/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +7 -2
    Otelin önüne geldiğimizde, şaşırmışlardı. Böylesine lüks bir oteli ilk defa görüyorlardı. Çantaları ve benim Laptopu aldık, resepsiyona gittik. Bu arada çocuk uyanmış, Mürüvet'in kucağında ağlıyordu. Kimliğimi verip, birkaç saat dinlenebileceğimiz, içerisinde bir çift kişilik ve bir tek kişilik yatak olan bir oda istedim. Resepsiyondaki kız nasıl ödeyeceğimi sorduğunda, "Nakit, Euro olarak!" dedim. Ramazan çavuşun ilk gün cebime koyduğu Euro'ları harcamamıştım daha. Ayrıca kredi kartıyla ödersem, kartın Extresi babama gidecekti. Kız formu doldurup, 450 Euroluk faturayı önüme uzattığında biraz bozulmuştum. Geçen sefer Nurcan'ın ne kadar ödediğini görmemiştim çünkü. "Hanımefendi bu çok değil mi? Biz gecelemeyeceğiz, sadece 1-2 saat istirahat edip, duşumuzu alıp, yola devam edeceğiz!" dedim. Kız da müdürüne telefon açtı sordu. Sonra da, "Eğer saat 12:00'den önce çıkış yaparsanız, yarı yarıya indirim yapabilirmişiz!" dedi. "Tamam!" dedim ve faturayı indirimli ödedim. Bellboy bizi odaya kadar zütürdü, kapıyı açtı, anahtarı verdi. 20 Lira bahşiş verdim. içeri girdik, kapıyı kilitledim...
    ···
  2. 77.
    +5 -1
    Resepsiyondaki kız bize bir Family Suit vermişti. Süit'te biri büyük, diğeri küçük olmak üzere iki oda, bir oturma / TV seyretme kısmı ve Jakuzisi olan büyükçe bir banyo vardı. Zeynep Süit'in lükslüğünü hayran hayran incelerken, Mürüvet ağlayan çocuğunun derdine düşmüştü. "Çocuğu emzirmem lazım!" diyerek, koltuklardan birine oturdu ve bize sırtını döndü. Buraya gibişmeye gelmiştik, ama Mürüvet çocuğunu yanımızda emzirmeye utanıyordu. Ben de Zeynebin elinden tutup, "Gel aşkım, biz yan tarafa geçelim de Mürüvet çocuğunu rahat rahat emzirsin!" dedim. Zeyneple çift kişilik yatağın olduğu büyük odaya geçtik.

    Zeynebin ilk söylediği şey, fısıldayarak, "Mürüvet bakire olmadığımı bilmesin lütfen!" oldu. "Tamam!" dedim ve başından eşarbını çıkarıp yatağa bıraktım, ayakta öpüşmeye başladık. Öpüşürken ben de biryandan Zeynebin gömleğini ve eteğini çıkarıyordum. Zeynep karşımda sütyen külot kaldığında, yatağa oturttum ve kendim de Boxerime kadar soyundum. Yarağım yine çadırı kurmuştu. Ben de yatağa yanına oturup, öpüşerek uzandık. Öpüşürken elimi Zeynebin bacak arasına attığımda külodu ıslanmıştı. Zeynebin külodunu ve sütyenini hemen çıkarmak istemiyordum, sakin sakin, tadını çıkara öpüşüyor, sevişiyorduk. Zeynep de elini Boxerimin üzerinden yarağıma atmış, çekiştirip duruyordu. Anlıyordum Zeynebi, arabada benim azdığım gibi, şimdi o da azmıştı. Aslında ben ondan daha sabırsızdım, ama Mürüvet de işini bitirip gelsin, icraata üçümüz birden başlayalım diye ağırdan alıyordum
    ···
  3. 78.
    0
    Rezervasyon
    ···
  4. 79.
    +7 -1
    15-20 dakika sürmüştü Mürüvet'in çocuğu emzirmesi ve uyutması. Bizim yanımızda geldiğinde ise, heyecandan alt dudağını emiyordu. Mürüvet'e, "Gel aşkım!" diyerek ayağa kalktım. Mürüveti'n gözleri önümde kurduğum çadırda idi. Ayakta Mürüvet'e sarılıp, dudaklarına yumuldum. Öpüşürken kalkık yarağım Mürüvet'in göbeğine değiyordu. Aynı Zeyenebe yaptığım gibi, Mürüveti de sütyen külotla bırakana kadar soydum. Sonra elinden tutup yatağa, Zeynebin yanına uzandık. Ben ortalarındaydım. Biraz birini öpüyordum, biraz diğerini. Biriyle öpüşürken, öbürünün vücudunu okşuyordum. Mürüvetin de külodu ıslanmıştı. Merak ediyordum, acaba ben demeden hangisi sütyenini ve külodunu ilk çıkaracak diye.

