüm civar köylerde gençlerin bilgisayar kullanma konusunda ya hiç bilgileri yoktu, yada çok büyük ekgibleri vardı. Bu devirde de bilgisayar bilmeyenlerin iş bulması zordu. Bu işi ciddi ciddi tartmaya karar verdim. Nasıl olsa param vardı, Nurcan'ın hesabıma aktardığı para bankada kuzu kuzu yatıyordu.
    ···
  16. 41.
    +5
    Çayımı getirdiğinde, çocuğa bilgisayar kursu hakkında bazı sorular sordum. Kursiyerler boş zamanlarında hep çay evine takıldıkları için, çocuk bilgisayar kursu hakkında hemen hemen herşeyi biliyordu. Sahibinin emekli bir öğretmen olduğunu, adamın acil paraya ihtiyacı olduğunu, fiyatı da onun için Kelepir tuttuğunu falan anlattı çocuk. Eskiden adamın kendisi de ders veriyormuş, ama sağlık durumundan dolayı ders vermeyi bırakmış, şu anda sadece Meltem hoca ders veriyormuş. Çocuğa yaklaşık öğrenci sayısını, bir kurs döneminin kaç ay sürdüğünü falan da sordum...

    Çocuk bu konuyla ciddi ciddi ilgilendiğimi görünce, "Hocam isterseniz yukarı Meltem hanımın yanına çıkın, bir de ondan fikir alın. Hem diğer dairenin durumuna da bakarsınız?" dedi. Şaşırmıştım, "Bir de daire mi var?" diye sordum. Ve öyleymiş. O kattaki dairelerin ikisi de aynı adamınmış. Adamın asıl niyeti iki daireyi birleştirip kursu büyütmek ve dershaneye çevirmekmiş, ama sağlık durumu bozulunca bu işten vazgeçmek zorunda kalmış. Çocuk adamın istediği fiyatı söylediğinde, bir kez daha şaşırdım. O anda şöyle bir düşündüm de, harbiden iki daire için istenilen fiyat (42.000 Euro) çok Kelepir idi. Hem bu civarda başka bilgisayar kursu olmadığı için iyi bir yatırımdı, hem de diğer daireyi 'Özel işlerim' için kullanabilirdim!
    ···
  17. 42.
    +6
    Çocuğa, "Meltem hanımın yanına sonra çıkarım, önce halletmem gereken başka işlerim var!" dedim. Çocuk ta, "Tamam hocam, bence bu fiyata kaçırmayın, alın, pişman olmazsınız!" dedi. Çayımın parasını ödeyip çıktım. Saat 13:00 olmak üzereydi, pasajın girişi önünde bekliyordum. Halime yanında iki kızla birlikte göründü, benim arabayı parkettiğim sokaktan geliyorlardı. Kızların ellerinde defter kitap vardı. Halime ayaküstü, Müge ve Birgül ile beni tanıştırdı. Onlar da yakında Halime'nin çalıştığı Otelde işe başlayacaklarmış. Sonra kızlar bizden ayrılıp pasaja girdiler, bilgisayar kursuna gidiyorlarmış. Müge ve Birgül merdivenleri çıkarlarken dönüp Halime'ye gülümsediler ve el salladılar.

    Kızlar gözden kaybolunca, Halime suratını ekşitip, "Tühh yaa, sadece 1 saat vaktim var! Çok kötü bir durum değil mi?" dedi. Ben de, "O halde burda böyle dikilip durmayalım! Ne yapalım, bir Cafeye falan mı gidelim? Yoksa parkta falan mı dolaşalım?" dedim. Halime yutkunarak, "Şeyy... Akrabalardan gören falan olursa kötü olur! Kimsenin görmeyeceği bir yere gitsek?" dedi. "Nereye gidebiliriz ki?" dedim. Halime avucunu açıp bir anahtar gösterdi ve "Bizim kızların kaldığı eve gitsek olur mu?" dedi. iyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. "Olur tabii!" dedim. Halime, "Şu arabanın yanındaki apartmanın giriş katında, girince soldaki daire. Birlikte girdiğimizi gören olmasın, ben önden gideyim, sen bir iki dakika sonra gelirsin, tamam mı?" dedi. içimden, düştüğüm durumlara gülerek, "Tamam!" dedim.
    ···
  18. 43.
    +5
    Halime gitti. Ben de pasajın önündeki marketten, bir gazete, bir paket sigara ve iki kutu da meşrubat aldım. 5 dakika falan sonra ben de tarif ettiği apartmana girdim. Halime dairenin kapısını aralık tutarak, kapının arkasında bekliyordu. Beni görünce kapıyı biraz daha aralayıp, "Gir, çabuk gir!" dedi. içeriye girdiğimde hemen kapıyı kapatıp kilitledi, heyecandan eli ayağı titriyordu. Yüzü de kıpkırmızı olmuştu. Sanki kapının kilidine güvenmiyormuş gibi, sırtını da kapıya dayamıştı. Heyecanla nefes alıp verirken göğüs kafesinin inip kalktığını görebiliyordum. Farkında olmadan da alt dudağını emiyordu.