    Mürüvet çıkardı ilk, önce sütyenini, sonra da külodunu. Ben de, demin çocuğunu emzirdiği göğüslerini tek tek ağzıma alıp emmeye başladım. Mürüvet de bu sırada hafiften inleyerek, dıbını dizime sürtüyor, bir elini de boxerimin için sokmuş, yarağımı sıvazlıyordu. Zeynep ise (Mürüvet'in varlığından dolayı) utangaçlığını atamamış, sadece bakıyordu bize. Mürüvet'in göğüslerini emmeyi bırakıp, boxerimi çıkardım ve Zeynebe, "Sen de çıkar şunları!" dedim, küloduyla sütyenini işaret ederek. Şimdi Zeynep de bizim gibi çırılçıplak kalmıştı. Ama Zeynep nedense halen biraz tutuk davranıyordu. Bu sefer Zeynebin dıbını elleyerek göğüslerine yumuldum. Zeynep saçlarımla oyunuyordu ben göğüslerini emerken. Mürüvet'in de eli vücudumda gezinirken, biryandan da omuzlarımı, sırtımı ve belimi öpüyordu
    ···
  5. 80.
    +5
    Mürüvet elini yarağıma atıp okşamaya başladığında, "Ağzına alsana!" dedim. Mürüvet suratıma garip garip bakarak, "Anlamadım?" dedi. "Yarağımı ağzına al, yala!" dediğimde, suratını buruşturup, "iğhhhh, yarak ağza alınır mı be?" dedi. "Kızım kocanla hiç mi yalamadınız birbirinizin dıbını gibini?" dedim. Mürüvet yeniden, "iğhhhh! Saçmalama be, çok iğrenç!" dedi. Ben de, "Kusura bakma Mürüvet ama, kocan malın tekiymiş! Bak ne göstereceğim!" dedim ve yataktan kalktım. Gittim Laptopu açtım, Nurcan'la çektiğimiz videoda 69 yaptığımız kısmı buldum. O videoyu okadar çok seyretmiştim ki, nerdeyse her saniyesini, her karesini ezberlemiştim. Yatağa getirip, sesini açarak, tam ekran oynattım.

    ikisi de şaşkınlıkla ve ağzıları açık seyrediyordu ben Nurcan'ın dıbını yalarken, Nurcan'ın da yarağımı somuruşunu ve zevkten çılgın gibi inleyişlerini. Nurcan'ın yalanarak orgazm oluşunu, benim Nurcan'ın ağzına boşalışımı, Nurcan'ın döllerimi yutuşunu da seyrettirdikten sonra videoyu kapattım. Kapattığıma üzülmüşlerdi, "Yaa kapatma, gibiştiğinizi de seyredelim!" dedi Mürüvet. Ben de, "Hepsini seyretmek saatler sürer, odayı saat 12:00'den önce terketmemiz gerekiyor! Ama size başka birşeyler göstereyim!" dedim. Şifreli isimler vererek dosyaladığım (ve Zeynebin olmadığı) fotoğraflardan açtım, köyde gibtiğim kızları gösterdim. Resimlere bakarken Zeynep kendi resimlerinin de geleceğini zannederek telaşlanmış ve kıpkırmızı olmuştu. Mürüvet ise tanıdığı kızları gördükçe, "Vayy huur, vayy!" diye hayretini gizleyemiyordu. Belli ki hiç ummadığı kızlar vardı gibtiklerim arasında.
    ···
  6. 81.
    +9 -1
    beyler belli edin kendinizi lo panpal loo
    ···
  7. 82.
    0
    Rezzzzzzzzzzz
    ···
  8. 83.
    +11 -3
    Açtığım resimler bitince, "Daha başka gibtiklerim de var köyden, 4 tane daha, ama onların resimleri yanımda yok şu anda!" deyince, Zeynep oldukça rahatlamıştı. Laptopu kapattım, masaya bıraktım geldim. Mürüvet, "Kim o diğer dört tanesi?" diye sorunca, "Valla isimlerini bilmiyorum, kim olduklarını sormadan gibtim işte!" dedim. Mürüvet gülerek, "Kim olduklarını tahmin edebiliyorum! Biri kesin Keş Abdi'nin kızı Kevser! Biri de bizim Çakırların Gelini Seda'dır mutlaka! Hurdacı Şevki'nin karısı Menekşe'yi de gibmişsindir! Dördüncüsü de Gazi'nin kızı Süheyla'dır!" dedi. Bu saydıklarını gibmemiştim, ama renk vermedim, "Valla olabilir, isimlerini bilmiyorum!" dedim. Ve bu isimleri beynimin bir köşesine 'gibilecekler' listeme not ettim.

    "Şimdi bırakın gibtiklerimi de, biz kendi gibişimize bakalım, vaktimiz azalıyor!" dedim ve Zeynebi 69 olacak şekilde üstüme ters aldım. Zeynebin dıbını yalamaya başladım. Zeynep sadece yarağımı okşuyordu. Mürüvet ise yanıbaşıma uzanmış, tiksinir gibi yüzünü buruşturarak, pür dikkat ve şaşkınlıkla, benim Zeynebin dıbını iştahla yalamamı izliyordu. Ben de arada bir Zeynebin klitorisini dudaklarımın arasına alıp sündürüyordum, sonra tekrar dilimi dıbına sokup çıkarıyor, sonra da am dudaklarını emiyordum. Orta parmağımı dıbının sularına bulayıp, yavaşça züt deliğine soktuğumda, Zeynep önce hafif bir, "Ihhh!" çekti, sonra da dıbını suratıma hızlı hızlı sürtmeye başladı. Parmağım zütünü, dilim de dıbını gibiyordu ve Zeynebin kısık kısık inlemeleri artarak yükselmiş, küçük çığlıklarla orgazm olmaya yaklaşıyordu.
    ···
  9. 84.
    +5 -1
    Zeynep orgazm olmadan dıbını yalamayı bıraktım ve "Yarağımı ağzına al!" dedim. Zeynep yarağımı ağzına alınca, ben de dıbını yalamaya devam ettim. Şimdi Zeynep de yarağımı acemice, ama iştahlı bir şekilde yalıyordu. Birkaç dakika bu böyle devam etti, ama birden yarağımı ağzından çıkardı ve inleyerek, çığlıklar atarak orgazm oldu. dıbının suları ağzıma yüzüme akarken, ben de dıbını şapur şupur yalamaya devam ediyordum. Zeynep, "Yeter, yeter!" diye inleyerek üstümden kalkmaya çalışınca bıraktım. Zeynep terden sırıl sıklam olmuş bir halde kendini yatağa attığında, halen burnundan soluyordu. Mürüvet'in ise alt dudağı, bizi izlerken sürekli ısırdığından nerdeyse morarmıştı.