    Halime'nin beni bu eve getirmesi herşeyi değiştirmişti. Bu da demek oluyordu ki, sadece kuru kuru muhabbet etmeyecektik. Ama nekadar ileriye gideceğimizi de bilmiyordum. Halime'ye, "Ee, bir saati burda, koridorda dikilerek mi geçireceğiz?" deyip gülümsedim ve salona geçtik. Sigarayı, Gazeteyi ve meşrubatları sehpaya bıraktım ve evin diğer odalarına bir göz attım. Halime, "Merak etme başka kimse yok, kızlar tek kalıyor burda!" dedi. Çekyata oturduk. Halime'nin elini tuttuğumda, elini çekmek için bir girişimde bulunmadı. Elinin sıcaklığı yine elimin içini terletmişti. Tek kelime konuşmadan birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Ve birbirimizi istiyorduk.
    ···
  19. 44.
    +8
    Dudaklarımı yavaşça dudaklarına yanaştırdığımda, Halime de gözlerini yumup dudaklarını uzattı. Ve öpüşmeye başladık. Sakin sakin başlayan öpüşmemiz, birkaç dakika sonra vahşi bir yiyişmeye dönüştü. Yarağım da pantolonumun içinde çadırı kurmuştu. Dudaklarımı dudaklarından çekmeden, Halime'nin gömleğinin düğmelerini çözüyordum. Tüm düğmeleri çözdüğümde, Halime gömleğini çıkarıp kenara bıraktı. Ben de dudaklarını bırakıp bembeyaz boynunu öpmeye başladım. Halime başını arkaya atmış, göğüslerine inmemi bekliyordu. Fazla oyalanmadan göğüslerine indim. Göğüslerinin arasını ve göğüslerinin sütyenden taşan kısımlarını koklayıp öpüyordum. Bir göğsünü sütyeninden çıkarıp ağzıma aldığımda, Halime elini sırtına atıp sütyenin kopçasını çözdü ve sütyeni aramızdan çekerek çıkardı, kenara koydu.

    Şimdi iki göğsünü de iki elime almış, hem okşuyor, hem de sırayla ağzıma alıp, uçlarını emiyordum. Halime ellerini saçlarıma geçirmiş, başımı göğüslerine bastırırken, biryandan da kegib kegib inliyordu. Benimse yarağım pantolonun içinde zonkluyor, bir an önce özgürlüğüne kavuşmak istiyordu. Göğüslerini emmeyi bırakıp saate baktım. Ne çabuk 15 dakika geçmişti. Ayağa kalktım ve elinden tutarak Halime'yi de kaldırıp, "Çıkar pantolonunu!" dedim. Halime pantolonunu çıkarırken, ben de çabucak gömleğimi ve pantolonumu çıkardım. Şimdi Halime külotla, bense boxerle kalmıştım. Halime boxerimin önünde kurulmuş çadıra bakarken, yine farkında olmadan alt dudağını ısırıyordu.
    ···
  20. 45.
    +6
    Halime'yi ürkütmeden, dudaklarına yumuldum. Ayakta öpüşürken külodunun üzerinden zütünü okşuyordum. Kazık gibi olmuş yarağım da ikimizin arasında sıkışmış kalmıştı. Halime'nin külodunu indirmeye çalıştığımda, elini elime atıp indirmemi engelledi. Ben de bıraktım ve öpüşmeye devam ettik. Az sonra elim yeniden küloduna gitti. Yine engelledi ve kulağıma, "Şeyy... Ben bakireyim!" dedi. Bakire olmasaydı şaşırırdım zaten. "Biliyorum aşkım. Merak etme kızlığına zarar vermeyeceğim!" dediğimde elimi bıraktı. Ben de külodunu biraz sıyırdım aşağıya ve önüne çömelip, külodunu iki elimle yanlardan tutup ayaklarına düşürdüm. Bakire amıyla burun burunaydım şimdi. Halime bütün bunları yapacağımızı bekliyor olmalıydı ki, bir tek kıl yoktu, dünden kaymak gibi yapmıştı dıbını.

    dıbına dilimi değdirdiğimde, "Immmm!" diye inledi. Klitorisini ağzıma alıp sündüre sündüre emerken, Halime de ellerini yine saçlarıma geçirmiş, ayakta dengesini sağlamaya çalışıyordu. Dizleri titriyordu. Ayağa kalktım ve Halime'yi Çekyata oturttum, bacaklarını aralayıp, önüne diz çöktüm ve yalamaya devam ettim. Ve Halime bir kez orgazm olana kadar dıbını yalamayı sürdürdüm. Sonra ayağa kalktım ve boxerimi indirdim, yarağımı özgürlüğüne kavuşturdum.

    Boxerimi çıkardığımda Halime telaşlanmış, hemen ayağa kalkmıştı. Onu sakinleştirmek için birkez daha kızlığına ellemeyeceğimi söyledim ve dudaklarına yumuldum. Biraz öpüştükten sonra, zütünü avuçlayarak, "Arkadan hiç yaptın mı aşkım?" diye sordum. Cevabının, "Hayır, yapmadım!" olacağını bile bile sormuştum bu soruyu. Aslında bu bir soru değildi, sadece zütünü gibmek istediğimi belirten bir cümleydi. Bugün bu kızın zütünü gibmeden bir yere gitmeyecektim.
    ···