    Dizlerimin üstüne doğrularak Zeynebin başucuna yanaştım ve yarağımı ağzına verdim. Mürüvet de iyi görebilmek için bizim yanımıza yaklaşmıştı. Zeynep yarağımı yalarken saçlarını elime dolayıp, kafasını yarağıma bastırdım. Şimdi yarağım yarısına kadar ağzına girip çıkıyordu. Fazla dayanamadım ve "Hazır ol, geliyorum!" diyerek Zeynebin ağzına fışkırttım döllerimi. Döllerim birden gırtlağına çarpınca Zeynep irkildi ve kafasını geri çekmek istedi. "Yut hepsini aşkım!" diyerek saçlarını bırakmadım. Zeynebin gözlerinden birkaç damla yaş geldiyse de, öğüre öğüre yuttu döllerimi. Boşalmam bitince saçlarını bıraktım ve "Harikasın aşkım!" diyerek alnına bir öpücük kondurdum. Döller akmasın diye, Zeynep elini çenesine tutarak, ben de elimi yarağımın başının altına tutarak kalktık, temizlenmeye banyoya gittik.
    ···
  10. 85.
    +5
    Çabucak bir duş alıp odaya geri geldiğimizde, Mürüvet halen alt dudağını ısırarark yatağın kenarında oturuyordu. dıbının kıllarını gizlemek istercesine bacak bacak üstüne atmıştı. Sıranın kendisine geldiğini bildiğinden Mürüvet şimdi daha bir heyecanlıydı. Onunla da 69 yapmak istiyordum, ama yarağım inmişti. Ben de dudaklarına yapıştım önce, bir süre ateşlice öpüştük. Sonra süt dolu memelerini yoğurup, öpüp, yalayıp, emerek, Mürüvet'i sırt üstü yatırdım. Daha memeleriyle ilgilenirken kısık kısık inlemeye başlamıştı Mürüvet. Memelerinden göbeğine, ordan da yavaş yavaş öpüp yalayarak kıllı dıbına indim. Zeynep gibişeceğimizi umduğundan hazırlıklıydı, dıbını kaymak gibi yapmıştı. Mürüvet'in ise gibişeceği hiç aklından geçmediğinden olsa gerek, dıbının kıllarını kesmemişti. Dilimi ve dudağımı direkt dıbına değdirmiyordum, dıbına yakın yerleri, baldırlarının iç kısımlarını öpüp yalıyordum. dıbının kıllarını dişlerimimin arasına sıkıştırıp hafif hafif çekiştiriyordum. Dilim dıbına yaklaştıkça Mürüvet belini yükseltiyor, adeta dıbını ağzıma vermeye çalışıyordu. istemiyormuş gibi görünse de, dıbının yalanmasının nasıl birşey olduğunu merak ediyordu.

    Mürüvet'e daha fazla işkence çektirmeden, dudaklarımı dıbına yapıştırdım. O anda Mürüvet resmen elektriğe çarpılmış gibi irkildi. Dilimi dıbının dudakları arasından kaydırıp, dıbının deliğine sokup çıkarmaya başladığımda ise, ufaktan inlemeye başladı. Daha yarım saat önce am yalama konusunda, "iğhhh... " diyen Mürüvet, şimdi aldığı zevkten çığlık atarak, kafamı dıbına bastırıyor, yatakta resmen kıvranıyor, yavaşladığım zaman da, "Durma kurban olurum, devam et!" diye yalvarıyordu.
    ···
  11. 86.
    +6
    Bu arada benim yarak da yeniden kalkmış, eski sertliğine ulaşmıştı. Aynen Zeynebe yaptığım gibi, Mürüvet de orgazm olmadan dıbını yalamayı bıraktım ve Mürüvet'i 69 olacak şekilde üstüme aldım. Mürüvet demin Zeynepten gördüğü için, ben daha birşey demeden dıbını suratıma bastırarak, yarağımı yalamaya başladı. Ama yarağımın sadece kafasını yalıyordu, onu da ürkekçe yapıyordu. Ben onun dıbını yalamaya başlayınca, o da yarağımı emmeye, somurmaya başladı. Çok acemiceydi ve bazen dişleri değiyor, yarağımın başını acıtıyordu, ama olsun, başlangıç için fena sayılmazdı. Parmağımı zütünün deliğine sokmaya çalıştığımda, yarağımı ağzından çıkarıp, "Yapma!" diye uyardı. Bunu bir kez daha denediğimde, yine aynı şekilde uyarınca, parmağımı zütünden çektim, ama Mürüvet'i de üstümden kaldırdım.

    Mürüvet zütüne parmak sokturmadığından dolayı kendisine kızdığımı sanmıştı. "Yaa niye hemen kızdın canım? Kızma lütfen, ordan çok acıyormuş!" dedi. Oysa kızmamıştım, dıbını giberek orgazm edecektim onu, onun için kaldırmıştım üstümden. "Saçmalama, gördün işte, Zeynebin zütüne de parmağımı soktum! Parmak sokunca acımaz, fakat giberken biraz acıyacak, hadi domal!" dedim. Mürüvet telaşla, "zütten mi gibeceksin? Yaa, ordan hiç yapmadım!" diyerek domalmak istemedi. "zütünü şimdi gibmeyeceğim, hadi domal aşkım, dıbını gibeceğim!" dediğimde, yüzünde inanmamış gibi bir ifadeyle domaldı
    ···
  12. 87.
    +5
    Domalınca, zütünün yanaklarını iki elimle ayırıp, dıbını biraz daha yaladım. Arada bir de dilimi züt deliğine de değdirip, ilerde zütten de zevk alacağının avansını veriyordum. Sonra yarağımı elime alıp, am dudakları arasından kaydırarak, dıbına kökledim. dıbına ilk girerken Mürüvet önce biraz ıhıladı, kimbilir ne zamandan beri gibilmediği için amı bakire kız amcığı gibi daracaktı. Hepsi girdikten sonra derin bir, "Ohhhh!" çekti. Biraz içinde bekleyip, dıbına pompalamaya başladım. 4-5 dakika geçmeden Mürüvet çarşafı tırmalıyordu. inlemeleri de yükselmişti. En sonunda Mürüvet, "Ohhh, Harunn! Harunnn!" diye ismimi sayıklayarak orgazm oldu. Orgazm olduğundan dolayı enerjisini kaybetmiş dizleri ve kolları titriyordu domalmış haldeyken.

    Ben birkaç giriş çıkış daha yaptım dıbına, sonra çektim çıkardım yarağımı. Mürüvet de hemen yüzüstü yatağa yapıştı. Halen kısık kısık inlemeye devam ediyordu. Mürüvet orgazm olup rahatlamıştı, ama benim boşalmama daha vardı. Zeynebi gibecektim. Fakat Mürüvet bakire olmadığını anlamasın diye Zeynebin zütünü gibecektim. Kazık gibi yarağımı sıvazlayarak kalktım, yatağın öbür tarafına, Zeynebin yanına geçtim. Mürüvet'in duyması için, Zeynebe, "Hadi aşkım yarağımı ıslat ta, zütünün bekaretini alayım!" diyerek yarağımı ağzına verdim. Zeynep biraz yalayıp ıslattıktan sonra, "Yeter bu kadar, hadi domal aşkım!" dedim.
    ···
  13. 88.
    +6
    Zeynep domaldı. O sırada ölü gibi yatan Mürüvet merakından doğrulmuştu, belli ki Zeynebin zütünü nasıl gibtiğimi görmek istiyordu. Zeynebin arkasına yanaştım ve züt deliğine bolca tükürük bırakıp, yarağımın başını dayadım. Daha önce Zeybebi zütten gibtiğimde çok kolay girmiştim, ayrıca Zeynebin zütü benden önce de gibilmeye alışıktı. Ama yine de numaradan, "Acıtma nolursun!" dedi. Ben de, "Korkma aşkım, fazla acımayacak! Çok acırsa söyle!" dedim. Mürüvet'e sanki tiyatro oynuyorduk. Yarağım yine kolayca girmişti zütüne, ama Zeynep numaradan biraz ıhıladı. Ben de tiyatroya devam edip, "ilk sefer hep böyle biraz acır aşkım! Kasma kendini, gevşek bırak, birazdan alışınca müthiş zevk alacaksın!" dedim ve yavaştan zütüne pompalamaya başladım.

    Mürüvet heyecanla izliyordu. Mürüvet'e, "Bak gördün mü, çok acısa Zeynep dayanamazdı!" dedim ve Zeynebin zütüne pompalamaya devam ettim. Bir ara pompalamayı bıraktığımda Zeynep ekmeğime yağ sürdü ve kendisi zütünü bana hızlı hızlı çarptırmaya başladı. Bu kız harbiden zütünün gibilmesinden zevk alıyordu. inlemesinden de belli oluyordu bu. Daha fazla zevk alması için elimi alttan dıbına attım ve klitorisini okşadım. Zeynebin inlemeleri çığlıklara dönüştü, orgazm olmak üzereydi. O anda onu amından giberek orgazm etmeyi çok istiyordum, ama Mürüvet baktığı için yapamadım. Zeynep orgazm olunca, ben de inleyerek zütünün içine fışkırttım döllerimi.
    ···
  14. 89.
    0
    Rezervasyon
    ···
  15. 90.
    +6
    zütünde biraz daha kalıp, yarağımı yavaşça çekip çıkardım. Döllerin yatağa akmasını istemiyordum, "Kımıldama!" deyip yataktan indim, banyoya gidip, biraz tuvalet kağıdı koparıp geldim, verdim kedisine. Zeynep tuvalet kağıdını zütüne tutarak indi yataktan, banyoya temizlenmeye gitti. Ben de Mürüvet'e göz kırpıp, "Sonra senin zütünü de böyle gibeceğim aşkım! Hadi gel, hep beraber yıkanalım!" dedim. Mürüvet'in elinden tutup kaldırdım, Zeynebin yanına banyoya gittik. Üçümüz birlikte güzelce yıkandık.

    Banyodan çıktığımızda saat 11:15 olmuştu, odayı boşaltmak için 45 dakika vaktimiz vardı daha. Üçümüz de çırılçıplak yatağa uzandık, yarım saat öpüşüp elleştik, biraz konuştuk. Giyinmeden, telefonumla önce ikisinin yanyana çıplak resimlerini çektim bol bol. Sonra da telefonu Zeynebe verip, Mürüvet'le beni çıplak öpüşürken, elleşirken çektirdim.
    ···
  16. 91.
    +5
    Saat 11:40 gibi odadan çıktık, aşağıya indik. Resepsiyona doğru yürürken, deminki kızın yanında başka bir kız daha vardı, bizi görünce birşeyler fısıldaştılar. Hatırlamıştım o ikinci kızı, Nurcan'la geldiğimizde görmüştüm. Muhtemelen o da beni hatırlamış olmalıydı ve şimdi Nurcan'a hiç benzemeyen iki kadınla otelde ne işimin olduğunu düşünüyordu. Üstelik yanımdaki kadının birinin kucağında bir çocuk vardı. Anahtarı teslim ettikten sonra, 50 Euro çıkardım ve kızlara gülümseyerek, "Bu sizin için!" deyip, Tip Box'a attım. Kızlar da bana gülümseyerek teşekkür edip, "Yine bekleriz efendim!" dediler.

    Otelden çıkıp arabaya yürürken, Mürüvet, "Oha! Lan oğlum manyakmısın, niye okadar bahşiş verdin huurlara? Onları da mı gibeceksin yoksa?" dedi. Mürüvet'e cevap olarak sadece gülümsedim, içimden de (Ramazan çavuş sağ olsun!) dedim. Bindik arabaya ve tekrar izmir otoyoluna çıktık. Kuşadası'na, Zeynebin nişanlısının yanına uğrayacaktık ilk önce.
    ···
  17. 92.
    +5
    Akşama doğru Kuşadası'na girdiğimizde, Zeynepten nişanlısının adresini istedim. Nişanlısının Kuşadası'nda otel sahibi olduğunu biliyordum, bir de adamın yaşlı olduğunu duymuştum, başka da bir bilgim yoktu. Zeynep Kuşadası'nı ilk defa görecekmiş. Nişanı köyde yapmışlardı, ondan sonra adam bir iki sefer daha köye gelmiş, köyde görüşmüşler, hepsi bu. Zeynep çantasından nişanlısının kartvizitini çıkarıp verdi. Kartviziti görünce gülmeden edemedim. Adam isminin altına 3 dilde 'Otel Sahibi ve Otel Müdürü' diye yazdırmıştı. Anlaşılan hava atmayı çok seven bir tip idi.

    Epey bir aramadan sonra otelin önüne geldik. Kartvizitte 3 yıldızlı otel diye yazıyordu. Ama otelden daha çok, büyükçe bir Pansiyona benziyordu oysa. Zeyneple Mürüvet arabada beklerken, ben girdim otele, resepsiyondaki çocuğa otelin sahibi Muharrem beyi görmek istediğimi söyledim. Çocuk, "Buyrun, ben zütüreyim yanına!" dedi. Çocuk önde, ben arkada, otelin içinden geçerek bahçeye çıktık. Binanın ön kısmından beklenmeyecek kadar büyük bir arka bahçesi vardı otelin. 9-10 kadar masada, hepsi de yabancı olan turistler, birşeyler içerek (muhtemelen) akşam yemeği saatini bekliyorlardı. Resepsiyoncu çocuk beni, 2 tane orta yaşlı turist kadınla Rakı içen, babam yaşındaki bir adamın masasına zütürdü ve "Muharrem abi, bu abi seni görmek istiyor!" dedi ve geri resepsiyona döndü.
    ···
  18. 93.
    +6
    Muharrem elindeki duble Rakıyı fondip yapıp, masadaki kadınlardan, yarı ingilizce yarı Almanca olarak izin isteyerek ayağa kalktı ve tokalaşmak için elini uzatarak, "Buyur delikanlı?" dedi. Ayaküstü kısaca kendimi tanıttım ve durumu anlattım. Muharrem, şaşkınlık mı yoksa sevinç mi olduğunu anlamadığım bir heyecanla, "Yapma yaa, Zeynep mi geldi? Hani nerede?" dedi. "Arabada!" dediğimde, koluma girdi ve arabaya doğru yürüdük. Sanki Rakı içmeye sabahtan başlamış gibi bir hali vardı.

    Muharrem Zeynebin kapısını açarak, "Ooo, sultanım, hoş geldin, ne güzel bir sürpriz bu!" deyip, elinden tutarak Zeynebin inmesine yardımcı oldu. Ben de bu arada arka kapıyı açtım ve kucağından çocuğu alarak, Mürüvet'in inmesine yardımcı oldum. Muharrem, Mürüvet'i benim karım sanmıştı herhalde ki, tokalaşmadan, Japonlar gibi hafif eğilerek, "Hoş geldiniz yenge hanım!" diyerek selamladı. Sonra içeriye seslendi, "Oğlum, koş, misafirlerimizin çantalarını al arabadan!" diye. Resepsiyondaki çocuk koştu geldi hemen, çantalarımızı taşıdı Lobi'ye. Daha Lobi'deki koltuklara oturur oturmaz çaylarımız geldi.

    Biraz hoş beşten sonra Muharrem bize Kuşadası'nda kaç gün kalacağımızı sordu. Ben de kalmayacağımızı, izmir'e devam edeceğimizi söylediğimde, "Yoo valla, öyle hemen göndermem, bir iki gün kalırsınız burda! Hem, ne işiniz var izmir'de?" dedi. Çocuğu doktora zütüreceğimizi söylediğimde, "Yav bırak şimdi izmir'i, burda doktor yok mu? Yarın ben sizi bir doktor arkadaşıma zütürürüm! Adam taa Amerika'dan geldi, buraya özel klinik açtı! Çok iyi bir doktor! Öyle olmasa zaten ben turistleri göndermem ona! Müşterilerimizin hepsi çok memnun! Gevurları bilirsin, doktor hastane gibi konularda çok hassastırlar! Hem 5 kuruş para da vermeyiz, dedim ya, arkadaşım olur! Hiç itiraz istemiyorum, kalıyorsunuz burda!" dedi. Sonra da cevabımızı beklemeden, resepsiyondaki çocuğu çağırdı, "Oğlum, Zeynep yengenizin çantasını 213'e, Harun'la eşinin eşyalarını da 216'ya zütürün!
    ···
  19. 94.
    +5
    Odaları birdaha gözden geçirin, ekgib falan var mı diye!" dedi. Çocuk, "Tamam Muharrem abi!" deyip, çantaları kaptığı gibi odalara taşıdı. Anlaşılan, Muharrem de Ramazan çavuş gibi Emrivaki seven bir adamdı.

    Akşam yemeği saatine kadar Lobi'de oturduk, sohbet ettik. Sonra bahçedeki masalardan birine geçtik yemek için. Açık büfe olmasına rağmen yerimizden kalkmadık, istediğimiz herşeyi garsonlar masaya getiriyordu. Zeyneple Mürüvet meşrubat içerken, Muharrem bize de ufak Rakı açtırdı. Muharrem'le sohbet ettikçe, onun hakkındaki önyargım değişiyordu. Adam görmüş geçirmiş, çok içten, sevecen, samimi ve babacan biriydi. Ama hislerim, aynı zamanda çok ta çapkın olduğunu söylüyordu. Bizlere çaktırmamaya çalışarak, o iki turist kadına gibecekmiş gibi bakıyordu. Belki de bizim bu sürpiz gelişimiz, onun bu turist kadınları gibme planını bozmuştu.

    Yemekte Mürüvet'in çocuğu rahat vermedi bir türlü, kadıncağız doğru düzgün yemeğini dahi yiyemedi. Mürüvet sıkıntılıydı, anlamıştım, çocucuğu emzirmek istiyordu. Ben de, "Hayatım, yol yorgunusunuz, yatıp uyumak isterseniz, odaya çıkın! Ben Muharrem abiyle biraz daha sohbet edeceğim!" dedim. Mürüvet, "iyi olur!" deyip, Zeyneple birlikte kalktılar. Muharrem garsonlardan birini çağırıp, odaları göstermesini istedi. Muharrem Zeyneple sabah görüşmek üzere vedalaşırken, Mürüvet de bana, "Geç gelme aşkım, biliyorsun sensiz uyuyamıyorum!" diyerek göz kırptı. Muharrem de, "Yenge odaya girince kapıyı içerden anahtarsız kilitleyebilirsin! Bizim eleman anahtarı Harun'a geri getirsin!" dedi. "Tamam!" deyip, odalara gittiler.
    ···
  20. 95.
    +5
    Biz sohbet ederken, eleman anahtarı getirip verdi bana. Muharrem'in Zeynep hakkında hiç konuşmadığı dikkatimi çekmişti. Ben Zeynep konusunu açtıkça, Muharrem bir şekilde konuyu değiştiriyordu. Olay nedir birtürlü çözememiştim. Biraz daha oturduktan sonra, "Yaa Haruncuğum, sen okumuş adamsın... Bilirsin bu işleri, otel sahibi olarak benim bazen müşterilerle ilgilenmem, sohbet etmem gerekiyor... Siz geldiğinizde iki tane Alman müşteriyle sohbet ediyordum... Siz gelince kadınları sap gibi bıraktım, ayıp oldu... Yabancı dil biliyorsan, gel istersen masalarına geçelim, biraz ilgi gösterelim şunlara!" dedi. "Tamam abi, ayıpsın!" dedim ve kalktık, kadınların masalarına geçtik. Muharrem (ingilizce Almanca karışımı Tarzanca bir dille), beni tanıştırdı kadınlara. Ben akıcı bir Almancayla sohbet etmeye başladığımda, Muharrem gibi kadınlar da çok şaşırdılar.

    Rakı eşliğinde, güle eğlene sohbetimiz sürüyordu. Kadınların Türkiye'ye kendilerini gibtirmeye geldiklerini taa ilk gördüğümde anlamıştım. Genelde Almanya standartlarına göre vasat sayılacak tipteki kadınlar, Türkiye'ye geldiklerinde Mankenmişler gibi ilgi görüyorlardı. Garsonu, barmeni, taksicisi, dolmuşcusu, rehberi, transfermeni, hanutçusu, halıcısı, dericisi, kuyumcusu vesaire bir sürü abaza erkek, Tavuk taku gibi yapışarak, bu tip kadınların zütlerini kaldırıyordu. Onlar da bu aşırı ilgiden dolayı kendilerini dünya güzeli sanıyordu. Ama 'Bizimkilerin' Türkiye'ye ilk gelişleriymiş bu. Daha bugün gelmişler ve henüz çarşıya pazara çıkmamışlar. Muharrem de bunu öğrenince, takmış kancayı karılara.
    ···